Âlemlerin Yüce Rabbi Allah’ın son Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa sas. Buyurdular : “Allah’ım! Huşu duymayan kalpten, kabul edilmeyen duadan, doymayan nefisten ve fayda vermeyen ilimden sana sığınırım. Bu dört şeyden sana sığınırım!”

Peygamberimiz sas. Buyurdular: “ Bir ilim öğreten kimseye ,- onların sevabında bir eksilme olmaksızın- öğrettiği ilimle, amel edenlerin kazandıkları sevap kadar, sevap kadar sevap verilir.”

Peygamberimiz sas. Buyuruyor: “İnsan ölünce, üç şey dışında ameli kesilir. Bunlar; sadaka-i cariye ( faydası kesintisiz sürüp giden sadaka), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisine dua eden hayırlı evlat!”

 Yüce Allah’ın hak dinine inananlara Mümin, Müslim, Müslüman denir.

Hak dine İslam adını Allah cc. Vermiştir.

İslam dinine Mümin, Müslim, Müslüman adını da yine Allah cc. Vermiştir.

Al-i İmran suresi 19. Ayette Yüce Allah cc. Mealen şöyle buyurmaktadır: “ Allah katında din İslam’dır.”

Mümin: Allah’a iman etmiş, inanmış kişidir. Müslümanlar Allah’a inanır ve ibadet eder. Allah’a tapmaz. Tapmak sözcüğü; putperestlikten kalan bir kavramdır. Müslüman bu kavramı kullanmamalıdır.

Münafık: Allah’a inanmadığı halde inanmış gibi yapan kişidir. Aslında münafıklar gizli kâfirdir.

Kâfir: Allah’a inanmayan kişidir.

Müşrik: Allah’a ortak koşan, şirk koşan, eş koşan kişilere müşrik denir.

İslam sözcüğünün anlamı: “ Kurtuluşa ermek, Hakk’a boyun eğmek, teslim olmak, güvende olmak, barış yapmak, Yüce Allah’a itaat etmek, Hazreti Muhammed’in sas. Getirdiği tüm İlahi iletilere inanmak, Allah’ın emir ve yasaklarına uymak... Gibi pek çok güzel anlama gelir.”

İslam dinine inanan, yaşayan kişiye Müslüman denir.

Müslüman akıllı, zeki, uyanık, bilgili, bilinçli, dikkatli, hassas, hak, hukuk, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, güzel muamele sahibi olmalı. Kötülükte, çirkinlikte, yanlışta, günahta yol, çığır açmamalı. Açarsa, öldükten sonrada günahı devam eder. İyi işlerde yol açarsa, öldükten sonra sevabı devam eder.

Allah cc. Zalimlerin pek çok ayette cehennemde olacağını buyurmaktadır.

“Zalim: haksız ve acımasız davranan, aktı yürekli, kıyıcı, zulmeden kişiye denir.”

Zalimler cehennemde olacak. Bu en başta kul hakkına girmiştir. Adaletle, doğru, dürüst, İslam ilkelerine uygun davranmamıştır.

Yine Allah cc. Pek çok ayette; münafıklar, kâfirler, müşriklerinde sonsuza dek cehennemde olacağını açıklamaktadır.  Katrilyon yıl, kentilyon yıl cehennemde kalacak denmiyor. Sonsuza dek cehennemde kalacak, diye ayetlerde açık, net açıklanıyor.

Kavvam Müslümanlar, takva Müslümanlarda sonsuza dek cennette kalacağı ayetlerde açıklanıyor.

Dinsiz, imansız, deist, ateist, münafık, kâfir, müşrikler,  ister inansın, isterse inanmasın! Doğru olan budur. Gerçek olan budur. Başkalarının inanmaması, doğru ve gerçekleri değiştirmez. Cennet, Allah’ın cennetidir. Allah’ın emirlerine, yasaklarına uyan kişiler, Allah’ın cennetine girer. Kimlerin gireceği ayet ve sünnetlerde açık, net belirtilmişti.

Müslüman yalan söylememeli. Hak ve hakikati yalanlamak çok tehlikelidir. Müslüman olmayanların, kâfir, münafık, müşrik olmaları; hak ve hakikati yalanlaması yüzündendir. Dünyanın en büyük yalancıları; kâfirlerdir. En büyük hak ve hakikati yalanlar, inkâr ederler.

Kâfir; hak ve hakikati örtmek, inkâr etmek, yalanlamak, Allah’ın varlığını, dinini inkâr etmektir. Kur’ân, peygamber inkâr etmektir.

En büyük zalimler, zulmedenler bunlardır. İnsan, kendini, nimetlerini, yaratılanı, yaratanı, âlemi hiç yoktan var edeni; yalanlar mı? Bunlarda akıl doğru işletilmiyor. Zekâ iyi ve doğru işlemiyor. Doğru bilgi edinmiyor. Edinmek isterlerse, edinirler. Ama olumsuzlukların etkisinde kalıyorlar. Kendilerini ve başkalarını mahvediyorlar.

Müslüman, bilgili, bilinçli, uyanık, dikkatli, doğru haberlerle hareket eden, mutlak dosdoğru bilgisi olan olursa, hakkı, hakikati bırakıp; Amon gibilerine tapmaz, tapınmaz. Hak yoldan ayrılmaz.

Müslüman sadece ve ancak âlemlerin Rabbine teslim olur. Hak din İslam’a gönülden bağlı olur. İbadetlerini, peygamberimiz gibi yerine getirir. İslam ahlakını yaşayan olur. Böyle olursa, gerçek Müslüman olur. İyi Müslüman olur. İslam dininden başka din, inanç, inanış aramaz. Hem batıla tapmaz. Hem batıla tapıp, hem Müslümanım demez.

Kelime-i tevhit ve Kelime- i şahadetin anlamını doğru, detaylı, açılımlı bilmeli. Öyle söyleyip, geçmemeli. Bu tevhit ve şahadet cümlesindeki; “Lâ” sözcüğü, Allah’tan başka her inanışı reddetmektir. Yanı İslam dışında; inanış, inanç kabul etmemektir. Allah’ı bırakıp, Amon gibi putlara tapmamaktır. Peygamberimiz ve sahabe gibi yaşamalı. Bu inanışlardan çıkmak; sapıtmak, sapkın olmak, batıla v küfre düşmektir. Aman ha çok dikkatli olmalı. Kâfirler zaten tamamı ile sapıtmış. Cehennemi hak etmişler! Ama bugün Müslümanlardan da sapkın olan çok grup vardır.

İnternet kullanıyorum. İnternette sayfama pek çok sapkın, sapık; sorsan Müslüman düşmektedir. Bunlardan, peygamber kabul etmeyen, hadis ve sünnet raddedenler vardır. Kur’ân bize yeter, diyorlar. Bazı ayetler yazıyorlar. Bazıları da mezhepsizlerdir. Bunların da sayfaları vardır. Peygamberimiz zamanında mezhep yoktu, diyorlar. Bunlarda bazı ayetler yazıyorlar. Reformcular vardır. Bunlarda, o eski tarihteki, İslam yaşanmaz, deyip, fikir açıyorlar. Materyalist olup, İslam adına yalan, yanlış yazanlar, söyleyenler vardır. Bozmak için her bozgunculuğu yapan alçaklar, aşağılıklar vardır. Bunlardan korunmak için ilme, irfana, hikmete, Kur’an ve sünnete sımsıkı sarılmalı. Müslümanlar tevhitte birleşmeli. Vahdetle bir olmalı. Başka türlüsü yanlış olur. Gerçek anlamda âlim olmalı. Zalim ve kâfir olmaktan sakınıp, kaçınmalı.

Salih amel işlemeli. Amel demek; yapılan iş, eylem, fiil demektir. Allah cc. Salih amel işlememizi emretmektedir.

Allah cc. Maide suresi 5. Ayete mealen şöyle buyurmaktadır: “ … Kim inanmayı kabul etmezse, onun ameli boşa çıkmıştır. O, ahirette kaybedenlerdendir.”

Ra’d suresi 29. Ayetin meali: “ İman edip, salih- iyi amel işleyenlere ne mutlu! Varılacak, güzel yurt da onlar içindir.”

Müslüman, araştırma, inceleme, irdeleme, sorgulama, gezi, gözlem, eleştirme yapan kişidir. Her söylenene hemen inanmamalı. Her fikri derinlemesine, kapsamlı araştırmalı. Kur’an, sünnet, ilim, irfan, hikmet, bilim ile ölçüp, tartmalı. Tahkiki iman sahibi olmalı. Körü körün her söylenene inanmamalı. Bugün Müslümanlar taklidi iman sahibi olduklarından, pek çok tanrı, inanış, felsefe, ideoloji, Amon edinmişlerdir!

Amon ne demektir. Onu da açıklayalım.

Amon; Hazreti Yusuf peygamber zamanında, mısır halkın Amon denilen heykele- puta tanrı- ilah olarak tapınmasıdır. Hazreti Yusuf peygamber as. Bu putperestlere karşı mücadele verip, Allah cc. İnancının kabul etmesi için çalışıyor. Bunu da başarıyor. “Hazreti Yusuf” filmi, dizi filim olup, güzel senaryo edilmiştir.

Bazı İslam, Müslüman düşmanları diyor ki; “ Kur’ân, Türkçeye çevrilsin, tercümesi yazılsın, yapılsın. Bunu söyleyenler art- kötü niyetlidir. Kur’ân’ı, Müslümanlar anlamıyor. Türkçeye çevrilse, daha iyi anlarlar. Anlar ve de daha çok yaşarlar, anlamında konuşmuyor, yazmıyorlar. Gâvurluklarından diyorlar. Zaten Kur’ân ülkemizde 150’ den fazla Türkçeye çevrilmiş. Mealleri vardır. Osmanlı zamanında da vardı. Mealden öte, yorumları, tefsirleri de çok eskiden beri vardır.

İlkokul 4. Ve 5. Sınıfta bile namaz sureleri öğretilir ve ders kitaplarında yazılır. Her surenin Türkçe meallide yazılır ve öğretilir.

Bin yıl önce bile camilerde Kur’ân anlatılırken, anlatılan ülkenin diline göre açıklama yapılırdı.

Ama Kur’ân’ın aslını bırakalım. Kendi anadilimizde, resmi dilimizde yazalım, derseniz, bu tam bir din ile ilgisi olmayanların, kötü niyetinin ve uygulamalarının benzeri olur.

Kur’ân Arapçadır. Peygamberimize vahiy yoluyla geldiğinde, o bölgenin konuştuğu dildedir. Ama tam bir açık, net edebi metin değildir. Pek çok mucizevi özelliği vardır. Benzersizdir. Şiirseldir. Ayetleri farklı özelliktedir. Açık, net anlaşılır ayetleri olduğu gibi, olmayan ayetleri de vardır.

Kur’ân’ın ayetleri;

1-      Muhkem ayetler,

2-      Müteşabih ayetler, diye 2 çeşittir.

Muhkem ayetlerin anlamları açık, net, anlaşılır, yoruma gereksinim olmayan ayetlerdir.

Müteşabih ayetler ise; açık, net, kolay anlaşılır, ayetler değildir. Uzman kişilerin anlayabileceği, yorum yapabileceği ayetlerdir. Bir ayetteki, kelime- sözcükler pek çok anlama gelmektedir. Pek çok kelime- sözcük, eşsesli ve sesteş anlamdadır. Bir sözcüğün 10 taneden fazla anlamı vardır. Uzman yorumu ister. Uzman da yorumlasa, Allah cc. Böyle mi, demiş, bunu mu kast etmiş, bilemiyoruz.

Bu durum Türkçemizde ve Osmanlıcada da vardır.

Ben Osmanlıca kursuna gittim. Hocamız Abdulbaki öğretmen, bize bilgisayar eşliğinde, akıllı tahtadan ders verdi. Osmanlıca bir kelimenin 10 tane Türkçe anlamı vardı. Bu kelimeler arasında nüans- ince ayrım farkları da bulunuyordu.

Bu işler ilim- bilim- doğru bilgi, uzman işidir. Öyle işkembeden atmakla, bilim, ilim olmaz.

Kur’ân tercüme edilemez. Çevirisi yapılamaz. Bunun için Türkçe çevirisi denmiyor. “Kur’ân meali” deniyor.

Meal; “Kur’ân ayetlerinin tam karşılıkları, başka dillere aktarılmadığından, ayette anlatılmak istenileni, kelimesi kelimesine değil de, biraz eksiği ile başka dillere çevirme ve yakın anlamlar vermeye denir.”

Tefsir; “ İnsanın bilgi birikimi ve Arap diline, Kur’an bilgisine, İslam’ı ilim uzmanlığına olan hâkimiyetiyle, Kur’an ayetlerinden anlamlar çıkarmaya, yorumlar yapmaya denir.”

Bir ilim- bilim dalında, yüksek uzmanlığın, eğitimin, öğretim görmen yoksa başkalarını taklit amaçlı, ileri- geri, sapkınca konuşmamalı. Bir konuda nakli delillerin, dini delillerin- kanıtların yoksa susacaksın. Öğreneceksin. Sonrada öğreteceksin. Bugün din konusunda konuşanlar, daha çok; din düşmanları, hainler, alçaklar, aşağılıklar, kötülük yapanlardır. Allah cc. Islah eylesin.

Lütfen! Hakta kalın, hukukta kalın. Hakkaniyetli olun. Doğru, dürüst, adaletli, en güzel ahlaklı, edepli, hayâ sahibi olun. Vatana, millete, devlete, insana, varlığa zerre kadar zarar vermeyiniz. Zira zarar veren, zulmeden, haksızlık eden; zalimdir. Zalimler cehennemde olacaktır! Hak ve hakikatten, doğru ve gerçeklerden bir milimetre şaşmayınız. Kul hakkına asla girmeyiniz. Haram, günah, suç işlemeyiniz. Böyle yaparsanız; iki âlemde huzurlu, mutlu, rahat olursunuz.