Son zamanlarda diyanet işleri, gençlerin niçin camiye gitmediklerini araştırıyormuş. Çünkü gerçekten de son zamanlarda cami cemaatinde ciddi bir azalma olduğunu müşahede ediyoruz
Bu nedenle diyanetin bu ARGE çalışmasını benimsiyor ve önemsiyorum. Dolayısıyla bir alkışı hak ettiklerini düşünüyorum.
Belki haddim değil ama bu konuda duyarlı bir vatandaş olarak bu konuya eğilmek ve diyanet görevlilerimize katkı olması babında, dar çerçevede yapmış olduğum gözlemlerimi insaflarına sunmak istiyorum.
Mezkûr başlıkta sözü edilen kesim aslında Z kuşağının ta kendisidir. Bilindiği üzere bu sorun sadece Z kuşağının değil; ebeveyn, öğretmen, din görevlisi… Yani hepimizindir. Her ne kadar genel sorun gibi gözükse de başrole birisini oturtmamız realite icabıdır. O da din görevlileri veya genel adıyla diyanettir.
İslam dinini anlatmakla görevli diyanet, öyle görülüyor ki işini dosdoğru yapmaya matuf değil gibi sanki. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı düstur edinen İslam dini sadece ibadet yapmayla icra edilecek bir din haline getirildiğini görüyor ve üzülerek izliyoruz.
Yüce yaratıcının “…İnsanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım…”(zariyat-56) ayetini sadece namaz, oruç, zekât gibi farizaların (el-hak) ifa edilmesi şeklinde anlatılmış ise de bunun tefsiri daha şümullüdür. Bu detaya burada girmek müfessirlere haksızlık olacağından sükût etmeyi tercih ediyorum.
“Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz” diye eleştirilen kaç gencin, kaç kişinin yanına arkadaşça ve dostça gidilip hakikatler anlatıldı? En azından onların namaz kılmamaları ve camiye gitmemelerine dair hiç dertlenildi mi? Onlarla iletişim kurma adına Z kuşağının dünyasına onların penceresinden bakıldı mı? Yoksa “Minareleri ezansız, camileri Kur’ansız ve cemaatsiz bırakma ya Rabbi” deyip geçiştirildi mi?
Hâsılı, cami kürsülerinde sürekli namaz kılınması gerektiği söylendi ama “Niçin namaz kılmaları gerektiğini ve namazda okunan surelerin ne anlama geldiğini “ akılcı bir üslupla ifade edilmedi. Namaz kılanın haksızlık ve hırsızlık yapmaması, kul hakkına girmemesi vs. gerektiğini tam anlamıyla anlatılamadı. Anlatabilselerdi namaza gelenler haksızlık, hukuksuzluk, hırsızlık ve yolsuzluk yapamaz, yalan konuşamaz ve dünya menfaati için insan satamaz ve de bilerek kul hakkına giremezlerdi.
Ezcümle, tüm bunları yapıp kasıla kasıla camiye girenleri bilen ve gören Z kuşağı bunu elbette sorgular ve elbette camiye ilgi duymaz.
Kıymetli Diyanet! Zaman zaman bu olumsuzlukları yapan sıradan insanları yerin dibine soktuğunuz gibi, keşke zenginlere ve makam sahiplerine de yapsanız belki daha inandırıcı olabilir ve Z kuşağını ikna edebilirdiniz. Ama işinize gelmedi veya korktunuz değil mi? En kötüsü bu ya, korkunuz yaratıcıya karşı değil yaratılanaydı.
Kuran kursunu önemsediniz el-hak. Her cuma kurs için para topladınız. Eyvallah. Peki, bulunduğunuz yörede yoksul aileler için dert edinip kaç kez yardım topladınız? Cevap, herkesin malumu. Çünkü sizin sırtınız pek, karnınız da toktu. Hani komşusu aç iken tok yatan bizden değildi.
Kuran ayetlerinden bahsettiniz, el-hak. Peki, neden hep fakirliğe ve yoksulluğa sabretmeyi, her şeye rağmen şükretmeyi gerektiren bölümlerden dem vuruyorsunuz. Ben söyleyeyim, “Fakirler dizginlesin ve zenginler rahat etsin diye”. Biraz felsefik oldu değil mi?
En kötüsü Melun siyaseti camilere soktunuz, siyaseten işinize ve onların işine gelen ayetleri okudunuz. Oysaki haktan, hukuktan, adaletten… İsraftan, riya ve gösterişten bahseden ayetler de vardı. Ama okumak istemediniz veya yüzeysel geçtiniz. Çünkü ipin ucu Zülfi yâre dokunacaktı.
Zaman zaman cami kürsülerinde siyaset yapıp, bazı dindaşlar kin ve nefret duygularıyla dışlandı. Cami alışkanlığı olan birçok insan da bu şekilde camiye gitmez oldu. İslam’ın birleştirici unsurunu hiçe sayarak (istemeyerek de olsa) ayrıştırıcı hale getirildi.
Tüm bu olumsuzluklardan sonra gençler niçin camiye gitmiyor, niçin namaz kılmıyor diyebilir miyiz? Evet, veya hayır. Ama bana kalsa bu soruya şöyle bir soru ile cevap verirdim. “İslamiyet’in içi boşaltıldığı için camiler de boşalıyor olabilir mi acaba?”
Nerede o, namaz kılmak için yer bulamadığımız ve birbirimizin sırtına secde ettiğimiz günler. Nerede o, camide yer olmadığı için ceketimizi yere serip namaz kıldığımız günler.
Hâsılı, ortada bir suçlu varsa o üçtür, söylemesi de güçtür. Benim analizlerime göre %51 Diyanet (tebliğci). %31 Cami cemaati (temsilci). %18 Z kuşağı (seyirci).
Diyanet (tebliğci), sadırdan değil satırdan anlattığı için… Cemaat (temsilci) yaptığı ibadeti sosyal hayata endekslemediği için… Z kuşağı (seyirci) ise tebliğ ve temsilcilere takıntı yaptığı için…
Velhasıl kelam. Hani demiş ya atalarımız “İğneyi başkasına, çuvaldızı kendine batır” ve “Suçlu arıyorsan git aynaya bak” diye. Vesselam.
Not: Camilerin dolmamasını dert edinen bir Müslüman olarak, sosyal sorumluluğumun gereği olarak düşünüp yazdığım bu makaleyle, kesinlikle bir kurumu karalamak, kişileri kırmak veya zülf-i yâre dokunmak gibi bir niyetimin olmadığını belirtmek isterim. Bu vesileyle işini hakkıyla ve rıza-i ilahi doğrultusunda yapan diyanet görevlilerini tenzih ediyor, hepsini saygı ve hürmetle selamlıyorum.