Rizespor beklenmedik şekilde, presle ve önde top yaparak maça başladı. Trabzonspor’un ilk golüne kadar Rizespor ataklarını izledik. Vedat Muriç, Umar Aminu gibi oyuncular sonuca gidebilse, farklı bir 90 dakika izlerdik.
Skor; 4-1. Oyun farkı bu mu? Değil. Yani Trabzonspor 4, 4’lük oynamadı, sonuca gitmeyi bildi sadece.
Oyunun tamamına bakınca, Rizespor’un Trabzonspor’dan hem daha fazla şut hem de isabetli şut çektiğini görmek lazım. Uğurcan’ın net 3 kurtarışı olduğunu, Rizespor’un ikinci yarı oyuna giren kalecisinin ise hiç şut kurtarmadığını belirtmek lazım.
Rizespor’un oyunu önde oynaması, olağan Trabzonspor baskısını da kırmış oldu. Okan Buruk, iyi bir taktisyen ve Trabzonspor’u nasıl durduracağını görmüş, uygulamış. Rizespor’un bu kadro ve oyuncu grubuyla lig sonuncu olması da garip ve anlamsız.
Trabzonspor’a gelince, oyunun tamamında oyuna hakim olamadı. Zaman zaman tempo yaptı; Yusuf ve Abdülkadir’le önde kalmaya çalıştı.
Sosa’nın, Pareirra’nın takım için önemi bir kez daha ortaya çıktı. Onazzi’yi bile aradı takım. Buna rağmen, Abdülkadir’le 2, Rodellega ile 1 ve Enwekame ile 1 gol bulmayı başardılar. Temposuz 4 gol atabilmeleri, takımın skor gücünden çok, yakalanan her fırsatın golle sonuçlanmasından.
Herşeyden önemlisi dostluğun kazanmasıydı. Rize-Trabzon iki şehir tek kültürdür. Bu kültürlere Giresun, Gümüşhane ve civar iller de eklenir. Bu iller arasındaki maçlarda ben skordan çok dostluğu önemserim. Şehirleri birbirine düşman edecek hareketlerden uzak durmak lazım. Coğrafi olarak sınırlar olabilir ama insanlar bu sınırları görmezler. Yarın Rize’deyiz, öbürgün Gümüşhane’deyiz. Futbol sınırları kaldırmak için var, yeni sınırlar çizmek için değil. Ve en büyük sınır, beyinlerde çizilen. Komşu şehrini sana öteki diye gösteren. Bugüne kadar Trabzon olsun Rize olsun, karşılıklı hatalar yapıldı. Unutulmalı, birlikte hareket edebilme insiyatifi geliştirilmeli. Dostluğa, kardeşliğe hizmet edelim. Ayrık otlarını aramızdan temizleyelim.