Eğitim sistemi, yalnızca bilişsel başarıya odaklanarak bir azınlığın mutluluğu üzerine inşa edilemez.

Eğitim, tüm çocukların potansiyelini ortaya çıkaracak ve onları topluma faydalı bireyler olarak kazandıracak şekilde düzenlenmelidir. Aksi halde, sadece akademik olarak başarılı olan öğrencilerin performansları "başarı" olarak gösterildiğinde, diğer öğrenciler dezavantajlı hale gelir.

Bu dengesizlik, ileride toplumun büyük bir kısmının dışlanmasına ve devletin bu gençleri topluma kazandırmak için büyük enerji harcamasına yol açar. Sonuç olarak, suç oranları artar, madde bağımlılığı ve diğer olumsuz alışkanlıklar yaygınlaşır. Formal platformlarda kendini ifade edemeyen bireyler, informal ortamlarda kendilerini ifade etmeye çalışır ve bu da toplumsal huzursuzluğu artırır. Bu durum pusuda yatan marjinal grupların iştahını kabartır ve onlar için uygun zemini hazırlar.

Toplumun yalnızca yüzde onluk bir kısmının mutluluğu üzerine kurulmuş bir sistem, yüzde doksanlık çoğunluğun mutsuzluğuyla sonuçlanır. Hiçbir çocuk, yalnızca başarı üzerinden ödüllendirilmemelidir. Başarı, neye ve kime göre ölçülür? Bir tarafı kazandırırken diğer tarafı kaybedemeyiz. Kazanım, kaybedeni olmayan bir denge üzerine kurulmalıdır.

Bencil, şımarık ve kendini dünyanın merkezinde gören bir çocuk, diğerlerine ve topluma nasıl bakar? Bu dünyada efendiler mi yaratmak istiyoruz? Bu anlayış, bilişsel olarak istenilen düzeyde olmayan gençleri ötekileştirir ve toplumda onarılmaz yaralar açar. Kendinizi bu kapsamdaki bir öğrenci olarak düşündüğünüzde, diğerlerine bakışınız nasıl olurdu?

Eğitim sistemi ticari bir meta haline gelmemelidir. Hele hele de gençleri ticarete döken anlayışa ne demeli, bu gençleri ticari bir emtia olarak görmek büyük bir adaletsizliktir. Adaletsizlik üzerine kurulan bir sistem herkesi mutsuz eder ve mutsuzluk içinde kimse mutlu olamaz. Bu bakış açısı değişmeli, aksi takdirde dünyayı yöneten azınlıkların egemenliği devam eder. Kıyamet alameti mi arıyorsunuz? "Mutsuz gençlik, mutsuz toplum." Bundan daha büyük kıyamet alameti mi var!

Mutsuz bir toplum ve gençlik, büyük bir felaketin habercisidir. Çocukları sınavlarla yarıştıran, sıralayan ve damgalayan bir sistem, en sonunda kurucularının celladı olacaktır. Bu gerçeği göz ardı eden toplumlar, küçük kıyametlerini hazırlamaya adaydır. Başarıyı sınav, proje, spor veya sanat başarısı olmaktan çıkarıp, "iyi insan" olma başarısı haline getirmeliyiz. Her gencin güçlü olduğu yeteneğe yatırım yaparak, onların potansiyelini ortaya çıkarmalıyız.

İnsanlar, başkalarının başarı hikayelerini dinlemekten bıktı. Herkesin kendi hikayesini yazmasına izin vermeliyiz. Her yıl sınavı kazanan öğrencilerin ailelerinin mutluluğu karşısında, sınavı kazanamayan çocukların ailelerinin yaşadığı travmayı görmezden gelemeyiz. Mutluluk ve mutsuzluk, birbirini dengeleyen kavramlardır ve her iki tarafın da dikkate alınması gerekir.

Eğitim sistemi, her öğrencinin potansiyelini ortaya çıkaracak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Toplumsal huzur ve bireysel mutluluk için adil ve kapsayıcı bir eğitim sistemi şarttır.