Bu uzunca bilimsel makalemi öncelikle köylüm ve çok sevdiğim Cumhurbaşkanım- Başkanım, Bakanlarım, Milletvekillerim, siyasetçiler, bürokratlar ve aziz milletim mutlaka okumalıdır. Devletimin üst düzey yöneticilerine bu ilmi makalem muhakkak ulaştırılmalıdır.
24 Haziran 2018 Pazar günü ülkemizde Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 27. Dönem Milletvekili seçimi yapıldı. Ak Parti 2002 yılından beri 13. Seçimini büyük bir başarı ile kazandı. Ama 16 yıldır ülkemize sosyal, kültürel, ekonomik, sportif, sağlık, eğitim- öğretim, ulaşım, iletişim, teknik, teknolojik, askeri ve pek çok alanda çok büyük kalkınma, ilerleme, yükselme, gelişme sağladı. 2002 yılına kadar, 57 hükümetin toplamda 731 milyar dolar yatırım yapmasına rağmen, Ak Parti Hükümeti son 15 yılda 2 trilyon 94 milyar dolarlık yatırım yaptı. Yabancı şirketler ve özel şirketlerde 79 yılda yapılanın 25 katı kadar ülkemize yatırım yaptı. Şu anda dünyada devam eden 10 tane en büyük yatırımın 6 tanesi ülkemizde yapıldı. Yapımı süren 235 milyar dolarlık yatırım devam etmektedir.
Eğitim- öğretim, sağlık, enerji, turizm, çevre, ekonomi, demokratikleşme, reformlar, ulaştırma, iletişim, savunma gibi pek çok alanda çok büyük yatırımlar yapıldı. Son 15 yılda on binlerce yatırım oldu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Ulaştırma Bakanı iken; şu anda ülkemizin 10 binden fazla yerinde bakanlığımızın yatırım ve çalışmaları sürmektedir, demişti.
Sağlık alanında çok büyük reform ve gelişmeler oldu. 2002- 2018 yılları arasında ülkemizde; 878 hastane, 5 Şehir Hastanesi, 2,548 Acil Yardım İstasyonu, 7,756 tane Aile Sağlık Merkezi yapıldı. 18 yaşına kadar herkes sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaktadır. 2018 yılında halka 71,5 milyar lira sağlık hizmeti sunulacak. Sağlıkta toplam personel hizmeti 620 bin kişidir. 2002 yılı öncesi bir şehirde 5 kadar ambulans varken, şimdi 5,000 tane ambulans vardır. Ambulans çeşitliği de; hava, deniz, kara, dağ, kar, kış araçları olarak çok çeşitlidir.
Turizmde 2017 yılında 32,4 milyon turist ülkemize geldi. 2018 de 40 milyon kişi turist gelmesi bekleniyor. Yıllık turizmden 26,6 milyar dolar kazanç sağlarken, sağlık turizminden 7 milyar lira gelir elde ediyoruz. 2002 yılı öncesi T.C. Vatandaşları sağlık hizmeti alamazken, şimdi dünyaya ve 4,8 milyon mültecilere, yabancı öğrencilere ücretsiz sağlık hizmeti veriyoruz. Ülkemizde 2002 yılında 4 ve 5 yıldızlı otel sayısı 419 iken, 2018 de 1,814 tane oldu. Turizmde de dünyanın ilk 5 ülkesi arasındayız.
Enerjide kendimize yeterli hale gelme hedeflenmiş. Hedefe ulaşılmak üzeredir. 2023 yılında enerjide kendimize yeter düzeye geleceğiz inşallah. Ama ülkemizde fosil enerji kaynakları jeolojik nedenlerle olmadığı için sanırım petrolde dışa bağımlılık hep sürecektir. Bizde bunun yerine bizde olan farklı enerji kaynaklarına yönelmeliyiz. 2018 yılı itibarı ile tüm illerimizde, 81 İlimizde doğalgaz hizmeti sunulmuş olacak. Oysa 15 yıl önce sadece 6 İlimizde doğal gaz kısmen vardı.
Son 15 yılda 525 baraj yapıldı. 2,500 güneş enerjisi santralı yapıldı. 170 taneden fazla rüzgâr enerji santralı kuruldu. 2 tane nükleer santrale başlandı. 350 milyar dolarlık kömür rezervi teşvikleri işleniyor. Ülkemiz fosil enerjide yoksundur. Jeolojik nedenlerle zengin değildir. Ama enerji yolları bizdedir. Allah’ın nimetlerini enerjiye dönüştürüyoruz. Stratejik planlı programlı projeli çalışınca, başarı sağlarız. Aksi halde kaynaklarımızı heba ederiz!
Çevre ve ekoloji alanında da büyük yatırımlar devam ediyor. Dünyada ağaçlandırma yapan ilk 3 ülke arasındayız. Son 15 yılda 4 milyar ağaç fidanı diktik. 48,5 milyar dekar- dönüm ağaçlandırma yaptık. 142 şehir ormanı, 224 tabiat parkı kurduk. 459 Mavi bayraklı plaj yapımı ile dünyada 2. Sıradayız.
Eğitim- öğretim alanında iyileşme sağlama ile yükselme sürmektedir. 75 üniversite sayımız 207 tane oldu. Bunlarda 7,2 milyon öğürencimiz okumaktadır. 200 bin kadar akademisyen görev yapmaktadır. M.E. B. Bütçesi 7,4 milyar liradan, 134,7 milyar liraya yükseldi. Burs ve krediler %788 artırıldı. Devlet yurtlarında 670 bin öğrenci kalmaktadır. Öğretmen sayısı 529 binden, 1 milyon 110 bin öğretmene yükseldi. Derslik sayısı 343 binden 627 bin oldu. Üniversite sayımız 207 olurken, öğretim görevlisi akademisyen sayısı da 200 bin oldu.
Ülkemizde son 7 yıl içinde 4,8 milyon sığınmacı geldi. Bunların çocukları da okullarımızda okumaktadır. Dünyada 2018 yılı itibarıyla ile 67 milyon sığınmacı- mülteci var. En çok mülteciyi ülkemiz barındırmaktadır. Hem de dışarıdan 1 milyar dolar bile yardım almadan, bu bakımı en iyi şekilde bizler yapmaktayız. 2011 yılından beri sığınmacılara devlet olarak 40 milyar dolar harcama yaptık. Ülkemizdeki 400 kadar yardım kuruluşunun yaptığı yardımlar, bu harcamanın dışındadır.
Ülkemizde faşizm, komünizm, saldırganlık, cuntacılık, şiddet, zorbalık, insan dışılık, dinsizlik kısmen bitti, son buldu. Askeri ve sivil zorbalığa son verildi. Milli irade esas alındı. Darbeciler artık mahkemelerde yargılanıyor. Vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük, şiddet, terör yapanlar, adil şekilde hukukla yargılanmaktadır. Halk siyasi, sosyal, kültürel, eğitim- öğretim, insan hakları ile tanıştı. Halkımız artık bazı sebeplerle okula okumak için giremiyordu. Devlet- kamu işçisi, memuru olamıyordu. Hizmet alamıyordu. Hatta bu dinsiz imansız gâvur gibi davranan kızıllar, 1997-2002 yıllarında işi o kadar azıtmışlardı ki; “sokaklarda kamu alanıdır. Başörtülüler sokaklarda gezmemeli, diyorlardı. İstiklal Marşı okunurken, herkes başını açmalıdır, genelgesi çıkarmışlardı.”
Ekonomi büyüdü. 2002 yılından beri ortalama her yıl %6 büyüdü. 2008 yılından beri küresel ekonomik krize rağmen ülkemiz en çok büyüyen ülkedir. Bu dünya birinciliğidir. Dünya da ülkemiz 27. Sıradan, 17. Ekonomik büyüklüğe sahiptir. Çalışanlar, emekliler refah olarak az da olsa rahatladı. Ama ücretler arası anormallik huzursuzluk vermektedir.
Bir örnek verelim: Devlet, 02 Nisan 2018 günü 1 (bir) milyon taşeron işçisini kadroya aldı. Yanı devletin elemanı oldu. Ama ücret olarak hiçbir şey değişmediği, sosyal haklar verilmediği için memnuniyet oluşturmadı. Bir hastanede çalışan müstahdem- hizmetli en az 3 bin liradan fazla ücret alırken, taşeron işçiden devlete alınan bu elemanlar hala, hala, hala 1,600 lira ücretle, asgari ücretle çalışmaktadır. Bu memurluk veya başka hizmet dalında asgari ücretle çalıştırılmaktadır. Oysa devlette işçi olsa, memur olsa, bunun 2 katından fazla ücret almaktadır. Bunlar köle mi, esir mi, parya mıdır? Bir iş yapıldığında, ya adam gibi dosdoğru yapılmalı. Ya da yapmamalı.
Bir evin kirası, elektriği, suyu, telefonu, doğalgazı, apartman aidatına 1,600 lira yetmezken, bu ücretle bu kişi nasıl evlenecek? Nasıl geçim sağlayacak? Devlet, hükümet bunu düşünmek zorundadır. Küçük bir İlçe 3. Sınıf hastanede elemanlar arası 10 kat ücret farkı olmamalıdır. Burada sosyal insanlık, barış bu şekilde oluşturulamaz. Ücret farkı 9 kat idi. Memur göstergesinin 3,000’den 3,600’a çıkması ile bu daha da artacak. Düşük memur daha az ücret alacak? Ben bileli beri yüksek memura kepçeyle verilirken, küçük memurlar enflasyona ezdirildi.
Emeklilerde çalışanlara göre az aylık farkı aldı. Bir örnek verelim; ben 2007 yılı Temmuz ayında öğretmenlikten emekli oldum. Emekli olduğumda benim çalışma aylığım 1,200 lira idi. Emekli olunca 980 lira aldım. Yanı arada 220 lira fark vardı. Aradan 10 yıl geçti. Çalışan öğretmen 4 bin liradan fazla aylık alırken, emekli olan ben 2,565 lira emekli aylığı alıyorum. Aradaki 220 lira fark 1,500 lirayı geçti! Oysa 10 yılda enflasyon farkı sadece %100 kadar oldu. Demek ki çalışana emekliden fazla ücret verildi. Emekli ezdirildi. Haksızlık yapıldı. Hele hâkim- yargıç, doktor, milletvekili ve diğer bazı mesleklere daha çok ücret verildi. Halk arasında ayrım, kayırma yapılmamalı. Çalışanlara aylık dışında sosyal haklarda verildi. Ek saat ücretleri artırıldı. Emeklilere resmi enflasyon oranında zam verildi. Devletin zenginleşmesinden, refah payı hiç alamdı. Devlet 15 yılda 3,5 kat büyüdü, deniyor. Ama büyüklere yarıyor!
Dünyanın en büyük 1.-2.-3. Olan onlarca büyük yatırımı yaptı. Çanakkale 1915 Asma Köprüsü, Y.S. Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, Marmaray, Avrasya deniz altı tünelleri, Ovit Tüneli, Zigana tünelleri, her coğrafi, bölgede pek çok dağları delen tüneller yapıldı. Yapımı sürenler vardır. THY 9 defa Avrupa birinciliği aldı. Bölünmüş yollar uzunluğu 6,100 km.den 26 bin km. uzunluğa ulaştı. Bu yıl 91 köprü, 23 tünel devam etmektedir. Yüksek Hızlı Tren yapımı İller arasında sürdürülüyor.
Ak Parti Hükümeti teröre ve teröristlere karşı iffet- fazilet değerlerini koruma mücadelesini çok yönlü olarak yaptı ve de sürdürmektedir. 2015 yılı yaz ayında Güneydoğu’da dağdan inen PKK teröristleri şehirlerde, HDP Belediyelerinden aldığı destekleri ile hendek, çukur, barikat yaptılar. Askere ve polise karşı teröristlik yaptılar! Her İl ve İlçede 3- 4 ay terör saldırısı devam etti. Halkın evlerini siper olarak kullandılar. Kanalizasyonları, evleri siper olarak kullandılar. Bu terör olaylarında 300 sivil halk, 700’den fazla asker, güvenlik korucusu ve polis şehit oldu. 7 binden fazla terörist etkisiz hale getirildi.
Suriye’ye sınırları içindeki DAEŞ- IŞID teröristleri, sınırımıza roket, top, silah attılar! Sınırlarımız içindeki sivil halkımızdan 70’den fazla halkımız şehit oldu. Bazı İlçeler iç kısımlara taşındı. Okullar tatil edildi. Türkiye’mizin canına tak ettiler. Hükümetimiz 2016 yılında “Fırat Kalkanı” denilen askeri harekât başlattı. Cerablus, El Bab adı verilen bölgeleri teröristlerden temizledi. 3 bin Daeş dinci terörist temizlendi. Etkisiz kılındı. 72 askerimiz ile birlikte ÖSO denilen Suriye gönüllü milis birliği de 600 şehit verdi.
Yine Suriye içinde, sınırlarımızdan içeri PKK+YPJ teröristleri roket, silah attı! Yurdumuzu içine sızarak yüzlerce vatandaşımızı şehit ettiler. Yurdumuzda bombalı saldırılarla, bir defasında 100’den fazla vatandaşımızı şehit ettiler! Sürekli bombalı saldırıları sürdürdüler! Hükümetimiz askeri hareket kararı aldı. “Zeytin Dalı” adlı harekât başlatıldı. Amerika, Avrupa askerleri, istihbaratı, kurumları, kendilerine bile olmayan siperler, hazırlıklar yapmıştı. Bu harekette 100 kadar yabancı savaşçı ile birlikte, 4,700 PKK +YPJ teröristi yok dildi. Bu Afrin ve çevresi terörden temizlendi. 60’dan fazla asker ve polisimizi şehit oldu. 150’den fazlada ÖSO milis gücü şehit oldu. Öso, Türk askeri ile işbirliği içinde ortak savaş verdi. Bu iki bölgede Türkiye’nin kontrolündedir. Tüm hizmetleri Türkiye vermektedir.
Afrin’ın güney kısmında İdlib vardır. İdlib denilen bölgenin de barışını Türkiye sağlamaktadır. Bu bölgelerde gözlemci istasyonları kuruldu. Diğer iki bölgede de gözlemci barış gücü gözlem istasyonları vardır. Güvenlik askerimiz ve ÖSO tarafından sağlanmaktadır.
Suriye, Fırat’ın batı kenarında Mümbiç adlı bir İlçe vardır. Burada PKK+YPJ teröristlerine Amerika askerleri destek vermektedir. Suriye’nin kuzeyinde 60 bin teröriste Amerika 5 bin TIR, 2,000 kargo uçağı dolusu her türlü silahı bedava verdi. Aylıklarını vermektedir. Her türlü eğitim yaptırmaktadır. Türkiye, istersen de istemesen de burayı, Mümbiç’i vuracağım, dedi. PKK yok olmaya başlayınca, bir hafta önce Türk askeri, Mümbiç’e girdi. Amerika askerleri ile birlikte devriye gezmektedir. Silahlı teröristler in silahı alınmaya başlandı. Teröristler Fırat ırmağının doğusuna silahsız geçmektedir.
Yurt içinde PKK avı devam etmektedir. 1,000 terörist etkisiz hale getirildi. Irak sınırlarından içeri 2018 Mart ayından beri PKK terör avı devam etmektedir. Yaklaşık 1,000 kişi etkisiz kılındı. Irak- Kandil Dağı bombalanmaktadır. Askerde karadan girdi. Harekat devam etmektedir.
15 Temmuz 2016 günü Fetö terör örgütü darbe girişiminde bulundu. 251 sivil halk, asker, polisimiz şehit oldu. 2,193 vatandaşımız yaralandı, gazi oldu. Öyle ki olayın üzerinden 23 ay geçti. Hala hastaneden iyileşip, çıkamayanlar var. 50- 100 defa ameliyat olanlar oldu.
Son 3 yılda 50 binden fazla Fetö terör mensubu tutuklandı. 55 bin tanesi tutuksuz yargılanmaktadır. 20 Temmuz 2015 tarihinden beri, 3 yılda; 16,500 PKK, 3 binden fazla Daeş teröristi etkisiz hale getirildi, öldürüldü. Murt oldu! Elinde silah almış, sivil halka, askere, polise, yaşlıya, gence, bayana silah atanlara karşı dinimiz ve evrensel hukuk; aynı ile nefsi müdafaa hakkı vermektedir. Teslim olanlar hukuk ile yargılanmaktadır.
20 Temmuz 2015 günü tüm ülkemiz içinde ve dışındaki teröristler ortak, aynı gün ülke insanımıza karşı saldırıya geçti! Fetö, PKK, DAEŞ, DHKP-C Suikastlar, saldırılar bomba patlatmalar yaptı. Hükümetimizde bunun üzerine karşı saldırı başlattı. Eskiden teröristler gelip, vururdu. Asker ve polisimiz onları takıp etmeye başlardı. Ama ordu içinde, polis içinde olan kurmay subay ve amirler %87 oranında terörist olduğu için pek etkili olunmazdı. 81 İlin 78 tanesinin valisi Fetö terör yanlısıydı. Kurmay subayların %87’si Fetö teröristi idi. Polis, emniyet, ordu- asker ele geçirilmişti. 11 bin hâkim- yargıç ve savcıdan 5 bin tanesi Fetö terör örgüt üyesi diye atıldı. Devlet terör yanlıları tarafından ele geçirince, zorunu asker, polis, sivil halkımız çekti. İki teröriste karşı bir asker, polis, güvenlik korucusu, sivil vatandaşı şehit, kurban verirdik. Çünkü asker başındaki subay, polis amir ve müdürleri teröristti. Teröre destek veriyordu. Fetö, PKK ve diğer sol, komünist terör örgütü devlet içine iyice sinmiş. Devleti, sivil vatandaşı yok ediyordu. 123 kayıtlı terör örgütü, 100 kadar siyasi parti, meslek kuruluşları, odaları, sivil toplum örgütleri; içte ve dışta ortak çalışıyordu. Hala bunlar tamamı ile etkisizleştirilemedi. 1839 yılından beri devleti ele geçirmişlerdir.
15 Temmuz 2016 darbesinden ve 2007 Ergenekon davasından beri terör temizleme devam etmektedir. Bu hainlerin, kahpelerin, adilerin, şerefsizlerin, katillerin, alçakların, canilerin, katliamcıların her alanda örgütlenmesi bulunmaktadır. Bunun için hükümette tam anlamı ile başarılı olamıyor. Hükümetin yapıcı icraatlarını engellemeye, yıkmaya çalışıyorlar. “Öyle ki 24 Haziran 2018 seçimlerinde; hep yıkacağız, yok edeceğiz, satacağız, yapmayacağız, tüm yatırımları durduracağız, diye 50 gün boyunca ittifak haklinde müttefik olanlar, olumsuz propaganda yaptılar. Şer ittifakı böyle yapmasına rağmen siyasi parti temelinde %46 oy aldı. Cumhurbaşkanlığı temelinde de %47 oy aldı. Devlet, millet Allah cc. Korusun yıkıcıların eline geçecekti!”
Son 16 yıl içinde kendi silahlarımızı ürettik. Teknik, teknolojik silah üstünlüğünü de kullanıyoruz. Profesyonel asker ve polis kullanıyoruz. Artık acemi askeri terörist üzerine göndermiyoruz. Başlarına da komutan olarak Fetö, PKK, komünist komutan vermiyoruz. Şimdi bir askerimiz, polisimiz Afrin’de 95 kadar teröristi yok etti! 60 kadar şehide karşılık 4,700 terörist yok edildi. Cerablus, El bab da da 72 şehidimize karşılık 3 bin Daeş teröristi yok edildi. Kandil Dağlarında ve ülkemiz içinde artık başarılı operasyonlar verilmektedir. Temizleme devam etmektedir. Ülkemiz hainlerden, kalleş, kahpe, alçak, ihanetçilerden kurtulmaya çalışıyor. 2002 yılı öncesi PKK 95 bin terörist eylem yapmıştı. 10 bin asker, polis, güvenlik korucumuzu şehit etmişti. 1,700 güvenlik korucumuz şehit edilmişti. Sivil halktan şehit edilenler on binlerle ifade edilmektedir.
El Bab da 3 bin teröriste 72 askerimiz, polisimiz şehit oldu. İnsansız Hava Araçlarımız tespit edip, yok ediyor. Uydularımız gözetliyor. Askerimiz zırhlı araçlarla taşınıyor. Radarlarımız keşfediyor. Artık her türlü silahın insansız olanını icat edip, üretmeye başladık. Yerlide %65’e çıktık. Hatta bazı alanlarda %85 olduk. Milli Piyade Tüfeği MPT-76, milli su üstü gemilerimiz, deniz altı gemilerimiz, Altay tankımız, Uzayda, 350 km. yukarıda uydularımız, lazer güdümlü her türlü roketlerimiz, delici bombalarımız, SİHA, İHA, Atak Helikopter. Hürkuş, Akıncı uçaklarımız üretildi. Milli uçağımız TF-X projesi devam ediyor. Yanı 60 olan yerli askeri araç, gereç üretimi 600 oldu. 60 milyar dolarla 600 askeri araç- gereç, malzeme, mühimmat ürettik. 38 milyar dolar daha üretime ayrıldı. 38 askeri araç- gereç üreteceğiz inşallah. Artık acemi askerle terörist mücadelesi yapmıyoruz. Profesyonel asker ve polislerimizle terör mücadelesi yapıyoruz. Artık 4 bin metre yüksek kayalık dağlara acemi, asker göndermiyoruz. Uçaklarımız teröristi dağda tespit ediyor. Silahlı, insanlı, insansız uçaklarımız gidip vuruyor. 3 teröriste bile uçak kaldırılıyor. Güç kontrollü ve yerinde en güzel şekilde kullanılıyor.
Son 15 yıl içinde elektrik üretimi arttı. Enerji tasarrufu için hiç elektrik kesintisi yapılmadı. Yüksek Hızlı Trenler, otoyollar, bölünmüş yollar, tüneller, viyadükler, köprüler geçen 79 yılı 5’e katladı. Orman ve su işlerinde büyük yatırımlar yapıldı. Pek çok sulama göledi ile kurak topraklar sulandı. Yeşil alan ve mavi alanlar arttı. Taşkın koruma tesisleri yapıldı. Toplu konutlar yapıldı TOKİ, 800 binden fazla toplu konut yaptı. Belediyeler toplu konut yaptı. Özel sektör yaptı. 700 bin konut birikimi henüz var.
Çalışma, istihdam, sosyal güvenlik arttı. İşsizlik azaldı. Çalışan sayısı arttı. Kültür, turizm, eğitim- öğretim, meslek edindirme çoğaldı. Bunda İş-kur, Halk Eğitim ve belediyeler katkı sundu. Özel tiyatrolar arttı. Müzeler arttı ve girişler kolaylaştırıldı. Çevre ve şehircilik yatırımları çoğaldı. Eğitime büyük ve bütçenin en büyük yatırımı yapıldı. Teknolojik gelişme, icat, keşif, Ar-Ge, inovasyon arttı. Bu konuda binden fazla merkez kuruldu. Teknoloji gelişti ve arttı. Avrupa’da 6. Alım gücüne ulaştık. Ben alamıyorum, diyene; çalışınca oluyor. Çalış, seninde olur. Diyorum. Ağaç gölgesinde yatmakla, park bahçelerde ömür geçirmekle, iş beğenmemekle, sokakları gezmekle işler yürümez. Bu ülkede hep %10 civarında işsizlik oldu. Ülkemize 4,8 milyon sığınmacı geldi. İş, ekmek buldu. Bizdekiler hala bakıyor. Meslek öğrenme kurslarına gidenlere para, ücret veriliyor. Hala pek giden yok! Tembellik, miskinlik ruha işlemiş ise, pek yapacak bir şey yok!
Eğitimde Fatih Projesi ile eğitim daha da iyileşti. Sporda, kültürde, turizm de gelişme 5 kattan fazla arttı. Modern spor tesisleri yapılıyor, yapıldı. Yatırım yapmak isteyenlere pek çok kolaylık sağlandı. Hastanelerde her geçen gün iyileşme devam ediyor. Hastanelerimiz dünyada birinci sıradadır. Ülkemizde sürdürülebilir bir kalkınma devam ediyor. Bilim, sanayi ve teknoloji alanında gelişme devam ediyor. Planlı işler yapılıyor. Ülkemize yabancılar eskisinden 20 kat daha fazla gelip, yatırım yapıyor. Büyük projeler gerçekleştiriyorlar. Eski, tarihi eserler restore ediliyor. 10 binden fazla tarihi eserimiz onarıldı. Tarım ve hayvancılıkta ilerleme vardır. Bazıları tarım ürünü olarak şunu, bunu dışarıdan alıyoruz, diyor. Ama dışarıya 1,850 çeşit tarım ürünü sattığımızı söylemiyorlar.
Maden cevherini, Bor’u nasıl cevher olarak değil de, işlenmiş halde sattığımızda 2 bin kat daha fazla gelir elde ediyoruz. Bunu tarım, hayvan ürünlerinde de yapmalıyız. Almanya ve Belarus’te kaldım. Adamların daha çok işlenmiş, hazır yiyecek, konserve aldıklarını gördüm. Bizde taze tarım ürünü satacağına, işlenmiş, konserve, yemeye hazır gıda, tarım ürünleri satmalıyız. Böylesi durumda daha çok kârımız olur. Birde market tezgâhlarında Türk malları daha azdır. Bir de diğerlerinden daha pahalıdır. Bizde tarım ve hazır giyimde kâr oranı %600’lere varan orandadır. Ülke insanımızı da bu ve diğer alanlarda fahiş fiyatlarla kazıklamaktadırlar!
Serbest piyasa deyip, devlet olarak olaylara ağzımız açıp, bakmamalıyız. Bir hafta önce yapılan seçim nedeni ile hükümeti zor duruma bırakmak için, üreticiden 30 - 40 kuruşa satın aldıkları soğan ve patatesi 7 liradan satmaya başladılar. Bunu stokçu, karaborsacı, fahiş fiyatına mal satan yapamamalı. Devlet, halkı koruma adına müdahale etmeli. Devlet hala gidip teşvikleri işveren, KOBİ diye bunlara vermektedir! Üretici, halkın çoğunluğu, tüketici yeterince korunmamaktadır. Bütün bunlar geçen hafta yapılan seçimlerde Ak Parti’nin 71 İlde %7 oy kaybettiğini ortaya çıkardı. Tamam, doğru işler yapılıyor. Ama eksik, yanlış, kötü işlerde milleti üzüyor. Millet, Ak Parti’yi milli, yerli, manevi, dini değerlerde görüyor. Bu değerleri uygulamada görmeyince, eleştiriyor. Yeriyor. Desteğini çekiyor. Yapılan yatırımların pek çoğunun kalitesiz, verimsiz, plansız, yap- bozdan oluşmasına çok sıkılıyor. Yatırma harcanan paranın %50’den çok daha fazlası yap- boz işlerine gidiyor. Bu İlçemizde de böyle yapılıyor! Bunu ayrıca anlatacağım- yazacağım, inşallah.
OECD raporunda, OECD ülkelerinin insanlarının %24- 27 arasında çalışmak istemediği saptanmış. Ver hazır yesin, yatsın, gezsin, dolaşsın. Asalak, parazit gibi yaşasın. Vermeyeceksin! Beleşe alıştırmayacaksın. Bulduğu her işten ekmeğini kazanma azmi gelişmeli. Bugün Kuzey ülkelerinde çalışmayana sosyal yardım verme yoktur. Bulduğu işte çalışma durumu vardır. Bizde tembel, miskin, asalak, parazitler devlet ve vakıf sosyal yardımları ile geçinmeye alışmış. Devlet 2017 yılında 40 milyar liraya yakın sosyal yardım yapmış. 1,3 milyon yaşlı ve engelli insana sürekli aylık veriliyor. 6,9 milyon insanın Sosyal Güvenlik Kurumu primini devlet ödüyor. 18 milyon insana aralıklarla sosyal yardım yapılıyor. Bu kadar aşılığa karşıyım. Böyle devam ederse, bu insanlar tarım, hayvancılık, iş yapmazlar. Mal gibi yatar. Ağzına düşeni yer. Rızkı, nimeti, bereketi arama, kazanma azminde olmazlar. Her şeyde orta halli olmalı. Aşırılığa gitmemeli.
Bir de mülteciler- sığınmacılar devlete- millete yük olmuş. 4,8 milyon yasal- yasadışı yollarla ülkemize girmişler. Savaş var, demeden, hala çocuk yapmayı sürdürmektedirler! Kadının karnında, kucağında, yanında yürüyen çocukları var. Yanı 1 yıl ara vermeden, çocuk doğurma devam etmektedir. Cahil cühela takımının işi gücü çocuk yapma , olmuş. Bunlar bu milletin, devletin başına PKK, FETÖ, DAEŞ, DHKP-C ve diğerleri gibi bela olacak. Ülkemiz kadın öldürme, çocuk öldürme ve tecavüz etme, hayvanları işkenceyle öldürme bakımından Serengeti Doğa Parkını bile geçmiş!
Devlet, topluma düzen koyamamış. Şehirde, köyde, düğünde silah atılıyor. İnsanda silah niçin var? Silah varsa, mutlaka sinirlendiğinde daha kolay kullanmaktadır. Her yıl 3 bin kişi silahlarla öldürülmektedir. Bu toplumun mümin, Müslüman, İslam, insan olma özelliği kalmamış. Terörden tutunda, şiddet, anarşi, kargaşa, LGBTİ, her pislik var! Devlet, toplum yeniden düzenlenmeli.
Ülkemizde okullar, camiler olması gibi değerlendirilmiyor. Medya pislik yayıyor! 41 ulusal medyada 2298 metin toplumu bozma girişiminde bulunmuş. 507 yerel gazetede 2998 metin toplumu bozma girişiminde bulunmuş. Abartma, yükleme, çarpıtma, simgeleştirme, küfür, hakaret, aşağılama, düşmanlık, savaş söylemi yapmış. 79 farklı grup hakkında 2017 yılında 6,782 defa nefret söyleminde bulunulmuş. Her türlü farklılığa hakaret, aşağılama yapılmış.
Türkiye’de terör örgütlerinin, kötü niyetli ve davranışlıların, devleti- milleti hedef alanların kolayca her türlü etkinlik yaptığı bir ülke haline gelmiş. 20 Temmuz 2016 gününde çıkarılan OHAL ile KHK çıkarıldı. 187 zararlı, bozguncu, yıkıcı, terör yanlısı medya kapatıldı. 300’den fazla gazeteci terör yanlısı hareket ettiği için tutuklandı. Bunlar devlet ve millet güvenliğini tehlikeye atan, şet güçlerin piyonlarıdır. Darbecidirler. İç savaş çıkarıcıdırlar. Devleti, milleti yok etme için çalışanlardır. Ama bunlar OHAL, KHK olmasa idi hala bugünde etkinliklerini sürdüreceklerdi. Devlet bu gibi zararlı habis pisliklere asla fırsat vermemeli. Demokrasiyi kullanıp, demokrasiyi yok etme fırsatı, imkânı tanımamalı.
Bugün 187 medya organın kapatılması, 300’den fazla gazetecinin davalı olması, 200 tanesinin cezaevinde olması; millet, devlet için yerinde bir olaydır. Biz bu devleti, milleti yolda bulmadık. Atalarımız bu memleket için bin yıldır şehit, gazi vermektedir. Milletimizin 35 ülkede 75 şehitliği bu aziz millet, devlet için vermiştir. Devletimiz, milletimiz, çapulcu, kullanılan aşağılıklara feda edilemez. Devlet, kendini, milletini hedef alan soysuz kahpe kalleş cani hainlere karşı her an OHAL ve KHK içinde gibi olmalı. Bu bekamız için olmasa olmamız olmalıdır. Zalime hoşgörü, katile katliamcıya tolerans, haksız davranana müsamaha, pisliğe iyi davranılmamalı. Pislikler temizlenmelidir. Aksi halde pislikten oluşan mikrop, bakteri, virüsler tüm dünyayı olumsuz etkiler ve de yok eder!
Son 15 yılda büyük gelişmeler yapıldı. Ulaştırma, eğitim- öğretim, sağlık, adalet, orman ve su işleri, enerji ve tabii kaynaklar, çevre ve şehircilik, TOKİ, gıda, tarım ve hayvancılık, gençlik ve spor, vakıflar, tarihi eserler, bilim, sanayi, teknoloji, maliye, gümrük, kalkınma alanında çok büyük atılımlar, yatımlar yapıldı. Olanlar katlandı. Olmayanlar yapıldı.
Türkiye’mizin geleceği için her türlü çalışma yapıldı. Bunu söz ile yazı ile anlatmak mümkün değildir. Zira on binlerce yatım gerçekleştirildi. Sadece Orman ve Köy İşleri Bakanlığı son 15 yılda 165 milyar lira yatırım gerçekleştirdi. Sadece bu bakanlık; 193 içme suyu tesisi, 508 baraj, 327 gölet, 1,171 sulama tesisi, 513 hidroelektrik tesisi yaptı. 4,471 taşkın koruma tesisi, 18 atık su ileri biyolojik arıtma tesisi, 42 milli park, 223 tabiat parkı, 1,856 otomatik meteoroloji gözlem istasyonu yaptı. 2003 yılı öncesinde,79 yılda 276 baraj yapılmışken, 784 baraj yapıldı. Barajlarımız sayesinde kurak geçen yıllarda artık su sıkıntısı yaşanmamaktadır. Son 15 yılda 15,086 MW olan 513 HES işletmeye alındı. 23 milyar kwh/yıl olan enerji üretimi 95 milyar kwh/yıl oldu. Yanı 15 yılda 4 kat bir gelişme oldu. Yatırımlar tüm hızı ve büyüklüğü ile devam etmektedir. Enerjide bir defasında bile 23 milyar dolarlık yatırım yapıyoruz. Nükleer, güneş, rüzgâr, deniz dalgasından enerji üretiyoruz.
Şu anda hiçbir şehrimizin su içme yoksunluğu yoktur. Ormanlarımız son 15 yılda 208 milyon dekardan, 223 milyon dekara yükseldi. Hain, kahpe akılsız taş- beton kafalıların her yıl 2 bin orman yangını çıkarmalarına rağmen, be gelişme sağlandı. Dere ıslahları yapıldı. Ak Partili olan belediyeler katı atık yakma fabrikaları ve su arıtma, kanalizasyon suyu arıtma tesisleri yaptı. Diğer partilerde olan belediyeler hala katı çöplerini ve kanalizasyon suyunu doğaya salıyor! Estetik dere ıslahları- iyileştirmeleri yapıldı. Çalışmalar tüm hızı ile devam ediyor.
Türkiye’miz sadece kalkınmayı Adnan Menderes, Süleyman Demirel (1965-1969), Turgut Özal ve R. T. Erdoğan döneminde yaptı. Diğer dönemlerde her yönü ile geriledi, küçüldü, fakirleşti. Türkiye artık her yönü ile batıyı geçti, geçiyor, geçmeyi hedefledi. Milletimiz bir, beraber, iri, diri, kardeş, güçlü olmaya devam etmektedir. Vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük konusunda daha da sağlamlaşmaktadır. Milletimiz bir- beraber olmakta, her daim kardeş olacak. Zamanla batıl, sapık, küfür, sapıtmış olanlar daha da az olacak, eriyecek. Bu iş bir eğitim, öğretim, bilgilendirme, bilinçlendirme, paylaşma, yardımlaşma, dayanışma, kardeş olma bilincini verme işidir. Hainleri halkımız zamanla daha iyi tanıyacak. Güçleri azalarak, yok olacaktır. Ülke yönetiminde zaaf, acizlik oluşturan, alçak kahpe kalleşler piyonlar, zaman içinde daha da gücünü kaybedecektir. Ülkemiz artık 2023- 2053- 2071 hedefleri ile hareket etmektedir. Devletimiz, milletimiz her daim devam edecek. Vatana, millete, devlete, bayrağa, dine imana, iffet fazilet değerlerine sahip çıkacaktır.
İç ve dış hain, kahpe, alçak, kalleş, katil, Siyonist, emperyalist güçler; bilgilenen ve bilinçlenen milletimiz karşısında kanalizasyona düşmüş ıslak fareye dönecektir! Her türlü sapık sapıtmış şaşırmış bozuk ideolojiler ve mensupları hep kaybedecek. Artık devlet yönetiminde az da olsa cuntacılık son bulmuş. Halkın iradesi tecelli etmektedir. Milli irade güçlendi. İnsanlara güven geldi. Teknolojik gelişmeler tam hızıyla devam etmektedir. Ekonomik istikrar, düşmanların hasmane tutumuna rağmen devam etmektedir. Bu hasmane tutum iç ve dış alçak kahpe düşmanlardan kaynaklanmaktadır. Ekonomik istikrar devam ediyor. Terörle mücadele tam hızıyla sürüyor. Yerli ve milli savunma sanayisi gelişerek üretime devam etmektedir. Mazlumlar ülkemizi sevinçle destekliyor. Reformlar her alanda sürüyor. Sosyal devlet gereği iç ve dışta olan yoksullara her türlü yardım en fazlasıyla, dünyada ilk ve en fazla olarak sürdürülmektedir. 196 ülke içinde mazlum ve yoksullara GSMH oranı ile en fazla yardım yapan ülke Türkiye’dir. Amerika ve İngiltere 2. ve 3. Sıradadır. Ama onlar teröristlere gönderdiği yardımları da, sosyal yardım olarak kaydetmektedirler!
Basılan kaliteli kitap sayısı 4 kat arttı. 68 ülkede, 68 farklı dilde, 2,505 eser yayınlandı. 44 ülkede Yunus Emre Türk Kültür Merkezi kuruldu. 4,317 tarihi eser dış ülkelerden yurdumuza iade edildi. Son 15 yılda 5,060 tarihi eser onarıldı. 10 milyon insanımıza müze kart verildi. 93 olan özel müze sayımız 240 taneye yükseldi.
Seçilme yaşı önce 30 yaşından 25 yaşına, daha sonra seçme- seçilme yaşı 18 yaşına düşürüldü. Askerlik süreleri kısaltıldı. Çünkü profesyonel askerliğe geçildi. Her İlimizde üniversite açıldı. Üniversite harçları kaldırıldı. Bağımlılıkla mücadele devam etmektedir. Okullarda seçmeli 4 ayrı din merkezli ders konuldu. İsteyen her birinden haftada iki saat ders almaktadır. Kılık- kıyafet yönetmeliği değiştirildi. Artık herkes özgürce giyinmektedir. Sınırlama, kısıtlama, dayatma yoktur. Sınavlara çarşafla bile girilmektedir. Faşizm, komünizm, cuntacılık, ateistlik, gâvurluk, hasımlık, diktatörlük bitmiştir. “Bitiş tarihini vereyim. 2012 yılı Eylül ayıdır.” Bir genelge ile kıyafet dayatması memurlarda, öğrencilerde kaldırıldı.
Değerli, aziz vatanımıza, milletimize, memleketimize, bayrağımıza, milli, manevi, dini, ilmi, iffet değerlerimize açıktan, yasa ile düşmanlık eden, alçak dinsiz imansız ateistlerin etkisi azaldı. Halkımız artık eskisi gibi sindirememekte, katledememektedirler.
1968- 1980 yılları arasında katil katliamcı komünistler 10 bin insanımızı katletmişti.
1978- 2018 yıllarında özellikle PKK ve destekçi solcu, sosyalist, komünist dinsiz zalim komünistler artık 50 bin insanımızı katlettiği gibi katledememektedir! Katletmeye, saldırmaya başladıklarında, katledilip; murt, mundar, leş olmaktadırlar. Tüm adi kahpe alçak katil- cani, canavar komünistler, ülkemizde ittifak, müttefik halindedir. Legal olanlarla illegal olanlar ortak, yardımlaşma, dayanışma, birbirine destek olma içinde düşmanca çalışmaktadır. Başı CHP ile HDP siyasi partileri çekmektedir.
Artık eski, güçsüz, takatsiz, yoksul, etkisiz pasif Türkiye son buldu. Her alanda aktif, etkin, hareketli, çalışkan, hükmeden Türkiye var. Şu anda sağlık alanında dünyada olmayan bir ilk başladı ve devam ediyor. “Şehir Hastaneleri adı ile dev hastaneler kuruluyor. Ülkemizde ilk etapta 31 Şehir Hastanesi kurulacak. Toplamda 44 bin 259 yataklı olacak. Bunlardan Mersin, Adana, Yozgat, Isparta, kayseri Şehir Hastaneleri açıldı. 2018 yılında 6 tanesi daha açılacak.”
İç ve dış düşmanlarımız kuduruyor! CHP+SAADET PARTİSİ+ İYİ PARTİ+ HDP+DP=PKK ise 50 günlük seçim döneminde; devam eden tüm yatırımları durduracağız. Hepsini yıkacağız. Satacağız, satacağız. Hiçbir tanesini bırakmayacağız. Satıp, sizlere aylık vereceğiz. Ak Parti Hükümetinin yaptıklarından hiçbir eser bırakmayacağız. Biz yatırım yapmayacağız. Öyle beton, kanal işi ile uğraşmayacağız. Yüksel Hızlı Tren ne işe yarar. Göçü artırır. Bu yatırımları durduracağız. Otomobil yapmak, ilkelliktir. Otomobil yapmayacağız. Köprü yapmayacağız. Yapacağım, dedim ama laf olsun, diye dedim. Ne köprüsü! Asker niçin Irak-Kandil Dağı’nı bombalıyor. Orada ne işi var? Suriye’de ne işi var? Zaten oralarda terörist kalmadı! Bu 4 siyasi parti ittifak yaptı. Müttefik oldu. Hainlikte, alçaklıkta, kahpelikte, bozmakta, yıkımda, yok etmekte, şerre destek vermekte anlaştılar. Ama yıkım ekibi değil, yapıp ekibi kazandı. Bu milletin içindeki hainler yıkım ekibine destek olur ama mayası sağlam olanlar yapım ekibini destekler. Sütü, kanı, genleri, aklı, beyni, kalbi temiz olanlar; olumsuza, yıkıcılara, bölücülere, şerre, hainlere destek olmaz, olmamaktadır. Bunlar dışarıdaki elin düşman gâvurları ile işbirliği içinde çalıştılar. Onlara Avrupa’da propaganda izni, miting yapma izni verdiler. Yapım ekibi olan siyasi partilere vermediler. Neyin ne olduğunu anlayabildiniz mi?
Ak Parti 03 Kasım 2002 Pazar günü yapılan seçimle %34 oy alarak tek başına iktidar oldu. O günden beri 13 defa milletvekili, cumhurbaşkanlığı, referandum- halk oylaması seçimi, yapıldı. 07 Haziran 2015 günü yapılan milletvekilliği seçiminde 550 milletvekilliğinden yarısından bir fazla milletvekili alamadı. Yanı salt çoğunluğa erişemedi. Ülkemizde hükümet kurulamadı. 01 Kasım 2015 de tekrar yapılan yeni bir seçimle salt çoğunluğu sağladı. İktidar oldu.
24 Haziran 2018 de, iki gün önce yapılan seçimde tekrar salt çoğunluğu sağlayamadı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde %52,59 oranında oy alırken, milletvekilliği seçiminde %42 oy aldı. 295 milletvekili çıkardı. Ak PARTİ, MHP ile ittifak ederek, ortak seçime girmişti. BBP ile de ittifak etti. BBP milletvekili adaylarını Ak Parti listelerinden gösterdi. BBP’li 5 aday Ak Parti listelerinden milletvekili oldu. İlk defa bu seçimde 600 milletvekili seçildi. Bunları da çıkarsak 290 milletvekili olmuş oluyor. Yanı 600 milletvekilinden 290 tanesi Ak Parti Milletvekilidir. Ama ittifak ettiği MHP, BBP ile ortak hükümet kuracaklar inşallah.
Ak Parti’nin 01 Kasım 2015 seçimlerinde 550 milletvekilinden 317 milletvekili çıkarmıştı. Yanı salt çoğunluğun 42 milletvekili üstünde idi. 15 yıldır bu aziz millete hizmette sınır tanımayan, Ak Parti niçin oy kaybetti. Neler yapamadı? Neler yapmalıydı? Bunun kritiğini doğru, gerçek, objektif yapacağız. Yapılması gereken doğruları, gerçekleri ilmi olarak göstereceğiz. Çok yanlışlar yapıldığını biliyorum, görüyorum. Yanlışları; 1- Seçim ile işbaşına gelen parti yöneticileri, belediye başkanları kibirlidir. 2- Yatırım çok fazladır. Ama halkın onayını almadan yapılmakta, daha çok boz- yap usulü olmaktadır. Her yıl bozup, yapmaktadırlar. Hiçbir hizmetin ömrü 5- 10 yıl değildir. Bunları oturduğum İlçeden örnekler vererek anlatacağım inşallah.
Müslüman bir delikten 2 defa ısırılmaz, denmektedir. Ama Ak Parti iki defa ısırıldı! Üçüncü defa ölümcül olabilir! Her zaman bir MHP, BBP yandaş, yoldaş, ittifak, müttefik bunmayabilir. Başkasının ipi ile kuyuya her zaman inilmeyebilir! Zaten ne yaşanacağını bugünden kestirmek mümkün değildir. Ama tek parti iktidarı olmayacağı bellidir.
Ak Parti kendini yeniden bir çekap yapmalı. Tekrar muhasebe yapmalı. Özeleştiri yapmalı. Gözden geçirip, hakça ve halkça bir yol izlemeli. Halkın istemediği iş, eylem yapmamalı. Halk her işten, yapılandan bilgilendirilmeli. Kalıcı hizmetler yapılmalı. Hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, alçak gönüllük, hakkaniyet, estetizm esas olmalı. İnsanlar hiçbir konuda mağdur edilmemeli. Hak, hukuk, adalet her yerde tecelli etmeli. Halk yapılan her şeyde bilgilendirilmeli. Hatta büyük yatırımlarda halkın onayı alınmalı. Milletin huzur ve rahatlığı esas alınmalı. İnsanlar özgür, bilgili, bilinçli olmalı. Hak ile batıl arasında farkı bilip, hakkı tercih eden olmalı. Her işte olanaklar eşit sağlanmalı. Biri balda, yağda yüzerken, 30 bin lira aylık alırken, diğeri 1,600 lira almamalı.
2018 yılı Temmuz ayı öncesinde düşük memurla, yüksek memur arasında 9 kat aylık farkı var. Bu Temmuzdan sonra daha da artacak. Ama asgari ücretle çalışana hiçbir artış olmayacak. Öyle ki hiç çalışmayan, asgari ücretliden daha fazla sosyal yardımı düzenli almaktadır. Bu adalete, hak, hukuka, insanlığa hiç uymamaktadır. Adalet ve eşitlik azda olsa olmalı. Bugün ki durum zalimlik, zulüm durumunu almıştır. Kuzey ülkesi Belarus’e gittim. En çok aylık alanla en az alan arasında %100 fark var. Fazla fark yoktur.
İnsanların okumasına yardımcı olmalı. Aileler bakacak kadar, eğitecek, ilim, meslek kazandıracak kadar çocuk sahibi olmalı. Öyle 10- 15- 52- 65-75 çocuk yapılmamalı. Devlette bu kadar çocuk yaptın, diye altın vermemeli. Sosyal yardım vermemeli. SGK primini ödememeli. Bu kadar çocuk yapanların, çocukları teröristten başka, anarşistten, bozguncudan, yıkıcıdan başka bir şey olmamaktadır.
Bugün kapitalist sistem ile insanlar mutlu, huzurlu, rahat olamamaktadır. Bir hafta içinde soğan, patates 1,5 liradan 7 liraya çıkmamalı. Devlet müdahale etmeli. Bugün gıdada, hazır giyimde ve pek çok kolda %500-600 kâr yapılmaktadır. Kârı perakende satıcılar yapmaktadır. Ama devlet hala KOBİ diye bunlara her yıl, hatta yılda iki defa büyük teşvikler vermektedir. Sanayicinin 300 milyar dolardan fazla borcu olması, devletimizi de zora sokmaktadır. Çünkü borçları hazine garantilidir. Özel sektörde israf yapmakta; verimli, kaliteli, stratejik projeli çalışmamaktadır. Bir işadamının kızı, gelinliğini Paris’ten özel uçağı ile almakta, Dubai’ye eğlenceye gitmekte, Roma’da kumar oynamaktadır! Devlette bunlara 20017- 2018 yılında, 1 yıl içinde yüklü teşvikler vermektedir. Ayrıcalık tanımaktadır. Vatandaşlarda hiç kimse ayrıcalıklı olmamalı.
Halk arasında ayrımcılık asla olmamalı. Ayrıcalıklı kişi ve kesimler olmamalı. İnanç, ibadet özgür olmalı. Zararlı öğeler yok edilmeli. Ülke kalkınması dengeli, ölçülü, tartılı şekilde sürdürülmeli. Girişimci, üretici olmalı. Demokrasi adına her pislik yapılmamalı. Değerler istismar edilmemeli. İstismar edenler önlenmeli. Açlık, yoksulluk; sosyal yardım ile değil, işte çalıştırılarak giderilmeli. Öyle 18 milyon kişiye sosyal yardım verilmemeli. 1,3 milyon kişiye sosyal yardım sürekli, aylık biçimde verilmemeli. 6,9 milyon kişinin sigorta primi devlet- millet tarafından ödenmemeli. İnsanlar sigortasız çalıştırılmamalı. Çalıştırılırsa, kapitalist sömürecek. İşçi yaşlılığında emekli olmadığından, millete yük olacak. Bugün bir İlçedeki esnafın yanında çalışan işçilerin %90’a yakını sigortasız çalıştırılmaktadır. Devlet bu işe ilgisiz kalmaktadır. Yarında milletin parasından sosyal yardım isteyecektir. Böyle hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük olmaz.
Bu gidişat doğru, dürüst değildir. Hak değildir. Pek çok iş hukuksuzdur. Devletin siyasetçileri, bürokratları doğru, hak, hukuk merkezli görev yapmamaktadır. Ben bile bunların yüzünden onlarca kez haksızlığa uğradım. İlçe, İl, Bakanlık, mahkeme ile bile hakkımı hiçbir zaman alamadım. Halk hakkını ilgili, görevli memurdan alamamaktadır. Ak parti döneminde de eski bürokratik haksızlıklar aynen devam etmektedir! Mahkemeler zulüm yeridir. Hak hukuk alan pek olmamaktadır.
İnsanlar, devletten aldığı haksız sosyal yardımlar yüzünden çalışmamaktadır. Yan gelip, yatmakta, asalak, parazit gibi yaşamaktadır. Park, bahçeler, sokak, caddeler insandan geçilmemektedir. Evde değil, dışarıda yemek yemektedir. 7/24 saat boşta gezilmektedir. İş olmadığından değil, çalışmak istemediğinden, gezmektedirler. Tarım, hayvancılık, inşaatta, tersanede, sanayide çalışmamaktadır. Herkes memur olmak istemektedir. Memurluk da yan gelip yatmak olmuştur!
Bu asalaklar, kötüler yüzünden vatanımız, milletimiz, devletimiz, bayrağımız, bağımsızlığımız tehlikededir! Halk cahil, devlet mekanizması sapıkça, çarpıkça işlemektedir. Her pislik kamu sektöründe yer bulmaktadır. İletişim, bilişim, haberleşme, okul; insanlığa hizmet etmemektedir. Okullarında din dersi, ahlak dersi vermeyen Belarus’ten çok daha kötü durumdadır. Kiliselerinde ayin yapmayan, bu ülkeden çok daha fena durumdadır! Bozguncular onlarca, yüzlerce medya kurabilmekte, işletebilmektedir! Televizyonlar, sosyal medya genel eve dönüşmüştür! Bu özgürlük demek değildir. Yıkıcılık, bozgunculuk, teröre özgürlük olmaz.
Milli Eğitimde, Diyanette çalışanlar hakkı ile görev yapmamaktadır. İmamların çok büyük çoğunluğu kırsal alanda camiye ara sıra uğramaktadır. Yaz Okulu açtım, gibi gösterip, birde ek saat ücreti almaktadır. En laçka kurum, Diyanet olmaktadır. İyileştirme yapılmalıdır. Cemaatçilik, tarikatçılık, siyasi örgütlenme, milletin- ümmetin birliğini bozmaktadır. Bunların pek çoğu emperyalistler, Siyonistler tarafından kullanılmaktadır.
Her iş planlı programlı yapılmalı. Sadakayla milletin geçimi sağlanmaya çalışılmamalı. Birileri millete yük edilmemeli. Herkes gençliğinde hayatını kazanmalı. Mal gibi yatıp, yaşlılığında da el avuç açmamalı. Ben, benden alınanın, 10- 15- 65-75 çocuklu ailelere altın, sosyal yardım, sigorta primi olarak verilmesini istemiyorum. Herkes aklını başına toplasın. Akılla, zekâ ile ilimle davransın. Devlette çok eşliliğe, çok çocukluya prim vermesin. Böyle tip düşüncesizler yüzünden içten ve dıştan gelenler yüzünden ülkemiz rahat olmamaktadır. Mülteci- sığınmacı meselesi de kontrole alınmalı. Avrupa ile mülteci iadesi anlaşması yapılmamalı. Yunanistan’a, Avrupa’ya gitmek isteyenler gitmeli. Bizim oralarda 6 milyon vatandaşımız varsa, mültecide gitsin. Niçin engelliyoruz, hala anlayamadım. 4,8 milyon mülteciye bakmak durumunda değiliz. Onlar zengin ülkelerin insanlarıdır. Akıllarını çalıştırsınlar. Zekâlarını işletsinler. Kendi ülkelerinde refah içinde huzurlu yaşasınlar. Kullanılmasınlar. Her kullanılan, acıyı gördüğünde ülkemize gelmesin. Batı, kuzey ülkeleri almıyorsa, bizde almayalım. Petrollerini başkası alacak. Kendilerine biz bakacağız. Savaşı başkaları çıkaracak. Yükünü bizler çekeceğiz. Dünyanın yükünü kaldıracak dermanda, güçte, kuvvette, durumda değiliz. Bu bizimde barışımızı bozmaktadır.
Bir devletin, ülkenin sınırları olur. Yolgeçen hanına dönmez. Biz hem sınırlarımıza beton bariyerler çekiyoruz. Hem de her geleni içeri alıp, millete, devlete yük yapıyoruz. Biz başka ülkelere vizesiz gidemezken, başkaları bizim ülkemizi han kapısına, hana çevirmiş. Bu Müslümanlık değildir.
Ülkemizde okuyan yabancı öğrencilere işte çalışma izni ve sigortalı olma durumu veriliyor. Kardeştir deniyor. Bizimde şu anda üniversitelerde 7,2 milyon okuyan öğrencimiz var. Bizimkiler sokakta köpek gezdiriyor. Müslümanlık karşılıklıdır. Zengin petrol İslam ülkeleri paralarını elin emperyalistlerine ve nefislerini tatmin için harcarken, bizim böylesi bol kepçe lokantası olması doğru değildir. Burası handa olsa, belli bir ücreti vardır. Bol kepçe lokantası olsa da belli ücreti vardır. Mülteci- sığınmacı konusunda çok yanlışlar yapıyoruz. Herkes kendi ülkesine sahip çıksın. Barışı kendi ülkesinde kursun. Sorumsuz hareket etmesin. Savaşsa, çıkaranlar derdi yüklensin. Biz Suriyeliye harcadığımız 40 milyar dolarla ülkemde işsizlik kalmazdı. İşsizlik pek çok sosyal felakete neden olmaktadır. Herkes önce kendi yakına bakmalıdır. İslam dini bunu böyle demektedir. 57 İslam ülkesinin yarısı bizim 10 katımız daha zengindir. Bunlar şu anda ülkemizde olan teröre her türlü desteği vermektedir. Kardeşlik bumudur? Düşmana uşaklık edenden, köle olandan, tutsak olandan kardeş, dost olmaz, olmamaktadır. Haklıda bizi dost görmemektedir. Çünkü o devletler, halkını öyle şekillendirmektedir. Hangi İslam ülkesi bizi batı ülkelerinden daha çok sevmektedir? Bizi, içimizdeki tarikatçılar, cemaatçiler, solcular, Kürtçüler, Alevi geçinen komünistler bile sevmemektedir. Çünkü her biri emperyalistlerce kullanılmaktadır. İlahiyatçılar bile düşmanlık etmektedir. Hem ülkemize hem de dinimize düşmanlık etmektedir. Çünkü başkalarının, düşmanın materyali olmuştur.
Seçimlerde hep verme üzerine politika yapılıyor. 2017 yılında 30 milyar lira içteki sosyal yardımlara harcanıyor. TIKA, TÜRK KIZILAY’I da bundan fazla harcama yapıyor. Bütün bunlar daha çok ülkemizin kalkınması için kullanılmalı. Hazır vermekle işler yürümez. Üretmek, kazanmak, çalışmak, zamanı değerlendirmek gerekir. Türk Toplumu üreten bir toplum olmaktan çıkıyor. Bedavacılığa, beleşçiliğe alıştı. Herkes devletten sosyal yardım ve hak etmediği bir pay almak için sahtecilik, sahtekârlık, entrika içindedir. Biri engelli, diğeri yaşlılık, öbürü boşanma, dul aylığı almaktadır. Tazminat, nafaka almak için boşananlar var. Formalite ile boşanıp, babasının emekli aylığını almaktadır. Bir kişi, hem de oğulları uluslar arası ticaret yapan anne, 3 emekli aylığı devletten almaktadır. Kendi, kocası, babasının aylıklarını almaktadır. Devlet, Yağma Hasan’ın, Bol kepçe’nin lokantasını geçti. Yiyen yiyene, sömüren sömürene, haksız alan alana devam ediyor!
Üreticiyi, çiftçiyi, hayvancılık yapanı özel sektörün eline sadece bırakmamalı. Devlette alımlarda yardım etmeli. Nasıl ki çay ürününü hem devlet hem de özel sektör alıyor. Diğer ürünlerde de bu uygulanmalı. Tarım ürünlerini sadece çiğ, işlenmemiş piyasaya sürmemeli. İşlemeli. Konserve yapmalı. Kurutmalı. Tarım ürünleri taşımacılıkta, pazarlamada %40’a varan oranda çürüyor. Soğuk zincir ile taşınıp, satılmalı.
2015 yılı Ocak, Şubat ayında Belarus- Brest’e gittim. Sibirya’da yaşayan Türk boylarının insanları, Polanya’dan mal alırken, Brest’e, Türk işadamına, oğlumun çalıştığı yere uğruyorlardı. Sebze, meyve taşıyorlardı. Sordum. Sizlerin malı Sibirya’nın eksi %70 soğukluğunda arabada nasıl donmuyor?- Verdikleri cevap; arabada donmamsı için kılıma kullanıyoruz. Bizlerde kılıma kullanmalıyız. Soğutmalıyız. Onlar ısıtıyor.
Ülkemize gelen sıcak paraya güvenmemeli. Yerli, milli sermaye daha çok kullanılmamalı. Bankalarımızda 235 milyar dolar olursa, yurdumuza 400 milyar dolar girmişse, dolar yükselir. Resmi enflasyon %13 iken, bankalar %4 faiz veriyorsa, altın ve döviz yükselir. Ticarette açık veriyorsak, lüks, konfor içinde yaşamak için dışarıdan 2,600 çeşit mal alıyorsak, döviz yükselir. Ticari açık olur. Her işte ilim, akıl, denge, ölçü, tartı olmalı.
Ülkemizde çalışan en düşük memur 3 bin liradan fazla aylık alırken, devlet bünyesinde hala 1,600 liradan eleman çalıştırılması; akıl, ilim, hak, hukuk ile açıklanamaz. Bu zalimliktir, zulümdür. Devlet, 02 Nisan 2018 günü kamu kadrosuna geçirdiği 1 milyon taşeron işçiyi hala taşeron ücreti ile çalıştırmaktadır. Oysa devlette en düşük memur 3,150 lira aylık almaktadır. Bu ne biçim ücret politikasıdır, anlamakta zorlanıyorum. 1,600 lira ile insan geçimi yapılıyorsa, diğer memurlara niçin 10 bin lira aylık veriliyor? Nitelik, statü farkı bu kadar uçuk olmamalı. Bu haksızlık oluşturuyor. Adalet, hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, güzel ahlak, edep, eşitlik ile zerre kadar bağdaşmıyor. 10 bin lira verilene 5 bin lira ver. 1,600 lira verilene de 2,500 lira ver. Böylece devletin cebinden para çıkmamış olur.
Ülkemizde formalite evliliklerin boşanması yapılıp, baba emekli aylığı alınması hala engellenemedi.
Eşi olan kadın hem beyinin emekli aylığını almakta, hem de babasının emekli aylığını almaktadır. Hem de mal, mülk servet sahibidir.
Öte yandan bir kişinin eşi öldüğünde, aynı sigorta türünde ise eşinin aylığını alamamaktadır.
Ben, kendinin, eşinin, babasının emekli aylığını alan, 3 emekli aylığı alan kişiler biliyorum. Bunun hak, hukuk, adaletle bir bağlantısı var mı, diye düşünüyorum. Yağma Hasan’ın börek dükkânı, bol kepçe lokantası bile böyle vermemektedir. Nereden bakarsan, tutarsan hata, yanlışlık, bozukluk vardır.
Terör örgütleri, normal, hukuki durum gibi bu ülkede girişimcilik yapmaktadır. Bunlar önlenmeli. Teröristler insan değildir. İnsanlıklı, insancıl, insaniyetli değildir. Onlara özgür yaşama hakkı verilmemelidir. Aksi halde komünistler gibi bu ülke insanından 100 bin kişiyi acımadan katleder! Tüm değerlerine tecavüz eder. Fazilet değeri bırakmaz. Buna rağmen mankutlar onlara hala tapınır. Güneydoğumuzda olduğu gibi! Ders ve ibret almalı. Önlem ve tedbirleri terör olmadan almalı.
Ülkemizde bir ateist komünist teröristler vardır. Birde münafıklar- ikiyüzlüler vardır. İkisinden de korunmalı. Fırsat asla vermemeli. Özgürlük, demokrasi adına yasadışı, hukuksuz, haksız hareket etmektedirler. Bu tip davranışlar, eylemler önlenmeli. Birde insanlar yasa tanımaz durumdadır. Afrika, Serengeti Doğal Park’da olmayan adilikler, canavarlıklar olmaktadır! İnsanlar yasa, hak, hukuk, insanlık tanımamaktadır. Bu durum devletin her yönü ile işletilmesi ile önlenmelidir. Dünyanın gelişmiş hatta gelişmemiş ülkeleri bir devlet, toplum düzeni kurmuş. Biz hala bunu başarmış değiliz. Televizyon haberleri izliyorum. Yamyamlar ülkesinde bile bu kadar adi, vahşi, dehşet evren olaylar olmamaktadır.
Siyasi partiler ırkçılık, mezhepçilik, ideolojik sapkınlık üzerinden siyaset yapmaktadır. Bu kesim milleten- devletten bir asalak gibi de beslenmektedir. Devlet ve toplum düzenini bozmaktadır. Bugün Güneydoğu’da 11 İl, ırkçılığa oy vermekte, terörü desteklemekte, hizmeti esas alıp, takdir etmemektedir. Bu durum toplumu huzursuz, rahatsız etmektedir. Tunceli ideolojik davranmakta, mezhepçilik yapmaktadır. Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Hakkâri, Van, Muş, Ağrı, Iğdır özellikle iyiliğe, hizmete, infaka, yardıma, kalkınmaya, gelişmeye, yükselmeye, medeniyete, insanlığa oy vermemektedir. Büyük çoğunluğu ırkçı, terörist, zalim, zulmeden, iffeti yok eden, fazilet değeri bırakmayan PKK uzantısı HDP’ ye oy vermektedir. Onlarda bu kentleri, köyleri yakıp, yıkmaktadır. Can, mal, servet, namus, iffet, nesil, akıl, doğru bilgi, ahlak bırakmamaktadır. Devlet yok edileni milletin parası ile yapmaktadır. Fakir düşen halka milyarlarca lira sosyal yardım vermektedir. Ama yinede gidip, PKK siyasi uzantısı HDP’ ye oy vermektedir. Vergi verme yok! Elektrik, su bedava ve kaçak kullanılmaktadır! Çocuk sayısı 10-15-52-65-75 olmaktadır! Terörizme eleman kazandırılmaktadır. Devlette bu hainleri milletin parası ile beslemekte, doğumları altın ile ödüllendirmekte, sosyal yardım yapmakta, vergiden muaf tutmaktadır. 6,9 kişinin sosyal güvenlik primini devlet ödemektedir. Akıllı, zeki, bilgili, bilinçli olup, bakacağı, yetiştirebileceği kadar çocuk yapmalı. Hala çok eşlilik ve 50’i aşan oranda çocuk sahibi olanlar vardır. Biz bunları televizyonlarda canlı izliyoruz. Devlet böyle işletilmemeli. Buradan insanlık, medeniyet doğmaz. Ne doğduğunu 200 yıldır izlemekteyiz! Bir önlem, bilgilendirme, bilinçlendirme yapılmalı.
Yıkıcılara, bozgunculara, anarşistlere, teröristlere, fitnecilere, ikiyüzlülere, hiçbir şekilde özgürlük, geleceği yok etme, bugünü mahvetme, demokrasiyi alet ederek mahvetme, Türkiye’mize zarar- ziyan verme fırsatı tanınmamalı. Sadece PKK ülkemize 1978 yılından beri 1 trilyon dolar zarar verdi. 50 bin insanımızı katletti. Ülkemizi ve vatandaşlarımızı geri bıraktı. Diğer benzer dinsiz imansız Allah tanımaz vahşi barbar katil komünistlerde 1968- 1980 yılları arasında ülkemize benzer korkunç dehşet veren vahşetleri, katliamları yaptı! Ülkemizin maddi, manevi talan edildi. 1968-1980 yılları arasında da 10 bin insanımızı katlettiler!
Ak Parti, 24 Haziran 2018 Milletvekilliği seçimlerinde %7 bir oy kaybına uğradı. Bu kayıp Cumhurbaşkanımız- Başkanımız Erdoğan yüzünden olmadı. Başbakan Binali Yıldırım yüzünden de olmadı. Bunun sebebini ben, Ak Parti bünyesinde görev yapan belediye başkanlarına, siyasetçilerine, milletvekillerine, bürokratlarına çıkarıyorum. Cumhurbaşkanımız bunları partiden ya çıkarmalı. Ya da düzeltmeli, iyileştirmeli. 7 Haziran 2015 ve 24 Haziran 2018 seçimlerinde Ak Parti, kurum olarak milletvekili sayısında salt çoğunluğu sağlayamadı. Bu bir daha tekrar ederse, salt çoğunluğu yine sağlayamayabilir. İktidarı, hükümeti kaybedebilir! Çürükleri, işe yaramayanları, iş yapmayanları, zarar verenleri, kendine çıkar sağlayanları mutlaka uzaklaştırmalı. Denetim ve kontrole çok önem verip, bunu başarmalı. Kibirli onları def etmeli. Belediyelerin yaptığı işlerin yarısından fazlası israftır. Gereksizdir. Ya-bozdan oluşmaktadır. Sonbaharda yaptığını ilkbaharda bozmaktadır. Bu yıl yaptığını gelecek yıl bozmaktadır! Halkımız bu durumu tasvip etmemekte, beğenmemekte, istememektedir. Bunun için belediyelerde de, partide de oy kaybı olmaktadır. Yoksa hizmet edenin oy kaybı olmaz.
Olan ve bitenden, seçimlerden ders almalı, ibret almalı. Allah’ın yolunda olanlar yenilmez. Ama Ak Parti de Allah’ın yolundan ne oranda şaşıldığında, o oranda eksik, düşük oy alınmaktadır. Yöneticiler, millet yanlış yaptığında, hak yoldan ayrılın maktadır! Millet cahil, yoksul, beklenti içinde olduğundan, ideolojik davrandığından; doğru karar da verememektedir. İkiyüzlülerin ve yalancıların söylemlerine kanmaktadır! Münafıklar ve sapkın azgın sapıtmışlar; halkı aldatıp, kandırmaktadır. Bunlar yalanı yol edinmişler. Beyin yıkamayı çok iyi becertmektedirler.
Ak Parti hiç kimseyi dışlamadan, ezmeden, haksızlık etmeden, kibirlenmeden, alçak gönüllükle; hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, ilim, bilim, teknik, teknoloji içinde en harika, harikulade davranarak, milletin beğenisini, takdirini, övgüsünü kazanmalıdır. Halka hakça, ilmi konuşmalı. Gönül almalı. Asla sapıtmışlar gibi boş, küfürlü, sövgülü, yalan, iftiralı asla, katiyen, kesinlikle, asla ve kat’a konuşmamalı. Hiç kimseyi ezmemeli. Ezmeye kalkanı, zalimlik yapanı, katillik, anarşistlik, teröristlik yapanı; hak, hukuk, adaletle etkisiz hale getirmeli. Kısır, boş çekişmeler içine girmemeli. Aşağılıklarla dil dalaşı, demagoji, laf ebeliği asla yapmamalı. Vatan, millet, devlet, memleket, bayrak, bağımsızlık, özgürlük konusunda üste olmalı. Bu değerleri özellikle benimsemeli. Düşmanlık edenlere karşı amansız bir mücadele vermeli.
Ak Parti, nitelikli, kaliteli, yüksek standartlı, en güzel ve üstün ahlaklı insanlardan vazgeçmemeli. Bugün daha çok fazilet değerlerinden yoksun insanlar dirsek teması içinde olup, siyaset yapmaktadır. Nitelikli insanlardan feragat edilmektedir. Halk da bu niteliksiz insanları beğenmemekte, dışlamakta, yermekte, takdir etmemekte, oy vermemektedir. Bir ülkede HDP, CHP, FETÖ uzantısı, PKK uzantısı, sol- sosyalist- komünist terör yanlısı, ikiyüzlü din istismarcıları oy alıyorsa, bunun vebalı daha çok hak yolcusu olduğunu söyleyenlerindir. Hayatı anlamlı kılamazsan, en güzel örnek, rol model olamazsan, hakkı hakikati yayamazsan; kötüler iyileri ezer, geçer, katleder, mahveder! Ülkemizde bu ezme, mahvetme 1839 yılından beri çok kolay yapılmaktadır!
Müslüman, ölçülü, dengeli, tartılı, hesaplı, dosdoğru, gerçekçi, ilmi, ahlaklı, halk ve hak yanlı davranmalı. Ahlakı ölçütlerden vazgeçilmemeli. İslam ve ilim merkezli, teknoloji eksenli hareket edilmeli. Konum dosdoğru olmalı. Halk ile ilişkiler peygamberimizin yaptığı gibi yapılmalı. Sade, ölçülü, dengeli, orta halde yaşamalı. Lüks, konfor, israf içinde bir yaşantı olmamalı. Hele bu devlet parası harcanarak hiç ama hiç yapılmamalı.
CHP’nin Cumhurbaşkanlığı adayı Muharrem İNCE, 24 Haziran 2018 seçimlerinde her gittiği mitingde şunu dillendirdi: “ Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe’de Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde 1,150 odalı sarayda yaşıyor. İstanbul’da da 5 sarayı kullanıyor. Marmaris’te 300 odalı saray yaptırıyor!” Cumhurbaşkanı saray çocuğudur. Ben, halk çocuğuyum, diyor. Cumhurbaşkanımızın bu kadar odayı karı- koca olarak kullanması mümkün değildir. Bunu biliyorum ama nasıl kullandığını bilmiyorum. Halka bu açıklanmalıdır. Muhalefetin eline kullanacağı materyaller verilmemeli.
Cumhurbaşkanımızın eşi ile birlikte bu kadar büyük sarayları, odaları 2 kişi olarak kullandığına inanmıyorum. Ama nasıl, niçin, kime, kimler için, ne için de kullanıldığını, kullanılacağını da bilemiyorum. Cumhurbaşkanımız bu söylenenlere karşı hiç cevap olacak, bir yanıt vermedi. Vermesini beklerdim. İsraf, savurganlık haramdır. Haramdan, mekruh olandan hayır gelmez. Sade yaşamalı. Vasat- orta halli hareket etmeli. Rakipler açık bulup, vurmamalı.
Ülkemizde devlet 18 milyonu aşkın insana sosyal yardım veriyorsa, devlete ait elemanlara asgari ücret denilen sadece kiraya yetecek, evin gıdasını, giyimini, zorunlu ihtiyaçlarını karşılamayacak, 1,600 lira veriyorsa; kendide, devlette tasarruf etmeli. İsraf etmemeli. Öyle milletvekili oldu diye; asgari ücretin 10 kati aylık, yabancı lüks otomobil, 3 tane danışman, sürücü, koruyucu, sekreter ve daha neler neler vermemeli. Sadece telefon ve iletişim kullanımı yıllık 2 milyon lira ücretsiz olmamalı. Bu telefon ücreti 1,000 kişinin asgari ücretinden daha fazladır. Mecliste düşük fiyatla yemek yememeli. Halk içinde imtiyazlı- ayrıcalıklı insan oluşturmamalı. Bunları halk görüyor ve eleştiriyor. Yeriyor. Beğenmiyor. İleri- geri konuşuluyor. Ülkemizde 7 farklı markada otomobil üretilmekte, 15 çeşit otomobil üretilmektedir. Niçin bu otomobiller kullanılmıyor? Hani biz milli, yerli, yerli malı kullanan, tutumlu olmamız gerekendik. Yabancılardan gerekli – gereksiz 2,600 çeşit mal alarak, cari açık veriyoruz. Elin devletlerine, kişilerine borçlanıyoruz. Bu hep akılsız, mantıksız, sağduyusuz, makulsüz, ilmi, bilimsel davranmadığımızdan kaynaklanmaktadır. Kendimize mutlaka hemen dönmeliyiz. İsraf etmemeli. Lüks, konfor, şatafat içinde yaşamamalıyız. Müslüman’a böyle aşırılık- gerilikler yakışmaz, uygun olmaz.
Seçim zamanında bile, böylesi yaşadıklarından, belediye başkanlarından tutunda, milletvekillerine, parti görevlilerine kadar halkın bile elini sıkmamaktadırlar. 15 gün kadar seçim standında kaldım. Belediye başkanının geldiğini görmedim. Gelen milletvekili adayları, parti görevlileri seçim standa geliyor. İlk önünde olanla tokalaşıyor. Diğer kişilerle tokalaşmıyor. Standa görevli olanların kendileri ile tokalaşmasını bekliyor. Ama stant görevlileri de hiç tokalaşmıyor. Oysa ben her akşam gittiğimde, standa olan 8 -12 kadar kişi ile her defasında tokalaşıyorum. Hal hatırlarını soruyorum. Muhabbet ediyorum. Alçak kişilerde büyüklük kompleksi, kibir, gurur, adilik oluşmuş. Alçak dağları, tepeleri artık kendilerinin yarattıklarını sanıyorlar! İşte bunun içindir ki, 15 yılda yapılan 2 trilyon 94 milyar liralık yatırıma rağmen, oy almada düşme, inme vardır. Bu gerçek inmeye- felce inşallah dönüşmez. Hem yatırımları alabildiğine yapacaksın. Hem de yıkacağım, satacağım, yapılandan eser bırakmayacağım, diyen muhalefete karşı oy kaybedeceksin. Salt çoğunluğu sağlayamayacaksın. Bunun kritiği mutlaka doğru yapılmalı. Eksiklikler giderilmeli. Gönül alması becerilmeli. İnsanlar kazanılmalı.
CHP Cumhurbaşkanı adayı gibi taraftarı öz çekim yapmak istiyor. Platformdan aşağı atıyor. Çocuk onunla platformda olmak istiyor. Platformdan aşağı atıyor. Polise telefonda hakaret, sövgü, küfür ediyor! Yatırım yapmayacaklarını söylüyorlar. Yıkacaklarını Millet İttifakı’ndaki 3 siyasi partide söylüyor. Diğer HDP de zaten terör, PKK uzantısıdır. Bunlara karşı oy kaybı yaşanıyorsa, durumu tekrar bir çekap yapmalı. Muhasebe yapmalı. Özeleştiri yapmalı.
İnsan, mümin, Allah’ın kendini yaratma gayesini asla unutmamalı. Dünyevileşmemeli. “Yaratılış gayesini, unutma haline gaflet denmektedir. Gaflette olmamalı.” Cehalet ve kibir, gaflete neden olmaktadır. Artık mümin olan kişi gafleti bırakmalı. Tövbe edip, Hakk’a yönelmeli. Kulluk görevini eksiksiz yapmalı. Makam, mevki, servet, zevk, eğlence, keyife düşmemeli. Helal ve temiz rızık kazanmalı. Eksikleri gidermeli. Tövbe edip, Hakk’ın dinine uymalı. Ölümü ve sonrası hesap gününü asla unutmamalı. İbadetleri eksiksiz, peygamberimiz gibi yapmalı. İyilikleri yaymalı. Kötülükleri azaltmalı.
Mümin, ferasetli- hemen anlama, çabuk kavrama, ehliyetli, işi bilen, güvenilir olmalı. Yurdunu, vatanını kendi evi, ailesi, namusu, iffeti, emaneti, bilmeli. Vatana, millete, devlete, bayrağa, özgürlüğe, bağımsızlığa zerre kadar asla zarar vermemeli. Milleti, ümmeti; kardeşi, dostu görüp, kabul etmeli. Toplum bireyleri birbiriyle kardeş olup, iyi dostluklar kurmalı. Birbirine arka, sırt çevirmemeli. Birbirine kin, nefret, intikam duymamalı. Birbirini çekememe etmemeli. Kıskanmamalı. Sahabe gibi davranmalı. Peygamberimiz gibi İslam dini yaşamalı. Bu şekilde öğretilmeli, eğitilmeli. Milletin birlik, beraberlik, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma içinde, bayram havasında yaşaması için eğitilmesi gerekir.
Öyle kulaktan alma bilgilerle mümin Müslüman olup, dindar olunmaz. Öze, benliğe, içe, genlere, ruha işleyen bir eğitim- öğretim ile İslam öğrenilip, yaşam tarzı edilmeli. Bugün ülkemizde İslam yaşanmamaktadır. Herkes bir başka sapıtmış, şaşırmış, zalim olmuştur. Bu böyle gitmemektedir. 700’den fazla haram vardır. 700 tanesi de her gün işlenmektedir. Kimsenin haram, mekruh, günah işlememe derdi bulunmamaktadır. Toplum mutlaka sistemli, ilmi, bilimsel olarak yeniden yapılandırılmalı. Batılı ülkelerde işlenen pisliklerin aynileri işlenmektedir! Hani biz İslam ülkesiyiz. Hani biz hak mümin Müslüman’ız? Bu mu Müslümanlık? Millet sapıtmış, şaşırmış, zalim olmuş. Hala kendinden haberi yok! Kendini pislikte kaybetmiş. Pisliği nimet kabul etmektedir.
İnsanların sevdiklerini, isteklerini, beğendiklerini yapmalı. Halkın onayını almadan iş, işlem yapmamalı. Yöneticiler kendi kör, azgın, hırslı nefislerine göre davranmamalı. İnsanlara değer vermeli. Haram, günahtan sakınmalı. Hiçbir varlığa ve insanlara asla kötü davranmamalı. İnsanların geçimlerini sağlayacak ortam ve olanak sağlanmalı. Hazır, beleş, oturduğu yerden geçinmeye alıştırmamalı. Asalak, parazit geçim yolu kapanmalı. Milletimizden 18 milyon insan, artık devletten ve yardım kuruluşlarından beslenmemeli. Bir şekilde çalışmalı. Çalışma arzusu, isteği, azmi oluşturulmalı. İş yok, iş bulamıyorum, bahanesine sığınılmamalı. “OECD raporuna göre; OECD ülkelerinde halkın %24- 27’si çalışmak istememektedir.” Halkın fırkalara, gruplara ayrılıp, çatışma içinde olma durumu yok edilmeli. Helal rızık için çalışma azmi oluşturulmalı. Çok sosyal yardım etme, insanları tembelliğe itiyor. Doktorlardan alınan özürlü raporların birçoğu gerçeği yansıtmıyor. Karı, koca rapor alıp, sosyal yardımlarla geçim sağlıyor. Artık devletten ve yardım kurumlarından beslenmeyi devlet önlemeli. Milletin parası hak etmeyenlere akıtılmamalı.
İnsanlar okullarda çalışkanlığa, girişimciliğe alıştırılmalı. İlmin, bilimin yanında meslek, sanat, sanatkârlık da öğretilmeli. Sanatsız hayat eksiktir. İlim sahibi olma, sanat, meslek sahibi olmayı gerektirir. Bugün belediyeler, Halk Eğitim Müdürlükleri, İş Kurumu ve özel sektör bedava meslek, sanat öğretmektedir. Hatta meslek, sanat öğrenenlere asgari ücret vermektedir. Ama buna çok talep olmamaktadır. İnsanın çalışma arzusu yoksa neden meslek öğrensin ki? Nasılsa devlet hazineden veriyor. Tembel, miskin, beleşçi de hazırdan yiyor, içiyor, giyiyor, ısınıyor.
1997- 2002 yılları arasında üçlü ortak hükümet vardı. Bülent Ecevit’te Başbakandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan dedi ki; Bağ-Kur’dan 500 bin kişi haksız yere, sahtecilikle emekli oldu. Bu diğer SGK’larda da sanırım olmuştur. Her pisliğin kolaylıkla yapıldığı bu ülkede olmaz, olmayacak yoktur! SGK’ da olsun, vergi vermede olsun, borcu olanlarda olsun; devlet her zaman işleyen gecikme faizlerini siliyor! Ya da büyük miktarda azaltıyor. Geçen 10 yılların borcunu alıyor. Böylelikle vergisini, ödeyen, SGK ödeyen milyonlarca kişi devlete- milletimize zarar vermektedir. Ben çok köylü tanıyorum. Bağ- Kur prim borcunu ödemek için 13 yıllık borcunu bir düvesini satarak ödemiş. Emekli olmuştur. Kendi öldüğünde bile eşi aylık almaya devam etmektedir. Evlenmemiş veya boşanmış kızı bu emekli aylığını onlarca yıl almaktadır. Birinin külahı kırk el değiştirmektedir!
Bugün insanlarımızın pek çoğu inanç, düşünce, fikir olarak sapıtmıştır! Devlet, milletimize doğru yolu gösterecek, öğretimi, eğitimi, ilmi, fazilet değerlerini vermekle görevlidir. İdeolojilerin, bozuk felsefelerin, yozlaştırılmış dini düşüncenin mankutu – bilinçsiz köle olmaktan kurtarmalıdır. Cemaat, tarikat sapkınlarının, ideolojik sapıklıktan, felsefi bozukluktan kurtarmak için doğru öğretim, eğitim vermeli. İslam dinini peygamberimizin anladığı şekilde anlamaya çalışmalı. İmam Maturidi ve İmam Eş’ari yorumu esas alınmalı. Ehl-i sünnet itikadı ve ibadeti yapılmalı. Aksi halde günümüzdeki İslamcı ideolojik sapık, zalim, katil teröristler yetişmektedir. İbni Teymiye’nin sapkın akımını sürdüren Selefiler, Selefilerin yolunda olan Vehabiler, Şii- Şialar, müminleri kötü yolda kullanmaktadır. Ülkemizde 250 farklı cemaat vardır. Bunların 72 tanesi küresel şer odaklarınca mal gibi istedikleri yolda kullanmaktadır.
Bir de diğer ideolojik, felsefi bozukluk içinde olanlar da başka bir sapıklık, şaşırmışlık, kullanılmışlık içindedir. Bunları kurtarma mücadelesi verilmelidir.
Ak Partiye sizmiş olan Fetö ve diğer teröristler ayrıştırılıyor. Önemli yerlere gelen çıkarcılar- menfaatçiler, kötü niyet ve eylemlilerde mutlaka ayrıştırılmalı. Ak Parti kurumuna az bile olsa zarar verdirtmemeli. Bu milletin teveccühü boşa çıkarılmamalı. R.T. Erdoğan ve samimi arkadaşlarının tüm gayretlerini bu pislikler boşa çıkarmaktadır. Partiden esirgenen oylar; bu kötü, çirkin, yalan, yanlış, çıkarcılar yüzünden olmaktadır. Aksi halde bu kadar çok çalışan Ak Parti Hükümeti, milletten %80’in üstünde oy almalıdır. Hem 79 yılda yapılanın 3,5 katını 15 yılda yap. Hem de %42 oranında oy al. Bu iş değil, içtende değildir. Arıza mutlaka bulunmalı ve giderilmeli. Ak Parti’de olan bazı milletvekillerinin ve belediye başkanlarının diğer beğenilmeyenlerden hiçbir farkı yoktur. Hakta değiller! Halk içinde değiller! Halk sevmediği gibi Hakk da sevmemektedir. Hükümetin başında olanlara bir diyeceğimiz yok ama kuyruktakiler, başa pek uymuyor, takmıyor! Zaten denetim ve kontrolde yeterli olmadığından, isteyen, istediği gibi hareket ediyor. Denetim ve kontroller samimi ve uzman kişiler tarafından mutlaka dosdoğru, gerçekçi yapılmalı.
İslam dinine iman etmiş kişilerin daha çok üst kademede yer alması gerekir. Haram, mekruh, günah bilenlerle işler götürülmeli. İslam ahlakını işinde gerçekleştirenler, önemsenmeli. Kötüler, rüşvetçiler, çıkarcılar, yolsuzluk yapanlar, adam kayıranlar, hainler, ehil, uzman, dürüst olmayanlar, servet edinme hastalığı olanlar, def edilmeli.
Ortak menfaat güdenler, partide dayanışma içindedirler. Başkaları aralarına girememektedir. Parti içine çıkarcılar ve ahlaksızlar sızmıştır. Devlet- millet serveti heba edilmektedir. “İnşaatlar yap- boza dönüştürülmüştür. Halk, yap- boz işlerinden hoşlanmamakta, memnun kalmamaktadır. Hiçbir yapılan işi 2-5-10 yıl değildir. Yeniden yapma yerine, yapılanı bozmakla ilgilenilmekte, emek, servet harcanmaktadır!” Ahlaksız asalaklar partiden temizlenmeli. Hizmeti ön plana alan helal, iyi, güzel, doğru, dürüst, adil çalışanlar, ön palana çıkarılmalı. İsraf, savurganlık yapanlara yol gösterilmeli. Güzel, üstün, İslam ahlaklı bilginler, bilgeler, yöneticiler, liderler ön plana çıkarılmalı. Hizmet aşkı olanlara iş verilmeli.
Şehirlerde olan yönetimler, müdür, başkan, amirler dayanışma içindedir. Bunların denetim ve kontrolleri yoktur. Merkezi yönetim buralara erişememektedir. Bunları gizli denetleyen hükümetten sağlam ve sağlıklı 5- 10 görevli olmalıdır. Denetimsiz, kontrolsüz olduğu için, devletin belediyelere verdiği paralar, PKK, FETÖ gibi terör örgütlerine aktarılmıştır. Devlet, ülke PKK ve FETÖ kontrolüne geçmişti. Halkta bu adi şerefsizlere o kadar alıştı ki, hala onlara mankutluk yapmayı sürdürmektedir. Zira ideolojik davranmaktadır. İdeolojiyi hizmetten üstün tutmaktadır.
Ülkemizin 23 İli, özellikle 11 İli artık PKK kölesi olmuş. Diğerleri Fetö manyağı olmuş. Diğerleri kendi sapkın cemaat, tarikat, örgüt budalası, ahmağı olmuştur. Devletin ulaşamadığı yerlere bu kötü, kullanılan örgütler ulaşmıştır.
Belediye başkanları mülkü amirleri takmamaktadır. Kaymakam her ay veya 2 haftada bir sivil toplum örgütleri ile meslek kuruluşları ile İlçenin sorunlarını çözmek için toplantılar yapmaktadır. Bu toplantılara 2 yılda ben katıldım. Belediye bir görevlisini göndermemektedir. Kaymakam bu işten muzdarip olmaktadır. Ama ben başka bir yerde belediye ile ters düştüm. Belediye siyaseti kullanarak beni harcadı, dedi. Oysa belediyenin içinde olmadığı toplantılardan sorun çözücü pek sonuç çıkmaz, çıkmamaktadır.
Devlet yönetiminde kalite, yüksek standart, verim, stratejik plan, program, proje yer almalı. Hazreti Ebubekir Halife; Hazreti Ömer, Hazret, Osman, Hazreti Ali ile başarılı oldu. Ama Hazreti Osman ile Ali ra. Onun kadar başarılı olamadı. Zira onların yanında yeterli, güvenilir ekip o kadar yoktu. Ekip, takım çalışması yapmalı. Ekip de denetlenmeli.
Diyanet’in elemanları yeterli, iyi, verimli çalışmıyor. İşyerinde bile pek olmazlar. Hele kırsaldaki imam- hatipler camiye pek uğramıyor. Başka işler de çalışıyorlar. Köyün amelsi, hamalı, işçisi, ustası konumundadırlar. Ben bunu 30 yıldan beri gazetelerde yazıyorum ama düzelme, iyileşme pek olmadı. Laçkalık, disiplinsizlik hala devam etmektedir. Öğretmenler ise materyalist! Yapmaktan çok bozmaya çalışıyorlar! Üniversitelerde ne ilim- bilim var nede değerler eğitimi var. Medya dediğin, geneleve dönüşmüş! Hainlerin ahkâm kestiği yer olmuş. Her sapık, şaşırmış, satılmış, satın alınmış cemaatin, tarikatın, materyalist terör örgütünün medyası var. Milletin kafası, beyni şaşırıp, sapıtmış. Hak ile batılı ayırt edemez duruma gelmiş. Her sapık, muhalefet gibi saçma sapan laf ediyor. Bir kontrol, denetleme, hizaya getirme, iyileştirme acilen gerekmektedir. Eğer Ak parti Hükümeti bu düzelmeyi, iyileşmeyi yapmasa, yapamasa, yapacak olan bir yüz yıl daha gelmez, diye düşünüyorum. Toplum, devlet 1839 yılından beri her an, gün bozulmaya devam etmektedir. Bozulma gün geçtikçe artmaktadır. Zira bozucular etkilerini artırdıkları kadar, dürüstler çalışmamaktadır. Devletin işleyiş sistemi de değişti. Artık sorunlara çözüm, çare olma zamanı geldi, geçiyor.
Ülkemiz dışarıdan olur- olmaz her şeyi aldığı için ticaret – cari açık vermektedir. 2,600 çeşit mal almaktadır. Türkiye’de üretilmeyen 1,882 adet hammadde de gümrük vergisi sıfırlanınca, alımlar daha da artacak. İhtiyaç duyduğumuz hemen her şeyi üretmeliyiz. Başkalarına muhtaç olmamalıyız. Yerli malı kullanmalıyız. Tutumlu olmalıyız. İsraf etmemeliyiz. Ülkemiz insanı çok üretmeyen ama çok tüketen; bir israf, konfor, lüks manyağı durumuna geldi. Bu durum devleti, özel sektörü, bireyleri borca soktu! Çok üretmeli, az tüketmeli. Satmalı. Varsıl olmalı. Biz ise tam tersini yapıyoruz!
Ülkemizde her yönü ile bir çürümüşlük, kokuşmuşluk devam etmektedir. Geçen hafta yapılan seçimlerde LGBTİ’ YE destek veren 8 CHP’li, 8 HDP’li milletvekili TBMM’sine girdi. İki parti terör örgütlerinin yanı sıra, homoların, cinsel sapkınlarında koruyucusu oldu. Zaten onlara özgürlük istiyorlardı. Mitinglerinde bulunuyorlar. Sonrada ülkemizde çocuk istismarcılığı arttı. Cinsel sapıklıklar çoğaldı, deniyor. Ama Müslümanların özgürlüklerini kısmak için bu halk- millet düşmanları 100 yılı aşkın süredir amansız bir mücadele veriyorlar. Her pislik tek şer odaktan destek ve güç alarak, tüm dünyada yürütülmektedir. Bu adi şerefsizlerin hedefi; ahlaksız, edepsiz, hayâsız, hayvansı bir toplum oluşturmaktır! Toplumu bozmak, yozlaştırmak, hayvanlaştırmak, maymunlaştırmaktır! Serengeti Doğa Parkı hayvanlarından aşağı bir yaratık biçimine dönüştürmektir. Düşüncesiz, fikirsiz, ilimsiz, bilimsiz, ahlaksız, hayvansı, kullanılan yaratık durumuna sokmaktır. Ak Parti bu durumu mutlaka tersi, farklı, haklı, güzel, iyi, doğru, yararlı, insanı duruma dönüştürmelidir. Aksi halde hedeflerine ulaşamamış olur. Milletin umudunu tüketmiş olur. Bugün Ak Parti kendine yakın gördüğü siyasi partilerle işbirliği içine girip, sorunları tespit edip; tek tek, bir bir mutlaka çözmeli. Başka kurtuluş yolu yoktur.
Ülkemizde cezaevlerinde olanlar için af istenmektedir. “Kader kurbanı var,” denmektedir. “Kader kurbanı” diye bir kavram yersizdir. Herkes planlayarak, programlayarak, tasarlayarak, isteyerek, projelendirerek, kendi arzusu ile olay yapmaktadır. Cezasını çekmelidir. Bir başkasına yapılan hak ihlalini devlet bağışlayamaz. Hakkı yerine teslim ederse, bağışlasın. Mağdur varken, zalim suçlu özgür olamaz. Bu hak hukuk ihlali olur. Bu af konuları ülkemizde çok olmaktadır. Bunun içinde millet birbirini yemektedir! Mahkemelerde 16 milyondan fazla dosya bulunmaktadır. Yanlış hüküm giyenler tekrar yargılanabilir ama af olmamalı. Ben cezaevlerinde bulunanların suç istatistiğine baktım. Kader kurbanı olan görmedim.
Suç işlenenlerin durumuna bakıp, bu sorunlar ortadan eğitimle – öğretimle, güzel ahlak, edep, nezaket eğitimi ile ortadan kaldırılmalı. Sabır öğretilmeli. Hak, hukuk, doğruluk, adalet, güzel ahlak, edep, hayâ ile davranma ruha işletilmeli. Vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük, mal, can, namus, iffet, nesil koruma gibi değerler sistemi kazandırılmalı. Ruha nakşedilmeli.
AB’YE gireceğiz, diye; onların istediği yönde yasa çıkarıp, halkı bozmak, doğru iş değildir. Nikâhsız beraberliği hukuki hale getirmek, bütünü ile yanlıştır. Kimlik karlarından; dini, İslam’dır, sözcüğünü çıkarma isteğine boyun eğmek, ateizme, dinsizliğe yol açmaktır. Cuma günleri hutbede okunan ayette; “Allah cc. Katında hak din sadece İslam’dır,” ayetini okutmamak, İslam’dan başka dinlerde haktır, gerçektir, doğrudur, anlamına gelmektedir. Biz elhamdülillah Hakk’a mümin ve Müslüman’ız. Müslüman gibi davranmalıyız. Ona, buna uymakla hak yolu bulamayız. Olan yolumuzu da şaşırıp, sapıtırız! Dünyada 8 bin dil- lisan, 3 bin ırk var. Her biri bir başkadır. Biz bu başkalarına uyarak, yaşayamayız. Bize kendi ortak aklımız, dinimiz İslam, doğru ve gerçek olan evrensel ilim- bilim yeter. Şaşırmış, sapıtmış, zalim olmuşların, inançlarına göre hareket etme zorunda, durumunda olmamalıyız. Herkes kendi inancını yaşasın. Ama kimse bize olumsuz müdahale yapmasın.
Biz, AB’ye girdiğimizde, 28 ülkesinin toplam nüfusu 510 milyondur. Daha genişlediğinde Avrupa kıtası olarak 700 milyon olacak. 700 milyonluk bir nüfusu ülke olarak kaldıracak durumda değiliz. Vizesiz gelip, babalarının yurdu gibi yurt, vatan edinecekler. Onlardan bize gelen daha çok hippiler, serseriler, uyuşturucu kullananlar, sosyal yardım ile geçinmek isteyen aşağılık tembel miskinler olacaktır. Ben bu tipleri Almanya’da 1970 yılında çok gördüm. Pis, sarhoş, alkolik serseri olarak sokak, meyhane, batakhanelerde uyuz gibi yatıyorlardı. Sokaklarda birlikte geziyorlardı. Devletten de çalışmadıkları için sosyal yardım, işsizlik aylığı alıyorlardı.
Kuzey ülkelerinde öyle batı ülkelerindeki gibi çalışmayanı besleme yok! Çalışırsan yaşarsın. Çalışmasan, çalışmak zorunda kalırsın. Öyle bağırsak kurtları gibi asalak, parazit yaşama yoktur. Çok az ücretle çalıştırılma olduğundan, aile bireylerinin hepsi çalışmak zorunda kalır. Burada da üretim azdır. Kazançta azdır. Serbest meslekler henüz oluşmamıştır. Ticaret bilenler, yapan yabancılardır.
yabancıları yurdumuza alıştırıp, kendi insanımızı yoksul, işsiz, ekmeksiz bırakmamalı. Zaten her yıl ülkemiz 1 (bir) milyonun üzerinde nüfus artmaktadır. Artan bu nüfusa iş bulamamaktayız. Birde yabancıları işe, ekmeğe ortak yapmamalı. Kendi milli, yerli kaynaklarımızla kalkınmayı, gelişmeyi, büyümeyi yeğlemeli. Devlet, millet olarak borçlanmamalı. Borçlu yaşamamalı. Emeğimizi başkalarına kazanç, faiz olarak vermemeli. Devletimiz hem kendi dışarıdan borçlanıyor! Hem özel sektör içte ve dışta borçlanıyor! Hem yabancılar, yap- işlet- devret modeli ile iş yapıp, paramızı götürüyor. Çok yönlü bir kıskaca giriyoruz. Yerli ve milli kaynaklara dönmeli. Maden cevherlerimizi işleyip, öyle satmalı.
Bor maden cevherinin tonunu 200 dolara satarken, işlediğimizde 400,000 dolara, 2 bin katına satacağız. Bunu diğer 65 çeşit maden cevherimiz içinde böyle uygulayabiliriz. Yabancılara da işletmemeliyiz. Bilimi teknolojiye dönüştürüp, kendiişlerimizi kendimiz görmeliyiz. Kaynaklarımızı tüketmemeliyiz. Allah’ın izni ile binlerce yıl daha nesillerimiz bu memlekette inşallah yaşayacaktır. Emperyalistlere, Siyonistlere yem çıkarmamalıyız. Onların oyununa, tezgâhına gelmemeliyiz. Bilge olmalıyız. Oyunun arka planını da görmeliyiz ve de önlemlerimiz almalıyız. Milli, manevi, dini, ilmi, ortak uzman aklı ile işleri yapmalıyız. Danışmadan, sorup, öğrenmeden iş yapmamalıyız.
Bir de İslam ülkeleri, 250 milyonluk Türk Cumhuriyetleri, Türk dünyası, 2,2 milyarlık Türk – İslam Birliği, gelişmemiş ülke sığınmacıları, savaş kaçkınları derken; ülkemiz, devlet, millet, vatan olmaktan çıkar. Eşek arılarının yuvasına döner! Ülkemiz yaşanmaz hal – durum alır. Dinciliğin, ırkçılığın, mezhepçiliğin, bölgeciliğin, ideolojik sapkınlıkların, felsefi bozuklukların, zirve yaptığı böyle bir dönemde, böylesi bir topluluk kalabalığı bir arada huzurlu, mutlu yaşayamaz. Günümüzü, geleceğimizi düşünerek hareket etmeli. BM ve gelişmiş ülkeler, gelecek bin yılı düşünerek plan, program, proje gerçekleştirirken, biz önümüz göremiyorsak; bu acizliktir, zaaftır, beceriksizliktir. Basiretsizliktir, düşüncesizliktir, fikirsizliktir, ilimsiz, bilimsiz davranmadır. Batı, bizim için 1400 yıl önce, 100 yıl önce ne düşünüp, yapıyorsa, bugünde onu yapmaktadır! Dostça ve kardeşçe değil, düşmanca, hasmane düşünüp, eylem yapmaktadır. Batı bu düşüncesi ile bize asla dost, kardeş olmaz. Dostça davranmaz. Çünkü düşmanca tutum izlemektedir. 800 yıl önce Batı nasıl ki 8 Haçlı seferi yaptı. Nasıl ki, Osmanlı ile 220 defa savaştı. Bugünde aynı tutum içindedir. Örgütlenmeleri, bize silah vermemeleri, verdiği silahların kendilerine karşı savaşmamaları bunu göstermektedir.
Ülkemizde teröre destek veren siyasi partiler bazen açıktan destek vermektedir. Bazen de dolaylı yönden destek vermektedir. Bazı siyasi parti liderleri diyor ki: “Bir Mehmetçiğin kanı yere aksın, sizden bunun hesabını sormasam namerdim!” Mehmetçik terör ile mücadele edecek. Teröriste karşı savaşacak. Ama kanı akmayacak! Bu nasıl mücadele, nasıl savaş? “Ana kuzularının ayağına taş değmemeli,” diyorlar. Bizim kahraman, cengâver, korkusuz savaşçı askerlerimiz kuzu değildir. Aslandır, kaplandır, alptır, alperendir. Bu siyasi partiler, teröre karşı mücadele verilmesini istemiyorlar. Vatan, millet, devlet için 50 günlük seçimde yapacakları bir yatırım, teröre karşı verilecek bir mücadele anlatmadılar. Bunların sözleri ile iş yapmamalı. Erken seçim kararları almamalı. Halk kaç yıllığına seçmiş ise, o yılı hizmet ile geçirmeli. Seçim olduğumuz hafta tekrar seçim istemektedirler. Onların kaybedecek bir şeyleri yok. İşleri oyun, oynaşta! Bir de seçim için devletten para alıyorlar. Halktan yardım topluyorlar. Seçim bunlar için geçim kapısı oldu. 03 Kasım 2002- 24 Haziran 2018 arasında olan 15,5 yılda 13 defa oylamaya- seçime gidilmez. Halk tepki vermeye başladı.
Bir başka siyasi parti başkanı da diyor ki: “ Ana kuzuları Mehmetçiğin bir tanesinin kanının yere düşmesinin hesabını veremezsiniz. O ana kuzularının ayağına çakıl taşı değmemeli. Bunun hesabını sizden sorarım, diyor.”
Katil, katliamcı terörist savaşacak. Canını dışına takıp; hainlik, kötülük için mundar gidecek. Ama aslan, kaplan, kahraman, cengâver, alperen, alplarımız ana kuzusu olacak. Askere kuzu demek, psikolojik olarak yıkımdır. Anası, babası da koyun olur! Teröre bizler; vatan, millet olarak teslim oluruz. Onlar bunu istemektedirler.
“Zaten bunlar terörden, teröristler bunlardan beslenmektedir.” Bu söz kahraman askerlerimizin moralini yok etmek, savaşma azmini kırmak, kahramana kuzu diyerek, teröriste yedirmek için söylenmektedir. Bu haince söylenen sözlerin altından binlerce hintlik çıkmaktadır. Çok uyanık olmalı. Vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük, iffet için canımızı feda edip, şehit olmalıyız. Aksi halde terörist başı Karayılanların koynunda adi birer yaratık oluruz. Hiçbir fazilet değeri kalmaz. İnsanlıktan çıkarız. “Bugün teröre 45 yılda 60 binin üzerinde kurban verdik.” Binlerce insanımızın iffetini yok ettiler! Etmeye de devam etmektedirler! Hiçbir fazilet değeri bırakmadılar. Akıllı, zeki, iffetli olup; her türlü kötülüğe karşı sistemli, sürekli şekilde amansız mücadele vermeli.
Dün,04 Temmuz 2018 günüydü. İlçemizin kurtuluş günüydü. Belediye başkanı, bir grup, sanatçı diye kız- erkek Türkçe, İngilizce gürültü çıkaran, bağıran ekip getirmiş. İlhan Çınar Alanı’nda konser verdiriyor. Bazen bu kutlamalar, havai fişekler, eğlence olarak 3 gün sürer. Platformda olan bağırır. Seyredenler, tepinir! Şehitliğe gidilmez. Dua, Kur’ân okunmaz. Kim şehit oldu, niçin, neden, nerede, nasıl oldu, bilinmez. “4 Temmuz bir eğlence, şenlik olarak kutlanır.” Bu hemen tüm yurtta bu şekilde olur!
Bu kutlamalardan ayrılan belediye başkanı ve milletvekilleri, konseri izledikten sonra, Ak Parti’nin üye yaptığı standa geldi. Standa olanların bazıları ile tokalaştılar. Tokalaşmaya sıranın yarısından başlattılar. Alelacele tokalaşıp, bir resim çekildikten sonra kaçarlar! Büyüklük, kibirli, böbürlü, gururlu, forslu insanlar öyle halkın arasında durmazlar! Tevazu yok. Kibirlilik çok. Samanlı Dağlarını kendi yarattıklarını sanıyorlar. Ak Parti’de bu kibirlilik, büyüklenme oldukça, oy artırma olmayacak! Yapılan yatırımların 10 katı daha yapılsa, yinede artmayacak. Zaten İlçemiz alabildiğine yerli- yersiz yatırım almaktadır. 5 taneden fazla okul, 5 taneden fazla spor salonu, yüzme havuzları, stadyum yenilenmesi, güreş sahasının yenilenmesi, kültür merkezleri, baraj, sulama göletleri, sahil düzenlemeleri, balıkçı barınağı, ada düzenlenmesi, özel binaların yalıtım yapılması gibi onlarca hizmet yapılıyor. Ama yinede 01 Kasım 2015’den 24 Haziran 2018 seçimine kadar 7 puanlık İlçemizde oy kaybı oldu! Daha da bu gidişle olacağı, iktidarı kaybedeceğe benziyor! Çünkü hakça işler yapılmıyor. Halkın sesine kulak verilmiyor. Üstüne vazife olmayan işler yapılıyor.
Atasına yakışmayan bir gençlik, bir millet türetildi. Bunu da daha çok sapıtmış, şaşırmış yöneticiler yapmaktadır. Bir kişiye bir barınma yeri temin etmeyen, bir konteynır bile koydurtmayan yönetim, bu işlere on binlerce lira verir! İşin neresinden tutarsan; haşat, berbat, fena, kötü, pis, rezil, kepaze durum ortaya çıkmaktadır. Ben bunları her zaman yazıyorum. Kişilerle değil, fikirlerle, eylemlerle, davranışlarla, hareketlerle ilgileniyorum. “Basit insanlar kişilerle ilgilenirmiş. Üstün, bilge, akıllı insanlar; düşüncelerle, davranışlarla ilgilenirmiş. Bende bunu yapmaya çalışıyorum. İyileştirme, düzeltme, bilgilendirme, akıllandırma, ıslah etme çalışması yapmaya çalışıyorum. Bunu saygılarımla yapıyorum. Bunun için hiç kimse kusura kalmasın ve de bakmasın lütfen.”
Ben, “Karamürsel TV” Adlı sosyal medyada Karamürsel İlçemizde olan yanlış uygulama, gerçekleştirme, yönetme, yatırımları Karamürsel Tv. Adlı sosyal medyada 12 sayfa olarak yayınlamıştım. Ama yanlış yapanlar, hiç ders almadı, ibret çıkarmadı. Hala eski yanlışların yapılmasına ve milletin kaynaklarının heba edilmesine devam edilmektedir.
Yine ben, “Gazete Rize” sosyal medyasına özellikle Rize’de ve Karadeniz Bölgesinde yapılan yanlışlıkları, devletin- milletin parasının tamamen heba edildiğini, çözüm yollarını 12 sayfa olarak, 2018 yılı Ocak ayında yazmıştım. Hala eski yanlışlıklar buralarda da devam etmektedir. Öyle ki yapılan yanlışlıklar olmasa, bu İlçe ve İller tamamen ihya olur. İmarlı, iskânlı, bayındır, mamur, refah haline gelirdi.
Haber Hodri Meydan- Kocaeli Haber, sosyal medyasında Ak Parti’nin yaptıklarını, yapması gerekenleri yine 10 sayfanın üzerine yazdım. Bütün yazılarım olaydır, olgudur, objektiftir. İlmidir, bilimseldir, gözlemdir. Araştırmadır. Ama pek yararlanan olmamaktadır. Kibirli, kendini beğenmiş insanlar, bizim gibi ilmi olan insanları önemsemezler. Şeytan gibi davranırlar. Ama şeytanı hem halk, insanlar hem de Allah cc. Sevmez, sevmemektedir.
Biraz önce Cumhurbaşkanımızın 06.07. 2018 konuşmasını izledim. Cumhurbaşkanımızda yöneticilerin tevazu sahibi olmalarını öğütlüyordu. Ama bu söylemekle olmaz. Eğitim, öğretim, terbiye, güzel ahlak, edep, hayâ özümsenmesi, içselleşmesi, benimsenmesi gerekir. Şeytandan melek olmaz.
Rize, 1965 yılından beri denizde dolgu yapmaktadır. 130 bin merkez nüfusa sahiptir. 15 katlı dev blok binalar denizde dolgu alanında yapıldığı için, bina temelleri deniz suyu tuzu ile çürüdüğünden, binalar tamamen kaldırılacak. 70 bin kişinin yaşadığı şehir taşınacak. Taşınmaya başlandı! Oysa Rize’nin köylerine 1950, 1960 yıllarında gelen araba yolu hala o eski berbatlığında durmaktadır! Rize, Merkez Köprülü Köyü ve Kocatepe köylerimin yolları çok berbat, haşat, kullanılmayacak durumdadır. Oysa bu şehirleşmede belediye başkanları, işin uzmanları etkili olmuş. Ama bu uzmanların hepsi yarım yamalak olduğu için her işleri berbat, dayanıksız, beceriksiz, bilgisiz, yeteneksizdir. Başkalarında 8 oranında deprem olur. 8 kişi ölür. 8 bina hasar görür. Bizde 1999 yılında Marmara Depremi oldu. 17 binden fazla insan öldü! 47 bin insan yaralandı. 250 bin konut kullanılmaz hale geldi. Ağır, orta, az hasarlı sayısı ise bir milyonu buldu! Bu görevlilerle doğru, dürüst, stratejik işler yapılamamaktadır. Yapılamazda!
Karamürsel İlçemizde olan yanlışlıkları, çözüm yollarını, çareleri 12 sayfa olarak yazmıştım. Şimdi sadece birkaç paragrafla anlatmak istiyorum. Her şey yanlış, yerinde olmayan, haksız, adaletsiz, kullanışsız, dayanıksız yapılmaktadır.
Yapılan işlerden; “130 Numaralı Devlet Yolu, Amiral Caddesi üzerinde koduna göre 8- 10 katlı apartmanlar var. Bu apartmanların kuzeyinde ise 4 katlı binalar var. Aradaki mesafe sadece 4- 5 metredir. Bu 4 katlı binalarda yaşayanlar gün- güneş görmemektedir. Bunu planlayanlar, uygulayanlar, hiç böyle bir binada yaşarlar mı? Böylesi 200 kadar apartman bu aciz, zaaf, kötü durumdadır.
1999 da Marmara depremi oldu. Depremden sonra yeni bir yapılanma başlatıldı. Cumhuriyet caddesi 6 yılda 6 defa değiştirildi. Birkaç yıl önce yine 7. Defa değişim yaşadı. Yap- boz yapılmaktadır. Yapılan ancak 1 yıl kalabilmektedir. Kum üzerine döşenen, taşların altından su fışkırınca, aynı yöntemle başka bir model taş döşenmekte, ertesi yıl tekrar oda kaldırılmaktadır. Bu hep böyle devam etmektedir. Kaldırılan taşlar denize dolgu malzemesi olarak dökülmektedir.
İlhan Çınar Alanı, deniz kenarındadır. Orada 2 ışıklandırılmış, fıskiyeli havuz vardı. Bir de saat Kulesi bulunmaktaydı. Bunlar yıktırıldı. Alanın toprağı çıkarıldı. Ama yine aynı yerden alınan, benzer toprakla dolduruldu. Böylesi bir yer haftanın bir gününde Cuma Pazarı, diğer günlerde otomobil park yeri olarak kullanılmaktadır.
Birde Balık Adası denilen yer var. 1999 deprem sonrası sadece orman sarı toprağı ile dolduruldu. Üzerinde 3 tane kafeterya yapıldı. Sadece toprak deniz dalgasına dayanamaz, diye daha sonra kuzey yönünde demir, beton kazıklar çakıldı. Betonlaşma ve düzenleme yapıldı. Ertesi yıl buradaki 3 kafeterya yıktırıldı. Tüm çevresine ve orta yerlerine demir ve beton kazıklar çakıldı. 3,5 milyon lira ile ihale yapıldı. Bunca masrafa 3 tane kafeterya yapıldı. Ama yapılan bu yapıların dış ve çatı kısımları biçimsiz tahta ahşap ile kaplandığı için, 5 yıl sonra tekrar değiştirme durumunda kalacaklar.
İlçemizde, belediyenin hizmet binası olarak 3 binası vardı. Hatta 7 katlı bir başka binası daha vardı. Yıktırıldı! Bu 7 katlı belediye binasının bitişiğinde 4 katlı Müftülüğün yeni bir binası vardı. O da yıktırıldı. Yerine 17,5 milyon liraya dışı mermer kaplı 7 katlı dev bir belediye binası yapıldı. Sarayın en üst katında yöneticiler oturmaktadır. Oysa yönetici dediğin halka yakın olmalı. Zemin katta oturmalı. Üst katlarda, halktan uzak oturmamalı. Bu yükseklerde oturma hep büyüklük taslamanın, kibrin, büyüklenmenin alametidir.
Atalarımız pek çok eser yaptı. Selçuklu ve Osmanlı’dan kalan eserler; 500 - 700 - 1,000 yıldır hala kullanılmaktadır. Ama bizdekiler her yıl, 10 yılda, 15 yılda bir; yap- boz, yık - yap yapmaktadır. Ama halkın ev yapma maddi gücü olmayanlara, bir konteynır bile bahçesine koydurmamaktadırlar. Soğuk iklim kuşağında bile evsiz insanlar sokaklarda kalmaktadır. Kışın bir- iki aylığına spor salonlarına toplayıp, havalar ılımanlaştı. Haydi, gidin, demek; devletten sayılmaz. İnsanide değildir. Saraylarda yaşayanlar, eğer gerçek Müslüman’sa, bu asla böyle olmamalıdır.
Zevk, keyif için yapılan avcılık yasaklanmalı. Kış günleri av hayvancıkları canını devam ettirmenin, derdindedir. Avcılar onları öldürmenin peşindedir. Bin bir hile ve tuzaklarla bir kişi veya bir grup avcı yüzlerce av avlamaktadır. Hala belediyeler sokak hayvanlarını öldürtmektedir! Bitkileri, ağaçları usulüne uygun budamamaktadır. Görevlilerin büyük çoğunluğu büyükbabamın dediği gibi uzman değil, tam bir lavaş düşkünüdür. Sular, çevre, doğa kirletilmektedir. Dün akşam yine İlçemizin gezi alanlarına spor olsun diye yürüdüm. İnsanların çevreyi hayvanlardan daha çok kirlettiğini üzülerek gördüm. Denetim yok, kontrol yok. Kim kime, dum duma, al aylığı ye alabildiğine! Nereye gidersen, bakarsan bir başıboşluk, serserilik, vurdumduymazlık, önemsemezlik, ilgisizlik, bilgisizlik, pislik vardır.
Bugün 09 Temmuz 2018 günüdür. Eski sistem bugün Cumhurbaşkanımızın yemin etmesi ile değişiyor. Eski sisteme “parlamenter sistem,” deniyordu. Aslında parlamento ile ilgili bir durum yoktu. Darbeci cuntacılar, kendilerinin kolay hükmetmesi için; “hükümet sistemi” oluşturmuşlardı. Hükümet çoğunluktadır. Ne dedi ise o olur. Muhalefetin dediği istendiğinde reddedilirdi. Pek az kabul edileni olurdu. Başbakan ve cumhurbaşkanı vardı. 1982 cuntacı darbe anayasasına kadar, cumhurbaşkanı bir kukla idi. Sadece mili bayramlarda mesaj yayınalardı. Dini bayramlarda onu da yayınlamazdı. Devlet laiktir. Dini mesaj yayınlanmaz, derdi. 1982 anayasası ile cumhurbaşkanı etkin oldu. Bu da cumhurbaşkanları ile başbakanların sürekli çatışma, kavga, münakaşasına neden oldu. İşte bugün 9 Temmuz 2018 da yeni bir sisteme, Cumhurbaşkanlığı yönetimi sistemine geçiliyor. İnşallah eski olan bu kötülükler, kötüler milletin başından def edilir. Cumhurbaşkanımızdan, hemşerimizden, dedemin dedesi Rize- Güneysu ( Potomya)- Pilihozlu ( Dumankayalı) Mustafa’nın köylüsünden önemle, öncelikle, sevgi, saygı ile bütün bu eksikliklerin giderilmesini arz ediyorum. Ülkem için iyi insan, iyi has güzel yararlı vatandaş yetiştirilmesini saygılarımla arz ediyorum.
“Belediye, devlet yolu üzerindeki binalara ücretsiz dış cephe boyası yapmak için plastik boya verdi.” “ Gazanfer Bilge, Atatürk, İnönü, Yeni Cami Sokak, Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan binaların bir kısmının yalıtımını, mantolamasını ücretsiz yaptı. Buda yetmezmiş gibi dükkânların cephesini alüminyum levhalarla estetik kapladı. Buda yetmez gibi, sundurma yaptı. Ama bir katlı sundurma yetmez, diye, sundurma kaplı levhaların üzerine ikinci defa sac levha sundurma kaplama yaptı. Buda yetmezmiş gibi sundurmanın altına seralarda kullanılan yeşil ağ kullanıldı. Bu ağlara yapma çiçek, gül asıldı. Binlerce gül, çiçek asıldı. Ama esnaf bile memnun olmadı. Bir teşekkür etmedi. Biz ona yap mı dedik, diyorlar.
Üstüne vazife olmayan işler yaparsan, böyle söylerler. Halkta bu işlerden hiç memnun değil. Parasının özel kişilere harcanmasından şikâyetçidir. Mermer, cam karo, seramik kaplı özel binaların yalıtımı, mantolaması belediyeye mi düştü, diyorlar. Zaten yasa var. Herkes 20020 yılına kadar yalıtım yapmak zorundadır. Başkaları kendi binasını, kendileri yalıtım yapmaktadır, diyorlar. Park bahçelerde her gün en az 20 Ak Partili ile oturup, sohbet ediyorum. Onca yapılan işlerden bir kişinin bile memnuniyeti yoktur. Halkı saymasan, önemsemesen, sormasan; o da tepki koyar, koymaktadır. Ak Partiye verilen oylarda; Erdoğan sevgisinden kaynaklanmaktadır. Bir de muhalefetin çok kötü oluşundan olmaktadır.
İlçemizin devlet yolu üzerinde 10 gün önce “battı- çıktı” yapmaya başladılar. 50 milyon lira kadar bir paraya ihale edilmiş. Ama yapılan iş, kurbağayı ürkütmeye değmez. 10 yıl önce Türkiye’mizde bir ilk olarak, yol yapımı bu yolda denenmişti. Yolda giden araçlar sarsıntı vermesin, diye, yolun tabanına 1 metre kalınlığında kara kaya taş döküldü. Üzerine kum serildi. Kumun üzeri asfalt yapıldı. Asfaltın üzerine 30 cm. kalınlığında beton yapılmıştı. Böylece İlçemiz içinde bir duble yol, 4 şerit oluşturulmuştu. Şimdi bu yol, ağaçlar yok edilmektedir. “Battı- çıktı” yapılmaktadır. Oysa iki yerde yürüyen merdivenli üst geçit veya yürüyen merdivenli alt geçit yapılsa idi, bütün bu paralar, zahmetler, gürültüler olmayacaktı.
Yolun beton yapılmasından bir yıl, hatta bir mevsim öncede, İlçenin doğu yönü kenarları imar edilmişti. Bu yol yapılırken, onlarda bozuldu. Sonra tekrar yapıldı.
Parke taşı ham kum üzerine döşeniyor. Altına su giriyor. Basıldığında çamur sıçrıyor. Taş şekli değiştirilerek, tekrar- tekrar yapılıyor.
Karamürsel Amiral Okulu deprem yönetmeliğine göre yapılmış. 3 katlı yeni blok binadır. Yanı başında yine 3 katlı bir betonarme okul binası bulunmaktadır. Yıkılıp, altına otopark yapılması gündemde tutuldu. Oysa binalar yeni, okul çevresindeki sokaklar çok dardır.
Bir gün Kalıcı- Deprem konutlarındaki yeni, 3 katlı modern binaya Türk Kızılay’ın okul ile birlikte yaptığı “Bağımlılıkla Mücadele” konulu bir programa gittik. Belediye başkanı, kaymakama diyor ki; “ bu okul yetersiz gelmektedir. Bunu yıkmalı. Yerine başka bir bina yapmalı! Bu sözün doğrusu; buraya yeni bir okul daha yapmalı, olmalıdır.
Sayın, sevdiğim köylüm, Cumhurbaşkanım Recep Tayyip Erdoğan diyor ya! “Millet ittifakında yer alan tüm siyasi partiler yıkım ekibidir!” “Çok doğru söylüyor. Zira onların hepsi de; yıkalım, satalım. Ak Parti’den eser bırakmayalım. Tüm yatırımları durduralım,” diyor. Ak Parti’de bulunan bazı kişilerde benzer şeyler söylüyor ve yapıyor: “Yıkalım ve tekrar yapalım!” Oysa bunun en doğrusu, iyisi, yararlısı, gerekeni, olumlusu, güzeli; yetmiyorsa, yanında daha güzelini yapalım, olmalıdır. Yıkım ekibi değil; ihya, mamur, imar, iyi, güzel, yararlı, olumlu işler yapmalı. Sevdiğimi, saygı duyduğum Cumhurbaşkanım ve üyesi bulunduğum, Ak Parti Belediye Meclis Üyeliğine aday olduğum, Ak Parti’yi bir düzene, nizama, intizama sokmalı. Disiplinize etmeli. İyileştirip, düzeltmeli. Aksak, sakat, zararlı, ziyan veren, hakka ve hakikate uymayan, halktan kopuk olanları ayırmalı. Bunlarla ideal, stratejik plan ve proje gerçekleştirilemez. Bunun içinde bunca iyilik, hizmet, infak yapmasına rağmen oy oranında düşme olmaktadır. Halkın özgürlüğü alanında büyük gelişmeler olmasına rağmen oy kaybetmektedir! Zira yoksul halkın, konut bulamayan halkın direk ve dolaylı verdiği vergilerin heba edildiğini halk görmektedir. Bunları tasvip etmemekte, onaylamamaktadır.
Karamürsel- Kavak’ta 150’den fazla belediye 8 katlı apartman yaptı. Yolu güzel olmadığı için 10 yıldır satılamadı. Hiçbir işte stratejik plan program proje uygulaması yoktur. Bir iş yapılırken, o işin hangi şirkete kaç liraya ihale edildiği de yazılıp, halk bilgilendirilmemektedir. Halkı bilgilendirmeden, onayını almadan, yapılan her iş halk tarafından fitne, fesat, nifak için kullanılmaktadır.
Deprem sonrası kanalizasyonlar yenilendi. 8 katlı binaların olduğu cadde ve sokaklara 15 cm. çapında borular konuldu. Halkın takdir ettiği tek bir yatırım yok. Yatırım çok ama yatırımlarla halkın gönlü kazanılmıyor. Aksine fitne, dedikodu, eleştiri, kınama, yerme, kötüleme yapılıyor. İşte bunun içindir ki, 15 yılda 2 trilyon 94 milyar lira yatırım yapılmış. Ama oyumuz artacağına, azalmaya başlamış. Çok kötü olan muhalefet; yıkacağım, yok edeceğim, yatırımlardan eser bırakmayacağım, tüm yatırımları durduracağım, demesine rağmen; %46 oy alıyorsa, durup düşünmek gerekir. Özeleştiri yapmak gerekir. Çekap, muhasebe yapmak gerekir. Ben 63 yıllık yaşantımda bu kadar daha kötü propaganda ile muhalefetin seçimlere gittiğini hiç görmemiştim. “duygu, niyet, düşünce, fikir olumsuz olursa; eylem, davranış, hareketlerde kötü olmaktadır. Fikir ne ise zikir o olmaktadır. Muhalefette bu kafa ile doğru, dürüst, iyi, güzel, yararlı, olumlu ne söz söyleyebilir. Ne de iş yapabilir. Sapıtmışlıktan güzellik çıkmaz. Zalim, zalim oldukça, olgun insan olmaz.
“Bütün bu para harcamalar kişiye özel yapılmaktadır! Ama 5 yılda sokağımızdaki bir kanal açma çukurunu, 2 su patlama çukurunu ancak tüm sokak sakinlerinin onlarca müracaatı sonunda 5 yılda becerebildik.”
“Şimdi sokağımızda kökleri, gövdesi çürümüş bir ıhlamur ağacı var. Sadece gövdede kabuk kalmış. Bu ağacın 25 cm. çevresinden 3 kanal geçirilmiş. Tehlike oluşturmaktadır! 3 yıldır bu ağacın kesilmesini sağlayamadık!”
“ Bende 1999 Marmara depreminden 65 resim vardı. Belediyeye götürdüm. Kopyalayın, arşivinizde kalsın. Portföyünüz olsun. Size lazım olur, dedim. Ama 6 ayda 6 kez gittim. Kopyalama yapmadılar.”
“ 10 yıldır top akasyaları her yıl gövdeye 25 cm. mesafeden budamayın. Bu tüm ülkemizde böyle yapılıyor. Her yıl budanacaksa, niçin dikildi, diyorum. Diğer ağaçları da gövdeye 50 cm. mesafeden budama amaçlı kesmeyin, diyorum. Ama anlayan, dinleyen yok. Halk tepki gösteriyor. Ama onların umurunda değil!”
İşte bunun için trilyonlarca lira yatırım yapan Ak Parti Hükümeti bunun karşısında yıkıcılara rağmen oyunu artırma yerine azaltıyor!
İlçemizde elektrik kabloları yeraltına alındı. Sadece Park Caddesi istisna tutuldu! Elektrik kurumu sorunlara, halkın isteklerine karşı duyarsız, ilgisiz kalmaktadır!
İlçemizde böyle olmasına rağmen, İzmit merkezinden geçen E 5 karayolu üzerinde, ben bildiğim 1977 yılından, 41 yıldan beri hep “yap- boz” yapılmaktadır. Sonuçta maddi israf, borçlanma yapılmaktadır.
2000 yılında, CHP döneminde- Sefa Sirmen Başkanlığı zamanında Kocaeli Belediyesi’nin 6 milyar Lira borcu vardı. O zaman ülkemizde 3,200 belediye vardı. Tümünün borcuna yakın sadece Kocaeli Belediyesi’nin borcu vardı. Bu o zaman dolar temelli hesaplandığında 6 milyar dolar etmektedir. 2000 yılında bir dolar, 6.000 lira idi. 2001 yılı 21 Şubatta devalüasyon oldu. 13,500 lira oldu. 2005 yılında Liradan 6 sıfır atıldı. Şimdi ise Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin 5 milyar lira borcu vardır. 1 dolar 4,7 lira olduğuna göre, yaklaşık 1 milyar dolar borcu var, demektir. Yanı borç %80 oranında azalmış.
Bunu anlatmamın sebebi; kimse anlattıklarımdan- yazdıklarımdan siyasi kazanç çıkarmaya kalkmasın. Bizim dönemde daha iyi idi, demesin. Ben sistemin kötü işlediğini anlatmaya çalışıyorum. Sistem tüm Türkiye’de kötü işlemektedir.
HDP’nin 110 belediyesi devletin hizmet et, diye verdiği paraları fazla, gereksiz aldığı personele ve PKK terör örgütüne aktarmış. Devlet ayakta aval olarak bakmış! Millette hiç şikâyetçi olmamış. Pislik içinde yüzmüş. Yinede gidip, oyunu HDP Belediyelerinin partisine vermiş. Bunun böyle olduğuna dayanamayan hükümet, 93 HDP Belediyesini görevden alarak, yerine atama yaptı. Bu 93 belediye artık hizmet vermektedir. Halk hizmet almakta, hizmet görmektedir. Ama 24 Haziran 2018 seçimlerinde bu bölgenin halkı yine gidip, PKK’nın milletvekili ve belediye başkanı adaylarını belirlediği kişilere oy verdi! Halk artık ideolojik oy vermekte, hizmetten çok ideolojiyi, bozuk, sapık, sapıtmış ideolojiyi esas almaktadır. Kendine, nesline, aklına, servetine, namusuna, iffetine, canına kastedenlere destek vermektedir. Halkı doğru bilgilendirip, bilinçlendirmeli. Aksi halde Ak Parti ne yapsa yapsın, desteklemez. Desteklememektedir. CHP ile HDP- PKK ortak hareket etmektedir. Birbirine oy vermektedir. Çünkü insani, İslam’ı, ilmi değerden yoksun, aynı sapık ideolojin mensuplarıdırlar.
Ak Parti öncesi Bursa- Yalova yolunun yapımının 25 yıl kadar sürdüğü dikkatimi çekmişti. Şimdi bir- iki yılda yapılmakta ama şimdide israftan, yap- boz yapmaktan şikâyetçiyiz. Bir beton kaldırım, yürüyüş parkuru, yol, park, bahçe, altına demir konularak beton atıldığında en az 50 yıl ömürlü olur. Ama biz birkaç yılda bozulduğunu, tekrar yapıldığını, buna içerlediğimiz söylüyoruz.
Sahilde yürüyüş yolu kıpkızıl kırmızı plastik boya ile boyandı. İnsanda birazcık beyin çalışması olmalı. Yeşil, mavi, tonları daha hoş olmaz mıydı? Sahilde eskiden beri gövdeye yakın kesilen ağaçların dolarlı yüzünden, ağaçlar kurudu. Ağaçlar, ozmos olayına göre topraktan su çeker. Dal, yaprak olmayınca, su- mineral çekmesi sağlanamaz.
Benim, bu ağaçların bu şekilde budanmasını medyada yazdım. Sahilde yürürken, ziraat teknisyeni beni gördü. Durdurdu. N,için yazdın, dedi. Ona durumu anlattım. Ozmos olayını da biliyordu. Daha kesmeyiz, dedi, ama bu onlarca söylemeleri oldu!
Ülkemin hala pek çok sorunu vardır. Bunları ben kısa olarak yazmak istiyorum. Çünkü yazım çok uzun oluyor. Sorunları çözmek, çare bulmak çok kolaydır. Önce sorunu tespit etmeli. Sonrasında uzman yüksek düzeyli ekip- takım ile çaresini, çözümünü bulmaya girişmeli. Eksik iş yapan, yalan, yanlış, hatalı iş yapanlar hemen def edilmeli. Milletin, devletin işinde yanlış yapanlar af edilmemeli. Hoşgörü, tolerans, müsamaha asla gösterilmemeli. Bu insanlık, millet, devlet işidir. Milyonlarca kişiyi yoksun bırakmaktadır.
Sorunlarımız: “ Suriyeli sığınmacılar. Sağlıkta tıbbı hatalar. Tarım ve hayvancılıkta yetersizlikler ve yanlışlıklar. Eğitim- öğretim sisteminde bozukluklar. Finans sisteminde arızalar. Rejimin bozuk işletilmesi ve de kendinin bozuklukları. Hayvanlara, bitkilere, kadınlara, çocuklara verilen zararların giderilmesi. Ulaşım, iletişimde aksaklıklar. Girişimdeki yetersizlikler. Üniversitelerin çalışma alanı olmayan mesleklerde yüz binlerce gereksiz eleman yetiştirmesi. Çiftçiye, hayvancılık yapana verilen destekleme fiyatlarının yerinde kullanılmaması. Gıdada sahtecilik. Kültürde bozulma. LGBTİ sapıklarına verilen haklar ve tanıtım yapmalarının önlenmemesi, acilen gerekmektedir. Hem LGBTİ yürüyüşlerine CHP, HDP milletvekilleri olarak katılacaksın. Hem de çocuk istismarlarına karşı CHP Kocaeli İl Yönetimi olarak karşı çıkıp, eylem yapacaksın! Akıllı olan insan bu aldatmacayı yemez. Ahmaklar ise bir şey yaptığınızı sanabilir.
Milletvekillerinin alanlarda sapıklıklara, teröristlere, anarşistlere, serserilere özgürlük istemesi çelişkilidir. Sonra çocuk, kadın istismarlarından şikâyetçi olmalar. Halkın silahlanması. Halkın silahları toplanmalı. Silah atanlar cezalandırılmalı. Hukuksuz davrananlara göz yumulması olmamalı. Anarşi, terör, şiddete fırsat verilmemesi gerekir. İkide bir af yasası çıkarılmamalı. Hiç af çıkarılmamalı. Yargılamada eksiklik, yanlışlık varsa giderilmesi doğaldır, normaldir. Bunların yanında olanların en hukuki şekilde cezalandırılması gerekmektedir. Halka hizmetin yeterli verilmemesidir. Hak etmeyene hiçbir şey verilmemesi lazımdır. Bir kişinin; kene, sivrisinek gibi başkalarının sırtından geçinmemesi gerekir. Adaletin doğru, dürüst, adil işletilmesidir. İş kazalarının önüne geçilmesi, trafik kazalarının önüne geçilmesi, hak ihlallerinin önlenmesi, tecavüzlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Eğitim- öğretim ve adaletin etkin kullanılması, insan kaçırmaların önlenmesi, öldürme olaylarının engellenmesin de acilen diğerleri ile birlikte gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Yanlışlar yasalarla, eğitimle, uyarmalarla, kanun uygulamaları ile mutlaka giderilmeli.
Depreme dayanıklı binaların yapılması çok üzücüdür. Ülkemizde 26 milyon konuttan 13 milyon tanesi kaçak yapılmış ise, devletin nasıl işlediği buradan da anlaşılmaktadır. Bir ülkede yıkım İttifakı, icraat yapmayacağım, yatırım yapmayacağım. Ak Parti’nin yaptıklarında eser bırakmayacağım, demesine rağmen; % 46 oranında oy alıyorsa, toplum yeniden düzenlenmeli. PKK’nın adaylarını belirlediği HDP %11,70 oranında oy alıyorsa, bu toplum bilgilendirilip, bilinçlendirilmeli.
Ülkemizin en büyük sorunlarından biri de çevre sorunudur. Ekoloji yok edilmektedir. Kirlilik, pislik, sağlıksız çevre oluşturulmaktadır. Atıklar, çöpler, kanalizasyonlar hala çevreye, denizlere, göllere, akarsulara, ormanlara, kırlara dökülmektedir! Çöp işleme fabrikaları, atık su işleme arıtma tesisleri yapılması konusunda bir tarih konulmalı. Bugün turizm kentlerinde bile atıklar, çöpler çevreye, kanalizasyonlar doğaya akıtılmaktadır. Hani temizlik imandandı. İmanın yarısı temizlikti. Elin kâfiri- gâvuru kadar temizlikte iman yoksa bu nasıl Müslümanlıktır? İnsanlar çöplerini, kuruyemiş kabuklarını yerlere atıyor. Sokaklarda içki içiyor. Zabıta yatıyor. Polis ayakta uyuyor, demektir. Bu kanun dışılıklar kontrol, denetimle, yasa uygulama ile giderilir. Pet şişer çevreye bırakılıyor. Ekmekler sokaklara bırakılıyor! Hayvanlara işkence ediliyor. Çocuklar yakınları tarafından daha çok istismar ediliyor. Millet sapıttı mı, dersiniz? PKK, daha çok Kürtlere her türlü ahlaksızlığı yapıyor. Kürtler gidip, PKK’ya isteyerek %95 oranında oy veriyor. Artık baskı, şiddet, korkutma olmamasına rağmen, gerçekler bunlardır.
Birde insanların oturduğu mesire alanları, kırlar, bahçeler, oturulan yerler çok pis, berbat durumdadır! İnsanlar çok kirletmektedir. Bir kontrol, denetim işletilmemektedir. Rahmetli annemin ahırından daha kirli, pisli duruma getirilmektedir. Defalarca yazmama rağmen bir denetim, kontrol mekanizması oluşturulamamıştır. İlgi yok, sorumluluk yok, görev yapmak yok. Mal gibi yat, aylığı al, kap! Buda böyle olmamalı. Bu işler medeniyet, insanlık, olgunluk gereği değildir.
Öyle ki denetim, kontrol, gözleme, denetleme olmadığından, bir hafta bile temizlik işçilerinin girmediği sokaklar, bir ay boyunca bırakılan büyük eşyaların alınmadığı çok olmaktadır. Ben bir İl, İlçe, ülkem konusunda on binlerce olumsuzluğu yazabilme gözlemine sahibim. Bütün bunlar görevlilerin sorumluluğunu, görevini hakkıyla ve layığıyla yapamadığından kaynaklanmaktadır. Bu bir parti, tek parti, sadece hükümet meselesi de değildir. Hepimizin sorunu, görevi, ödevidir. Yükümlüklerimizi yerine getirmemenin eksikliğidir. Akıl, bilgi, bilinçli olmalı. Sorumluluk ve görevlerimizi hakkıyla yerine getirmeliyiz. Başka kurtuluş yolu yoktur.
Yabancılar ülkemizde han gibi gelip, kalmamalı. Yerleşememeli. Bunu bize, onların ülkesi yapmamakta, hak hukuk tanımamaktadırlar. Toplumun ruh sağlığını düzetmeli. Çevreye verilen zararlar önlenmeli. Ahlâksızlılıklar giderilmeli. Çalışanlara haklarının verilmesi gerekmektedir. Çalışanlar arasında 10 kat ücret olmamalı. 2 kat ücret farkı yeterli olmaktadır. Millet, siyasetçilerle, bürokratları beslememeli. Alın terini hırsızlara kaptırmamalı. Bu ülkede sol hükümetler döneminde 26 bankanın içi boşaltılmış. Devlet, müşterinin 65 milyar lira parasını hazineden ödemiştir.”
Yüzlerce konuda israf yapılmaktadır. Bunlar mutlaka ama muhakkak önlenmeli. İsraf- savurganlıklar en çok şu alanlarda olmaktadır: “ Konut, otomobil, eşya sahipliği, ekmek, su, enerji, gıda, giyim, ayakkabı, aksesuar, eğlence, dışarıda yemek yeme, sosyal harcamalar, lüks tüketim, giyimde israf yapılmaktadır.”
Bütün bunlar yapılırken, ev ve işyerlerinin elektrik kabloları ve diğer bakımları yenilenemediğinden, son 6 ay içinde İstanbul’da 71 büyük fabrika yandı! Ankara’da tarihi çarşı- Pazar yeri yandı. Lazım olanları yapmayıp, boş işlerle uğraşanlar iflah etmezler. Bu durum geri kalmış kuzey ülkelerinde bile yoktur, olmamaktadır. İşyeri elektrik tesisat bakımları her ay kontrol edilmektedir. Bunun karşılığında da bir ücret ödemektedirler.
Yatırımlara belediye Meclisi, encümeni sadece karar vermemeli. Sadece İl Özel İdaresi yatırım kararı almamalı. Burada başkan, lider ne derse, diğerleri kabul ediyor. Mesela İlçemizde caddelerdeki, merkezde kalan özel kişilere ait binaların dış yalıtımını- mantolamasını, sundurmasını, süslenmesini belediye yaptı. Diğer siyasi partilerin meclis üyelerinin hiçbir karara itiraz etmedi. Oysa iş tamamen yanlıştı. Birde meclistekilerin o caddede işyeri ve binaları, yerleri vardı. Muhalefette olanlar, muhalefet olsun, diye boş işlerle laf üretmektedirler.
Bir yatırım olması gerekiyorsa, o yatırımın daha düşük maliyetli alternatifleri de halk ile yüksek uzman kişilerle özgür ortamı içinde tartışılmalıdır. İşte D 130 numaralı şehir içindeki “battı- çıktı” yapma yerine iki tane yürüyen üst geçit veya alt geçit yapılabilirdi. Bu da kolaylık olsun, diye yürüyen bant veya merdiven şeklinde yapılabilirdi. Zaten bir tane üst geçit vardı. Yürüyen merdiven koymak için yeri de hazırlanmıştı. Ama masraflı olur, diye yürüyen merdiven yapılmadı. O masrafın 20 katını şimdi yapmaktadırlar! Birde gürültü, toz, toprak, trafik aksaması, ne dersen de!
Halkın isteklerini, sorunlarını belirlemek için; mülkü amirlerle, belediye yönetimleri ile ortak bir ekip oluşturulmalı. Köyler, mahalleler tek tek gezilmeli. Halk ile toplantılar yapılmalı. Muhtarların, ihtiyar heyetlerinin, halkın istekleri, beklentileri, sorunları alınıp, rapor edilmeli. Bu sorunlar acillik- ivedilik sırasına göre sıraya konulmalı. Her biri tek tek çözülmeli. Bundan mülkü amirler, belediye başkanları, hükümet haberdar edilmeli. Online sistemi ile halka açık yapılmalı. Halk yapılanları, yapılmayanları, aksayanları, neden- sonuç ilişkisini takıp etmeli. Bu çalışmaları takıp eden başka bir teftiş ekibi de olmalı. Çünkü bizlerde savsaklama çok yapılmaktadır.
Ben, bu sorun çözme toplantılarına 2 yıl sürekli katıldım. Laf olsun, görsünler, oldu. Hiçbir sorun çözülmedi. Zaten sorun çözecek kişiler, sorun çözme niyetli değillerdi. Görev dağıtımı yapan kişi, sokakta görev alacak kişi ile şöyle konuşuyor: “ Bana görev verme, yapamam.- Ama görev dağıtmak zorundayım. Görevi al ama yapma! Öyle dersin, böyle dersin, işi geçiştirirsin! Birde toplantıya katılan kişiler işin ehli, çözüm merkezi, değildi. Örneğin; Bu toplantılara belediyenin elemanları katılmıyordu! Çünkü mülkü amiri takmadığından, toplantıya eleman göndermiyordu.
Deniz içinde iskele, marina gibi inşaatlar yapılıyor. Deniz suyuna dayanıklı olmayan 17 metre boyunda demir boru kazıklar deniz tabanına çakılıyor. Bu demir boruların içine silindir biçiminde inşaat demirleri bağlanıp, konuluyor. Ama bu inşaat demirlerin çapı ile boruların çapı hemen hemen aynı çaptadır. Demir borular çürüdüğünde, beton içindeki inşaat demirleri de çürüyecek. 30 yıl içinde iskele, marina çökecektir. Bunu bilmelerine rağmen, uyarmama rağmen, inşaat demirlerinin çapını, borunun çapından 10 cm. eksik yapmıyorlar. Zaten bu iskele en çok 30 yıl dayanır, diyor.
Deniz kenarlarındaki apartmanlarda da pas payı yeterince konulmadığından, 20-30 yıllık binaların demirleri paslanmış, korozyona uğramış. Demir yarıya kadar oksitlenmiştir! Bunun için İlçemizdeki büyük ölçekli Kaymakamlık binası yıkılıp, yerine Öğretmenler Binası yapıldı. Özel İdare, öğretmenler binası yapıyor. Öğretmenler oyun oynasın. İçki içsin, eskisi gibi fırsat bulduğunda, yılbaşı akşamları masanın üzerine dansöz çıkarıp, oynatsın!
Hala toprak üzerine bina radyan temel atanlar var! Bazıları özenle temel atıyor. Temele mıcır döküyor. Mıcırın üzerine beton atıyor. Beton üzerine meblan seriyor. Meblanın – lastik levhanın üzerine tekrar beton atıyor. Ama bazıları da hiç önemsemiyor.
Tarım ürünü yetiştirmede de hiçbir planlama yok. Herkes istediği kadar istediği ürünü yetiştiriyor. Sonra para etmiyor. Bağırıyor! Bir ova sadece tek bir ürün ile doludur. Bunun pek çok olumsuz sorun çıkarması oluşuyor. Örneğin: “Yalova- Altınova’da ovayı kivi ile doldurdular. Kivi bu bölgeye uygun bir meyve değildir. Yazın bu bölgede hiç yağmur yağmamaktadır. Elektrik motorlarını sondaj kuyularından su çekmek için her gün kullanmaktadırlar. Bir gün bahçenin bir tarafını, ertesi gün öbür tarafını sulama yapıyorlar. Yeraltı suyunu derine kaçırdılar. Biz 5 yıldır 9 metreden su alamıyoruz. Daha derinlerin suyu da tuzludur. Yarın tuz yüzünden çoraklaşma olacaktır! Oysa 20 yıl önce bu ovada 30 çeşitten fazla meyve yetiştiriliyordu. Daha çok elma, şeftali, kiraz, erik yetiştiriliyordu. Sebzecilik yapılıyordu.
Bir yıl karpuz, kavun, soğan, patates aşırı ölçütlerde çok ekilmektedir. O yıl para etmeyince, ertesi yıl ekilmemektedir. O zamanda halk çok pahalıya gıda almak zorunda kalmaktadır. Bir planlama, organize yapılmalıdır. Böyle isteyen istediği gibi iş yapmamalıdır. İklime uygun tarım yapılmalı. Kontrol, denetim, planlama, uygulama, uzmanca işler yapılmalıdır. Taşımada ve pazarlamada soğuk zincir mutlaka tamamı ile oluşturulmalı. Bilimsel, ileri tekniklerle tarım, hayvancılık, üretim, pazarlama yapılmalıdır.
Biraz önce bir çay yetiştirme ve toplama belgeseli izledim. Uzakdoğu’da çay toplama, satma işini izledim. Seylan Çayı aynen bizim Rize Çayı’na benzemektedir. İnsanlar elleri ile günde 18 kilogram çay toplamaktadır. Bunu patates, soğan çuvallarına doldurup, satmaktadırlar. 18 kg. çay toplama karşılığında 2 dolar yevmiye almaktadırlar. Rize’de bu yöntemle çay toplama 1975 yılında sona erdi. Şimdi makaslarla, motorlarla çay toplanmakta, 300 kg. çay toplanabilmektedir. Yevmiye de 130 liradır. Bu da 25 dolar etmektedir. Gelişmek, ilerlemek, kalkınmak, büyümek, teknik ve teknoloji kullanmak, insan hayatını, verimi, kaliteyi artırmaktadır.
On binlerce okul, 1 milyon 100 bin öğretmen, 200 bin akademisyen, 207 tane üniversite var. Binden fazla televizyon, radyo, gazete, dergi, eğitim- öğretim veren farklı kurumlar var. Ama bunlar daha çok bu işlerden para kazanan, aylık alma işine yaramaktadır. Anadolu’ya gittiğimizde, daha çok eğitim- öğretim, medeniyet görmemiş insanlarla, kalabalıklarla karşılaşmaktayız. Tuvalet yok! WC yok! Banyo yok! Mutfak yok! İnsanların yatacağı özel odaları yok! Bir kerpiç odadan bir ev! Evlenecek olan kişiye de bir kerpiç oda yaparlar, evlenir! Ondan sonra başla çocuk yapmaya! Yapabileceğin kadar yapma serbest! Acınacak, berbat durum, felaket! İş yok! Tarım, hayvancılık yapma pek becerilemiyor. Zaten dağlar PKK’dan sorulunca, haraç da verilince; elde, avuçta pek bir şey kalmıyor.
Pek çok İli gezdim, gördüm, görev yaptım. Halkın öğrenme azmi, isteği de yok. Çalışma arzusu da yok. Evde kafeste bir keklik hayvanı, sigara tutturulur. Çaylar içilir. Hiçbir sebze, yemiş, meyve yetiştirme yok. Sadece yeşil soğan yetiştiriliyor. 10 tane köyü gez. Bir tane meyve ağacı göremezsin. Yeşil soğandan başka hiçbir sebze yetiştiren yok. Oysa ülkemizin her yerinde, iklime göre onlarca sebze, meyve yetişebilmektedir.
Halk, nohut yetiştiriyor. Ama yemeğini yapmasını beceremiyor. Nohudu sahanda ıslatıp, kuzine fırınına koyup, yiyor. Fasulye yetiştiriyor ama yemeğini yapmasını bilmiyor. Satıyor. Bir tane meyve ağacı diken yok. Fidanını alıp dikmekte yok! Ben dikersem, köyde meyve ağacı yok. Çocuklar meyve bırakmaz, diyor. El, yüz yıkama bile bilmiyorlar. Bir testi veya su kabı ile elini, yüzünü ıslatıyor, o kadar. Tuvalet ve yıkanmak için araziye gidiyor! Televizyonda izlemiştim. Bir köyde 110 tane üniversite mezunu, hatta profesörler var. O köyde de tuvalet, boyna yok! Sahiden bunca okul, öğretmen, öğretim üyesi, Halk Eğitim, Belediye Kursları, camiler, medreseler, televizyonlar, radyolar bu millete ne öğretiyor? Bu sorunlara devlet çözüm bulmalı. Çare olmalı. Hala mağara dönemi alışkanlıklarla, yaşam tarzı ile yaşanılmaktadır.
1979- 1980 yıllarıdır. Ben ve 2 arkadaş daha Batman’ın bir İlçesinin bir köyünde öğretmenlik yapıyoruz. 3 öğretmen arkadaşız. Köyde 5 yıldan beri okul vardır. 5. Sınıfta okuyan 17- 18 yaşlarında nişanlı öğrencilerimiz bulunmaktadır. Ama 2. Sınıf okuyan kız öğrencileri, 3. Sınıfa tüm ısrar ve ikna çalışmalarımıza rağmen göndermediler. Hatta o yıl bir tanesini olgun yaşta, çok uzun boylu bir erkek ile nişanladılar. Biz itiraz ettik. Ama siz ne bileceksiniz. Anası bilir, dediler. Köydeki evlerde tuvalet, banyo yoktu. Halk tuvaletini köy içinde yapıyor. Küçük bir çay vardı. Orada yıkanıyor. Yaz- kuş böyleydi. Köyün içinde ahırlar, ağıllar vardı. Akşamları komşulara misafirliğe giderdik. Ayaklarımızla pisliklere basardık. Okul, lojman yanındaki gür akan çeşmede ayakkabılarımızı yıkar, eve gelirdik.
Yaz tatilinden döndüğümüzde 100 kadar öğrenciden gözü açık olan olmazdı. Tüm çocukların gözü kapalı olurdu. Nedeni; köy içinde hayvan, insan pislikleri olduğundan, çocuklar bu pisliklerle temas ederdi. Çocukların bu pislik mikrobundan gözleri kapanırdı. O zaman çocuklar, insanlar, bugün ki gibi tümü ile sigortalı değildi. Beklide göz doktoru bile yoktu. Biz her çocuğa yanında sabun getirtirdik. Her teneffüsten derse girerken, ellerini - yüzlerini iyice çeşmede sabunlu su ile yıkatırdık. O zaman 4 ay tatilde kapanan gözler, 1 ayda açılırdı. Askere gidenler, durumun hala bu bölgelerde aynı olduğunu söylüyor!
Biz, 3 öğretmen, köye 2 tane tuvalet, banyo yapalım, dedik. İstemediler. Öğrenmeye, ilme, gelişmeye, yeniliğe, değişime pek istekli değiller. Ama yinede azmetme, gayret etme, bilgilendirme, bilinçlendirme sürekli olursa, eksiklikler giderilebilinir.
Doğu Anadolu Bölgesi en büyük yüzölçümlü bölgemizdir. Ama ihracatta payı %1 bile değildir. Bu bölge, tarım ve hayvancılıktan başlayarak, bu ürünleri işleyerek, kalkındırılmalıdır. Onca bölge ve nüfusun devlete, millete ihracatta %1 bile katkısı yoktur. Bu iş sadece özel sektörle olmaz. Devlette işin içine yatırımla girmeli. Üretmeyen bu kişiler, devletten- milletten, çalışandan, alın teri- emek harcayandan, asalak beslenmemeli. Herkes emeğinin karşılığını yemeli. Hayırlı olanda zaten böyle olandır.
Karadeniz Bölgesi de büyük yüzölçümlü bölgelerimizdendir. Sadece çay ve fındığa mahkûm durumdadır. Halk birbirine bakarak, dağ taşı, ormanı yok ederek, fındık dikmiştir. Yüksek kesimlere don vurmaktadır. Havası uygun gelmemektedir. Verim, kalite %50 bile değildir. Karadeniz Bölgesi dışında da fındık dikilmiştir. Fındığın kilosu 15 lira olsun, denmektedir. %50’nin altında randıman vardır. Halk, dünya o kadar pahalı fındık yememektedir. Fındık zorunlu bir gıda maddesi değildir. Hiç yemeyen milyarlarca insan vardır. Çok pahalı edersen, Antep Fıstığı gibi halk almaz. Ambargo koyar. Bugün, dünya pazarlarında Türk tarım ürünleri, sanayi ürünleri pahalı olduğundan, yabancılar tercih etmemektedir.
Koskoca bir Karadeniz Bölgesi, Hopa’dan tutunda Şile’ye kadar fındık olmamalı. Karadeniz Bölgesinde onlarca çeşit tarım, ziraat ürünü yetişebilmektedir. Yurt dışında halk Karadeniz’in iri hurmasını çok seviyor. Ama İspanya’da üretilen hurmayı alıyor. Beklide bizde ihracatı bile yok. Karadeniz’de armut, incir, hurma, kiraz, erik, Yaban Mersini, Kokulu üzüm ve pekmezi, narenciye, elma, kivi, karayemiş, muşmula, aşılı kestane, ceviz gibi onlarca tarım ürünü yetişmektedir. Pek çok elma ve armut çeşidi yetişmektedir. Ama bunların ticari katma değeri henüz oluşmamıştır. Sadece en çok bir çay ve fındığa alışılmış! Ona da bakmamaktadır. Gurbetten gelip, toplatıp, satmaktadır. Toplatma fiyatları, işleme fiyatları pahalı olduğundan, üretici pek kâr- kazanç sağlayamamaktadır. Öyle 10-15 gün fındık toplamakla- toplatmakla, 365 günlük bir yıl kurtarılmaz. Sürekli çalışmak gerekir. Başka işlerde yapmak gerekir. Çoklu ürün yetiştirmek gerekmektedir. Bu her bölge ve ürün için böyle olmalı. Sadece tek bir ürün yetiştirmeye kalmamalı. Parayı da değerlendirirken, bir tek şekilde değerlendirmemeli. Çeşitlendirmeli. Aklı, zekâyı ilim, bilim, teknik, teknolojik olarak dosdoğru kullanmalı. Aklı, zekâyı, ilmi, tekniği, bilimi kullanmadan, yapılan işlerden hayır gelmez, gelmemektedir.
Ülke nüfusumuz her yıl 1 milyon artmaktadır. Bir de yabancılar izinli, kaçak ülkemize gelmektedir. Ovalarımız kentleşmekte, tarım alanlarımız betonlaşmaktadır! Biz bu vatanda binlerce yıl daha yaşayacağız inşallah. Ovalar beton olunca, betonu insan, hayvan yemiyorsa, bitkiler betonda yetişmiyorsa; bu millet nasıl, nerede gıdasını yetiştirecek? Şehirlerimizin çok büyük kısmı ovalarda, tarım alanlarında kurulmaya hala devam etmektedir! Depremde, selde de yok olmaktadır!
Hala kent çöpleri, atıkları, kanalizasyonları doğaya salınmaktadır. Balık, deniz ürünleri nasıl yetişecek, yetiştirilecek? Tarım ürünleri mahvolacak! Kirli sularla tarım yapılmaktadır! İnsanlar hastalanmaktadır! Hala kalıcı, radikal çözüm bulunmamıştır.
Nüfusumuz hızla artmaktadır. Artan nüfusta daha çok cahil cühela takımının nüfusudur. Kırsal alanda, karasal iklimde, çöl ikliminde nüfus, diğer bölgelere göre 5 kat daha fazla artmaktadır! Bu ülke barışını, huzurunu, mutluluğunu bozmaktadır. Bu cahiller, teröristler tarafından aldatılıp; terörist, yankesici, hukuk dışı hareketli yapılmaktadır. Kalıcı, sürekli bir çalışma ile medeniyetin gerektirdiklerine toplum getirilmeli. Kadının töre gereği çalışmadığı bölgelerde, kadın sadece doğurmaktadır. Doğurduğuna da bakmamakta, yetiştirmemektedir. Bazıları kazalarda, terörde, toplumda olan anlaşmazlıklarda telef olmaktadır! Artık tüm olumsuzlukların ortadan kaldırılması, toplumun tümü ile örgün ve yaygın eğitim- öğretim, meslek edindirme, ilim fazilet değerleri kazandırma ile iyileştirilmeli.
Öncelikle halkın tümünü her türlü eğitimden geçirmeli. Ondan sonra halkın çocuk ve gençlerini en güzel, üstün, stratejik kalitede, yüksek verimde, yüksek standartta yetiştirmeliyiz. Yurt dışına yüksek uzman olmak için zeki, yetenekli, vatansever öğrencilerimiz göndermeliyiz. Madde bağımlılığı, ahlaksızlıkla büyük mücadele vermeliyiz. Halkımız şer güçler kötü alışkanlıklarla yok etmeye çalışmaktadır. Gençlere yatırım yapmalıyız. Babalarına, annelerine iş, çalışma olanağı sağlamalıyız. Sigortasız tek bir kişinin bile çalışmasına göz yummamalı, fırsat vermemeliyiz. Halkın yarısına yakını kaçak çalıştırılmaktadır! Kariyerli, üstün ahlaklı gençler yetiştirmeliyiz. Devlet kadrolarına hain, kahpe, alçak, kalleş, düşman kişileri asla almamalıyız. Gençlerimizin kariyer yapmasına olanak tanımalıyız. Öğretmenlerden, imamlardan, meslek uzmanlarından kariyer yapanların sayısı çok azdır. Artırılmalıdır. İşsiz gençler ülkemizde olmamalı. İşsiz, eğitim görmüş gençlerimizin oranı %20’den fazla iken, yabancılar bu ülkede düşük ücretlerle çalıştırılıp, kapitalistlerin sömürülerine çanak tutulmaktadır. Bu mutlaka ama muhakkak önlenmelidir. Askerlik artık tamamen profesyonel olmalı. Askere gitmeyenlerden ücret alınmalıdır. Ama bu ücret ödenebilir olmalıdır. Gençler spor ile ilgilenmeli. Her genç farklı, yeteneği olan sporla amatör ve profesyonel ilgilenmelidir. Bağımlılık tamamı ile yok edilmeli. Zararlı madde satma yasaklanmalı. Kapitalistler milleti zehirleyip, hasta edecek. Biz tedavi etmek için 150 milyar lira harcayacağız. Bu iş ve akıl işi değildir. Millet, ümmet kardeş bilincinde olmalı. Birbirine hiçbir şekilde düşmanlık etmemeli. Hiçbir biçimde ayrımcılık olmamalı. Eğitim- öğretim, kültür, sanat, meslek edindirme tüm halkı kaplamalı, kapsamalı. Büyük değişimler yapmak zorundayız.
Okuyan bir Milet, medeni bir millet, ümmet olmalıyız. İdeolojik, bozuk felsefeli olup, sapık olmamalıyız. Dünya birincisi olmalıyız. Birinci olmamak için hiçbir durum yok. Azim, gayret, kararlılıkla hareket etmeliyiz. Yılmamalıyız. Çağa uygun insan yetiştirmeliyiz. Yüksek lisans öğrencileri yetiştirmeliyiz. Bilim üretip, bilimi teknolojiye dönüştürmeliyiz. En yüksek kaliteli, en yüksek standartlı, verimli işler yapmalıyız. Şartsız, ücretsiz sağlık ve eğitim vermeliyiz. Spor kulüplerini artırmalıyız. En kaliteli insanı bizler yetiştirmeliyiz.
Batı uygarlığı insanlık düşmanıdır. Hep böyle oldu, olmaya devam etmektedir. Bunlara asla kanmamalı. Şeytanı ve tağuti bir medeniyetsizlikleri vardır. Geçmişte yaşanan tüm sapıklıkları bugün Batı dünyası benzer ve aynı şekilde yaşamaktadır. Batı, İslam dünyasını birinci sırada düşman olarak görmektedir. Batı, hem ırkçıdır hem de dincidir. Hem dinsizdir. Hem de putperesttir. İdeolojik davranmaktadır. Tüm sapıklıklar bu dünyadan çıkmaktadır. Her zaman ilme, irfana, bilgeliğe, adalete, insafa, merhamete, varlığa savaş açmıştır. Sağduyulu değillerdir. Dost ve kardeş olmazlar. Müslüman’ı dost kabul etmezler. Bu adilik yapanlara karşı blok oluşturmalı. İşbirliği, güç birliği yapmalı.
İslam toplumları da aslınla, esas kimliğine döndürülmeli. İslam ahlakı, edebi, hayâsı, nezaketi, ilmi, irfanı kazandırılmalı. İslam dünyası, ilim, İslam, evrensel, insani, bilimsel fazilet değerlerini kaybetmiştir. Bu değerler benimsetilmeli. İçselleştirilmeli. Özümsetilmeli. Genlere ve ruhlara işletilmeli. Bugün İslam toplumlarının İslam ahlak ve fazilet değerleri ile yakından ilgisi, ilişkisi kalmamıştır. Elin gâvurundan daha fazla gâvurluk yapmaktadır. Hak, hukuk, doğruluk, gerçeklik, adalet, insanlık, merhamet bulunmamaktadır. İslam toplumları, hak mümin hakiki Müslümanlığını çoktan yitirmiştir. Ne Allah’a kulluk etmekte, ne de varlıklara iyilik, hizmet, infak, merhamet etmektedir. Güzel ahlak, edep, sevgi, saygı, muhabbet mutlaka topluma kazandırılmalı. Bunu yapabilmek içinde, devlet adam gibi adam olmalı. Sapık, sapıtmış, şaşırmış, ideolojik olmaktan çıkmalıdır. İdeolojilerin tümü sapıtmış, sapıkların kurgularıdır.
Toplum, Allah cc. Yolunda hakça olmalı. Varlıklara merhametle davranmalı. İyi düşünüp, doğru karar vermeyi becermelidir. Akıllı kimse gibi düşünebilmeli. Batıldan sakınıp, hak yolda hakikatçe ilerlemeli. “Dincilerden ve dinsizlerden uzak kalınmalı. Dinci, dindar demek, değildir. Taliban, El Kaide, Daeş, El Nusra, Boko Haram, Hizbullah, El Şebab, Fetö gibi örgütler dinci, katil, katliamcı, yıkıcı örgütlerdir.” Komünistler kadar İslam dünyasına zarar vermişlerdir. Haçlı zihniyeti, ırkçılık ideolojisi de bunlarla aynen pisliktir. İnsanlık ve varlık düşmanıdırlar.
“İmanlı İslamlı mümin Müslüman, İslam dinini peygamberimiz gibi yaşar. Allah’a karşı ibadetlerini eksiksiz yapar. Haram, günah, mekruh işlerden sakınır. Kul hakkına girmez. Kul hakkı yiyenler, 7/24 saat ibadet etseler de cennete giremeyeceklerdir. Müslüman, sapık ideolojilerin ardına düşmez. Düşerse kendide sapık serseri olur. Komünist, sosyalist, kapitalist, liberal, faşist, nasyonal ırkçılıktan hiç kimse kâr, yarar görmemiştir. Bu sapıtmışların kendilerini, tarihlerini çok iyi bilmek gerekir. İdeoloji müptelalarının hiçbir Allah, peygamber, Kur’ân, din- iman sevdalısı değildir. Samimi değillerdir. Müslüman dostu da değillerdir. Tamamen agresif, sapıtmış, yalan, yanlış, desteksiz atarlar. Dindar olmazlar. Sadece ikiyüzlülük ederler. Hak mümin Müslüman özelliği göstermezler. Takva, vera Müslüman olamazlar. Dini istismar edenlerle işbirliği, diyalog, ittifak, müttefik halindedirler. Sapık, sapıkla dost olur. Müslüman’ı ortak cephe alırlar. Zalimdirler. Kul hakkı tanımazlar. Bunlardan sakınıp, kaçınmak gerekir. Allah’a ve peygamberine güvenmek, uymak gerekir. Kurtuluş sadece ilim, İslam, irfandadır.”
Halkı dosdoğru, gerçekçi şekilde ilmi olarak bilgilendirip, bilinçlendirmeli. Cemaatler, tarikatlar, siyasi örgütler, terör örgütleri insanları öyle bir işlemekte, kandırıp, kendine bağlamaktaki; kendileri din- iman, Allah, peygamber, Kur’an, ilah yerine geçmektedir. Bir cemaat, kendi şeyhlerini öyle büyütmekte ki, dinin kurucusu gibi göstermektedir. Her zaman üstat dedi, liderimiz, şeyhimiz dedi, diye söze başlıyor. Allah ve peygamberden, Kur’ân ve İslam dininin diğer büyüklerinden söz etmiyor.
Fetö terör Örgütü dış yüzü ile dini bir etkinlik yapıyor, gözükse de, aslında gizli bir siyasi, ideolojik, ekonomik, hedefleri olan; vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük düşmanı bir emperyalizmin kullandığı küresel terör örgütüdür. Liderlerinin mümin değil, Vatikan’ın gizli 7 papazından biri olduğu söylenmektedir. Amerika, CIA kullanmakta, Amerikan çıkarlarını korumak için 170 ülkede örgütlemekte, örgütlemiştir. Dini gözükmesine rağmen; hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, hayâ, güzel ahlak, edep, hakkaniyet düşmanıdır. Yanı PKK’dan daha tehlikelidir. PKK’yı kolaylan ve kullanan bir terör örgütüdür.
Fetö dincidir. Dini istismar etmekte, dini pisli, kirli hedefleri için kullanmaktadır. Hile, sahtecilik, sahtekârlık, cinayet örgütüdür. Aselsan’da ki 8 icatçı mühendisi katlettiren bir pis örgüttür. Din kisvesi altında her türlü pisliği yapmıştır. “15 Temmuz 2016’da ülkemizde bir kısım taraftarı askerle darbe girişiminde bulundu. 251 kişiyi şehit etti. 2,193 kişiyi de gazi etti. Kendi kişisel çıkarları için ülkemizi yabancılara bile işgal ettirecekti. Haçlılar sizlerin camisine, karısına dokunmaz. Dokunmamıştır. Onlara karşı koymayın, diyen, Fetö’nün kendisidir.”
Fetö, bir dini cemaat görünümde, Müslüman inancı, ibadeti olanları istismar edip, maddi, manevi alabildiğine sömürdü. Ülkemizin en büyük dini cemaati konumuna yükseldi. Dünyanın 170 ülkesinde şirketler kurdu. Türkiye’de 1,100 okul, 1,100 öğrenci yurdu, 1500 tane dershane açtı. Yurt dışında da 2 binden fazla okulu bulunmaktadır. Ticaret, sanayi, şirket, bankacılık işleri de yapmaktadırlar. Her şeyi bir sömürü aracı olarak kullanmaktadır. Şimdiye kadar gelmiş geçmiş dünyanın en büyük, kapsamlı, yayılan terör örgütüdür. En gizli, kripto terör örgütüdür. Bunlar yalancıdır. Münafıktır. İkiyüzlüdür. Husumetlidir. İnsanlık düşmanıdırlar. Anarşi, şiddet, terör çıkarmak için çalışmaktadırlar. Bir yerde din derken, diğer yerde diğer dinci terör örgütleri gibi dindar Müslümanları katlettiler. Her hileyi, sahtekârlığı, haramı işlediler. Okullara, orduya, devlet memurluğuna girmek için sınav sorularını sürekli çaldılar. Örgütlü çalıştıklarından, devleti ele geçirdiler. Devlet artık Fetö durumuna geçmişti. Valilerin tümüne yakını, polisin tamamına yakını, kurmay subayların %78’i, hâkim ve savcıların yarıya yakını bu terör örgütü mensubu olduğundan, işledikleri hukuksuz olaylar cezasız kalmıştı. Şimdi cezalarını görmeye başladılar. Bugünde 08.07.2018’de de 18,632 devlet memuru her kademede Fetö üyesi olmaktan görevden atıldı. Daha öncede yaklaşık 110 bin memurun her kademede görevden alındığını yazmıştım.
Kötü, karanlık, çirkin emellerine ulaşmak için her pisliği yapmayı mubah gördüler. Terör örgütlerinin tümü bu anlayıştadır. İnsanların değer yargılarını, acizlik ve zaaflarını istismar ederek, kendilerine bağlamaktadırlar. İnsanları kolayca ağlarına, tuzaklarına düşürebilmektedirler. İnsanları kandırmanın öğrenimini örgütlerde görmüşlerdir. Her terör örgütü ilmi ters kullanarak halkı aldatmaktadır. Değerleri tahrif etmektedir. Tüm dini örgütler, ırkçı örgütler, komünist terör örgütleri bilgiyi, kötülükte kullanarak halkı ağlarına düşürmektedirler. Fetö Terör Örgütü bir süt terör örgütüdür. Diğer terör örgütlerini kullanmakta, korumaktadır. PKK teröristlerini vurmamaktaydı. Uçaklar kalkmazdan önce, PKK teröristlerine haber verdiklerini en üst generalleri itiraf etmektedir.
Bir örnek verelim. Devlet, Fetö Terör Örgütüne karşı amansız bir mücadele vermektedir. Bugünde 18,632 Fetö yandaşını devlet memurluğundan çıkardı. Daha öncede 110 bin Fetö yanlısını devlet memurluğundan çıkarmıştı. 55 bini tutuklu yargılanmaktadır. Geri kalan tutuksuz yargılanmaktadır. Bunların yarısı tutuklu, diğer yarısı tutuksuz yargılanmaktadır. Hala Fetö yanlısı insanlar var. Örgütlere, Allah, peygamber, Kur’ân, din- iman gibi vazgeçilmez şekilde bağlanmışlardır. Onlar artık Fetö sapıklığını vazgeçilmez değer yerine koymuşlardır. Tarikat ve cemaate tam sadık şekilde bağlı olanlar böyledir. Komünistler, ırkçı örgütlerde, örgütlerine bu şekilde bağlanmışlardır.
PKK, ülkemizde ve diğer ülke ve bölgelerde halkın anasını bellemiş! Kız kardeşini dağa çıkarmış. Anasını, babasını öldürmüş. Kendinden haraç almakta, malını, iffetini, değer yargılarını gasp etmektedir. Ama hala o bölge, PKK ve uzantılarını %95’e varan oranlarda desteklemektedir. Örgütün beyin yıkama, hipnoz etme, kendine bağlaması işte böyle bir şeydir. Pkk vuruyor, öldürüyor. Gasp ediyor. Tüm iffet, fazilet değerlerine saldırıyor. Tecavüz ediyor. Yakıyor. Ama oy vermeye geldiğinde yine terör uzantısı siyasi partiye oy veriyor. PKK yıkıyor, yakıyor, yok ediyor. Devlet yapıyor, ihya ediyor. İmar ediyor. Tekrar iskân ediyor. Bayındır hale getiriyor. Mamur ediyor. Ama yinede devlet düşmanlığı, millet düşmanlığı yapıyorlar. Adi, kahpe, nankör olmak, işte böyle bir aşağılıktır.
Fetö, cemaat diye, hümanist davranarak, Müslümanları aldattı. Tüm dini değerleri alet ederek, istismar ederek, kendi pis, kirli, çirkin çıkarları için kullandı. Amerikan bunların başlarını kullandı. Fetö, 1998 yılından beri Amerika’dadır. Ülkemiz istemesine rağmen vermemektedir. Almanya da 4,500 Fetö, PKK üyesini suç işlemelerine rağmen vermemektedir. Fetö’ya hoca efendi, derlerdi. Oysa Vatikan’ın kullanılan gizli papazı olduğu ortaya çıktı. Bu tarikat ve cemaatlere, terör örgütlerine daha çok doğru, gerçekçi ilmi, dini bilgisi olmayanlar, bağlanmaktadır. İlahiyatçılarda bağlanmakta ama bunlar çocukluk yaşlarından beri beyin yıkamaya tutulmaktadır.
Fetö’ya diyorlar ki, darbe girişiminde 251 kişiyi şehit ettin. 2,193 kişiyi yaraladın. Bu günah değil mi? Verdiği cevap; ne kadar güzel oldu. Şehit olanlar cennete gidecek. Ama kendinin katil, zalim olduğunu, cehenneme gideceğini söylemiyor. Pek akıllı olmayan kişiler böyle şeyh, önder, mürşit, Seyda, lider, popçu, şarkıcı, ünlü kişilerin peşine bir ahmak gibi takılırlar. Onları ilahlaştırıp, putlaştırırlar. İşte bu ahmaklığın önüne geçilmesi gerekir. Onların her yaptığını maharet, hikmet, mucize, ilahi bir onay olarak görmemek gerekir. Bu alçaklar her parmağına birden çok olta takarlar. Yem koyarlar. İnsanların akılsız olanlarını bu oltalara takarlar. Bu örgütlere üye olan, bağlanan kişiler hiç kimseyi dinlemezler. Bu adiler ayetleri de saptırırlar, çarpıtırlar. Mücadele süresinin 22 ayetinde; “ Bu dava- İslam uğruna babanı, anneni, kardeşini bile dinlemeyeceksin,” ayetini, Allah cc. Müşrikler için söyler. Bunlar ise kendi örgütlerine bağlamak için söylemektedirler. Her şeyi istismar eder, kullanırlar. Çok uyanık, dikkatli olmak gerekir.
Terör örgütlerinin hiçbir milli, manevi, ilmi, dini değeri yoktur. Vatan, millet, devlet, bayrak, yurt, memleket, insanlık sevgileri bulunmaz. Millet birliğini, aidiyet idealını yok ederler. Hak, hukuk, doğruluk, adalet, güzel ahlak, edep, hayâ, merhamet, insanlık gibi bir değer düşünceleri de yoktur. PKK, Deaş, Fetö, DHKP-C katil katliamcı kahpelerini izleyin. Birde onlara destek veren alçaklara bakınız. Bir değer göremezsiniz. Bunların kendileri, aileleri çok perişan durumdadır. İnsanlıktan ve milli, manevi, dini duygu, düşünce, davranışlardan soyutlanmışlardır. Örgütün yönlendirmesi ile hareket ederler. CHP, HDP de terör örgütü gibi hareket etmektedirler. Zaten birbirinin uzantısı, destekçisi, besleyicisi konumundadırlar. Devlet bu siyasi partileri de kapatmalıdır. Zira dünyanın hiçbir yerinde böyle bir siyasi partiye yaşama şansı verilmemektedir. Devlet, Milet kendini koruma hak hukukuna sahiptir. Kendine cephe almış, saldıran her öğeyi etkisiz, yetkisiz bırakır.
Bu adi, hain, kahpe, katil, serseriler, din ile ideoloji ile ilim ile akıl kullanarak insanları aldatmaktadır. Her yolu ve yöntemi kullanırlar. Allah’ı, dini kendi kör, azgın nefis ve şeytanın isteklerini yerine getirmede istismar ederler. Bunların hiçbiri gerçek mümin Müslüman değildir. Zaten bu halleri ile ancak zalim ve gâvur olurlar. İslam dinin. Mümin Müslüman olmanın nitelik, özellik, sıfatları açık şekilde bildirilmiştir.
Fetö, 03.06.1990 tarihinde Erzurum’da bir camide vaiz ederken, Kur’ân’ı cemaatin üzerine fırlatmış. Bu kitaba sahip çıkın, demiştir.
Başka bir vaizinde, bu kitaptan ne zaman, ne zaman, ne zaman kurtulacağız, demiştir.
31.03.1991’de Pendik’te bir vaazında sizlere ben ve Kur’ân yeter. Peygamber ve ashabına gerek yok, demiştir.
Hazreti Muhammed’in ruhu ile Hazreti Meryem hamile kaldı, demiştir.
Başörtüsü, baş örtme teferruattır, demiştir.
Allah, bana Cebrail’i gönderse, bir parti kur, derse, kurmam. Bir partiye üye olmam, demiştir. Biz bu söylenenleri hep masumane, gaf, saflık, idraksizlik olarak görmüştük. Ya da takiye ediyor, sandık.
Bu sapıklar ne kadar doğru söyleseler de, istismarcı olduklarından, CHP gibi hep açık vermektedir. İkiyüzlüdürler. Bunlara inan kişilerde, imam, hoca efendi, cemaat önderi, lideri, hizmet, himmet, gibi kavramlarla halkı kendilerine bağlar. İnek gibi sağar. Soğan gibi soyar, eşek gibi kullanırlar. Bu PKK içinde böyledir. Diğer dinci, komünist terör örgütleri, CHP de böyledir. İstismar ederler. Halkın, devletin eksiklerini aleyhte kullanırlar. Beklerler ki, bir olumsuzluk olsa da, bunu aleyhte kullanıp, zaaflık, aciziyet oluşturalım.
Bu, dini olduklarını söyleyen siyasi parti, terör örgütü gibi oluşumların din ile iman ile pek işleri olmaz. Bu Saadet Partisi- Milli Görüş içinde böyledir. O da 3 yıldan beri tamamen sapıttı. Fetö uzantıları, PKK uzantıları, CHP ile işbirliğine gitmekte, ittifaklar kurmakta, müttefik olmaktadır. Dini kavramları aldatmak için kullanmaktadır. Kendi dindar değildir. Dini olduklarını, İslam’ı temsil ettiklerini anlatırlar. Bu iş anlatmaktan çok yaşamakla olur. Yaşantılarında dindarlık yoktur. Aldatmak, kandırmak için gösteriş vardır. Kan döken, katil olan, katliamlar yapanlarla ittifak yapacaksın. Bir de Müslümanlıktan söz edeceksin. Yemezler! Parti’nin muhasibi “Mercümek” adlı kişinin parti parasını iç ettiği, mahkeme kayıtları ile bellidir. 3 milyon kişiyi Milli Görüşçü holdinglere yüksek kâr payı vaadi ile kandırıp, paralarını dolandırdıkları hala unutulmamıştır. Selamet köyde, Milli Gazete’nin sattığı arsalara tapu hala verilmediği bilinmektedir. Böyle dindarlık değil din tüccarlığı, dinciliği olur.
Süleymancılar denen cemaatte bunlarla beraber hareket etmektedir. Onlarında ipleri hainlerin ellerindedir. Süleymancıların liderlerinin aldığı bir karar ile millet, memleket hayrına tek bir işleri olmamıştır. Kene gibi milletten beslenirler. Ama KKK Hastalığı gibi, milleti illete, hastalığa uğratırlar! Bunlar milletin maddi, manevi varlığını istismar etmektedirler. Milletin birlik ve beraberliğini bozmaktadırlar. Geleceğimizi yok etmektedirler.
Ülkemizde hiçbir grubun baskın olmasını istemem. Zira baskın, güçlü duruma gelenleri şer güçler ele geçirip, aleyhimizde kullanmaktadır. Benim için vatan, millet, devlet, bayrak, bağımsızlık, özgürlük, hak, hukuk, doğruluk, adalet, dürüstlük, güzel ve üstün ahlak, edep, hayâ, merhamet, fazilet değerleri her şeyin üstündedir. Bunları öncelikle tercih ederim.
Dini görünen dinci terör örgütleri hep aynı yolu izlemektedirler. Din istismarcılığı! Dinci terör örgütlerinin 1979 İran sözde İslam Devriminden sonra Muhammet sas. Ümmetinden 11 milyon mümini katlettiğini, 65 milyon mümini sakat bıraktığını defalarca söylemiştim. İslam ülkelerini yıkıp, yakmakta, yok etmektedirler. Emperyalizmin, Siyonizm’in iti olarak tahrif, tahrip yapmaktadırlar. Şer odaklar bunları bir itten öte kullanmaktadır. Radikal olan kişiler her şeyi istismar etmektedirler. Hiçbir şeyi beğenmezler. Kendilerinin bir yararı olmaz. Başkalarının çok daha fazla yararı olmasını beklerler. Bu alçak, kahpe, hain, kalleş, katiler; küfre, batıla hizmet ederler. Gâvurların kullandığı eşek gibidirler. Bunların her şeyi sahte, yalancı, batıl, insanlık dışıdır. Olgun değillerdir. İslam özellik, niteliği göstermezler. Fetö, Deaş, Taliban, El Kaide, Boko Haram, El Nusra, El Şebap gibi terör örgütlerinden Müslüman olmaz. Müslüman, Müslüman’ı katletmez. Yurdunu yıkmaz. Emperyalistlerin, şer odaklarının, pisliklerin kullandığı bu ve benzeri örgütleri def etmeli. Bunlar insanlığın başına beladır. Bunlar İslam olmayana zarar vermezler. Zararı sadece müminleredir. Zayıfı ezerler. Yoksulu yok ederler. Dünyada 68 milyon mülteci- savaştan kaçan sığınmacının günahı bu zalim katil manyaklaradır.
Bu adi örgütler en çok zayıfları, cahilleri, yoksulları kullanmaktadır. Bunlar bu örgütlere kanarak bağlanmaktadır. PKK, Fetö mensupları bunca zalimliğe, zulme rağmen, bu katil adi örgütten kopamamaktadır. Zira beyinleri, kalpleri, kanları, genleri, ahlakları bozulmuştur. Kendileri onların bir parçası olmuştur. Onları sarayda yaşatsan bile akılsızlıklarından vazgeçip; ilmi, milli, manevi, dini değerlere sahip olmak istemezler. Bunu Fetö ve PKK olayında görmekteyiz. Örgütü ilahlaştırmışlar, din yerine koymuşlar. Terör başını, ilah, peygamber gibi kutsal görmektedirler. Zaman zaman da bunu açıkça açıklamaktadırlar. İnsanın içinde bulunduğu her durumu kullanırlar. Karşılarında olanı kandırmak için yapmadıkları hile, düzenbazlık yoktur. Kimseyi bu şeytanı, zalim halleri ile beğenmezler. Eleştirirler. Kınarlar, kötülerler. Cihat kavramını ve diğer bazı ayetleri kullanırlar.
Müslümanlara kâfir, tekfir diyorlar. Kendilerinin o pislik halleri ile iyi olduklarını anlatıyorlar. Din, iman, peygamber adına ne varsa, çarpıtıp kullanıyorlar. Bu hain katil serseri mankutlar- akılsız, bilinçsiz, bilgisiz köleler, din adına, dini tarih adına ne varsa yok etmektedirler. Bunlarda beyin, kalp işlemez. Derinden düşünmezler. Doğru, gerçekçi düşünemezler. Kalp, beyin artık kirletilmiş. Tutsak edilmiştir. Hıristiyanlar, ateist gâvurlar, bizlerin mabetlerine, tarihi eserlerine saldırır, yok eder. Bu dinci katillerde aynısını yapar. Savaşta bile masumları, güçsüzleri, zayıfları katlederler! Bunlar dünyaya gelmiş en adi, alçak, katil, serseri, kahpe, alçak, düşkün, düşük lanetliklerdir. Vahşet, dehşet, cinayet, yıkmakta üzerlerine yoktur. Bu adi alçaklar, suçsuz insanları katletmektedirler! Efendileri öyle istemektedirler. Kendilerini canlı bomba ederler. Öldürürler. Buna şehit derler. Cennete gideceklerini, çok Huri ile evleneceklerini sanırlar. Oysa murt oldu, geberdi, mundar gittiler. Halkın içinde bir insanın kendini patlatıp, yüzlerce insanın ölümüne, yaralanmasına neden olan bir kişi insan olamaz ki, cennete gitsin. Hayvanlar cennete gitmezler. Ben böylesi zarar veren hayvanda görmedim. Her şeyden önce akıllı olmalı. Akılla, zekâ ile doğru davranmalı. Doğru bilgiler edinmeli. Zalim olmamalı. Gâvurluk yapmamalı.
Bugün, 09.07.2018 günü Cumhurbaşkanımız yeni bir sisteme geçerek, devlet başkanı oldu. Cumhurbaşkanlığı sistemi dense de, “başkanlık sistemi” gibi yönetim işleyecek. 1839 Tanzimat Fermanından beri bozulan devlet ve toplum, inşallah iyileşmeye, düzelmeye başlayacak. İsteğimiz, arzumuz, temennimiz budur. İslam dini iyi bir Müslüman’ı nasıl tarif ediyorsa, öyle bireyler, toplumlar oluşmasını temenni ediyoruz. Kur’an, mümini nasıl tarif ediyorsa, öyle mümin olunmasını arz ediyoruz. Peygamberimiz nasıl mümin, Müslüman ise, nasıl Allah’a ibadet, kulluk etmiş ise, öyle bireylerin yetişmesini bekliyoruz. Öyle Ak Parti Hükümeti makam, mevki verdi. Sağlanan olanaklarla zengin- varsıl oldum, diye gururlu- kibirli, büyüklenen, forslaşan, tepeden bakan olunmasını istemiyorum. Zira kibirliler cennete giremeyecekler. Peygamberimizin insanı sıfatlarını öğrenip, onun gibi mümin, Müslüman, olgun insan, Müslüman olmalı. Bu öyle bağda, bahçede, tarlada, serada, suda, gölde, denizde, havada yetişmemektedir. Bu okullarda, camilerde, kurslarda, meslek, sanat, ilim, bilim öğrenmeyle olmaktadır. Aile eğitimi- öğretimi, terbiyesi ile olmaktadır. Devletin ve özel sektörün doğru, dürüst çalışmaları ile olmaktadır.
Lütfen yazılarımdan hiç kimse alınmasın. Kusura bakmasın. Ben herkesin iki dünyada huzurlu, mutlu, rahat olması için ilmi, bilimsel yazdım. Bilgimin, ufkumun yeterli geldiği kadar yazmaya çalıştım. Olayları, olguları, gözlemlerimi kaleme aldım. Yanlışlarım için Allah’a tövbe ediyorum. İnsanlardan özür diliyorum. Devletimden, milletimden, ümmetten ve insanlıktan beklentim; hak, hukuka eksiksiz uyma azminde olmalarıdır. İradelerini doğru kullanmaları, akıllarını, zekâlarını Allah’ın istediği şekilde işletmeleridir. Bu konudaki yazımın daha uzun olmasını istemediğimden, burada yazıma son vermek istiyorum. Allah’a yönelin ve emir ve yasaklarına harfiyen uyunuz. Zarar- ziyan etmeyeceğinizi göreceksiniz. Allah’ın emirlerini tutun. Yasakladıklarından sakının. İyiliği yayın. Kötülüklerden vazgeçirin ve men ediniz. Kur’ân kılavuzunuz, peygamberimiz önderiniz, mürşidiniz, lideriniz, peygamberiniz olur, inşallah. Aklı, ilmi, ortak aklı iyi kullanınız.
09 Temmuz 2018 Perşembe günü Yeni Türkiye’nin yeni sistemi ve hükümet kabinesindeki 16 Bakan açıklandı. 16 Bakandan sadece 4 tanesi milletvekilidir. Diğerleri teknokrattır. Alanlarında yüksek uzman olan deneyimli kişilerden seçilmiştir. Milletvekili değildirler. İnşallah çok başarılı olurlar. Ama onların başarılı olması; memur, işçi, çiftçi, derken, tüm milletimizin asıl ve esaslı şekilde görevlerini hakkıyla yapmasıyla olacaktır. Milli, manevi, ilmi, evrensel, sanatsal değerlere bağlı kalınarak; iş, görev yapılırsa, başarılı olunur.
İslam inancı ve ilim ile görev yapılırsa, başarı elde edilir. Aydınlık, İlahi kelimetullah hedeflenirse, başarı sağlanır. Aydınlık yarınlar hedeflenirse, başarılı olmayacak hiçbir neden kalmaz. İyi bir insan, güzel bir gençlik oluşturulursa, başarılı olunmayacak hiçbir neden kalmaz. Birey, aile, toplum çok iyi yetiştirilmeli. Toplum, millet, devlet iyi değilse, ortaya iyilik çıkmaz. Bu iş sadece Bakanlarla olmaz. Her alanda, binlerce ilim, bilim, teknik, teknoloji, sanat, zanaat, sanatkârlık dalında başarıyı yakalamalı. Tüm toplumu eğitimden, yaygın ve örgün öğretimden geçirmek gerekir. Yaz, kış demeden, çalışmalı. Yükselmeli. İlerlemeli. Gelişmeli. Kalkınmalı. Üretmeli. Yatarak gemi gitmez. Tren hedefine varmaz. Araba yol almaz. İşleyen bir sistem ve işleten bir uzman eleman gerekir. Hiç yatan olmamalı. Çalışmayan, üretmeyen, hazırdan, beleşten yiyen olmamalı. Herkes kendi alanında, yeteneğinde, becerikli olduğu alanda mutlaka ama muhakkak çalışmalıdır. Bugün becerikli, yetenekli pek çok sakat- engelli kişiler bile çalışmaktadır. Elleri, bacakları, gözleri olmayan bile çalışmaktadır. En iyi kazanç; el emeği, alın teri ile helal kazanılandır.
Yıkmak eskisi gibi uzun süre almamaktadır. Koskoca dev binalar dinamitlenerek birkaç saniye içinde yerle bir edilmektedir. Yapmak, ihya etmek, icra etmek, imar etmek, iskân etmek, bayındır, mamur hale getirmek büyük fazilettir. İnsan bunları yapmalıdır. Ama akılsız, kötü niyet, duygu, düşünce taşıyanlar, eylemlerinde bile yıkmaktan, yok etmekten, eser bırakmamaktan, yapmamaktan hep birlikte, 3 siyasi partide söz etti. Gaf olarak söylemediler. Seçim mitinglerinde, televizyon programlarında hep bu akılsızlıklarını, terörist tutumlarını açıkladılar. Bu üç siyasi parti milletvekilleri de dün yapılan Cumhurbaşkanının- başkanın, TBMM ‘ye girişinde ayağa kalmadılar. Oturarak, sırtlarını döndüler. Halkın %52,59 oy ile seçtiği, 26 milyondan fazla oy aldığı, en yakın rakibine %22 oranında oy ile 11 milyon oy farkı attığı, bir Başkana saygısızlık göstermek; ahlaksızlık, edepsizlik, adilik, şerefsizlik, nankörlük, hainlik, olumsuzluktur. Bunun Cumhuriyetle, demokrasi ile İslam ve insan olmakla hiçbir ilgisi yoktur. Akıllı olarak, zekâ ile bir dakika düşünebilen, bunun yanlış olduğunu anlar. Ama bunlar anlayamaz. Zira akıl, zekâ, doğru düşünce, güzel, iyi, olumlu fikirleri yoktur. Bunlar sahteci, sahtekâr olduklarından, seçime giderken, kurdukları ittifakın adı da; “Millet İttifakı” olmuştu. Milletle ilgisi alakası olmayan bir ad ile “Millet İttifakı” olmaz. Zaten milletin sağduyulu insanlarının büyük çoğunluğu da onlarla ittifak etmedi. Müttefik olmadı. Bunlar darbe, cunta, sapıklık, terör kalıntılarıdır.
Yeni Türkiye’mizin yeni Başkanı R. T. Erdoğan’a 60 taneden fazla devletin cumhurbaşkanları, başbakanları, uluslar arası kurumların başkanları geldiler. Tebrik ettiler. Kutladılar. Yemin töreninde bulundular. Sadece Batının emperyalist, sömürgeci, Siyonist, katil- katliamcı ülkelerden temsilciler yoktu. Bizdeki nankör hainlerde, o adilerin uzantıları olduğu için, onlara bağlı hareket etmektedirler. 22 devlet başkanı, 28 başbakan geldiler. Meclis başkanları geldiler. Ayrıca enternasyonal kurum başkanları geldi. Diğer sömürgeci, şer odakların, güçlerin başkanlarından gelen olmadı. Zira başkanımız, onlara karşı amansız bir mücadele vermektedir.
İnsan dediğin; akıllı, zeki, bilgili, bilinçli, sağduyulu, makul, mantıklı, bilge ve bilinçli olmalı. İlim, bilim, sanat, hikmet, din, iman merkezli, insanlık eksenli davranmalı. Alçakgönüllü olmalı. Vakar olmalı. Tevazu, mütevazı olmalı. “Aklı kıt hindi gibi şişip, durmamalı. Tüneklediği yerde kalmamalı. İnek gibi alıştığı yerde ömrünü tüketmemeli.” Halka sevgi, saygılı olmalı. Kibirlenmemeli. Gururlanmamalı. Büyüklenmemeli. Kendini yüksek, başkalarını alçak, düşük görmemeli. Böyle gören adi yaratıklar, en düşük, çukur olanlardır. Emanete asla hainlik yapmamalı. Hor, hakir görmemeli. Yıkıcı değil yapıcı, yapılandırıcı olmalı. Dava adamı, hak hakikat dava adamı olmalı. Takım, ekip, grup çalışması yapmalı. Tek, bireysel çalışma pek yapmamalı. “Mümin ve Müslüman’ın özelliklerini Kur’ân ve peygamberimizden öğrenip, ona göre davranış belirlemeli.” Mümin ve Müslüman’ın binlerce güzel vasfı, binlerce güzel özelliği, binlerce iyi niteliği vardır. Öğrenip, yaşam – hayat tarzı yapmalı.
Öncelikle Allah’ın güzel, onurlu, akıllı kulu olduğunu öğrenmeli. Allah’a samimiyetle istenilen ibadetleri yaparken, kullarına da iyiliği has şekilde yapmalı. Bilen, bilgin, bilinçli bilge olmalı. İş ve hareket insanı olmalı. Müjdeleyici, seven, sayan, saygı duyan, merhamet eden, hizmet eden olmalı. Sağlam iş yapmalı. Halkın gönlünü hak işlerle kazanmalı. Zalim, zulmeden olmamalı. Cömert olmalı. Sevecen, babacan olmalı. Cebbar- kahredici asla olmamalı. En iyi, en cömert, merhametli, acıyan, şerefli, onurlu, alçak gönüllü, ağırbaşlı, dosdoğru, güvenilir olmalı. Hakkı batıldan ayırıp, hakkın yanında yer almalı. Üstün özeliklere sahip olmalı. Alçalmamalı. Çukur olmamalı. Zengin, varsıl olmalı. Başkalarına el, avuç açmamalı. Çok sevilen olmalı. Doğru yolda olup, doğru yola götürmeli. Koruyucu olmalı. Dost olmalı. Yumuşak huylu olmalı. Saf, temiz olmalı. “Maddi, manevi anlamda saf ve temiz olmalı.” Şükreden, hamt eden, teşekkür eden, gerektiğinde özür dileyen olmalı. “İbadetleri peygamberimiz gibi Kur’ân esaslı yapmalı.” Övülen, sevilen, saygı duyulan saygın insan olmalı. Suç, günah işlememeye çalışmalı.
İnsan, Allah ve peygamberinin buyruklarına uymalı. Görgülü, medeni davranmalı. Her şeyi varlığı ile sağlam, sağlıklı olmalı. İyileştirici olmalı. Seçkin, övülen, takdir edilen olmalı. Aydınlatan, nurlandıran olmalı. Herkese yardımcı olmalı. “Hak yol İslam ve ilimde kalmalı.” Hep iyiliği öğütlemeli. Asıl, temiz soydan gelmeli. Temiz, asıl, dürüst soylularla evlenmeli. İyilik, dirlik, huzur, mutluluk içinde kalmalı. Yükseltmeli. Alçaltmamalı. Herkesi hoşnut etmeli. Ayrımcılık yapmamalı. Birilerini kayırıcı olmamalı. Dosdoğru ve gerçekçi hareket etmeli. İyi huylu, güzel ahlaklı, üstün özelikli, edepli olmalı. Hayâ etmeli. Arsız, hayâsız, edepsiz, ahlaksız asla olmamalı. Allah’a şükreden, hamt eden, ibadet eden olurken, yarattıklarını seven, saygı duyan olmalı. Haramdan, günahtan, pis işlerden sakınıp, kaçınan olmalı. İnsan, mümin, Müslüman, İslam, âlim, bilgin, bilge olmanın özellikleri, nitelikleri bellidir. Bunları öğrenip, fikir sahibi olmalı. Yaşam tarzı edinmeli. Diğer yollar pislikli, kötü, çirkin, zararlı, ziyan veren, olumsuz, batıl, küfür yollardır. Sakınıp, kaçınmasını becermeli. Pisliğe düşen kolay kurtulamamaktadır, bilmeli.
Yeni Türkiye’mizin yeni sisteminden ve hükümet kabinesinden; çok değerli, iyi, güzel, doğru, dürüst, yararlı, önemli hizmetler bekliyoruz. Hükümetin ruhuna uymayan kişilerin yönetimden atılmasını diliyoruz. Bu aziz millete ve değerlerine hiç kimsenin direkt ve dolaylı şekilde zarar vermemesini diliyoruz. Hükümetimizin hiçbir hain, sinsi, katil, serseri, kahpe, düşman kişilere asla tolerans gösterilmemesini arz ediyoruz. Makale yazım; vatanım, milletim, devletim, bayrağım, bağımsızlığım, hak, hukuk, doğruluk, adalet, güzel ahlakın devlette ve millette oluşması içindir. İnsanlığın ve vatandaşlarımızın rahat, huzurlu, mutlu olması içindir. Hiçbir art niyetimin olduğu düşünülemez. Ben, elhamdülillah Hakk’a mümin ve Müslüman’ım. Peygamberimiz gibi İslam dinini yaşamayı hedeflemişimdir.