Çaykur Rizespor ligin 16. haftasında evinde Konyaspor'u ağırladı. Maçın büyük bir bölümü çok ciddi bir Rizespor üstünlüğüyle geçen maçta,

oyuna ve tempoya doğru zamanda cevap veren Konyaspor'un durumu eşitlemesiyle, maç 1-1'lik eşitlikle sonuçlandı. Kadro tercihleriyle başlayayım... Rizespor'da İlhan Palut geçtiğimiz hafta altını çizdiğim Dal Varesanovic'in performansı hakkında benimle ortak paydada buluşmuş olacak ki, Bosnalı oyuncuya bu maçta ilk 11'de yer vermedi. Onun yerine geçtiğimiz hafta kart cezasından dolayı forma giyemeyen Papanikolaou'yu tekrar ilk 11'e döndüren İlhan hoca, Olawoyin'in de oyundaki yerini değiştirerek, oyuncuyu üçüncü bölge aksiyonuna daha yakınlaştırmak amacıyla on numaraya yerleştirdi. Geçtiğimiz hafta performansını negatif anlamda eleştirdiğim Amir Hadziahmetovic ve Akintola bu haftada da kendine yer bulurken, her iki oyuncu da bu anlamda İlhan Palut'u kararında haksız çıkarmayacaklardı. İlhan Palut'un kafasındaki plan geçtiğimiz hafta olan plandan çok bağımsız değildi. Topa sahip olmak ve rakibiyle arasındaki kalite farkını göz önünde bulundurarak, rakibi kapandığında dahi elindeki bireysel yetenek havuzunu düşünerek oyunu açabileceğini düşündü. Rizespor bu anlamda maçın genelinde istenilen ve planlanan şeyle doğru orantılı işler de yapmayı başardı. Amiyane tabirle dördüncü viteste oyunu açan Rizespor, öte yandan bu tempoyu uzun süre elinde tutmaya da devam etti. Çok fazla pozisyona girildi ve Rizespor tempoyu bu anlarda istediği üzere yüksek bir seviyede tutmayı da başardı. Henüz 9. dakikada bir penaltı da kazanan Rizespor, Ali Sowe'un penaltı atışında maçın genelinde iyi bir performans sergileyen Jakup Slowik'i geçememesiyle birlikte, oyun anlamında hak ettiği skoru elde etmek için çok daha fazla beklemek zorunda kalacaktı. Ancak, golle sonuçlanmayan penaltının Rizespor'un oyundaki konsantrasyonunu bozmadığını ve oyundaki ısrarını sürdürdüğünü söylerken, bu istekli oyunu da takdir etmeden geçmemek gerekiyor. Nihayetinde, Konyaspor da Recep Uçar gibi Süper Lig'in rakibi iyi etüt eden teknik adamlarından biri tarafından yönetilen, böylesi yüksek tempoya iyi kapanarak, kompakt kalarak cevap verebilecek donanımda bir takım... Ancak Rizespor, ilk yarının her bölümünde pozisyona girecek fırsatları yakaladı. Özellikle burada, Akintola'nın bu maç özelinde iyi yaptığı bir şeyden bahsedeceğim. Maçın başından beri sürekli olarak eşleştiği Nikola Boranijasevic'in kademesinden kurtulup, yaptığı çapraz koşularla skor tehditi oluşturan Akintola, sırf bu set üzerinden pek çok kez pozisyona girmeyi başardı. 11, 24 ve 31. dakikalarda girdiği ciddi pozisyonların ardından, hareketliliğini konuşturarak 44. dakikada atılan golde Ali Sowe'a servis yapan Akintola, geçtiğimiz hafta sergilediği kötü performansı tümüyle unutturmayı başardı. 44 dakikalık gol hasretine, 1.97 xG, (gol beklentisi) 6 isabetli olmak üzere 13 şut, rakip ceza sahasında 16 kez topla buluşma, rakibinin 4 katı isabetli pas sığdıran ev sahibi takım, istatistiklerin sahada yaşanılanı net bir şekilde gözler önüne serdiği bir ilk yarıya, istatistiksel olarak beklenilenden hemen hemen 1 gol az atarak giriyordu. Görüntü itibariyle Rizespor'un 1-0'ı oynamasının kolay olacağı beklenirdi.

Ancak olay hiç beklenildiği gibi cereyan etmedi. İkinci yarının başında, Recep Uçar'ın İlhan Palut'a verecek bir cevabı oldu. Rizespor'un yüksek tempolu oyunu ve buna rağmen "hak edilmiş" skorun beklenilenden düşük oluşu Rizespor'un plan yapacak alanını kısıtlıyordu. Görüntüde iyi bir oyun vardı, ancak skor olarak karşılığı gelmiyordu. Üstüne üstlük Rizespor'un sahadaki oyuncularının skora yatkınlığını konuşmanın da komik olacağını düşünürsek, İlhan Palut'un temenni edebileceği tek şey bu oyunun kontrolünü ikinci yarıya da yayarak, düşük veya yüksek tempo oluşu farketmeksizin, vitesi kontrol eden taraf olmak olacaktı. Öte yandan Recep Uçar'ın eli bu anlamda güçlüydü. Her ne kadar kalite olarak geride olsa bile, takımı ilk yarının büyük çoğunluğunda bekleyen, dolayısıyla cevap veren taraftı. Elindeki kartları doğru oynarsa, tempoyu ele geçirebilirdi. Nitekim ikisi (Louka Prip ve Umut Nayır) hücum oyuncusu olmak üzere oyuna üç tane oyuncu dahil etti. Oyunun bu bölümünde topa sahip olma avantajını elde edince, biraz da şansının yaver gitmesiyle birlikte senaryo tümden değişebilirdi. Öyle de oldu. Kenar top organizasyonunda, oyuna yeni aldığı isimlerden Prip'in asistinde Aleksic'in kafa vuruşuyla skoru bulması, İlhan Palut'un ve Rizespor'un planlarını yekten değiştirecek ve sekteye uğratacaktı. Kağıt üzerinde 45 dakika oyuna hükmeden takım, yalnızca 8 dakika boyunca tempoyu elde eden rakibini oyuna ortak etmişti. Ayrıca Rizespor, rakibine kıyasla enerjisini daha çok kullanmış, bir de vitesin kontrolünü vermişti. Bu dakikadan sonra tempoyu tekrar lehine çevirmenin tek yöntemi kenardan hamle yapmaktı. Ancak beni en çok şaşırtan detaylardan biri oluyordu ki, İlhan Palut 77. dakikaya kadar hamle yapma yoluna başvurmadı. Yapılan hamlelerin skora edebilecekleri etkinin çapının da dışında, temponun da Rizespor'un istediği yönde değişmemesiyle birlikte, Rizespor evinde Konyaspor'a 1 puanı vermişti. Şimdi bu noktada İlhan Palut'un üst üste ikinci kez bir teknik adama karşı girdiği mücadelede yenildiğini söylemekte bir mahsur görmüyorum. Zira, futbolda doğru sistemi işlemek kadar, anları yönetmek de önemli... Futbol nankördür ve doğru teknik adam davranışı futbolun nankörlüğünü yenecek yöntemleri bulmaktır. İlhan Palut oynattığı oyunu 45 dakika ne kadar iyi oynadıysa, inşaa ettiği şeyi 8 dakikada da kaybetti. Tekrar kazanacak zaman olduğunda da, bu kez değiştirebileceği şeyleri değiştirmedi. Oyunundaki ısrarı veya bu konudaki değer yargıları kesinlikle bir teknik adamın ekolleşmesi yolunda çok değerli ve Türk futbolu için uzun vadede iyi şeyleri hayal ettiriyor. Ancak hocanın oyuna yaptığı hamlelerle son süreçte eksik kaldığını düşünüyorum. Elindeki Emrecan Bulut gibi, geçen maçta oyuna girdiği dakikadan itibaren tempoyu çokça etkileyen Casper Hojer gibi oyuncuları kenarda tutmakta yanıldığını da düşünüyorum. Bireysel performanslara geçecek olursak, merkezde direncin yok olduğu bölümde Papanikolaou'nun performansının istenilen seviyede olmadığını söylemekle beraber, takımın geri kalanının potansiyelleri seviyesinde ellerinden geleni yaptıklarını düşünüyorum. Özellikle Akintola, Ghezzal, Amir Hadziahmetovic ve Olawoyin bu yüksek tempolu oyunu oynayabilecek iyi bir oyuncu grubu olduklarını kanıtladılar. Her iki takımı da tebrik ediyor, önümüzdeki haftalarda Rizespor'a başarılar diliyorum.