Anne ve babanın, çocuklarını çok iyi yetiştirmesi, kaliteli, verimli kılması için öncelikle kendilerinin iyi bir eğitim- öğretim, kültür, sanat, pedagoji görmesi görmeli.
Bozuk eğitimli, eğitimsiz kişilerin, anne ve babaların, öğretmenlerin iyi çocuk yetiştirmesi mümkün değildir. Hele bir de devletin, özel sektörlerin, çevrenin bozukluğu pompalaması durumunda, ortaya çıkan zararlı insanlar olur!
Eğitim- öğretim, terbiye, güzel ahlak, edep, hayâ, hakkaniyet, adalet, İslam, Müslümanlık, bilim öğretmede; çocuklar çok iyi dinlenmeli. Çocuk yetenekleri doğru tespit edilip, beceriye dönüştürülmeli.
Çocuğun dinlenmesi, doğru istekleri karşılanmalı, sorulara doğru yanıtlar vermeli. Anlatmalar, çocuk anlayacağı düzeyde olmalı.
Çocuk ile konuşurken, yüzüne, gözüne bakmalı. İlgisizlik asla göstermemeli.
Görüşleri sevgiyle, saygıyla dinlenmeli.
Çocuğa doğru yol göstermeli. Asla kötü örnek olmamalı. Yanlışlar edebi ile düzeltilmeli.
Yanlış hareket ettiğinde, yanlışlar edebi ile anlatılmalı. Yanlışın zararları öğretilmeli.
Çocuğa yaşına uygun sorumluluklar verilmeli.
Çocuğa verilen sözler yerine getirilmeli.
Çocukla alay edilmemeli. Dalga geçilmemeli. Uygunsuz şakalar asla yapmamalı.
Çocuklara anladınız mı? Anlıyor musunuz? Gibi sorular sormamalı.
Çocuk asla aşağılanmamalı.
Çocuğa sen beceremezsin, yapamazsın, dememeli.
Öğretmen, doktor, sağlık ekipleri gibi hizmet veren meslek erbapları asla kötülenmemeli.
Çocuğun duygu durumuna göre konuşmalıyız. Asla moral, ruh, psikoloji bozmamalıyız.
Anne ve baba tutumları olarak şu sınıflama yapılmış:
1- Aşırı koruyucu- hoşgörülü anne ve baba tutumu!
2- Mükemmeliyetçi anne ve baba tutumu.
3- İlgisiz ve kayıtsız anne ve baba tutumu.
4- Tutarsız anne ve baba tutumu.
5- Olumlu, sağlıklı, yapıcı, İslam’ı, ilmi anne ve baba tutumu.
1- AŞIRI KORUYUCU ANNE VE BABA TUTUMLARI:
Çocuğa karşı aşırı sevgi gösterirler.
Disiplini çok az uygularlar.
Çocuğun her isteği anında yapılır.
Çocuğa karşı denetim sağlayamazlar.
Çocuğun her istediğini yerine getirirler. Sınırlama koymazlar.
Çocuğun sorularına karşı aşırı kaygı içindedirler.
Çocuğa aşırıyı kollama yaparlar.
Çocuğa gereğinden fazla kontrol yaparlar.
Çocuğun başına bir dert, bela, musibet, kaza gelecek diye korku içindedirler.
Çocuğun kendini gerçekleştirmesine fırsat, olanak tanımazlar.
Çocuklarda özgüven eksikliği oluştururlar.
Anne ve babaya aşırı bağımlı yaparlar.
Sosyal norm, ilke ve kurallara uymazlar. Din ve bilimi uygulamazlar.
Sorumluluk yüklemezler.
Çocuğun basit konularda yapıcı, olumlu karar almalarını engellerler.
Hayatta başarı olamayacak tipte insan yetiştirirler. Zor, güçle başa çıkamayacak kişilik oluştururlar. Rize’de bu tip çocuklara, gençlere paluze ( çocuk maması) çoğu denir.
Günümüzden 50- 60 yıl önce ailelerin maddi durumu çok kısıtlıydı. Öyle çocukların her dediği alınmaz. Yapılmazdı. Çocuklar daha çok kara lastik giyerdi. Ebeveynlerin ve çocukların montu, parkesi, paltosu yoktu. 1975 yılında, Türkiye’de kara lastiğin en çok satıldığı yıldır. Ama o zaman çocuklar zorluklar içinde büyür, yetişirdi. Çocuklar ilkokuldan sonra, eğer okumaya devam edemeyecekse, bir mesleğe çırak olarak verilirdi. Oradan usta olarak yetişirdi.
O zaman halkın %80’i kırsal alanda, yerleşkelerde yaşardı. Tarım ve hayvancılık yapılırdı. Biz o zaman Rize’de köyde yaşardık. Babam hem evin bir odasında bakırcılık yapardı. Yanı güğüm, testi, kap- kacak yapardı. Bizde ona körük çekmede yardım ederdik. İlkokul 2. Sınıfta iken okul eğitime başlamış. Biz çay var, diye çay bitene kadar okula gönderilmemiştim.
Ortaokula 1,5 saat yaya giderdik. 1 saat 45 dakikada gelirdik. Kocatepe Köyündeki, evimizden kardeşim ile birlikte evden yaya ayrılırdık. Güneşte, Güneşli, Müderrisler’ den geçip, Yiğitler köyündeki ortaokula giderdik. 120 cm. kar yağardı. Karda çığır açılmazdı. O yöne köyümüz halkı gitmezdi. Sadece biz giderdik. Ayağımızda lastik çizme, üzerimizde sadece ceket, başımızda şapka vardı. Eğer şapkayı almayı unutmuş isek, okula almazlardı. Bir de döverlerdi.
Köyümüze 1968 yılında araba yolu geldi. Ama bizim eve uzaktı. Hayvanların yemi, altına serdiğimiz yaprağı, kışın yakacağımız odunu sırtımızda taşırdı. Hatta evimizin tüm malzemesi, komu köy olan Köprülü Köyünden sırt ile taşınmıştı. Çaylar sırt ile taşınırdı. Bunu bir aile yardımlaşarak yapardı. İşlerin kolayına, zoruna bakılmazdan, zorlukların üstesinden gelinirdi. Biz lise okurken, Rize Belediyesinde sokak inşaatında çalıştım. Üniversite de okurken, kendirli çay Fabrikasında çalıştım. Öğretmen iken Kars’ın Mişko yaylasında mandırada çalıştım. Yaz tatilinde öğretmen iken evlerde boya- badana yaptım. Babamın bahçesinde seracılık, tarım yaptım. Bazen ineğimizi otlakta otlattım. O dönemin genci, çocuğu için zor olan iş yoktur.
Köyümüzde İlkokul yoktu. Altı tane köy, Köprülü Köyü İlkokuluna giderdik. Evimize yarım saat çekerdi. 120 cm. karda yürüyerek giderdik. Lastik ayakkabı, çizme, montsuz giderdik. Çantamızda, annemizin diktiği bez çantaydı.
1979 yılı Mayıs ayında Yalova İli, Altınova kasabasına taşındık. Hem Altınova’da 5 dekar kadar olan bahçemizde tarım, kapalı örtü- seracılık yaptık. Hem Rize’deki, çayımızı yazın 3 defa giderek topladık.
Aşırı koruyucu çocuk yetiştirmeye başlandığında, gençler beden işçisi olarak çalışmıyor. Hep masa başında memur olmak istiyorlar. Amir, müdür olmak istiyorlar. 2024- 2025 öğretim yılında üniversitelerde 8,5 milyon öğrenci okumaktadır. Bunların 500 bini ancak memur olabilir.
Demek ki, aşırı koruyucu anlamda çocuk yetiştirmek, çocuğun ve gencin başarısız olmasına sebep olmaktadır.
50 yıl önce toplumun %80’i kırsal alanda yaşarken, 2025 yılında %80’i kentlerde yaşamaktadır. Yine de ülkemizdeki, tarım, çiftçilik, hayvancılık çökmedi. Zira dünyanın %0,8 alanı tarım toprağı olarak ülkemizdedir. Ama tarım ve çiftçilikte yine de %1,25 oranında tarım ürünü yetiştiriyoruz. Oysa asgari ücretle kentlerde sürüneceğine, kırsala çıkıp; tarım, hayvancılık, çiftçilik yapmak daha iyidir. Kendimize çalışırız. Bunu devlet desteklemeli. Teşvik uygulamalı. Sömürücülerden korumalı.
2- MÜKEMMELİYETÇİ ANNE VE BABA TUTUMU:
Önce mükemmel insanın olmadığını söyleyelim. İnsan eksikliklerle yaşar. Aklını çalıştıranlar, her geçen günde eksikliklerini gidermeye çalışır. İnsan eksiklikleri ile yanlış, hata, eksik yapar. Anladığında, döner tövbe eder. Güzel bir eğitim- öğretim görenler, daha çok eksiklik yapar.
Çocuk yetiştirmede sevgi vardır. Ama sevgi başarıya bağlıdır. Başarısız durumlarda sevgi azalır! Oysa herkesin her alanda başarılı olması mümkün değildir. Başarı, yeteneğe göre artar.
Çocuğu, ebeveyn kendi kalıplarına sokmaya çalışır. Bu yanlıştır. Her çocuk, genç yetenekleri doğrultusunda başarılı olur. Az olur, çok olur ama olur.
Çocukların tercihleri ebeveynler tarafından desteklenmez.
Çocuğun kapasitesi dikkate alınmaz. Başkalarıyla kıyaslanır.
Aşırı titizlik gösterilir.
Çocuk her hali ile mutlaka sevilmelidir. Sevgi, saygı içinde pedagojik eğitim- öğretim yapılmalı. Ahlak, terbiye önde olmalı.
Mükemmeliyetçilik anlayıştan, aşırılıktan psikolojik, ruhsal sorunlar oluşur.
Dinsel ve bilimsel hareket etmeli.
Şiddet, baskı, otoriter, totaliter tutum göstermemeli. Anlayış ahlakı olmalı. Bugün Sakarya’da çocukların kavgası yüzünden aileler birbirleriyle kavga etti. Beş kişi yaşamını yitirdi. Bu ilk değildir. Sonda olmayacaktır. Cehaletle birlikte hep olmaktadır. Adam gibi adam olmak için; niyet iyi, duygu güzel, düşünce dosdoğru olmalı ki, davranışlar, eylemler yararlı olsun.
3- OTORİTER VE REDDECİ ANNE VE BABA TUTUMU:
Çocuğa karşı sevgi, saygı yoktur. Otoriter, totaliter, baskıcı bir tutum vardır.
Sıkı disiplin uygularlar.
Hata, yanlış olduğunda, şiddet uygularlar. Dayak, kötek yoluna başvururlar.
Çocuğa söz hakkı tanımazlar. Sevgiden uzak tutum izlerler.
Gözleri sürekli çocuklar üzerinedir.
Çocuk aşağılanır. Devamlı çocuk konuşulur.
Çocuğun Kurallara sorgulamadan, uyulması istenir.
Evde her şey kurallara ve saate bağlıdır.
Ebeveynler dürüst görünür ama içten içe kötülük içlerini yer, bitirir.
Saldırganlık yaparlar.
Başkalarına güvensizlik oluştururlar.
Sürekli eleştirirler.
Suça eğilimlidirler.
Güven duygular vardır.
Hoşgörü, sevgi, saygı, müşfik, empatili davranmazlar.
Bu tip kişiler anne ve baba da olsa, sevilmezler.
Böyle bir aile, toplum, devlet yönetimi de asla olmamalı. Bu faşizan bir durumdur.
4- İLGSİZ VE KAYITSIZ ANNE VE BABA TUTUMU:
Çocuk başıboş bırakılır.
Çocuğun temel gereksinimleri dışında başka ihtiyaçları ile ilgilenilmez.
Ebeveyn ile çocuk arasında ilgi, ilgilenme pek olmaz. Bu durumda olanlar kazalarda, sokaklarda kaybolur.
Bir köpek, kedi kadar çocuklarına ilgi, alaka göstermezler.
Çocuklar yalnızlık içinde hayatta sürüklenirler. Bu şekilde çok çocuk zayi olur, yok olur!
Böyle yetişen çocuklar daha çok çevreye, insanlara, topluma zarar- ziyan verirler. Anarşi, şiddet, terör, çalma, hırsızlık, yolsuzluk, adi suçlar işlerler. Bugün Türkiye’miz bu konularda zirve yapmış. Toplumda insanların maddi, manevi zarara uğramaları çok yoğun olmaktadır.
Böyle ailelerde, aile bireyleri de medeni olmaz. Medeni olmayan ailelerde, çocuklarda iyi yetişmiş olmamaktadır.
Böyle ailelerde haram, günah, suç işleme olayları sıradan, normal, doğal gibi görülür.
Bu tip ailelerde sevgi, saygı, hoşgörü, iyilik yer bulmamaktadır.
TUTARSIZ ANNE VE BABA TUTUMLARI:
Çocuklara karşı tutumlar sürekli değişkenlik gösterir.
Anne ve baba farklı düşünür. Herkes farklı, zararlı, değişken, tutarsız, kararsızlık içindedir.
Bazen olumlu, bazen olumsuz, yalan, yanlış tutum içine girerler. Bilgiden, tutarlılıktan, kararlılıktan uzaktırlar.
Çocuk çoğu zaman ailelerinden şiddet, hatta öldürme görür! Pek çok eşler arasında şiddetten ölüm oluşur. Her yıl ülkemizde 400’den fazla kadın yakınları tarafından katledilir. Çocuklarda aileleri tarafından katledilir!
Bu tip aileler daha çok ideolojik sapıklık, sapkınlık, serserilik, çürümüşlük içindedir.
Bunlar neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamaktan uzaktırlar. Hak din İslam, Müslümanlık ile pek ilgileri yoktur.
Sapkın ideoloji tutumları olanlar hak, hakikatten, olgunluktan çok uzaktır.
OLUMLU, SAĞLIKLI, SAĞLAM İRADELİ, HAK VE HAKİKAT İÇİNDE OLAN ANNE VE BABA TUTUMLARI:
Aileler hak ve hakikat içinde olgun, medeni, iyi eğitimlidir. Çocuklarının fikrini alır. Gereksinimlerini karşılar.
Çocuğu dinlerler ve sevgi, saygı gösterirler.
Çocuğu sever ve sayarlar. Saygı, hoşgörü, merhamet gösterirler.
Çocuğu gerektiğinde teşekkür eder, takdir ederler. Hayatta başarılı olması için gerekenleri yaparlar.
Çocuklara yaşına, anlayış düzeyine uygun tutum sergilerler.
Gerektiğinde ödül verirler.
Çocukları güzel ahlak, terbiye, edep, hayâ ile yetiştirirler.
Çocuk yanlış yaptığında, “ben” dili ile uygun şekilde anlatırlar. İdeolojik sapık, sapkınlıktan uzak dururlar.
Çocuklara kendilerini tanıtırlar. Özgüven içinde yetiştirirler. İşbirliği içinde hareket ederler. Hak ve hakikati pedagojik şekilde öğretiler.