Sorumluluk, insanın başına icat olmuş en büyük derttir! Daha doğduğun anda, ağzını açıp “Aaa” diye bağırmadan önce, kulağına fısıldanan ilk kelime: Sorumluluk!

“Yataktan kalkınca üstünü topla!”
“Sütünü iç!”
“Ödevini yap!”
“Sınıfta başarılı ol!”
“İyi bir meslek sahibi ol!”
“Evlen, barklan!”
“Çoluk çocuğa karış!”
Hatta ölmeden önce bile sorumluluk var: “Aman vasiyetini unutma!”

Yahu insanın kendine ait bir nefesi bile yok! Doğduğu andan itibaren birilerine karşı borçlu, bir şeylere karşı yükümlü, bir yerlere karşı mesul! Tam böyle sırtını bir yere yaslayıp derin bir nefes alacaksın, biri çıkıp “Sorumluluğunu yerine getirdin mi?” diye soracak.

Bak, bakkal Dursun Amca ne diyor:
“Benim oğlan ne yaptığını, ne istediğini iyi bilen, sorumluluk sahibi biri, çok şükür!”
Sanki çocuk doğduğunda, eline muhasebe defteri tutuşturmuşlar!

Terzi Hatice Teyze ise dertli:
“Benim kızım geniş mi geniş, hayatı hiç umursamıyor. Eve gelirken bir ekmek bile almıyor, bu ne sorumsuzluk!”
Yahu belki kızın çok ileri görüşlüdür, ilerde ekmek bulunamayacağını sezmiş, şimdiden yememeye alışıyor. Kim bilir?

Şimdi şu noktaya dikkat: Büyükler, hep sorumluluk yüklemekle meşgul, küçükler ise bu yükü bir sağa bir sola atmaya… Kimse de çıkıp sormuyor: “Bu kadar sorumluluk nereye gidiyor?”

Sorumluluk dedikleri şey bir ateş gibidir diyorlar ya, hah işte, bazıları bu ateşi elinde tutmayı becerir, bazıları ise ateşe odun taşıyıp kendini de yakar!

İnsan, hayatının her döneminde birilerine karşı sorumlu olurmuş… Bunu duyunca düşündüm de, demek ki sonunda kimseye borcu kalmasın diye mezar taşına “Burada sorumluluklarını yerine getirmiş bir vatandaş yatmaktadır.” yazdıranlar var!

Sorumluluk dedikleri şey, sanki toplumun elinde bir terazi… Bir kefeye “yapılması gerekenler” koyuluyor, diğerine “insan gibi yaşamak” ve hep bir taraf ağır basıyor. Neden mi? Çünkü kimse “Biraz da şu insan gibi yaşamayı denesek mi?” demiyor.

Eğitim bilimciler, “sorumluluk” kelimesini bir maymuncuk anahtar gibi her kapıya uydurmuşlar. Çocuk tembellik mi yapıyor? Sorumluluk eksikliği! Derslerinde başarısız mı? Sorumluluk bilinci zayıf! Büyüyüp yetişkin oldu ama hâlâ huzursuz mu? Sorumluluklarını yerine getirmediği için!

Hadi bakalım, herkes yut yutabildiğin kadar sorumluluk hapı yut!
Sonra da bak, ne tarafa dönsen “ah” sesi geliyor:
Bir sağa dön “Ah!”
Bir sola dön “Vah!”

Oysa hayatın doğası basit. Suyu bırak yatağında aksın, insanı bırak deneyimleyerek öğrensin. Ama nerdeee! Biz, sanki marangoz atölyesindeyiz; her çocuğu aynı kalıba sığdırmaya çalışıyoruz. O kalıp kimisine dar geliyor, kimisine bol, kimisine de oturuyor ama oturanlar hep azınlıkta!

Aslında hayatta en büyük sorumluluk, güzel ahlaktır.
Ne yaparsan yap, ahlaktan uzaklaştın mı, dünyanın en sorumlu insanı olsan bile hikâye!

Ama tabii, insan aklıyla sorumluluk arasında ince bir çizgi var. Derler ki, “Akıl pazarda satılsa, herkes yine kendi aklını alırmış.” Çünkü sokma akılla menzile varılmıyor…

Şimdi soruyorum:
Madem herkes herkese karşı sorumlu, peki kendimize karşı sorumluluğumuz ne olacak?

Hadi gel vatandaş, gel!
Sorumluluk diye diye koca bir hayatı yutanlar buraya!
Batan geminin malları bunlar, kaçıran üzülür!