İslam dinimiz helalinden, doğru, dürüst, kaliteli, verimli çalışmaya önem vermiş. İbadet kabul etmiştir. Çalışmanın birey, toplum, devlet, insanlık açısından çok yararlı olduğu açıklanmıştır.

Yapıcı, olumlu, üretici, yararlı üretim teşvik edilmiştir. Allah cc. Ve peygamberimiz sav. Çalışma konusunda öğüt ve önerilerde bulunmuş. Başkalarına zarar vermeden, helalinden çalışma emredilmiştir. Başkalarının emeğine saygı duyma istenmiştir. İş, ticaret ahlakının güzel olması önerilmiştir.

Çalışma kişiye, topluma, devlete, insanlığa, varlığa yararlıdır, yararlı olmalıdır. Ülke kalkınmasına hizmet etmeli. İnsanlığın refah ve mutluluğunu sağlamalı. Helalinden çalışma konusunda pek çok ayet, hadis, sünnet vardır. Bunları internetten öğrenmeliyiz.

Müslümanlıkta hile, sahtecilik, sahtekârlık, dolandırıcılık, çalma, hırsızlık yapma haramdır, yasaklanmıştır. Yalan ise en büyük günah sayılmıştır. Müslüman yalan söylemez, denilmiştir. Kaçakçılık, yağma, stokçuluk, gasp, zararlı madde satma, alma haramdır. Kumar haramdır.

Hak edene hakkını vermeye adalet denir. Hakkını vermemeye zulüm, adaletsizlik, haksızlık denir.

Cana kıymak, intihar etmek çok büyük günahtır. Katiller cehennemdedir. Zalimler cehennemdedir.

Müslümanlıkta iyi huylu, güzel karakterli, iyi ahlaklı olmak esastır.

Âlemlerin Yüce Rabbi, Allah cc. 49/ 10. Ayetinde mealen buyuruyor: “ Müminler kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.

Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa sav. Buyuruyor: “ Birbirinizle ilgiyi kesmeyin. Birbirinize sırt dönmeyin. Kin tutmayın. Haset- kıskanma- çekememezlik yapmayın.”

Müslüman, İslam dininin ilahi değerlerini, bilimin iyi ve yararlı verilerini, yaşayışında; bilinçli şekilde kullanarak yaşar. Böylece iki âlemde huzurlu, mutlu, rahat, kolay, onurluca yaşar. Âlemlerin Rabbi olan, Yüce Allah’ı ve peygamberini sav. Sevdiği için, onlarda Müslümanı sever. Böylece iki dünyada kurtuluşa Allah’ın izniyle erer.

Müslüman, İslam ve bilim özellikli, nitelikli, sıfatlı yaşar. Hak din İslam’dan bir milimetre ayrı düşmez. Bilimden yoksun kalmaz. Pek çok bilim dalını bilir ve yaşayışında uygular. İslam dini ve bilim Allah cc. Katındandır. İkisi de Allah cc. Yaratmasıdır. İkisini de birlikte bilmeli. Kur’ân; 750 ayetten fazla ayette; ilim- bilim- doğru bilgi, meslek, sanat, kültür edinmemizi emretmektedir. İslam ve bilim; Yüce Allah’ın sıfatlarının tecellisidir.

Müslüman toplum ve Müslüman devletler tüm ekipmana- donanıma sahip olmalıdır. Her konuda stratejik planlı, programlı, kaliteli, verimli hareket edip, kendi ayakları üzerinde durmalıdır. Yabancılara dayalı bir kalkınma içinde olmamalıdır. Yabancılar fazla kâr etmek için gelirler. Halkı ve devleti soyar, zarara uğratırlar. Milli ve yerli kalkına, gelişme sürdürmeli. Halkın girişimciliği ile devletin girişimciliği, kalkına projeleri ortak, eşgüdümlü olmalı. Sadece özel sektöre kalkınma bırakılmamalı. Böyle olursa, enflasyonu, fahiş fiyatı önleyemezsiniz. Rekabette etmezler. Halka, tüketiciye yüksek kârla mal, eşya satarlar. Sadece devlette girişimci olmamalı. Kalkınma yeterince olmaz. Bu komünist rejimlerde uygulandı. Elliden fazla ülkede başarısız oldu. Halkın yetenekleri de törpülendi, yok edildi. Kapitalist ülkelerde işçiler köleden berbat, piyasa ise çok pahalı devam etmektedir. En iyisi devletin ve özel sektörün girişimleri, üretmeleri at başı olmalıdır.

Müslüman toplumda, devlet planlayıcı, programlandırıcı, projeler gerçekleştirici, yapılandırıcı olmalı. Bilimsel ve dinsel davranılmalı. Bu proglandırma, ülkemizde günümüzde yoktur. Her çiftçi, tarım yapan, hayvancılık yapan, kendince istediği gibi üretim yapmaktadır. Bazı ürünlerde üretim fazlası verilmektedir. Yabancı ülkelere de satılamamaktadır. Üretici yaptığı masrafı, emeğini boşa çıkartmaktadır. Hayvancılık konusunda da hep eksiklikler yaşanmaktadır. Yeterince üretim doğru yapılamadığından, ticari- cari açık vermekteyiz. Ben bileli beri hep cari açık vermekteyiz. Daha doğrusu az çalışmaktayız ama çok tüketmekteyiz. Kaliteli, verimli üretim yapamamaktayız ama konforlu, fantastik yaşamaktayız. Yeterince para kazanamamaktayız. Ama deniz kıyılarında, plajlarda tatilden vazgeçememekteyiz. Sonrada geçinemiyoruz, diye feryat etmekteyiz. Kısacası; çalışmaya gelince, pek istekli değiliz. Zevk, keyif, eğlence, dinlence, tatil konusunda çok hevesliyiz. Bu akla uygun değildir. Nefse uygun yanlış hareketlerdir.

Ülkemiz sanayileşen bir ülke konumundadır. Ama sanayide uzman eleman, işçi bulmakta zorluk yaşanmaktadır. Aslında son yıllarda, 2012 yılından beri, meslek liselerinde okuyanların oranı %35’den , %65’e yükseldi. Ama yine de sanayide ara eleman, kalifiye işçi bulmakta zorluk yaşanmaktadır. Öte yandan ülkemizde işsizlik %8,5 oranında olmaktadır. Daha doğrusu, beden işçisi olmak istenmiyor. Hep memur, amir, yönetici, masa başı eleman olmak isteyenler var. Şu anda ülkemiz, Asya kıtası ülkelerinden işçi alınmaktadır.

Bu durum hayvancılıkta da eleman- çoban bulmakta zorluk yaşanmaktadır. Çobanlar, Afganistan’dan, işçiler Hindistan’dan karşılanmaya çalışılmaktadır. Oysa bir toplum kendi ayakları üzerinde durmalı. Kendi ihtiyacını karşılamalı. Sokaklarda işsizler varken, yabancı ülkelerden işçi alınmamalıdır. Bu durum eğitim- öğretimin yanlışlığından karşılanmaktadır.

Şöyle ki; Ülkemizde her İlde üniversite vardır. 226 taneden fazla üniversite vardır. Her öğrencinin 12 yıl zorunlu öğretim görmesi zorunludur. Lise okuyanların, çok büyük çoğunluğu üniversite sınavlarına girip, üniversite okumaktadır. Toplumda karşılığı olan ve olmayan bilim, meslek dallarında; 2 yıl, 4 yıl okumaya çalışmaktadır. Üniversiteyi bitirince, öğrenci; 22- 24 yaşına gelmektedir. Bu yaşa kadar beden çalıştırmayan, eğilmeyen, çalışmaya alışmayan, bir insanın, beden işçisi olması zor olmaktadır. Bitirdiği bölümde de ihtiyaç olmayınca, işsiz beklemektedir. Plansız bir eğitim- öğretim yapılmaktadır.

 Örneğin: Piyasada 1 ( bir) milyon öğretmen işsiz iken, hala 92 üniversite öğretmen yetiştirmektedir. Sonrada işsiz kalmaktadır. Zira ülkemizde her yıl ancak 20- 30 bin öğretmen iş – görev başı yapmaktadır.

Dünyanın en çok eksikliğini çektiği, insanların en çok muhtaç olduğu der; etik anlayış, güzel ahlak eğitimi- öğretimidir. Biz her alanda eğitim- öğretim, sanat, meslek, kültür eğitimi- öğretimi yaparken; etik değerlere, İslam ahlakını yerleştirmeye çalışmalıyız. Bunu da bilimsel, dinsel, pedagojik anlayışla yumuşak şekilde, sevdirerek yapmalıyız. Belli ahlak değerlerini öncelikle öğretim, benimsetmeli. Özümsetip, içselleştirmeli. Ruha, DNA, genlere etki ettirmeli. Beyne, kalbe yerleştirmeli.

Öncelikle; doğru, dürüst, adil olma öğretilmeli. Stratejik plan, program, proje üretirken; en kaliteli, en verimli üretim yapma öğretilip, benimsetilmeli. Çalışma sevdirilmeli. Hayta, başıboş, tembel, uyuşuk, pısırık, uyuşuk, haram kazanç peşinde koşma gibi iyi insanların yapmayacağı, yanlış davranışlardan sakınma benimsetilmeli. Toplumda hangi, değerler eksikse, yanlışsa, onlar yerleştirilmeli. Önce sorunlar tespit edilmeli. Sonra sorunlar planlı şekilde giderilmeye çalışılmalı.

Sorunlar sadece yüksek uzman kişiler tarafından saptanmamalı. Sorunu çeken, yaşayan kişilerin düşünceleri alınmalı. Sorun çözülürken de, sorun çekenlerin görüşlerine yer verilmeli. Masa başında sorun tespit edip, gidermeye asla çalışılmamalı. Meslek odlarının görüşlerine yer verilmeli. Sorunu en iyi çekenler bilir.

Bu çalışmaları yaparken; ağırbaşlı, alçak gönüllü, azimli, gayretli, basiretli olmalı. Suçlu aramalı. Bağışlayıcı olmalı. Affedici olmalı. Cesur olmalı. Cömertçe davranmalı. Çok stratejik çalışan, proje üreten olmalı. Her işte planlı, programlı olmalı. Allah’tan yardım etmeli. Şükretmeli, hamt etmeli. Asla zorluk karşısında yılmamalı. Gerektiğinde yardımlaşma, dayanışma, iş bölümü yapıp, görevi paylaşma yapmalı.

Sözümüzde, yazımızda, doğru sözlü olmalı. Öyle yalan, iftira, uydurma, kurgu, düzmece yapmamalı. Müslümanlığa uymayan hiçbir davranışta katiyen bulunmamalı. Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, güler yüzlü olmaktan bir milimetre ayrılmamalı.

Müslümana düşen öncelikli görev; güvenilir- emin kişi olmaktır. Güvenilir olmayan kişiden iyilik, hayır, yarar gelmez. Hayâ sahibi- ar- utanma sahibi olmalı. Hoşgörülü olmalı. Öyle azgın, kızgın, öfkeli, saldırgan olmamalı. Bugün bu yanlış, hayvani davranışı çokça görüyoruz. Trafikte, konuşmakta, arkadaşlıkta saldırganlıkta binlerce insan suç işlemektedir. Bu insanlığa sığmayan, saldırgan bir yanlış harekettir. Bunlar aziz millete, değerli insan yakışmaz. Bunlar kul hakkıdır. Kul hakkı büyük bir sorumluluktur.

Müslüman hoşsohbet olmalı. Muhabbetle sohbet etmeli. En güzel, etkili, iyi, yararlı konuşmalı. Konuşmayı, yazmayı bilemiyorsa; diksiyon kursuna gitmeli. Yazma kursuna gitmeli. İffetli, ikram edici, insaflı, vicdanlı olmalı. İnsaf ve vicdanı olmayandan, iyi bir Müslüman olmaz. Sağlam iradeli olmalı. Sağlıklı irade ile davranmalı.

Her işin başı; iyi niyettir. İyi niyetle, doğru düşünceyle işe başlamalı. İşi bilmeli. Bilmiyorsak, öğrenmeli. Her yaşta öğrenme yapılabilir. Yeter ki, öğrenmeye niyet edip, öğrenmeyi öğrenmeli.

Bir işte tutarlı, kararlı, sebat eden olmalı. Kibar şekilde görev, meslek yapmalı. Konuksever olmalı. Müşteriye karşı sevgi, saygı, muhabbet duymalı. Kibar davranmalı. İnsanlara karşı merhametli hareket ederken, hayvanlara karşıda merhametli olmalı. Çevreci davranmalı. Doğaya, çevreye zerre kadar zarar- ziyan vermemeli. İtidalli, mutedil, dosdoğru orta yollu hareket etmeli. Özverili çalışmalı. Diğerkâm olmalı. Asla bencil, hodkâm, sadist, narsist, psikolojisi bozuk olmamalı. Bir arıza varsa, en güzel, iyi şekilde tedavi olmalı.

Her işte mutlaka, muhakkak sabırlı olmalı. Sabırlı olmak çok önemlidir. Allah cc. Sabırlı olmamızı çok defa emretmiştir. Sabırlı olmayan çok büyük zarar verir. Kendi de çok kötü zarar görür. İncir çekirdeğini doldurmayan meseleler yüzünden kavga edip, suç işleyip; iki dünyasını karartan, perişan eden milyonlarca insan vardır. Oysa duygudaşlık, anlayış, hoşgörü, sakin durma, metin olma, işi iyi yolla çözme en iyisidir.

Her zaman sevgi dolu, saygı dolu, saygılı olmalı. Sorumluluk sahibi olmalı. Ödevleri, görevleri, yükümlülükleri en güzel şekilde yapmalı. Şefkatli, merhametli, müşfik olmalı. Kaba saba, hain, gaddar, haydut, eşkıya, anarşist, terörist olmamalı. Bunlar tüm insanlık ve İslam değerlerinden uzaktır. İki âlemleri çok perişan olmaktadır. Cehennemliktirler. Dünyaları karanlıktır. İyilik, güzellik, dürüstlük varken; neden, niçin kötü yaratık olalım?

Takva sahibi bilge, bilinçli, iradeli, samimi Müslüman olmalı. Vefalı olmalı. Yumuşak huylu olmalı. Herkesin ve yüce Allah’ın takdirini kazanmalı. Yüce Allah’ın takdirini kazanamayan bu dünyada kaybetmeye başlamıştır. Ahiretini de cehenneme dönüştürmüştür.

Müslüman niyet, duygu, düşünce, eylemlerinde, Allah cc. Hud suresi 11/112. Ayette emrettiği gibi; Emrolunduğun gibi dosdoğru ol,” emrine uygun yaşamalıdır.

Doğru, dürüst olmayan bir kişiden öyle iyi bir Müslüman örneği çıkmaz. Doğru, dürüst olduktan sonra, adil- adaletli olmalıdır. Adil olmayan bir kişiden güzel bir Müslüman çıkmaz. Güvenilir olmalıdır. Kendine güvenilmeyen bir insandan, iyi bir Müslüman çıkmaz. Cömert olmalıdır. Cimri, pinti olan bir kişi Müslüman olsa da beğenilmez. İsraf etmemelidir. Bugün ülkemiz insanların, fakirinin, zenginin, devletin girdiği borç bataklığına; israftan ve dürüst olmayışından girdiği unutulmamalı. Misafir- konuk sever olmalıdır. İnsanlar tarafından sevilmesi için; insanlara iyi, güzel davranmalı. Hoşgörülü, müsamahakâr, toleranslı olmalı. Her şeye müdahale etmemeli. İnsanları kırıp, incitmemeli. Gönül kırmamalı. Memnun olmadığını tavırlarından, mimiklerinden belli etmeli. Kaba saba davranmamalı. Bağışlayıcı, affedici olmalı. Sert tavır, kaba davranış, saldırgan tutum göstermemeli. Bugün insanlar en küçük bir sebeple birbirine kazma, kürek, balta, nacak, silah, bıçak ile saldırmaktadır. Hayretle izliyorum. Asya ve Afrika ormanlarında hayvanlar bile bu kadar acımasız birbirine davranmamaktadır!

Müslüman dediğin; hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, sade, net, güzel davranışlı olmalı. Birbirine sevgi, saygı, muhabbetle davranmalı. İkramda bulunmalı. Hediyeleşmeli. Teşekkür etmeli. Cesurluğunu güzellikte göstermeli. Korkak, pısırık olmamalı. Girişken, atılımcı olmalı. Merhametle, acıyarak hareket etmeli. Azimle, kararlılıkla, tutarlılıkla güzel davranmalı. Kur’ân ve sünnete uygun davranmalı. Rabbine güvenmeli. Sabırla davranmalı. Sabırlı olmayı, sabrı elden hiç bırakmamalı. Hoşumuza gitmeyen durumlarda bile çok sabırla davranmalı. Olan olaylardan ders almalı. İbret almalı. Aynı hataları, yanlışları bizler de tekrarlamamalı. Gayet terbiyeli, güzel ahlaklı, edepli hareket etmeli.

Millet olarak, ümmet olarak bir ve beraber olmalı. Ayrılığa, ayrımcılığa düşmemeli. Ülkemizde ve dünyada her alanda, her konuda ayrımcılık yapılmaktadır. Öyle ki, iki komşu mahalle, hatta bir mahallenin çocukları futbol maçı oynuyor. Birbirine düşüp, kavga – dövüş ediyorlar! Bir düğüne gidiliyor. Kavga- dövüş ediyorlar. Bir futbol maçında bazen onlarca kişi kavgada ölüyor! Spor, dostluk için, sağlık için yapılır, yapılmalıdır. Savaşmak için yapılmamalıdır. Ayrılıkta azap vardır. Azap, eziyet, dert, bela olmaktadır. Savaş olmaktadır! Oysa birlik beraberlik, dostluk, kardeşlik olsa; merhamet, rahmet, iyilik, kardeşlik, dostluk olur, oluşur. İşte bunlar hep olgun, gelişmiş insanlarda olur.

Bendeniz, daha çok Kur’ân ahlakı ve peygamberimizin sav. Ahlakını yazmaya çalışıyorum. Temel aldığım değerler, İslam değerleridir. En doğru bu değerlerdir. Zira bu değerler ilahi, Rabbani özelliklidir. İdeolojik değildir. İdeolojiler daha çok sapkın kişilerin kurguları, düzmeleri, bozuk anlayışlarıdır.

Müslüman, peygamberimiz gibi nazik, şefkatli, merhametli, müşfik olmalıdır. Peygamberimizin ahlakı Kur’ân ahlakıydı. Peygamberimiz sadece Müslümanlara iyi davranmazdı. Müslüman olmayanlara da iyi davranırdı. Müslüman olmayanların dertleri ile ilgilenirdi. Hasta olanları ziyaret ederdi. Müslüman olmayanların ölüsüne bile saygı gösterirdi.

Âşık Yunus Emre der ki:

“Zerrece kalmadı gönlümde hile,

Doğrulukla girmişim ben bu hak yola,

Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali de bile,

Ya Muhammed, canım arzular seni!”

“ Can ü gönülden seversen,

Yalvar kul, Allah’a yalvar.

Maksuda ermek istersen,

Yalvar kul, Allah’a yalvar.”

“ Eşim, dostum yüklensinler, yükümü,

Komşularım helâl etsin, hakkını,

Görmez oldum, ırak ile yakını,

Canım Kâbe’m, varsam sana,

Yüzüm, gözüm sürsem sana!”

“ Şunlar ki, çoktur malları,

Gör nice oldu, halleri!

Sonucu bir gömlek giymiş.

Onunda yoktur yenleri.”

İnsan, dünya işleri ile ilgili görev ve sorumluklarını öğrenirken, ahiret konusunda da bilgili olmalı. ahirete iman, Müslümanlığın şartlarındandır. Pek çok ayet ahiret konusundadır. Ölüm ve ölümden sonraki, yaşam konusunda bilgi edinmeliyiz. Cennet ve cehennem konusunda bilgili olmalıyız. Ölüm ötesiyle ilgili de yanlış bilgi edinmemeliyiz.

Yunus Emre der ki:

“Vaktinize hazır olun.

Ecel vardır, gelir bir gün.

Emanettir, kuşça canım.

Sıcak vardır, alır bir gün.”

İnsanlar hangi inançtan olursa, olsun; insan hakları kısıtlanmamalı. İnsanlar eşit hukuki haklara sahiptir. Sahip olmalıdır. Herkesin hakkı korunmalıdır. İnsan olan herkesin hakları korunmalıdır. Hiç kimseye haksızlık edilmemeli. Hatta Müslüman olmayanların hakları daha özenle korunmalı. Kul hakkına girilirse, ahirette sevaplardan onlara verilir. Bizden giden sevaplar, onların işine de yaramaz.

İnsan hak ve özgürlükleri hem doğaldır. Hem yaşamdan kazanılmıştır. İnsan hakları dokunulmazdır. Müslüman bu haklara azami ölçütlerde dikkat eder. Faşistler, komünistler, kapitalistler,  haçlılar, Siyonistler, putperestler, sapkınlar gibi davranmaz. Müslümanlar onlara benzemez. Benzedikten sonra Müslümanın pek özelliği, özgünlüğü kalmaz. İnsan hak ve özgürlükleri bir bütün olarak uygulanır. İnsanların hakları kutsaldır. Yaşama, okuma, sağlık, iş yapma, inanma, ibadet etme, ekonomisini kazanma hakkı vardır. İslam dininde hak ve özgürlükler esastır, vazgeçilemez.

Yunus Emre der ki:

“ Mal sahibi, mülk sahibi,

Hani bunun ilk sahibi,

Mal da yalan, mülk de yalan,

Var birazda sen oyalan.”

Müslüman, kendisini Allah cc. Rızasından alıkoyan her işi, işlemi, muameleyi terk eder. Helal, haram bilinmeyen ortamlardan uzak durur. Kur’ân ve peygamberimizden bir milimetre ayrılmaz. Bir milimetre ayrıldığında, bir milimetre batıla, küfre düşer ki, bu Müslümanların yapacağı iş değildir. Müslümanları, İslam düşmanlığı yapan, her düşüncesizlik bozar, bozguncu yapar. Onlardan uzak durmalı. Allah cc. Buyuruyor: “ Cahillerden yüz çevir.”

Müslümanların en büyük düşmanı; cehalettir, cahilliktir, bilgisizliktir. Bu karanlıktan, kötülükten bir an önce kurtulmalıdır. Müslümanlara sapıklık, sapkınlık doğru yol, güzel yol, iyi yol, aydınlık olarak gösterilmekte, telkin edilmektedir.

Müslüman, bu dünyaya niçin, neden, niye, nereden, nasıl geldiğini dosdoğru öğrenmelidir. Bunu öğrenmedikçe, yalan ve yanlışta yaşamaya, telef olmaya devam eder.

Müslümanlar, Kur’ân ve sünnet üzere yaşamalı, davranmalıdır. Öncelikle imanın şartlarını, Amentü şerhini derinlemesine, kapsamlı olarak öğrenmeli. İman, itikat yanlış, eksiklik kaldırmaz. İslam inancını tam anlamı ile tam doğru öğrenmeli.

İslam dininde ibadetleri Kur’ân ve sünnet üzere yapmalı. İbadetsiz Müslümanlık olmaz. Namaz, Ramazan orucu, zekât, hac mutlaka yapılmalı. Müslüman olduğumuz davranışlarımızdan, ibadetlerimizden anlaşılmalı.

İslam dini üzere muamele, işlem yapmalı.

Haram, suç işleyenlere İslam dini üzere ceza verilmeli. Adalet ve doğruluk esas olmalı.

İslam ahlakı ile yaşamalı.

Öğüt ve hakça önerilerde bulunmalı.

İlmi gerçeklerle yaşamalı.

Dua etmeli.

 Zikretmeli

 Tövbe etmeli.

Olup, biten olaylardan ders çıkarıp, ibret almalı. Düşüncesiz, bilmeden, sorup öğrenmeden hareket etmemeli.

Âşık Yunus Emre der ki:

“ Eğer Muhammed’e ümmet olursan,

Dilinde zikir ile Kur’ân gerekir.

Namaz kılma, zikir etme daim olsun.

Yardım kuluna Hak’tan gerektir.”

Peygamberimiz sav. Çocukları çok severdi. Hem kendi torunları olan Hasan ve Hüseyin’i, hem kendi çocuklarını, hem diğer bütün çocukları çok severdi. Çocuklara sevgi, saygı, merhamet duyardı. Onlarla oynardı. Onlar mescidin etrafından ayrılmazdı. Çocuklara merhamet edilmesini öğütlerdi.         “ Merhamet etmeyene, merhamet edilmez,” derdi.

Cenap Şahabettin diyor ki: “ İyiliği yalnız iyiler anlar. Fenalığı herkes anlar.”

Peygamberler, Yüce Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara ulaştırmak üzere, kulları arasından seçip, gönderdiği, kutlu elçilere peygamber denir. Peygamberler numune, müstesna, farklı özelliklerde olan insanlardır. Peygamberlere iman etmek- inanmak, Müslümanlar için zorunludur. Peygamberlerin bütün bilgileri doğrudur, gerçektir. Bütün peygamberlere inanmak, imanın şartıdır. Her millete, kavime mutlaka peygamber gönderilmiştir.

Hazreti Mevlana ra. Diyor ki: “ Ayakkabılarım yok diye üzülüyordum. Yolda karşımdan gelen ayaksız bir adam görünce, şükrettim.”

Sadi Şirazi diyor ki: “ Kişinin eli ve kalbi doğru ise, o kuluna, Allah nimet vermiş, demektir.”

Hazreti Mevlana ra. Diyor ki: “ İslam dinini yaşamayan bir kimse, daha hayatta iken ölmüş demektir.”

Cenap Şahabettin der ki: “ Kusurumuz ne kadar çoksa, o kadar kusur ararız.”

Sadi Şirazi diyor ki: “ Olgunluğun ve üstünlüğün yoksa dilini ağzında sakla. İnsanı maskara eden dilidir.”

Cemil Meriç der ki: “ Zihin arı, kitap çiçek, dış dünya kovandır. Sıra bal yapmaya geliyor.”

Hazreti Mevlana ra. Der ki: “ Sabır rahatlığın, neşenin anahtarıdır.”

Müslüman, İslam dininin, bilimin tüm değerlerini sorun, problem çözmede, çare bulmada kullanabilmeli. Bireysel davranmaktan çok; ekip- takım halinde çalışmalı. İşbölümü yapmalı. Bunu ailede, toplumda, devlette, kurumda, işletmelerde yapmalı. Yetki vermeli. Ama yetkinin kullanılması; denetim, kontrole tabi olmalı. Öyle her isteyen, istediği gibi hareket edememeli. Bugün bu ülkemizde ve dünyada yeterince bunlar yapılamadığından; sorumsuzluk, görevi doğru yapmama, aldığı görevi ıskalama, yükümlülüklerini yerine getirmeme yapılmaktadır. Yasalarda adaletle işlemediğinden; vurdumduymazlık, başıboşluk, karmaşa, herkes nefsine göre hareket etmede bulunmaktadır. Sonuç da; başarısızlık, memnuniyetsizlik olmaktadır.

İşlerin iyi gitmesi için bilgelik, bilginlik, yetenek, beceri, ortak çalışma, disiplin, yargının hukuksal çalışması mutlaka olmalı. Korumacılık, taraf tutma, ayrımcılık, korumacılık olmamalı. Algoritma işletilmeli.

Algoritma; belli bir problemi çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için tasarlanan yol, demektir. Algoritma yaşamın her alanında kullanılır. Algoritma, düzenli, ince detaylı düşünmektir.

Dünya ile beraber, birlikte hareket etmek çok önemlidir. Eğer dünya ile birlikte hareket edilemiyorsa, İslam dünyası ile birlikte hareket etmeli. Bugün dünyanın İslam dışında kalan kısmı zalimdir, kan dökücüdür, zalim tarafını haksız yere desteklemektedir. Sömürücüdür. İşgalcidir. Ezicidir. Zayıfı yok edicidir. Etik ve ahlakı değerleri yoktur. Kendilerinin yazdığı hukuk sözleşmeleri birer aldatma, kandırma, uyutma, göz boyamadır. Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri, Avrupa sözleşmeleri, başkalarına dayatma yapmak için birer uydurmadır. Kendileri tek bir maddesine uymamaktadırlar. Müslümanları o sözleşmelerle etki altına almışlardır. Siz kötüsünüz, biz iyiyiz, demeyi, bu sözleşmelerle yapmaktadırlar.

Bugün, İslam Birliğine bağlı, 57 İslam ülkesi vardır. Dünya üzerinde hiçbir olumlu etkisi, yaptırımı yoktur. Zira kendi aralarında birlik ve beraberlik içinde değillerdir. Birbiri kuyusunu kazanlarda az değildir.

Yine 21 Arap ülkesi, Arap Birliğini kurmuştur. İki yıl önce bu 21 ülkenin tümü, Türkiye’nin, Suriye’de PKK+YPG terör örgütüne karşı verdiği silahlı mücadeleyi kınamışlardır.

Yine Allah cc. Müslümanlar hakkında söylediği ayetleri anımsatmak istiyorum:

Al-i İmran suresi 103. Ayetin meali: “ Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın. Bölünüp, parçalanmayın. Allah’ın, size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirine düşman idiniz de, Allah gönüllerinizi birleştirdi. Onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Sizi bir ateş çukurunun kenarında iken, oradan da sizi Allah kurtardı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki, doğru yolu bulasınız.”

Kur’ân’ı Kerim, 49/10. Ayetin meali: “ Müminler kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.”

Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ Birbirinizle ilgiyi kesmeyin. Birbirinize sırt dönmeyin. Kin tutmayın ve haset- kıskanma- çekememezlik etmeyin.”

Şunu asla, kesinlikle, katiyen unutmayınız: İslam dinine, bilim verilerine uygun yaşamayanlar, iki âlemde; huzur, mutluluk, rahatlık, sevinç, kolaylık içinde yaşamazlar.

İslam dini içerik bakımından yüksek sıfatlı, özellikli, niteliklidir. Rabbani, ilahi özelliklidir. Yanlışlıktan, eksiklikten uzaktır.

İslam, âlemlerin Rabbi olan, Yüce Allah’ın buyruklarına uyarak, yaşanmasını emreder. İnsanların iki âlemde huzura, barışa, esenliğe, mutluluğa, kolaylığa, başarıya ulaşmasını anlatır. İslam dini barış, dostluk, kardeşlik dinidir. İnsanların barış, dostluk, kardeşlik, huzur, güven, esenlik içinde yaşamasını hedefler.

İslam dininde, bilim ve dinin öğrenilmesi emredilmektedir. Yegâne tek din, ilahi din İslam dinidir. İslam dini evrensel bir dindir. Tüm insanların barış, kardeşlik, dostluk içinde yaşaması için; tüm insanlığa ulaşılmasını ister. İslam dini tüm insanlığa hitap eder. İlmi ve Müslümanlığı birlikte yaşayanlar, başarılı olur. Aksi halde başarılı olmaz. Sevilmez, beğenilmez. İman, İslam ve bilimi birlikte yaşayıp, iki âlemde mutlu olmayı becermeli. Mutlaka İslam, bilim, geçerli bir sanat, meslek, zanaat sahibi olmalı. hak ve hakikatten asla ayrılmamalı.