Gerçek ve doğru anlamda bilgi sahibi olan insan; etkili, anlamlı, güzel, iyi, anlaşılır, yararlı konuşur, yazar, davranır. Bunun için her bilim dalında, yeterince bilgi sahibi olmalı. Özellikle Türkçe, Edebiyat bilgisi, diksiyon, hitabet, yazma, görgü kurallarına uygun dersler, kurslar almak gerekir.

Duygu, niyet, düşünce, ilim, bilim, doğru bilgi, davranışlarımızı anlatmak için; sözlü, yazılı olarak; en güzel, etkili, anlaşılır şekilde anlatıp, yazmalıyız. Bunun için, örgün, yaygın, kurs eğitim- öğretiminden geçmeli.

Bilmeden, doğru yaşanılmaz. Bilgisiz, güzel işler yapılamaz. İnsani insan eden, doğru bilgi ile davranmadır. Bunun içinde sadece bilgili olmak yetmez. Aynı zamanda doğru, dürüst, adil olmalı. Eğer edebi ve ahlakı- etik davranışlar yoksa toplumlar, kişiler birbirine girer.

Bugün ülkemizde ve dünyada istenmeyen bu olaylar çok yoğun şekilde yaşanmaktadır. Ne edebiyat bilgisi var. Uygulamada yok! Nede ahlakı davranışlar var! Devletler, toplumlar, bireyler bir yabani sürü gibi birbirine her türlü araç- gereci kullanarak, saldırmaktadır! İslam bilmez, yaşamaz! Tarihten ders almaz. Sosyoloji, psikoloji, ahlak bilmez. Sanat, spor, şiir, yazma, okuma, uygulama bilmez. Bildiği; olumsuzluklar olunca, dünya insanları sanki tabiat parkında, doğal yaban hayatındaki, gibi saldırgan, vahşi, öldürücü olmaktadır.

Yararlı bilgi; insanları ve diğer varlıkları huzurlu mutlu rahat refah içinde yaşam sürdürmeleri için vardır. Sorunların çözümü için olmalıdır. Her probleme çare bulmak, çözüm üretmek için olmalıdır. Ama bugün İslam, insani, fazilet değerlerinden yoksun olan toplumlar, haksız olan olsa da, tarafında yer almaktadır. Mazlumu, mağduru- yoksunu, zayıfı ezmektedir. Yanlış yaratıklarla işbirliği, ittifak, müttefik, dost olmaktadırlar. Oysa zalimden dost olmaz. Dost olmaya kalkışmamalı.

İnsan kendini tek bir boyutta yetiştirmemeli. Çok boyutlu, pek çok alanda yetiştirmeli. Duygu, düşünce, olayları estetik olarak en güzel şekilde anlatıp, yazabilmeli. Bir duyuyu düşünceyi, eseri, fikri en güzel şekilde tanıtabilmeli. Güçlü anlatımlar, yazmalar yapabilmeli. Ama karşısındakinin anlayabileceği şekilde anlatıp, yazmalı. Sizden ve de anlatım ve yazılarınıza insanlar hayran olmalı. Örnek almalı. Heyecan vermeli. Sevmeli, saygı duymalı. Beğenmeli. Benimsemeli.

Bugün insanların çok okumadıklarını, okuma oranın düşük olduğunu söylüyorlar. Ama ilgi çekebilecek, gereksinimleri karşılayacak eserler yazamadıklarını söylemek isteyen pek olmuyor. Toplumsal sorunlar pek anlatılmıyor. Anlatanlarda önyargılarla anlatıyor. Çözüm üretemiyor. Anlattıkları ideolojik, tarafgir, yanlı, yanlış, samimiyetsiz oluyor. Bir komünistin, faşistin anlattıkları inandırıcı olmaz, olmuyor.

İnsan sanat akımı oluşturabilmeli. Yararlı çığır açabilmeli. Sanat akımı sadece sanata özgü bir akım değildir. Bir fikrin- düşüncenin akımıdır. Toplumsal yapının gelişimidir. Dünya edebiyatında da pek çok akım olmuştur. Türk yazarları bu akımlardan etkilenmişlerdir.

“İnternetten Dünya ve Türk Edebiyat akımları yazıp; bu akımların neler olduğunu öğrenebilirsiniz.”

Türk dil kurallarını, dilbilgisi kurallarını çok iyi bilip, düzenli, sistemli kullanmalı. Ağız, şive, aksan, yöresel ağız kullanmamalı. Diksiyon, hitabet, yazma dersleri almalı. Günümüzde pek çok kurum bu kursları ücretsiz vermektedir. Ben pek çok kez gittim. Bugün yine aradılar.

Sanat, meslek, siyaset, bilim, düşünce hayatı, toplum sorunları hakkında bilgi ile güzel konuşup, yazabilmeli. Eşimizle, çocuklarımızla, arkadaşlarımızla, komşu ve çevredekilerle dürüstçe, düzgün konuşmalı. Bunun için bu alanlarda, konularda bilgi sahibi olmalı. Çaresiz, çözümsüz olmamalı. Ömrümüz kendimizi yetiştirmeye yeterlidir. Yeter ki, zamanımızı doğru, iyi değerlendirelim.

Başkaları ile sorunlarımız olduğunda; güç, kuvvet kullanmamalı. Güç kullanmak, sorun çözmez. Sorunu daha da çözümsüz yaparken, başka sorunlar oluşturur. Güzel konuşmalıyız. Güzel yazmalıyız. Asla uyumsuz olmamalıyız. Temel düşünce ve inancımızı doğru anlatmasını becermeliyiz. Zihnimizde olanları anlatmasını becermeliyiz. Pişmanlık duyacağımız, keşke yapmasaydım, diyeceğimiz, hiçbir eylemin içinde asla olmamalı. Akıllı olmalı. Bir iş yaparken, sonunu düşünmeli. Sevinçli, neşeli, keyifli, zevkli, güzel hayat geçirmeliyiz. Mutluluğumuz bozucu, haram, suç, günah işlerinde olmamalıyız. Bencil, egoist, hodkâm, sadist, narsist, şiddetçi, bozguncu, yıkıcı, anormal, dengesiz, ölçüsüz, aşırılık, eğrilik içinde asla, katiyen, kesinlikle olmamalıyız. Olursak; insanlığımızı, saygınlığımızı, huzurumu, mutluluğumuzu bozar. Başımıza, sevdiklerimize; dert, bela, musibet yağdırırız.

Ülkemizdeki, edebiyata 1923 yılından beri, batı kültürü egemen oldu. Batılılaşma öne çıkarıldı. Laik, seküler anlayış baskın hale getirildi. 1923- 1950 yılları arasında edebiyata içimizdeki, yabancı inanç, ırk, kültürde olanlar baskın oldu. Devlet onları teşvik etti. 1923’den başlayan edebi akıma Türk edebiyatı dendi. Bu edebiyatta kullanılan kelimeler- sözcükler kaldırıldı. Hala sürekli sözcükler değiştirilerek, 20 yıl önce yazılan kitaplar anlaşılamaz hale getiriliyor.

Güzel bir Türkçe konuşmak, makale yazmak, kompozisyon yazmak için çok güzel Türkçe bilmek gerekir. Dil bilgisi bilmeli ve uygulayabilmeli. İmla ve noktalama işaretlerini, yazım kurallarını dosdoğru kullanmalı. Bilgili olmadan, ülkemizi, dünyayı tanımadan, makale yazılmaz.

Konuşmada ve yazmada anlatım bozukluğu yapmamalı. İmla- yazım kurallarını ve noktalama işaretlerini doğru kullanmalı. Bugün konuşma ve yazmada güzel Türkçe, güzel edebiyat yapmalı. Halkın konuştuğu sözcükleri kullanmalı. Camilerde okunan hutbeleri inceliyorum. Çok devrik cümle kullanılıyor. Çok yazım kuralı yapılıyor. Yazılan hutbeleri bir Türkçe, edebiyat uzmanına inceletmesi çok yararlı olur.

İnsan doğru, gerçekçi, hak ve hakikat içerikli bilgilerle, bilgiyi yaşamakla hayat- yaşam bulur. Bilgi, hikmet insanın yaşaması için su, hava, sıcaklık, toprak kadar önemlidir. Maddi, manevi ihtiyacımızı bilgimiz sayesinde karşılarız. Bilgiyle yasayanlar huzurlu mutlu rahat olur. Ömrümüzden bilgi edinmeye zaman ayıralım. Boş, gereksiz, zararlı işlerden mutlaka ama muhakkak uzak duralım. Mal, mülk, servet, zevk, keyif, eğlence düşkünlüğü yapıp, yaşantımızı perişan etmeyelim. Mal, mülk, servet gelip, geçicidir. Onunla oyalanıp, hayatımızı zehir etmeyelim. İki âlemde kendimizi rezil rüsva perişan etmeyelim. Akıllı hareket edelim. Mal, mülk, servet, Allah’a aittir. Bizimle olacak olan sadece hakça yaptığımız ibadetler, iyilikler, hizmetler, yardımlar olacaktır. Zenginliğimiz, varsıllığımız ile övünmeyelim. Kibirlenmeyelim.

Nefsimize, keyfimize, zevkimize göre bir yaşantı sürdürmeye çalışmayalım. Nefis cehenneme gönderir. Nefis, şeytanla arkadaştır. Tuzağa düşürür. Nefsin istemediklerini, hak ve hakikat olanı yapalım ki, cennete gidelim.

Müslüman sade, vasat, normal, orta halli yaşar, yaşamalıdır. Gösteriş için harcama yapmamalıdır. Gösteriş, başkalarının düşman olmasına yol açar. Barışı bozar. Sade yaşamak, imandandır, diyen peygamberimizdir. Aşırılık, geriliğin ortası; vasat olmak, normal olmak, orta halde olmak, dosdoğru olmaktır. Bugün şaşalı, gösterişli, standart üstü, debdebeli yaşayanların çok büyük çoğunluğu; suç, haram, günah işleyerek, o hale varmıştır. Hesapları çok zor olacaktır. Müslüman abartı içinde yaşayamaz. Çok varsa, ihtiyaç sahiplerine vermeli. Örnek, seçkin Müslümanlar hep böyle yaptılar.

Müslüman, anne ve babaya, yakın akrabaya bakmakla yükümlüdür. Bu ayettir. Bu ayet Cuma namazı öncesi, hutbe sonunda hep okunur. Ama anlayanlar çok az olmaktadır.

Bizler hep faydalı- yararlı işler yapma durumundayız. Böyle olmalıyız. Faydasız, lüzumsuz, gereksiz işlerden çok uzak durmalıyız. Zarar- ziyan verici işlerden uzak kalmalıyız. Hatta önlemeye çalışmalıyız. Bugün Müslümanlar görev ve sorumluluklarını yeterince yapsalardı; dünya korkun. Dehşet verici vahşet içinde kalmazdı.