Ramazan ayının vazgeçilmezi olan ; belediyeler, dernekler, vakıflar, iyilikseverler tarafından pek çok kişiye ulaşımının sağlandığı Ramazan çadırlarımız vardır.
Ramazan çadırlarımızın tarihine göz attığımızda bu çadırların amacının, kış aylarında ihtiyaç sahiplerinin yiyecek ve barınma sorunlarının giderilmesine yönelik olduğu anlaşılacaktır. Ramazan çadırı, vikipedia kaynaklarına göre şu şekilde tarif edilmekte ve anlatılmaktadır.
“Ramazan çadırları nispeten yeni bir gelenektir ve tarihi bayramın kökenlerine dayanmamaktadır.[1] Ramazan çadırlarının kökeninin, insanların taziyelerini sunmaları için Kahire'de kurulan "saradek" çadırlarından geldiğine inanılıyor. Zamanla tüccarların ve organizasyonların kullanmaya başladığı saradekler özellikle kış aylarında ihtiyaç sahiplerine yiyecek ve barınma sağlayan mekânlar haline geldi. Bu, bugün bilinen Ramazan çadırına geçişin başlangıcı oldu. Çok geçmeden saradekler, Arap misafirperverliğinin önceden var olan gelenekleriyle ve cömert İftar yemekleriyle birleşerek modern Ramazan çadırını yarattı. Ancak Ramazan çadırları, Levan’ta ancak 1990 yılında Lübnan iç savaşı'nın sona ermesinin ardından, Tabbara ailesinden önde gelen bir iş adamının Lübnan'a tanıtılmasıyla popüler hale geldi. Ramazan çadırları yeni bir gelenek olduğundan, Selefilik gibi Sünni İslam'ın bazı mezhepleri tarafından bid’at (Arapça: بدعة, yenilik veya sapkınlık) olarak kabul edilir. “
Peki günümüzde Ramazan çadırlarımızın geldiği nokta ne olmuştur?
Şöyle ki ;
Günümüzde Ramazan çadırlarımızın geldiği nokta, zengin, fakir ayrımı gözetmeksizin herkesin rahatlıkla gidebildiği, şehir yoluculuklarında iftarlarını açabilmek adına herkesin ,güzergahlarında yer alan en yakın Razaman çadırına gidip orucunu açabildiği yer olmuştur. Farklı bir açıdan ele alındığında ise, geliri olan insanların da gittiği, ücretsiz yemek ve içecek ikramlarının olduğunu bilen ve o düşünce ile gidebilen insanlarımızın da yer aldığı, gerçekten ihtiyaç sahibi olanın yani geliri askeri ücretin, açlık gelirinin altında olanların, sokaklarda yaşamını ikame ettirmeye çalışan insanımızın/insanlarımızın gitmekte zorlandığı bir yer olmuştur . İnce ve detaylı düşünüldüğünde gerçekten ihtiyacı olan insanların gitmesinin sağlanamadığı bir çadır yeri haline dönüşmeye başlamıştır. İnsanlık tarihinin başlangıcından yok oluşuna kadar geçecek olan süre içerisinde bir söz vardır ki, herkesin bu sözü hayatının tam merkezine yerleştirmesi gerekmektedir. Bu söz şudur, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” Ne güzel bir söz değil mi? Sonuç olarak Ramazan çadırlarımıza birlik, beraberlik açısından gidilmesi elbette ki gerekebilir, ancak insani açıdan ince eleyip sık dokunulduğunda gerçekten ihtiyacı olanların Ramazan çadırlarına gitmeleri gerekir .Birlik ve beraberlik ortamının sağlanması bu birliğe teşvik edilmesi, insanların doğru ve etkili bilgilendirilmesi bu konunun daha iyi anlaşılması açısından çok önemlidir .Her şey amacına uygun kullanılırsa güzel ve anlamlıdır diye düşünüyorum . Hepinize hayırlı ramazanlar.