Devletle ve iktidarla İmralı canisi ve DEM arasında Devlet Bahçeli’nin açıklamasından önce epeydir bir görüşme trafiği yaşandığı anlaşılıyor.
AK Parti içinde yeni bir çözüm süreci isteyen , Kürt oylarının kaybedildiği ve milliyetçi bir kimliğe bürünüldüğü gerekçesi ile MHP ile ittifaktan memnun olmayan sözcülüğünü Numan Kurtulmuş’un yaptığı Liberal-İslamcı kanatın isteği yerine böylece yerine getirilmiş oldu. Alman DW ve BBC bir yıldır bu adamların ağzından yeni süreci haber yapıyor ve MHP’nin engel olduğunu söylüyordu zaten.
Devlet Bahçeli muhakkak ki bu trafiğin sonucunda Cumhurbaşkanıyla görüşerek düğmeye basmıştur. Ancak ; “Şayet Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de konuşsun” şeklinde ki garip çıkışı bu ekibin zorlamasına tepkidir ve bir nevi rest çekmedir.Bahçeli ittifakın sürmesi adına sokak ağzıyla ; “bilmem nesini ne ettiklerim hadi yapın bakalım ne bok yiyeceksiniz görelim.”in nazik haliyle hitap ediyor MHP’yi istemeyen bu ekibe.İfadede ki “Teröristbaşı” kelimesi , “örgüt koşulsuz silah bırakmaya davet etsin” “teslim olup adalete hesap versinler” çağrısı da bunu gösteriyor.Bütün bunlar yeni başkanlık sisteminin cilveleri maalesef. Partilerin birbirlerine mahkum olmaları böyle garip ve açıklanması zor paradokslara , ilke ve değerlerden acımasız tavizlere neden oluyor.
Hadi iktidar içinde ki bir grup oy için bunu istedi de devlet tarafından durup dururken neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu , ne hedefleniyor , ne görüşüldü , ne sonuca varıldı ; bilmiyoruz. Bu işte öyle veya böyle insiyatif üstlenmenin şu anlık MHP için bedeli oldukça ağır. Sürecin sonunda ne olacak , MHP ülkücüleri nasıl ikna edecek , polis - asker - korucu güvenlik görevlilerinin , şehit aileleri ve gazilerin gönlünü nasıl alacak bilmiyor ve merak ediyoruz.
Bu görüşmeler erken seçim odaklı ve Kürt oylarını Cumhur İttifakına konsolide etme amaçlı olabileceği gibi (ki böyle bir ihtimalin şüyu vukundan beterdir) inşallah öyle değil de Suriye’de ki gelişmelerin Kobani olayları gibi Türkiye’ye olası yansımalarını engellemek için yapılmıştır diye ümid ediyoruz. İmralı canisi teslim olduğu günden beri devlet ve iktidar için her ihtiyaç duyduğunda devreye giren kullanışlı bir aparat. Barzani yanlısı Kürtçüler için satılmış bir hain , özellikle PKK yanlısı bazı Kürtçüler için ise önder. PKK ve DEM üzerinde etkisi ise sınırlı. DEM içinde de devletin kullanışlı aparatları var ki APO onlar vasıtasıyla partiye müdahale edebiliyor. PKK ise önderlerinin esaret ve tecrit altında olduğundan pratikten uzak olması nedeniyle Apo’nun iradesini tanımadığını defalarca ifade etti.
Peki ; PKK’nın silah bırakması mümkün mü? Bu ne Kürtçülerin , ne Apo’nun , ne DEM’in , ne Karayılan ne de Cemil Bayık’ın iradesine bağlı. Emperyal güçler istemediği sürece olanaksız. Pençe - Kilit operasyonu ile Türkiye , Barzani ve Merkezi Irak hükümetince köşeye sıkıştırılıp tek başına eylem kabiliyetini kaybetmiş olsa da örgüt Suriye ve İran ile bağlantısı kesilmediği sürece varlığını devam ettirecek. Centcom ve İsrail ; özellikle geçtiğimiz kış örgütün Pençe Kilit üs bölgelerine gerçekleştirdiği saldırıları planlamış ve PKK’ya Suriye’den PYD/PKK kanalıyla eleman , silah ve istihbarat desteği vermişlerdi. Bu haliyle örgütün silah bırakmasını beklemek saflıktan öte bir durum. Irak’takiler hadi neyse Fırat’ın doğusunda ABD’nin binlerce tır silah , tank savar ve hava savunma sistemleri verip eğittiği PYD/PKK ; oooo Türkiye’de anlaştınız , ne güzel , çok sevindik , bölgemize barış , huzur gelsin , tamam ben de silah bırakıyor kendi kendimi lağvediyorum mu diyecek?
Gündemde ki söylemler iktidar içinde ki bir grubun zorladığı sürecin sadece siyaset yoluyla , TBMM çatısı altında bir müzakere ile yürütüleceğini gösteriyor. İktidarın örgütü muhatap almıyoruz , teröristle müzakere etmiyoruz savunması işin sonu ne olursa olsun ; Karayılan - Bayık - Kalkan üçlüsüne hatta Salim Müslim ve Mazlum Abdi’ye dayanıyor.Olumlu sonuç alınması imkansız olan bu siyasi müzakereler erken seçim veya Fırat’ın doğusunda yaşanacak olası gelişmeler için bir oyalama taktiğinden başka bir şey olamaz. Neyin müzakeresi yapılacak , neyin üzerinde uzlaşılacak? Konuşmaya başladığınızda Kürtçülerin önünüze koyduğu hangi şartta mutabık kalacaksınız ;
- Kuzey Kürdistan adıyla ; demokratik , siyasi veya kültürel özerklik mi ;
- AB yerel yönetimler özerklik şartı mı ;
- Kürtçe’nin ikinci resmi dil olması mı ;
- Anadilde eğitim mi ;
- Anayasa da Kürtlüğün Türklükle eş ve ortak egemenlik vurgusu yapılması mı
- Anayasa’da Türklük üzerinden ifade edilen vatandaşlık tanımı mı ;
- Kendi kaderini tayin hakkı mı ;
- Türk kelimesi yerine Türkiyeli denmesini mi ; Türkiye vatandaşı , Türkiye edebiyatı , Türkiye milli marşı , Türkiye pasaportu , Türkiye milli takımı , Türkiye yemekleri vb. denmesini mi…?
DEM’lilerle veya diğer Kürtçü siyasi örgütlerle konuşmaktan tabii ki zarar gelmez , konuşun. Ancak karşınızda ki adamları ikna etme ihtimaliniz olmadıpından tam tersine bu adamlar kendilerini nimetten sayıp siyaseten güçlenecek , PKK terörü olmasaydı bizi böyle muhatap almazlardı diyerek terörü meşrulaştıracaklardır.Zaten ; biz Anadolu’nun kadim halkıyız , siz Moğol artığı devşirme barbarlar sonradan geldiniz , tekerleği , yazıyı , parayı , halı dokumayı , atı eğerlemeyi biz bulduk , onlarca devlet kurduk , biz Kürtler Türkler’den çok daha üstün , çok daha medeni ve büyük bir milletiz diyenlerle ve bu saçmalıklara inanan etnik faşistlerle nasıl anlaşacaksınız?
Ak Parti ve CHP içinde yukarıda ki maddelerden bir kaçını kabullenmeye hazır bayağı insan var. Hani bir gaflet olurda müzakerelerin sonucunda üniter yapıdan ve ulus devlet ilkesinden taviz vermeye dönük bir maddede uzlaşı sağlanırsa ; bu durum siyasi bir depreme , ittifakların bozulmasına , üçüncü bir milliyetçi ittifaka yol açabilir.
Ha birde şeytan dürttü sorayım dedim ; İmralı canisini yine allayıp pullamaya başladınız da 31 Aralık salı günü ; “Apo İmralı cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu öldü” haberiyle uyanırsanız ne yapacaksınız?Bir planınız var mı? İmralıya mı gömecek , Marmara denizine mi atacak yoksa DEM heyetine teslim edip Türkiye tarihinin en kalabalık , milyonların katıldığı cenaze törenini mi izleyeceksiniz? Leşinin gömüleceği mezarın Kürtçülerin Kabe’si olmasına izin verecek misiniz? O zaman Fetö’yu da Pensilvanya’dan getirip İzmir Kestanepazarı Camii haziresine gömün bari de tam olsun…