ONUNLA YAPTIĞIM SÖYLEŞİ BİZLERE HATIRA KALDI
Ziynet Sönmez ablamız kısa bir süre önce aramızdan ayrıldı. O daha çocukken türkülere sevdalanmıştı. Türkü söyleyerek her tarafı dolaşmak istiyordu. İstediği gibi de oldu. 1959 yılında başladığı müzik serüvenine yirminin üzerinde plak, yüzlerce türkü sığdırdı. 1970-80’li yıllarda sesi Karadeniz düğünlerini renklendirdi. Karadeniz türkülerine yorumuyla can verdi. 1 Ocak 2000 tarihinde, onunla gerçekleştirdiğimiz müzikli sohbette sorularımızı içtenlikle cevaplamıştı...
TÜRKÜCÜ OLACAĞIM HER TARAFI GEZECEĞİM
Bir kuşak sizi çok iyi tanıyor. Yine de sizi sizden dinlemek isteriz
1937 yılında Rize’de doğdum. İki yaşında iken annem vefat etti. İstanbul’a taşındık. Babam Ulucami (Hazavit) Köyü’nden, annem İslahiye (Kambozlu) Köyü’ndendir. Asıl soyadımız Nimetoğlu, soyadı kanunu ile Sönmez soyadını aldık. Amcam Nimetoğlu olarak kaldı. Çocukluğumdan beri bir türkü merakı vardı bende. Ben türkücü olacağım, her tarafı gezeceğim derdim. Çocuk yaşımda Sadi Yaver Ataman hocadan dersler almaya başladım. 4-5 sene türkülere devam ettim. Baktım herkes aynı şeyi okuyor, değişik bir şey yok “Karadeniz türkülerini gün ışığına çıkaralım” dedim. Yaşlı insanlardan yararlandım. Türküleri bir araya topladık, makamları bulduk, onlara yerleştirdik. Birkaç tane türkü meydana çıktı. Her şey güzel gidiyordu ama o zamanlar güzel kemençe çalan bulmak zordu. Başladık aramaya. O zamanlar Rizeli Hasan Sözeri vardı. Ankara Radyosunda Karadeniz türküleri söylüyordu. Sonunda Pazarlı Ali Haliloğlu ile tanıştık. Onunla uzun sürecek bir müzik yolculuğuna koyulduk.
SENİ VURURUZ DEDİLER
Sizin bu çıkışınızı hemşerileriniz nasıl karşıladı ?
Karadenizliler beni bağrına basarken bazı hısım akrabalarım Karadenizli bir bayan sahneye çıkar mı, seni vururuz dediler. Ben de onlara gelin vurun filan yerde sahne alıyorum dedim. Benim de kendimce bir çevrem vardı. Eniştem belinde tabanca sahnenin arkasında program bitinceye kadar beni beklerdi.
ENİŞTEM DERLER, BEN OKURDUM
Sahne hayatınız nasıl başladı bize o günleri anlatır mısınız ?
İlk kez sahneye Çiftesaraylar’da çıktım. Ünlü gösteri adamı İsmail Dümbüllü’nün kadrosunda yer aldım. Hamiyet Yüceses, her konserine beni çağırırdı. Hem sahne aldım hem türküler hazırladım. İlginin fazla olması beni daha da hırslandırdı. Çalışma azmimi arttırdı. Eniştem Cemal Aldır güzel türküler derlerdi. Onları okurdum. Ali Haliloğlu ile sahnede karşılıklı okuduğumuz atma türküler büyük beğeni toplardı. O zamanlar müzik kültür işi idi. Madde ikinci planda idi. Şimdi her şey para. 16 yaşında başladığım sahne hayatı sayesinde Türkiye’nin her yerini gezdim.
GÖKTEKİ YILDIZLARI İSİMLİ İLK PLAĞIM YOK SATTI
İlk plağınızı ne zaman çıkardınız ?
İlk plağım 1959 yılında Sahibinin Sesi Plakçılık’tan çıktı. O zaman az sayıda plak şirketi vardı. Hepsine gittim. Bana “Karadeniz müziği ilgi çekmiyor” dediler. Sonunda bütün masrafları üstlenerek plağımı çıkardım. Plak gökteki yıldızlar ismini taşıyordu. (Gökteki yıldızları / Pay ettiler kızları / Aldılar güzelleri / Kaldı yaramazları). Bu sözler artık dillerden düşmüyordu. Plak yok sattı. Anlaşmamızda olmamasına rağmen 250 Lira para verdiler bize. Sahibinin Sesi Plakçılık, plağımın çok tutulması üzerine iki yıllık bir mukavele imzaladı benimle. Plak çıkarmak için kapılarını aşındırdığım yapımcılar artık peşimde koşuyorlardı. Sahne hayatım da devam ediyordu.
ÖNCE PLAK SONRA KASET
Yaptığınız eserleri günümüz sanatçıları seslendiriyor mu ?
Benden sonra piyasaya çıkan bazı sanatçılar eserlerimi izinsiz olarak seslendirdiler. Bu eserlerin bana ait olduğunu plaklarım sayesinde ispat ediyorum. Oysa bana ulaşsalar kendilerine seve seve izin verirdim. Geçtiğimiz yıllarda plaklarda okuduğum türkülerin bazılarını bir kasete okudum.
RİZE’Yİ HİÇ UNUTMADIM
Son olarak Rizeli hemşerilerine bir mesajınız var mı ?
Hemşerilerim yaşadıkları toprakların değerini bilsinler. Rize benim için özlem demektir. Çocuk yaşta ayrıldığım Rize’yi, Rizelileri hiç unutmadım. Hemşerilerimi sevgi, saygı ve hasretle kucaklıyorum.
Bu vesileyle Ziynet Ablamızı rahmetle anıyorum. Mekanı cennet olsun..