İslâm dinine inanan ve yaşayan kişilere mümin ve Müslüman denir. İslam dininin pek çok ilkesi, kuralı, kaidesi, usulü, edebi, adabı, güzel ahlakı, ibadeti, iyiliği, güzelliği, yararı, olumluluğu, yapıcılığı vardır. Hak, hukuk, doğruluk, adalet, hakkaniyet, güzel ahlak, edep, hayâ, ibadet, iyilik etme, hizmet etme, infak etme gibi binlerce değer yargısı bulunmaktadır. Bu ilke ve kurallara uyan kişi; sırat-ı müstakim üzeredir. Dosdoğrudur ve Allah’a yönelmiştir. Ama dosdoğru olması yetmez. Dosdoğru olanlarla da birlikte olmalı. Doğru olanlarla beraber olması da gerekmektedir.
Dosdoğru olma, dürüst olma, Müslüman toplumlar tarafından günümüzde başarılamamaktadır! Bu olumsuz durumlar, Müslümanların hep acı, sıkıntı, sorun, dert çekmesine neden olmaktadır. Tüm dünya Müslümanları perişan durumdadır! Aralarında birlik, beraberlik, kardeşlik, dostluk, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma olmadığı gibi; birbirinin kuyusunu kazmaktadırlar! Her bir Müslüman toplum yöneticileri, İslam ilke ve kurallarına uymamaktadır. Uymamayı da yasal ilke haline getirmişlerdir. Her biri, İslam ve Müslüman düşmanlarının, Müslümanları dost edinmeyenlerin; tutsağı, kölesi, uşağı konumunda davranmaktadır. Böylece kendi halkını maddi, manevi yok eden, birer robot haline gelmişlerdir!
Dünyada 57 tane halkı çoğunlukta olan Müslüman devlet, İslam ülkesi vardır. 80 tanede diğer milletler içinde azınlıkta yaşayan, İslam toplumu bulunmaktadır. Bugün bu Müslümanların hepsi haksızlık içindedir. Ezilmektedir! Hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet, İslam ahlak ve edebi yoktur. Birbiri ile boğuşmaktadırlar! Ya da yabancıların saldırıları altındadırlar!
1920 yıllarında hiçbir bağımsız, işgalsiz İslam ülkesi yoktu. Türkiye’miz dâhil, hepsi işgaldeydi! Osmanlı toplumları, emperyalistler tarafından bütünü ile işgal edilmişti. İşgaller kalktığında da; işgalci, sömürücü, sömürgeciler, devlet düzenini belirlediler. Kendilerine uşak olacak, yöneticiler seçtiler veya seçtirdiler. Çekip, gittiler. Ortaya 22 Arap ülkesi çıktı. Hepsi krallıklarla, emperyalistlerin adamları ile hala yönetilmektedir.
Bugün 57 İslam ülkesi de çok berbat, çok kötü, çok rezil bir devlet yönetimine sahiptir. Devlet ile millet barışık değildir. Birbirine sahip değillerdir. Birbirine haksızlık etmektedirler. Bunun için millet, devlet yönetimini değiştirmek için zor kullanmaktadır. Çünkü barışçı yollar değişmemektedir. Devlette zor kullananlara karşı savaş açmaktadır. İşte o zaman, şimdilerde olduğu gibi iç savaş çıkmaktadır. İşte bugün 57 İslam ülkesi bunun için ya iç savaştadır. Ya da dış müdahale altındadır.
1917 yılında çarlık Rusya’sı yıkıldı. Ortaya Bolşevik- komünist SSCB diye bir devlet çıktı. Çevresindeki 15 devleti, bağımsız devleti 1929 yılına kadar işgal edip, SSCB Devletine, özerk cumhuriyet olarak bağladı. Ama komünizmde özerk, hür, özgür diye bir durum olmaz. Tamamen kaskatı faşizm+komünizm+diktatörlük + şiddet ve devlet terörü vardır.
Lenin döneminde 5 milyon insan katledildi! Stalin döneminde, KBG Rus istihbaratına göre; 43,5 milyon insan katledildi! Diğer faşist komünist diktatörlerde, bunlardan farklı değildi. 1917- 1929 yılları arasında, Asya’daki Türkistan cumhuriyetleri yanı Türk Cumhuriyetleri işgal edildi. 5 milyon 400 bin kilometrekare alan, Türk toprakları işgal edilerek, SSCB topraklarına katıldı.
Çin’de, Doğu Türkistan’ı, Uygur Trükleri’nin topraklarını ve devletini işgal etti. Hala 3 milyon Uygur Müslüman Türk toplumuna kamplarda beyin yıkama, dinsizleştirme, Budist yapma çalışması sürdürülmektedir.
Bendeniz, 21 Kasım 1955 Pazartesi günü Rize’de annemden doğdum. Evimizde küçük yaşımızdan beri radyomuz vardı. Televizyonu ise 1975 yılında babam, Almanya’dan getirdi. Sanırım haftanın 3 günü, akşamları 3 saat televizyon yayını yapılıyordu. Daha sonra her gün yayın yapılmaya başlandı. Ama saat: 24.00’ olduğunda yayın sona eriyordu.
Basılı, yazılı medyayı takıp ederdim. 1972 yılında öğrenci iken, kendime özel radyom vardı. Dergileri takıp ederdim. Rize Kütüphanesi’ne her zaman giderdim. Rize, Din Görevlileri Lokali’ndeki kitap, dergi, gazetelerden yararlanırdım. Okumaya, araştırmaya özel bir ilgim vardı. 1975 yılında da okuduğum kitapların özetlerini tutmaya başlamıştım. Her bilgi, bilim, kültür, sanat etkinliklerini, olanaklar oranında takıp etmeye çalışıyordum. Öyle ki, lise mezunu iken, 72 ve 76 saat hiç uyumadan, bilgi edindiğim olmuştur. Okudum ve teypten kaset dinledim. Edindiğim, kazandığım bilgileri insanlara anlatıyordum.
Şimdi sizlere yaşantım boyunca İslam ülkelerinin ve Müslüman toplumların uğradığı silahlı saldıranları, işgalleri, yok etme faşizmlerini, dinsiz komünistlikleri anlatmaya çalışacağım. Ama kısa, öz, anlamlı anlatmaya çalışacağım. Şöyle ki;
1975 - 1990 yılları arasında Lübnan iç savaşı yaşandı! Her gün televizyon haberlerinde bu iç savaş görüntü ve haberlerini ibretle ve dersler çıkararak, acıyarak, izledik.
Lübnan, Ortadoğu’nun kumar merkeziydi. Modern Batı şehirleri gibiydi. Çok farklı ırk, inanç ve toplumların yaşadığı küçük bir ülkeydi. Şaşırmış, sapıtmış, sapıklaşmışlardı. 1975 yılında bu sapkın, şaşırmışları birbirine düşürdüler. 230 bin kişi kadar insan öldürüldü! 350 bin kişi kadar insan yaralandı. Bir milyon insan ülkeden kaçtı. Zaten nüfusu sanırım 5 milyon kadar ancak vardı. İsrail, Marunî Hıristiyanları tuttu. Diğer Batılı ülkelerde Hıristiyanları destekledi. Hıristiyanlar, Müslümanlar, Dürzîler, Filistinliler, Şiiler birbiri ile savaştı. Ülkeyi baştan sona kadar yıkık harabeye çevirdiler! İsrail, Lübnan’a girerek, Müslüman Filistinli katliamı yaptı. Herkes sapıtmışlığın cezasını bu dünyada da görmüş oldu. Allah cc. akıl, fikir, hidayet nasip eder, inşallah.
İsrail Siyonist terör devleti, Osmanlı’nın yıkılışından beri Filistinli Müslüman halka saldırmakta, savaş açmakta, yok etmeye çalışmakta, yerleşkelerini bombalarla yıkmaktadır! Ama her gün, her 5 yılda bir büyük savaş açmaktadır. Her beş yılda bir yıkmakta, Türkiye’de yapmaktadır. Filistinlilerin elindeki yerleşkeleri işgal etmektedir. Siyonizm’in mankutu haline gelen; Batı, Avrupa, Amerika her türlü desteği vermektedir. BM kararları uygulanmamaktadır.
1948 yılında İsrail Devleti kuruldu. Kurulduktan sonra sadece Filistin’e değil, çevresindeki tüm Arap ülkelerine, Lübnan’a defalarca saldırmış. İşgaller yapmıştır. Dünya bu korkunç dehşet veren vahşetleri, barbarlıkları canlı televizyon yayınlanmakta, internet yayınlarından izlemektedir. Her olay dünya insanlarının ve ülkelerin gözü önünde yapılmaktadır.
SSCB denilen komünist diktatör karanlık devlet, 1979 yılında Afganistan’ı işgal etti. Afganistan’da 16 dini cemaat mücahidi, Rus askerlerine karşı amansız bir kurtuluş mücadelesi verdi. O zaman SSCB dünyanın 3. Büyük süper gücü olup, 350 milyon nüfusa, 21 milyon kilometrekare toprağa sahipti. Ama dağlık arazi yapısında ve mücahitler karşısında 30 bin askerini kayıp vererek, 8 yıl sonra çekilmek zorunda kaldı. Komünist dünya karşıtları Afganistan yanında yer aldı. Biz, şahsımız, Yalova- Altınova’ya yeni,1979 yılında yerleşmiştik. Birkaç arkadaş halktan Afganistan’a para yardımı topladık. O zamanda 1980 askeri darbesi yapılmıştı. Ama devletimiz, Afganistan yanında yer aldığından, yardım toplama ya müdahale etmiyordu.
SSCB ordusu, Afganistan’dan 1986 yıllarında çekildi. Afganistan’da cemaatlerden oluşan bir İslam devleti kuruldu. Bu devleti yıkmak için, ABD terör ve emperyalist katil ABD, “Taliban” adlı bir terör örgütü kurdu. Bununla Afganistan hükümetini yıktı. Taliban hükümet oldu. Sonrasında Taliban iktidarını devirmek için 28 ülkeden oluşan, NATO ülke askerleri ile 2001 yılında Afganistan’ı işgal etti. Hala Afganistan işgaldedir. Taliban da terör yapmaya devam etmektedir. Dün yaptığı terör ile 26 Afganistan askerini öldürdü. Yanı bu güzelim halk ve ülke 40 yıldır savaşta harap ve berbat olmaktadır.
Komünizm 1991 yılında dünyadaki 50 ülkede çöktü. Zaten terör ile işgal ile ihtilal ile gelmişti. Yaptığı zulümler ile bir yılda 50 ülkeden yok oldu. SSCB denen Rus işgalleri, 15 sözde özerk ülkeden çekildi. SSCB, 15 ayrı bağımsız devlete bölündü.
Çekoslovakya 2 parçaya, Yugoslavya 7 parçaya bölündü. Yugoslavya iç savaş yaşadı. Boşnak halkına karşı özelikle Sırplar ve Hırvatlar saldırı düzenledi. Sivil halktan 1991- 1995 yıllarında 250 bin kişiyi şehit etti. Boşnaklar, Müslüman halklardan her türlü yardımı gördü. Biz, MGV olarak Karamürsel’den para, altın yardımı topladık. Konferanslar düzenledik. Konferanslarda bay ve bayanlardan her türlü yardımı topladık. MGV yönetimi olarak Bosnalı imama ve eşine teslim ettik.
Sırplar özellikle çok gâvur ve katilce katliamlar, soykırımlar yaptılar. BM, Hollanda askerleri yanında, hem de barış askerlerinin yanında, 11 Temmuz 1995 günü 8,372 tane sivil Boşnak Müslüman halkı soykırıma uğrattılar! Biz bu olayları canlı televizyonlardan izledik. Batı dünyası ve Rusya, Sırplar yanında yer aldı. “Srebrenitsa katliamı, BM tarafından soykırım olarak kabul edildi.”
Yine aynı yıl! Yıl 1991- 1995 yıllarıdır. Rusya, bütün gücü ile bir milyon nüfuslu Çeçen halkına, Çeçenistan’a saldırdı. Çeçen halkının özgürlük, serbestlik, hürriyet, dini yaşama hak istemelerine karşı savaş açtı. 250 bin Çeçen sivil katledildi. Müslümanlar bu olaylarda çok duyarlı hareket etti. Bizler o zaman Karamürsel’de MGV yöneticisiydik. Topladığımız giysi yardımları ile bir işyeri açtık. Halka sattık. Konferanslar verdirdik. Topladığımız paraları, Çeçen halkına ulaştırdık.
Azerbaycan, 1920 yıllarında Rus işgali ile devlet olmaktan çıkmıştı. SSCB işgali ile devletleri yok olmuştu. 2000 yıllarında yine Rus ordusu tankları ile Bakü’ye girip, katliamlar yaptı. Ruslar, emperyalist, saldırgan, işgalci, vahşi bir siyaset izlemektedir. 1917 yılında komünizme geçtikten sonra tüm Orta Asya Türkistan Cumhuriyetlerini 1929 yılına kadar işgal etti. 5 milyon 400 bin kilometrekarelik Türk topraklarını işgal etti. 2008 yılında Gürcistan’a saldırdı. 2014 yılında Ukrayna’dan Kırım’ı işgal ederek, kendine bağladı. Tüm dünya tepki verdi. Ama dinlemedi. Dünyaya komünizm daha çok SSCB terörü ile yayıldı. Dünyayı mahvetti. Sanırım komünizm terörü ile 200 milyon insan can vermiştir. Kentler, köyler, yerleşkeler harabe olmuştur.
Azerbaycan 1992 -1994 yıllarında Ermenistan’ın saldırısı ve işgaline uğradı. Batı dünyası ve Rusya, Ermenistan yanında savaştı. Azerbaycan’ın %20 Karabağ toprağı hala işgaldedir. Bir milyon insanı topraklarını terk edip, ülke içinde perişan halde yaşamaktadır. Azerbaycan ülkesi ve askeri, SSCB’den 2001 yılında bağımsızlığını kazandıktan hemen sonra bu savaş olunca, Azerbaycan hazırlıksız yakalandı. Askeri eğitim ve donanımdan yoksundu. Bir de elin zalim katil gâvuru işbirliği yapmaktadır. Müslümanlar dağılmışlar ve birbiri kuyusunu kazmaktadır. Her biri emperyalistlerin mankutu durumundadır.
İran ile Irak birbiri ile 1980 - 1988 yılları arasında savaştırıldı. Amerika, Irak’ı kışkırtarak, bir gece sabaha karşı, İran’ın havaalanlarını uçaklarla vurdurarak, savaşı başlattı. Amerika, Irak yanında Batı dünyası ile birlikte yer aldı ama İran’a peşin para ile bire üç fiyatına her tülü silahı da gizlice sattı. İki Şii- Şia devleti birbiri ile savaşarak, 1,5 milyon insanını yok etti. Ülkelerini mahvetti. Akılsız başın çeker ayakları derler ama sadece ayaklar çekmedi. Her tarafı çekti. Hala bunun acısını yaşamaktadırlar.
İran, izlediği politikaların yanlışlığı ile dünya barışını bozmaktadır. Batı dünyası ile her zaman çekişme halindedir. Batı dünyasının 1979 yılından beri ambargosu altındadır. Bugünlerde Amerika ve İngiltere ile çekişme haklindedir. Savaşın eşiğindedirler. Birbiri uçaklarını düşürüyorlar. Ticari gemilerine karşılıklı el koyuyorlar! Müslüman akıllı, zeki, ileri görüşlü, barışçı olur. Barışı sağlamak içinde her an savaşa hazırlıklı olur. Hiçbir zaman akılsızca iş yapmaz. Gaflette yakalanmaz. Fitne, fesat- bozgunculuk, nifak- ayrılıkçılık, savaş yanlışı olmaz. Haram, günah işlerde bulunmaz.
İran, Batı’nın zalim katil gâvurları gibi davranmaktadır. Osmanlıya rahat vermediği gibi Müslüman halklara ve başkalarına da rahat vermemektedir. Şiileri bulundukları bölge ve ülkelerde kışkırtmaktadır. Şii terörü yapmaktadır. Ortadoğu’da fitne, fesat, nifak, terör savaşı yaptırmaktadır.
“Bize her zaman PKK terörünü yaptırmış. Yapılmasına fırsat, olanak vermiştir. Bunu Irak, Suriye’de aynen yapmıştır. Şimdi PKK terörünü Birleşik Arap Emirliği, Suudi Arabistan’da bir Amerika mankutu ve İsrail kölesi olarak yapmaktadır.”
Şimdi onlarda PKK terörü ile başa çıkmaya çalışmaktadırlar. Allah cc. sırat-ı müstakim nasip eder inşallah.
Bu işler ırkçılıkla, mezhepçilikle, bölücülükle, vahşetle, terör ile olumlu sonuca varmaz. Olumsuzluk yapanlar, olumsuzluk içinde mahvolmakta, yok olmakta, kahrolmaktadır!
Irak, 1990 yılında Kuveyt’i Amerika heveslendirmesi ile işgal etti. “Daha sonra Amerika bu işgali bahane etti. Bir de nükleer silah üretiyorsun, bahanesi ile Irak’a 1991 Ocak ayında 120 bin uçak sortisi- çıkışı yaparak bombaladı.” Irak bu saldırıya hiç yanıt veremedi. Çünkü parazit yaparak tüm iletişimi ve işleyen elektrikli elektronik dijital araçların işleyişlerini bozdu. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, akılsız başı ile kaldı. İran ve Kuveyt’e saldırısını Amerika zalimine karşı yapamadı.
Amerika, 34 yandaşı ile karadan ve havadan 34 ülke yandaşı ile Irak’ı işgal etti. Kürt, Şii, Arap, Türkmen arasına fitne sokmak için her tülü hileyi kullandı. Afganistan’a yaptığı gibi, burada da halkı birbirine düşürmek için birbirinin kutsal mekânlarına bomba atılıyor, imajı verdi. 2012 yılına kadar Irak’ı harabeye çevirdi. 1,5 milyon insanını katletti! 2012 yılında askerlerinin büyük bir bölümünü çekse de, yine askeri üst olarak Irak’ı kullanmaktadır.
Amerika, Irak’ı Şiiler, Kürler, Araplar diye üç parçaya bölmeye çalıştı. Ama sadece Kürdistan bölgesinin bağımsızlığını ilan ettirebildi. Ama buna Irak, İran, Türkiye izin vermedi. Bağımsızlık kararını geri çekmek zorunda kaldı.
Saddam Hüseyin, bir dar sığınakta bulunarak, perişan halde çıkarıldı. Yargılandı ve idam edildi.
Libya’da Muammer Kaddafi darbeci albay cuntası vardı. Irak da aynı askeri cunta ile yönetiliyordu. Bunlar eski SSCB Rus komünist yanlısı anlayışa sahipti. Sapkın idiler. Anormal, dengesiz, ölçüsüz, manyak tipli idiler. Amerika ve Batı dünyası, komünizmin çökmesi ile bu Rus yanlılarını yıkmak için hedefe koydu. Bunlardan Rus yanlısı bir de Suriye, Yemen vardı. Bunların dördünde de iç savaş, kargaşa, devlet yönetimine karşı ayaklanma ve isyan başlatıldı. Şu anda dördü de iç savaşta, işgalde, haraba halde, açlık ve sağlıksızlıktan ölmektedir. Hepsine de Türkiye her türlü yardımı yapmaktadır.
Libya’da 2011 yılında “Arap Baharı” denen halk ayaklanması ile Libya yönetimine karşı ayaklanma, isyan başladı. “Arap Baharı” denen ayaklanma, zemeri Arap kışına dönüştü. Halk Libya devlet yönetimine karşı ayaklandı. Devlet direnince, NATO devreye girdi. 28 ülke hava kuvvetleri Libya’yı havadan, denizden vurdu. Devlet Başkanı Muammer Kaddafi bir kanalizasyon borusu ağzında yakalandı. Halk tarafından linç edilip, öldürüldü. Cuntacıdan, batıldan, batıcılardan hayır gelmez. Olayın üzerinden 8 yıl geçti. Hala Libya’da barış sağlanamadı. Şimdi de kurulan hükümete karşı savaşan bir asker kökenli isyancı var.
Yemen daha önce iç savaşlarla iki parçaya, devlete bölünmüştü. Sonra birleştiler. Üç yıl öncede iç savaş çıkarıldı. “İran, Şiileri hükümete karşı ayaklandırdı. Amerika, Suudi Arabistan, BAE de Yemen hükümetini tutuyor. Savaş devam ediyor. 85 bin çocuk açlıktan öldü! On milyon çocuk ölmeyi beklerken, 20 milyon insan açlıktan ve hastalıktan ölmeye devam etmektedir! Sadece Türkiye sağlık ve gıda yardımı yapmaktadır. Tüm İslam ülkelerin akılsızlığı, geri zekâlığı, bilgisizliği, bilinçsizliği Türkiye’mizin başına bela olmaktadır.
Sudan, 2009 yılından beri iç savaştadır. Yanı 10 yıldır iç savaş sürerken, şimdide askeri darbeye karşı halk ayaklandı. Ama sivillerle askeri cunta anlaşıp, 3 yıl bu yönetim sürecek. İç savaşlarla ülke 2 parçaya bölündü ama açlık, sefalet daha da arttı. Ülke 2018 yılında ikiye bölündü. Bu durum halkı daha da zor duruma soktu.
Habeşistan diye bir ülke vardı. İlk Müslümanların baskı ve şiddetten kaçıp, sığındıkları ülkeydi. Bu ülkede halk aptalcasına, manyakçasına, akılsızlıkla birbiri ile 1974 yılından beri savaşıyordu. Somalı, Etiyopya ve diğer adlarla dört parçaya bölündü ama hala Somali’de iç savaş ve terör devam etmektedir. Somali’ye Türkiye olarak tüm dünyadan fazla maddi yardım yaptık. Bu ülkede 45 yıldır iç savaş vardır. Somali bir ara ABD askerlerince de işgal edildi.
Filipinlerde Mora Müslümanları, egemen Filipin devletinden çok acı çektiler. Bir, iki yıldan beri biraz rahat ettiler. 1946 yılından beri Mora Müslümanları ayrımcılık, eziyet, vahşet görüyorlardı.
Doğu Türkistan dediğimiz, 1920 yıllarında devlet olan ama daha sonra Çin işgaline uğrayan, Doğu Türkistan Uygur Türkleri hala, bugün bile çok eziyet, acı, ıstırap, kamplarda asimile edilme, Budist veya dinsiz edilme, beyin yıkama ile karşı karşıyadır. Üç milyon genç bugünlerde kamplardadır. Diğerleri Çin’in değişik yerlerinde sürgün ile asimile edilmek istenmektedir. İşkence 100 yıla yakındır sürmektedir!
Hindistan ile Pakistan arasında kalan bir özerk bölge olan Keşmir, Hindistan vahşetini 1947 yılından beri yaşamaktadır. Pakistan, 1947 yılında Hindistan’dan ayrılıp, bağımsızlığını ilan etti ama Keşmir arada kaldı.
Daha sonra Pakistan’dan 1971 yılında Bangladeş ayrıldı. İşte Müslümanlar böyle bölünerek, ayrılarak, bölücülük yaparak, emperyalistlere yem oldular. On yıllardan beri Pakistan’da terör ve askeri darbeler ardı arkası kesilmeden, devam etmektedir. Orada bir ırkçı ayrılıkçılık, Şii ve Sünni çekişme ve terör vardır. Fikirde birlik sağlayamamaktadır. “Pakistan” eyaletlerin her birinin adlarının baş harflerinden oluşmaktadır. Ama bu yeterli değildir. İslam, ümmet bütünlüğü ve İslam, insanlık anlayışı gerekmektedir. Yanı İslam ve insan olunmalıdır.
Uzakdoğu ülkesi Myanmar’da Müslümanlar 1948 yılından beri hep saldırılara, katliama, yok edilmeye uğradılar. Myanmar’daki “Arakan Müslümanları” 2018 yılında toplu katliama tutuldu. Bir milyon Arakanlı Müslüman ülkeyi terk etti. 700 bin kişisi fakir olan Bankladeş’de Türkiye’nin isteği ile yerleştirildi. Türkiye; ben, giderlerini karşılarım, dedi. Şu anda düz, ova, bataklık alanda, derme çatma çadırlarda yaşam mücadelesi vermektedirler. Şimdiye kadar Myanmar’ı terk eden, Arakanlı Müslümanlar, 8 ülkede yaşam savaşı vermektedirler.
Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Fransa’nın kışkırtması ve desteklemesi ile azınlıkta olan Müslümanlar, diğer sapkınların saldırılarına, korkunç dehşet evren vahşetlerine, işkencelerine 2017 yılında uğradı. Sokaklarda parçalanmakta, kesilmekte, vücutları bölünerek, ayrılmaktadır! Dünya, Müslümanlara yapılan saldırılara sessiz kalmakta, Müslümanlar ise ağızlarını açıp, aval aval izlemektedir.
İsrail 1948 yılında terör ile Batı dünyasının ve dünyanın desteği ile terör yaptı. Filistin topraklarını gasp etti. 1948 yılında devlet olarak dünya tanıdı. Topraklarını genişletmek için her gün Filistinlilere saldırmaktadır. Çevresindeki ülkelere savaş açmakta, emperyalist dünyadan her tülü destek görmektedir. Ürdün, Lübnan, Mısır, Suriye gibi ülkelere 1967 yılında saldırdı. 1971 yılı ve daha sonrasında saldırdı. Toprak işgal etti. Kendine yurt yaptı. Lübnan’da Şiilere saldırdığında, bendeniz Karamürsel’de Eğitim Bir- Sen, sendika temsilcisi- başkanıydım. Yardım topladık. Şii demedik. Müslüman dedik. Ama 2008 yılında Suriye iç savaşı çıkınca, Lübnanlı Şiiler, Suriye’de Şii İran ve Şii Suriye devlet rejiminin destekleri ile Suriye’de Müslüman katliamı yaptı.
Bendeniz, Müslümanların bu zaaf ve acizlik içinde olmasından cesaret alan emperyalist, Siyonist ülkeler, bu korkunç dehşet veren vahşetlerini, katliamlarını, soykırımlarını, Orta Çağ’da sürdürdüler. 1492 yılı sonrasında, Yeni Çağ’da da sürdürdüler! Günümüzde de sürdürmektedirler. O sapık, sapkın düşünce değişmedikçe, hep aynı sapkın ve sapık olarak başkalarına ve de birbirine saldıracaklar. Bunlardan kurtulmanın yolu; bilgili, bilinçli, bütünlük içinde olup; yardımlaşma, dayanışma, güç birliği içinde olmaktan geçmektedir.
Bu olayları 2019 yılı TÜGVA Yaz Okulu’nda öğrencilere de anlattım. Sizler içinde yazmaktayım.
Sömürge devletler, batılı ve batıl devletler, dünya barışını bozmaktadır. Sapkın olanlar, İslam, Müslüman, hak, hukuk, doğruluk, gerçeklik, hakkaniyet, adalet, güzel ve Yüksek İslam ahlakı düşmanlığı yapmaktadır. Bunlar güçlü olduğu süreçte hiçbir zaman dünya barışı sağlanamamış, sağlanamayacaktır.
Sömürge, sömürücü, işgalci devletler, tarih sürecinde ve şimdilerde şunlardır: “ İngiltere, Fransa, Portekiz, İspanya, Hollanda, Belçika, İtalya, Almanya, Rusya, ABD- USA olmaktadır.” Bunlar coğrafi keşiflerle sömürgeci olmaya başlamışlar. Hala aynı anlayışla devam etmektedirler. Emperyalizme, sömürgeleştirmeye Rönesans ile başladılar. Avrupa ülkeleri yeniden topraklar keşfetti. Keşfettikleri toprakların yerli halklarını katletti! Şimdiki dil ile soykırım yaptı. İşgaller yaptı. Zenginliklerini gasp etti. Sömürgeleştirme 1492 yılı Coğrafi keşiflerle başladı. Hala devam etmektedir. Her dönemin sömürgecilik anlayışı farklı yapılmaktadır.
Bizler, Türkiye olarak, bu günlerde kendi kıta sahanlığımız olan Kıbrıs ile Türkiye arasında kalan denizde, petrol ve doğalgaz arama çalışmalarımızı 4 gemi ile yapmaktayız. Adlarını saydığımız sömürgeci devletler, bu aramalarımızı engellemeye çalışmaktadır. Hepsinin savaş gemileri Doğu Akdeniz’dedir. Bizim hava, kara savaş araç, gereçlerimizde oradadır. Aramaları, askeri donanım korumasında yapıyoruz. Bizleri Anadolu’dan bile çıkarma iddia ve niyetlerini sürdürmektedirler. Bu niyetlerini eskiden beri yazıp, çizmekte, söylemektedirler. Bizler, bu azgın saldırganlara karşı bir birleşik cephe oluşturmak durumundayız.