Geçen gün mahalledeki pastanede oturmuş, şekersiz çayımı içerken bizim Hüseyin geldi. Elinde telefon, yüzünde garip bir gurur:
“Abi,” dedi, “bugün beş sevap yaptım!”
Dedim, “Hayırdır Hüseyin, cami mi inşa ettin?”
“Yok be abi,” dedi, “üç dilenciye simit aldım, bir sokak köpeğine su koydum, bir de yaşlı bir emiceyi karşıdan karşıya geçirdim. Hepsini de story attım. Kardeşimden iki yüz kalp geldi, yengem de paylaştı; şimdi Facebook’ta dönüyor.”
İşte o an anladım ki, biz artık iyiliği değil, içeriği seviyoruz.
Eskiden biri fakire yardım edince üstüne şal atar, “Allah rızası için” derdi. Şimdi yardım etmeden önce kadraj ayarlanıyor. Fakirin en dramatik profili yakalanıyor; güneş doğru açıdaysa ne âlâ!
Bir gün “yardım yapılırken ağlatan müzik” uygulaması çıkarsa, hiç şaşırmam:
“Bu videoda ağlayacaksınız, ama önce reklamı izleyin.”
Geçenlerde Rize Cumhuriyet Caddesi’nde bir genç, yere düşen yaşlıyı kaldırırken bir yandan da selfie çekiyordu. Yaşlı, “Uşağum, kolumu tut,” diye inliyor; bizimki, “Bir saniye emice, gülümsersen daha çok like gelir,” diyordu. Şaştım şaşa kaldım vallahi...
Eskiden insanlar “Allah görsün yeter” derdi, şimdi “Gören Allah’tan çok Instagram takipçisi olsun” istiyor.
Bir de hayır organizasyonları var:
“Sanal Sevaplar Derneği” diye bir şey çıktı. Üye oluyorsun, sana iyilik kotaları geliyor. Haftalık hedef: “Bir çocuk sevindir, iki video çek, üç etiketle paylaş.” Sevabı puanla ölçüyorlar. Geçen ay en çok like alan üyeye kahve makinesi hediye etmişler.
Bak şimdi:
Zengin biri yetimhaneye bağış yapıyor ama makbuz değil, drone görüntüsü istiyor. Helikopterle çekmişler; bağış yaparken uzaktan el sallıyor.
— “Senin sevabın 4K çözünürlükte mi?”
— “Yok abi, benimki hâlâ 720p, sponsor bulamadım.”
İnsan bazen düşünüyor: Biz gerçekten iyilik mi yapıyoruz, yoksa iyiliğin PR’ını mı?
Bir gün Rabbim meleklerine şöyle buyurursa:
“Bu kulum bir yetimin başını okşadı, ama niyeti rızam değil, rızayı halk idi. Amel defterine nasıl yazalım?”
Melek mahzun olur, kalemi eğer, der ki:
“Ya Rabbi, bu amel surette hayır, sirette riyâ ile karışmıştır. Kalbe niyet yazılır, şekle değil. Bunu sevap değil, seyirlik sayalım.”
Bunda hiç tereddüdüm yok.
Sonuç olarak sevgili halkım, iyilik yapmayı unutmayalım; ama önce kamerasız yapmayı deneyelim. Belki o zaman içimizdeki adam da iyileşir.
Unutmayın:
Gösterilen iyilik reklamdır, gösterilmeyen sevap.
Ve en hayırlı yardım, kimse “like” etmeden yapılanıdır.