Ömer Kesikbaşın Akademisyen Kitapevi tarafından yayınlanan Ankara İstiklal Mahkemesi Kayıtlarında Rizeliler Davası ve Şapka Meselesi kitabını bir solukta okudum
YILANCIOĞLU MEHMET EFENDİ VE KAROĞULLARINDAN MEHMET VE MUSTAFA KARDEŞLER
Ömer Kesikbaş’ın Akademisyen Kitapevi tarafından yayınlanan Ankara İstiklal Mahkemesi Kayıtlarında Rizeliler Davası ve Şapka Meselesi kitabını bir solukta okudum. Çalışmada, Rize'nin Potamya (Güneysu) Deresi'nde yaşanan şapka hadisesine ilişkin İkinci Dönem Ankara İstiklal Mahkemesi kayıtlarını ele almaktadır.
Kitapta yer alan Annemin dedesi Yılancıoğlu Mehmet Efendi’nin ifadelerini sizlerle paylaşıyorum.
Karaoğlu İsmail Efendi, Erzurum Medresesi’nde eğitim görmüş ve ardından hocalık etmiştir. Karoğulları Bayburt ve Erzurum üzerinden önce Kıbledağı köyüne, oradan da Ketenli köyüne gelmişler. O köyde var olan Kazdallar, Karoğulları’nın bir koludur. Kıbledağı köyünde tavun hastalığı baş gösterir. Bu hastalıktan dolayı Ömer, Ketenli köyüne kaçar. Mehmet, Mustafa, İsmail, Ali isimli dört çocuğu vardır. Ömer Kar’ın çocukları Mehmet ve Mustafa da İstiklal Mahkemesi’nde ifade verir. Bu ifadeleri de sizlerle paylaşıyorum
BÜYÜKKÖY KARYESİ’NDEN YILANCIOĞULLARI’NDAN ÖMER OĞLU MEHMET HOCA’NIN İFADESİ
Yılancıoğlu Mehmet Efendi: “Ey millet! Biz hükümetsiz yaşayamayız, bu işler doğru değil. Herkes işine gitsin, sonu fena olur. Bizi oyuna getirmek istediler”.
Büyükköy imamı, Yılancıoğulları'ndan Ömer oğlu 75 yaşlarında Mehmed Efendi'nin Potamya'da Ulucami'de yapılan ve harekât-ı irticaiyede alakadar bulunmasından maznunen alınan ifadesidir. (9 Kânûn-1 evvel 1341)
SORU: Evvelki hafta perşembe günü Potamya'da ne için toplandınız? Maksadınız ne idi? Sizi kimler davet etti, ne suretle davet ettiler? Kaç kişi kadar toplandınız? Silahlılar kimler idi? Ne kadar hoca var idiniz? Kimler vaaz verdi? Nutuk söyleyenler kimlerdir, neler dedi? Karakol nasıl basıldı? Silahlı olarak bulunan hocalar kimlerdir?
CEVAP: Biz bazen hoca Sabit Efendi'yi ziyaret ve vaaz için Ulucami'ye giderdik. Evvelki hafta perşembe günü bize haber verdiler ki o gün Ulucami'de ziyaret olacakmış, bizi de aratmışlar. Bunu söyleyeni bilemiyorum, tevatürle işittim. Ben de bunun üzerine kalktım, bizim köyün azası Arif Efendi ve Muhtar Sarıhasanoğulları Ahmed, Yakub ve Hacı İshak Efendi; beraberce Ulucami'ye gittik. Oraya vardığımız zaman öğle namazına yarım saat vardı. Camiin önüne vardığımız zaman ahali toplanmış idi. Hoca Sabit Efendi de orada yok idi. Ahaliden işittik ki, "Ahali toplanmış, şapka giymemek için hükümete arzuhal verecekmiş, bunun için toplanmışlar." dediler. Hâlbuki karakolun silahları alındığını işittiğim vakit, meselenin aksi olduğunu anladım. Ahaliye dua için elimizi kaldırdım, "Ey millet! Biz hükümetsiz yaşayamayız, bu işler doğru değil. Herkes işine gitsin, sonu fena olur." dedim ve duama nihayet verdim. Oraya toplanan ahali bir iki yüz kadar vardı; silahlı olanlar çok değildi, silahlı olanları tanıyamıyorum. Bizim köyden değillerdi, onun için tanıyamadım. Bizim köyden silahlı yok idi. Karakol basanların Gürgenliler olduğunu işittim, başka bir şey duymadım. Biz saat sekize kadar orada kaldık, sonra geriye döndük. Gürgen Hocası Hafız Şaban silahlı idi, başkasını görmedim.
SORU CEVAP: Sizin köyde şapka giymek hakkında sana soran oldu mu? Sen ne dedin? Şapkanın küfür olduğu hakkında başka hocalar fetva çıkarmış, bundan haberin var mı? Sizin köye de şapka aleyhinde haber veren yahut mektup gönderen oldu mu, kimlerdir?
CEVAP: Bana bizim karyenin altı pare köyünde soruldu. Ben de, bunun küfrü mucib olmadığını misal ile söyledim. Başka hocaların böyle fetva çıkardıklarını ve duada bulunduklarını işitmedim. Ben bizim köylere bu şapka hakkında cevap verdikten sonra kimse bir şey sormadı. Başka taraftan bizi teşvik eden olmadı. Ancak isyana iştirak etmiş olmak üzere bize şapkayı kabul ettiğimiz için mugayir olan Potamya Deresi halkı, bizi de kendi maksatlarına müşterek göstermek için böyle bir içtima tertip ettiler.
KÜÇÜKCAMİ KARYESİ’NDEN KAROĞULLARI’NDAN ÖMER OĞLU MEHMET’IN İFADESİ
Karoğulları'ndan yirmi beş yaşında Mehmet: "Şapkayı başımıza koyamayız, rica edeceğiz, müsaade alacağız." dediler ve diyorlar. Ricaya gidecek kimse silahla mı?
Vak'a-i isyaneyeye müsellahan iştirak eylemek cihetinden maznun olup bugüne kadar hâl-i firarda iken derdestle getirilen Küçükcami karyesinden Karoğulları'ndan yirmi beş yaşında Mehmet’ın ifadesidir. (6 Kânûn-1 evvel 1341)
SORU: Ulucami karyesinden Sibyanoğlu Ali Çavuş'u tanır mısın? Bununla bir adavet ve münasebetin var mıdır?
CEVAP: Evet, merkum Ali Çavuş en yakın komşumdur, tanırım. Bir adavet ve münasebetim yoktur.
SORU: Şimdiye kadar nerede idin ve niçin firar ettin?
CEVAP: Ben kendi hanemde idim, bir tarafa çıkmadım.
SORU: Apanconoz'a (Ketenli Köyü) ailenle birlikte niçin gittin ve kimin evinde kaldın?
CEVAP: Hayır, ben Apanconoz'a gitmedim.
SORU: Bu en yakın komşunuz Ali Çavuş, ne vakitte şapka giydi?
CEVAP: Ali Çavuş'un ne vakitte giydiğini bilmem, görmedim.
SORU: Ali Çavuş şapka giydiğinden dolayı bazı kimseler tehdid ve tahkiratla şapkasını yırtmışlar. Bunlar kimledir?
CEVAP: Bunlardan malumatım yoktur.
SORU: 26 Teşrîn-i sâni 341 Perşembe günü ve akşamleyin nerede idin?
CEVAP: Ben o gün hanemde idim. Potamya'da içtima olduğunu köyden gördüm, ne vardır diye silahsız olarak mahall-i içtimaa gittim.
SORU: İçtimada ne gördün ve ne gibi mukarrerat ittihaz ettiler?
CEVAP: Ben gittiğimde jandarmaların silahları alınmış idi, silahsız bulunur idiler. Ne gibi mukarrerat ittihaz ettiklerini bilemem. Ancak o sırada içtimada halk, "Şapka giymeyeceğiz, hükûmete müracaat edelim." diyorlardı. Jandarmaların silahlarını Kanburoğlu Mustafa almış diye işittim.
SORU: Jandarmaların silahını alanlar miyanında sen de varmışsın?
CEVAP: Jandarmaların silahını alanlar miyanında ben yoktum.
SORU: İçtima günü akşamı Ali Çavuş'u hanesinden niçin aldınız?
CEVAP: Hayır, merkum Ali Çavuş'u hanesinden aldığım yoktur ve kim aldığını da bilmem.
SORU: Sen, daha birkaç şahıs müsellah refiklerinizle birlikte, gece saat iki raddelerinde merkum Ali Çavuş'u hanesinden alarak şapka giydiğinden dolayı öldürmek ve parçalamak maksadıyla alıp içtima mahalline götürmüşsünüz?
CEVAP: Hayır, katiyen kabul etmem. Ben böyle bir şeyde bulunmadım.
SORU: İçtima mahallinde kimler var idi? İsimlerini söyle.
CEVAP: İçtima mahallinde gördüklerim şunlardır: Küçükcami karyesi muhtarı Tarakçıoğlu Ali (Alihocaoğlu'dur) ve Alihocaoğulları Memiş ve Sabit ve karye-i mezkûre azalarından Memim [Memiş oğlu Harun ve Mutanoğlu Ahmed Dayı ve Öksözoğlu Hüsni ve Karahasanoğlu Osman ve
Karoğlu kardeşim Mustafa ve Karoğlu Mehmed ve biraderleri; silahları yok idi. Gürgen ve Kanboz ve bilmediğim birkaç karye halkı var idi fakat kendilerini tanımam.
SORU: İçtimada ne gibi ve kimler nutuk söylediler?
CEVAP: Tanımadığım bir hoca dua etti, millet âmin dedi. Fakat dua neye dair olduğunu anlaya- madım. Peçelioğlu Mehmed, Mustafa Kemal ve İsmet Paşaların öldüğünü söyleyerek halka nutuk söylediğini bi'l-ahire öteden beriden işittim. Ben orada yoktum. Kolivaoğlu Hoca'nın bir şey söyle- diğini de bilmiyorum.
SORU: Hocalar şapka hakkında ne gibi sözler söylediler?
CEVAP: Hocalar, "Şapkayı başımıza koyamayız, rica edeceğiz, müsaade alacağız." dediler ve diyorlar. Ricaya gidecek kimse silahla mı?
KÜÇÜKCAMİ KARYESİ’NDEN KAROĞULLARI’NDAN ÖMER OĞLU MUSTAFA’NIN İFADESİ
Karoğulları'ndan yirmi beş yaşında Mustafa: “Ben Bursa’dan şapka aldım. Giyeceğim olaylarla ilgim yoktur”. İsyan vak'asıyla alakadar ve Sibyanoğlu Ali Çavuş'un şapka giymesinden dolayı kendisini aldırmak maksadıyla Karoğulları'ndan Mehmed ve Alihocaoğulları birlikte geceleyin hanesini basarak Ali Çavuş'u götürmek, hâl-i firarda iken müfreze tarafından derdestle getirilen Rize'nin Küçükcami karyesinden Karoğulları'ndan Ömer oğlu yirmi iki yaşında Mustafa'nın ifadesidir. (6 Kânûn-1 evvel 341)
SORU: Ulucami karyesinden Sibyanoğlu Ali Çavuş'un şapka giymesinden dolayı bazı kimseler tehdid ve tahkir etmiş bu işleri yapan kimlerdir?
CEVAP: Ben bir hafta evvel buraya geldim, Ali Çavuş'a böyle tahkiratta bulunanları bilmem.
SORU: Sen Ali Çavuş'un hanesine geceleyin giderek daha birkaç arkadaşınız yanında, merkumu bir vesile ile hanesinden çıkarıp götürmüşsünüz. Merkumu ne maksatla götürdün?
CEVAP: Benim onlardan haberim yoktur.
SORU: Potamya'da ne maksatla içtima ettiniz?
CEVAP: Ben içtima mahalline gitmedim.
SORU: İçtima mahalline gittiğini kardeşin Mehmed söylüyor. Sen niçin inkâr ediyorsun?
CEVAP: Kardeşim belki sehven söylemiştir, ben gitmedim.
SORU: Ali Çavuş'un şapka giydiğinden dolayı merkumu itlaf etmek maksadıyla birkaç arkadaşınız-
la bağda geceleyin hanesinden almışsınız. Arkadaşın kimler idi?
CEVAP: Hayır, efendim, ben orada yok idim. Ali Çavuş eğer benim için söylüyorsa cezama razıyım.
SORU: Ali Çavuş'la adavetin var mıdır? Niçin böyle sana iftira etsin?
CEVAP: Ali Çavuş'la bir adavetimiz yoktur, kardeşim yapti etti ise haberim yok bilmem.
SORU: Ben orada yoktum diyorsun. Ali Çavuş'u evden alan kimlerdir?
CEVAP: Ne bileyim kimdir.
SORU: Sen niçin kaçtın ve şimdiye kadar gelmedin?
CEVAP: Hayır, ben kaçmadım, Aza haber verdi, geldim.
SORU: Hatta Veliköyü'ne kaçmışsın?
CEVAP: Hayır, kaçtığım yoktur, Veliköyü'nde hemşireme gittim. Veliköyü karyesinden Kara Ali nam-ı diğeri Kubuzoğlu Nuri zevcesidir.
SORU: Şapka hakkında hocalar ne fikirdedirler? Ne söylediler?
CEVAP: Benim ondan haberim yoktur. Ben şapkamı Bafra'dan almışım. Buraya geldiğimde, "Millet şapka giymeyecek" denildi.
SORU: İfadeni tasdik et ve aynı zamanda burada, "Millet şapka giymeyecek" diyenler kimlerdir?
CEVAP: İskeleye çıktığım zaman Rize çarşısında, kahvede oturduğum bir zamanda, tanımadığım kimseler söylüyorlar idi.