Türk çay sektörünün bugün geldiği noktaya baktığımızda; dünya çay piyasasında ciddi anlamda yer edinebilmesi için sektördeki her işletme bulunduğu organizasyon yapısı içerisinde bilimsel olarak stratejik yönetim uygulamak zorundadır. Sektörün hedeflerine ulaşabilmesi için doğru stratejiler geliştirmesi, bu stratejileri etkin bir şekilde uygulaması ve sonuçlarını değerlendirerek hedefine doğru gidip gitmediğini belirlemesi sürecini kapsayan stratejik yönetim sektörde var olan küçük büyük tüm işletmeler için uzun dönemde varlığını sürdürebilmesi, rekabet üstünlüğü sağlaması açısından kaçınılmazdır. Bu süreç sektörün disipline edilebilmesi açısından da çok önemli bir süreçtir.

 

Çay sektöründe sadece lokomotif konumundaki Çaykur’un değil özel sektör işletmelerinin de dahil olduğu stratejik yönetim planlamasının yapılması ve titizlikle uygulanması kaçınılmazdır. Sektördeki her aktör ülkemizin milli içeceği olan çayımızı hak ettiği yere taşımak çabası içerisinde olmalıdır.

 

Stratejik yönetimin kullandığı araç stratejik plandır. Stratejik plan da stratejik düşünmeyi desteklemektedir. Dolayısıyla stratejik yönetim aslında sektörün yönetiminde stratejik düşüncenin uygulanması olarak da tanımlanabilir. Stratejik düşünme “Doğru şeyi mi yapıyoruz” sorusunu sorma anlamına gelir.

 

Stratejik planın hazırlanması aşamasında,  işletmenin amaçlarını, ilke ve politikalarını, hedef ve önceliklerini, performans ölçütlerini, izlenecek yöntemleri içeren planların belirlenmesi ve ayrıca işletme olarak neredeyiz, nereye gitmek istiyoruz, gitmek istediğimiz yere nasıl ulaşırız, başarımızı nasıl takip eder ve değerlendiririz sorularına cevap aranmalıdır. Dünya çay sektöründe stratejik açıdan bulunduğumuz konuma baktığımızda ülkemizdeki mevcut çay işletmelerinin stratejik yönetimi tüm unsurlarıyla uygulamaları sonucunda başarı kaçınılmaz olacaktır.

 

Gelin hep beraber sektörün bir analizini yapalım. Dünyada çay üreten diğer rakiplerimize göre; tarımında zirai ilaç kullanmamamız, ülkemizdeki mevcut klimatik özelliklerin diğer çay üreticisi ülkelere göre daha üstün olması, Avrupa, Orta Asya ve Rusya pazarlarına yakın olmamız bize ciddi anlamda üstünlük sağlamaktadır. Bunun yanında sektörde çay konusunda uzman bir kadro yapısının olması, ürün analizleri konusunda geniş laboratuvar imkanlarının olması, Rize Ticaret Borsası’nın proje, laboratuvar ve yatırım açısından sürekli sektörü desteklemesi, Rize Ticaret ve Sanayi Odası ve Rize Ticaret Borsası’nın ortaklaşa koordine ettiği ve Çaykur’un desteklediği Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin kısa sürede faaliyetlerine başlayacak olması, Rize limanının yapılması planlanan lojistik üsle birlikte ihtiyaca cevap verecek şekilde büyütülmesi, Ovit tünelinin ve Rize’de yapılacak olan havalimanının dış pazarlara açılma konusunda aktif rol oynayacak olması, organik tarımla birlikte organik çayın Çaykur öncülüğünde yaygınlaştırılması, Çaykur’un beyaz çay üretimine geçmesi ve bunu tüketiciyle buluşturması, Rize organize sanayi bölgesinin kuruluyor olması, ülkemizde ve dünyada çay içme kültürünün devam etmesi ve giderek artması, Çaykur’a ait paketleme tesislerinin bölgeye çekilmesi, dünya standartlarında yeni bir paketleme fabrikasının kısa sürede faaliyete geçecek olması, sektörü disipline edecek ve yön verecek bir çay kanunun çıkarılması çalışmaları ve çay ihtisas borsası kurulma çalışmaları Türk çay sektörünün güçlü yönleri ve fırsatları olarak karşımıza çıkıyor.

 

Bu güçlü yönlerimizin, fırsatlarımızın ve üstünlüklerimizin yanında elbette ki zayıf yönlerimiz ve sektörü tehdit eden unsurlar da vardır. Bunların başında sektörü disipline edecek ve yön verecek bir çay kanununun olmaması geliyor. Kaçak çayın yurda girişinin engellenememesi, çay sektöründe çay ihtisas borsasının henüz kurulamaması, mevcut yapı içerisinde mevzuat boşluklarının bulunması, çay sektöründe yaşanan yapısal sorunlar, Türk çayının pazarlanmasında yaşanan sorunlar, çay bahçelerinin yenilenme ihtiyacı, ham madde kalitesizliği, üretim kalitesinin düşüklüğü, Türk çay sektörünün zayıf yönleri ve sektörel tehditler olarak karşımıza çıkıyor.

 

Yukarıda tespiti yapılan güçlü yönler, fırsatlar, zayıf yönler ve tehditler ışığında Türk çay sektöründe ki tüm ana aktörlerin uzun dönemde yaşamlarını devam ettirebilmeleri için, sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlayabilmeleri için, Türk çayını dünyada bir marka haline dönüştürebilmeleri için ellerindeki tüm üretim kaynaklarını etkili ve verimli bir şekilde kullanarak değer yaratan stratejiler geliştirerek süreç boyunca amaçlanan stratejileri, gerçekleşen stratejileri ve oluşan stratejileri bir stratejik bilinç içerisinde titizlikle takip ederek sonuca gitmelidirler. Aksi takdirde Türk çayının dünyaya açılarak yeni pazarlar yaratması, dünya pazarlarında söz sahibi olması, marka haline gelmesi çok zor olacaktır.

 

Ersoy USTAOĞLU

14 Şubat 2015 / RİZE