İlkesiz, kuralsız, kaidesiz, usulsüz hayatın devam etmeyeceğini bilen, âlemlerin Rabbi Yüce Allah cc. Her zaman peygamberleri, ilahi iletiler göndermiş.
İnsanların ne zaman, nasıl yaşayacağını öğretmiştir. Bu ilkelere, kurallara uyanlar, her zaman iyi, güzel, doğru, dürüst, yararlı yaşam sürmüş. Aksisini yapanlar, ya perişan olmuş. Ya da yaşamlarını sürdürememişler.
İnsanların yaşam boyu huzurlu, mutlu, rahat, iyi, güzel, kolay, başarılı hayat sürmesi için, hem İslam dininin, hem bilimin, hem de hayatın getirdiği ilkelere, kurallara uyması zorunludur. Bu yaşamın devamı için zorunludur, kaçınılmazdır. Öyle sallabaş, ilkesiz, kuralsız, vurdumduymaz şekilde dünya yaşantısı devam etmez. Etmediğini, bizler her gün yüzlerce kez haberlerde; sesli, görüntülü, canlı olarak görmekteyiz. Herkes de görmektedir. Ama anlamak istemeyenler, kural tanımak istemeyenler; çok acı, berbat, perişan şekilde ya can vermektedir. Ya da sakat- engelli kalıp; başkalarına yük olmaktadır.
İslam dini, aklı, bilgiyi, birikimi dosdoğru kullanmayı emreder. Yanlış yapmamayı, sapkın düşüncelerle hareket etmemeyi önerir. Birlik, beraberlik, bütünlük içinde hareket etmeyi emreder. Her türlü bölünmeyi, parçalanmayı, birbirine düşmeyi, gücü azaltmayı yasaklar. Ayrıştırma, ayrımcılık yapma, haksızlık yapma, İslam dininde haramdır. Bugün mahalle maçlarında bile birbirine düşülüp, kavga edilmektedir. Oysa spor birlik, barış, kardeşlik, dostluk için yapılır, yapılmalıdır.
İnsanları duyarlı, hassas, ilkeli, kurallı, temiz, zararsız yaşayacak şekilde yetiştirmeli. Aksi halde milletimizi, devletimizi, vatanımızı, bayrağımızı, varlıkları korumakta güçlük çekilir. 15- 18 Ağustos 2024 tarihleri arasındaki 4 günde ülkemizde 247 orman yangını çıktı. Büyük oranda bu yangınlar söndürüldü. Söndürülmeyenler, canla, başla söndürülmeye çalışılıyor. Yangın savaşçıları canları bahasına söndürme çalışması yapıyor. Hepsinden Allah cc. Razı olsun. Bu yangınlar tüm uyarılara rağmen yapılmaktadır. Televizyonlarda uyarı biçiminde sürekli uyarılar yapılmaktadır. Ama anlamaz kafa yine de her yıl 3 bin orman yangını çıkarmaktadır. Bunda duyarsızlık, umursamazlık, bilinçsizlik, hainlik vardır. Yangınlar yaz boyunca canlı yayında televizyonlarda izleniyor. Ama akılsız başlara pek kâr, yarar etmiyor. Eğitim ve ceza olmalı. Caydırıcı cezalar olmalı.
İnsanlar doğru bilgileri yeterli bilmiyor. Yanlış bilgilerle hareket ediyor. Yanlış bilgileri atmadıkça, doğru bilgilerle hareket edilemez. Beyni, ruhu yanlış bilgiler kuşattığında, doğruya pek yer kalmaz.
Devletimiz, orman yangınlarında, sellerde, depremlerde yanan, kaybolan evleri yapıyor. Hayvanları veriyor. Zararları gideriyor. Hatta tarım araçlarını bile veriyor.
İnsanlar bir iş, işlem yapmadan önce derinlemesine düşünmeli. Kendini değerlendirmeli. Zarar- yarar değerlendirmesi yapmalı. Zarar- ziyan görmeyecek işler yapmalı.
İnsan sadece içki, alkol, uyuşturucu aldığında aklı gitmez. Nefsine, şehvetine uyduğunda da aklı gider. Aklı gidenin 6 duyu organı yeterince işlemez, çalışmaz. Kibir ve hak ve hakikati inkâr etme, yalanlamada, aklı giderir.
İnsanlar doğru ve gerçeklerle düşündüğünde, birlikte, birleşerek, doğru hareket eder. Allah2ın yüce dinine uyduğunda, yanlış yapmaktan sakınıp, kaçınır. Ahiret gününe içtenlikle inanırsa, pek yanlış yapmaz. Yanlış yapmaktan sakınır.
Kötülük yapan insanların, kötülüklerini anlatmayın, yaymayın. Kötü tanıtım ve örnek oluşturmayın. İyilikleri, güzellikleri överek anlatın. Sizlerde başkalarına güzel örnek olun. Üstün meziyetlerden överek söz ediniz. İyilikleri yapamazsınız, demeyin. Yaparsınız, becerirsiniz, üstesinden gelirsiniz diyerek, güç kazandırın. Umutları yeşertin. Umutları asla kırmayınız. Teşvik ediniz. Yardım ediniz. Destek olunuz.
İnsan dediğin; insan, insnalıklı insan, insancıl insan, insaniyetli insan, olgun insan, arif insan, bilge insan, akıllı, zeki insan olmalıdır. Böyle olmazsa, insan değil, zararlı- ziyan veren bir yarattık halini almaktadır. Olumsuz davranmaktadır. Kendine ve başkalarına zarar vermektedir. Bindir çeşit zarar vermektedir. Hatta 1001 çeşitten fazla zarar- ziyan vermektedir. İnsanı ilmi, pedagojik şekilde en güzel biçimde yetiştirmeli.
Süfyan –ı Sevri der ki: “ İnsanların en mutlusu, kalbi ilimle dolu ve bedeni sabırla süslü olup, elindeki ile yetinen kişidir.”
İnsan dediğin, her işini, görevini, ödevini, sorumluluğunu, yükümlülüklerini bilgi ile bilim ile din ilkeleri ile ortak yüksek akıl ile tasarlamalı, planlamalı, projelendirmelidir. Böyle yapmadığı halde başarılı olması mümkün değildir. Mümkün olmaz. Olmamaktadır. Biz bunun böyle olduğunu her gün gözlemlemeliyiz. Biri dini önemsemez. İş yapmaya kalkar. Başarısız olur. Biri bilimi arkaya bırakır. Başarısız olur. Biri hiç birine değer vermez. İşleri daha da kötü yapar. Bilim ile İslam dini bir ilahi merkezden kaynaklanmıştır. Birlikte kullanılmalıdır.
Dini önemsemeden yapılan her iş başarısız olmaya mahkûmdur.
Bilimi önemsemeden yapılan her iş başarısız olmaya mahkûmdur.
Bu yüksek ilkeyi asla, katiyen, kesinlikle unutmamalı.
Ülkemizde bu işler, bilime ve İslam dinine uygun olarak pek yapılmadığından, sonuç; başarısız, memnuniyetsizlik, sevinç oluşturmadan sonuç vermektedir.
Örneğin: Bir tarım politikası Cumhuriyet tarihi boyunca oluşturulamadı. Tarım yapan, çiftçilik yapanlar; emeğinin karşılığını alamamakta, alın terinin karşılığını alamamaktadır. Bugün pek çok ürün çeşidi üretenler, protesto yapmaktadır.
2023 yılında limonun kilosunu 30 kuruşa, bir liraya satamayan bazı çiftçiler, limonlarını ya dalında bıraktı. Ya da ağaçlarını kopardı. Kış gelince de limonun kilosu 100- 120 lira oldu ki, bu çok büyük paradır.
2024 yılında domatesin kilosunu 2,5 liraya satamayan üretici, domatesi toplamaz oldu. Çünkü bu fiyata domates satılamaz. Ama pazarda 30- 35 lira olan domates, marketlerde 70 liraya satılmaktadır. Tüketicilerde bu fiyata domates almaktan şikâyetçidir.
Şu anda karpuzun marketlerde ki, kilogram fiyatı 6,5 liradan satılmaktadır. Artık nakliyede çok pahalıdır. Yol ve köprüler, şirketlere; yap- işlet- devret yolu ile yaptırıldı. Yaptırılan 35 bin km. bölünmüş duble yol ve otoyollar, asma köprüler çok pahalıya gidilmektedir. Öyle ki, bir taşıtın yaktığı akaryakıtın 2 katı fazla para; yol ve kötülere ödenmektedir. Taksiler, kamyonlar, tırlar, otobüsler farklı fiyat ödemektedir. Öyle ki, bir taksinin bir asma köprüden geçmesi 600 liraya ulaştı. Ayrıca yol parası da verilmektedir.
Devletin tarım politikası oluşturulamadı. Çıkan yasalar da uygulanamadı. Bu durum soğan, patates üretiminde ve pazarlamasında da kötü olmaktadır. Bir liralık soğan patates, kışın 10 lira olmaktadır.
Devlet, çiftçiyi yönlendirememektedir. Sen bunu üreteceksin, dememektedir.
Çiftçi de geçen yıl en çok hangi ürün para etti ise onu ekmektedir. O da çok olduğu için para etmemektedir.
Çiftçide bilgiyle, bilinçle üretim yapamamaktadır. Diyelim ki, 100 dekar tarlası olan çiftçi, hep bir çeşit ürün ekmektedir. Oysa 100 dönümü 3 parçaya, 4 parçaya ölerek, ekse; o kadar zor duruma düşmeyebilir.
Hal yasasıda çıkarılamadı. Aracılar, üreticiden daha çok kazanmaktadır. Çiftçi soyulmaktadır. Yeterince de demek ki, dış ülkelere mal satılamamaktadır. Çünkü tüketiciye mal çok pahalıya ulaştığından, tüketimde yeterince olmamaktadır. İşte plansız- programsız işlerin sonu hep böyle sarmal çıkmaz olmaktadır.
Günümüzden 5 yıl kadar önce tarım ürünleri yetiştirme bölgeleri planlandı. Ülkemiz 36 bölgeye ayrıldı. Hangi bölgede, hangi ürünler yetiştirileceği saptandı. Ama uygulama olmadı. Ülkemizde yasa çıkar. Geç de olsa çıkar ama uygulama alanı pek çoğu bulamaz. Uygulanmaz. Çünkü görevliler, görevlerini tam yapmazlar.
Perşembe gününden, pazartesi gününe kadar, 5 günde orman yangını sayısı 307’ye çıktı, çıkarıldı. Birçoğu sabotajdır. Bir kısmı da aptallık, serserilik, vurdumduymazlıktan kaynaklanmaktadır. Yangın söndürmede başarılı olunsa da, ormanlarımızın yerine küller kalmıştır!
Oysa insan yarar, fayda, önem, değer, iyilik, güzellik, hizmet etmekle yükümlüdür. Zarar vermenin cezası çok ağır olacaktır.
Bir kısım orman yangınları, taşıt ile giderken, yanan sigara izmaritini yol kenarına atmakla olmaktadır.
Bazıları sabotaj hainliği ile yapılmaktadır.
Bir kısmı anız yakmaktan kaynaklanmaktadır.
Bazıları, insanların evinin bahçesinde ateş yakmasından, kaynak yapmasından oluşmaktadır. Bu yanlış yapılanmadan olmaktadır. Orman için ev olmamalı.
Ormanların içinde yeterince taşıt yolu olmadığından, söndürme karadan pek başarılı olmamaktadır. Söndürmede helikopter ve uçak kullanılmaktadır. Helikopterler 2,5 ton su taşırken, bazı uçaklar 12 ton su taşımaktadır. İtfaiye araçları, buldozerler de söndürmede kullanılmaktadır.
Mevlana Rumi ra. Hazretleri diyor ki: “ Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez.”
Bunun için insanlara, varlıklara elimizden geldiği kadar hizmet etmeliyiz.
İnsanları, varlıkları hiçbir şekilde zor, güç duruma sokmamalıyız. Ekonomik krize de sokmamalıyız. Yüksek kârlarla mal satmamalıyız. Stok yapmamalıyız.
Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ Kim stokçuluk, karaborsacılık yaparsa, o, asidir. Günahkârdır.”
Allah cc. Kur’ân ’da Hazreti Eyüp peygamber için şöyle buyurdu:
Sâd suresi 38/41. Ayetin meali: “ O ne güzel bir kuldu.”
Allah cc. İnşallah bizim içinde, bu şekilde söyler. Bizde o şekilde söyleyecek, duruma geliriz.
Gençlik de, ihtiyarlık da çok çabuk geçer. Her anımızı en iyi şekilde değerlendirme azminde olmalıyız.
Müslüman, tüm Kur’ân ve sünnet değerlerine sahip olmalı. İlimle, doğru bilgilerle yaşamalı. Diğerkâm olmalı. Ensar- yardımcılar olmalı. Asla bencil olmamalı. Paylaşma, dayanışma, yardımlaşma, cömertlik gibi ulvi değerlere sahip olmalı. Güzel ahlak ve terbiye ile yaşamalı. Tevbe suresi 9/ 100. Ayete uygun yaşamalı. Hazreti Musa Peygamber varken, zalim ve kâfir olan, Firavun’a benzememeli, uymamalı. Peygamberimiz varken, Ebu Cehil’e bağlı kalmamalı.
Sadi Şirazi der ki: En iyi insan, kendine hâkim olan insandır. Çünkü başkaları ile uğraşmaz.”
Devletin, ailenin, milletin görevi; en iyi, güzel, doğru, dürüst, ilmi, teknik, teknolojik, yararlı, dini ve bilimsel değerlere sahip insan yetiştirmektir. Bu yeterince yapılamadığından, ülkeler sorunlarla boğuşmaktadır. Bazen sorunların altında ezilen de vardır. Ülkemizde kaliteli, verimli insan da yetiştirilememektedir. Eğitim- öğretim ile gereken, lazım olan elemanlar da yetişmediğinden, eleman açığı oluşmaktadır.
Ben, ilk 19676- 1977 -1978 yıllarında, 3 defa üniversiteye giriş sınavlarına girdim. Dershaneye gidip, özel hazırlanma içinde de olamadım. O zaman Rize’de de sınava hazırlık dershanesi yoktu. Trabzon’da vardı. Oraya gitmemiz de kolay değildi. 1976 yılında üniversiteye giriş sınavına 350 bin kişi girdi. Üniversiteye ise 32 bin kişi alındı. Yanı her liseyi bitirenin 20’de biri, %5’i üniversitede okuma olanağına sahipti.
Bu yıl ve geriye gidilirse yaklaşık 15 yıl; her liseyi bitiren bir üniversite de okuyabiliyor. Yaklaşık her yıl bir milyon öğrenci liseden mezun oluyor. Bu yıl olsun, geçen yıllarda olsun; bir milyon öğrenci üniversiteye kayıt yaptırıyor. Devlet üniversitesine giremeyenler; özel vakıf ve özel üniversitelerde okuyabiliyor. Bu da kalitesiz, verimsiz insan yetiştirmesini oluşturmaktadır. Öyle ki, diyelim ki, fizikten, kimyadan, sayısal bilimlerden sıfırın altında puan alan, eksi puan alan bile kayıt yaptırabiliyor.
Üniversite ve lise giriş sınavları 500 tam puan üzerinden yapılıyor. Ana derslerin her birinden 40 soru soruluyor. Her sorunun 5 şıkkı- seçeneği bulunmaktadır. Bunda sıfır çeken 350- 400 puan alanla aynı sınıfta okuma şansına kavuşuyor. Çünkü üniversite her ilde vardır. Toplam üniversite sayısı 226 kadardır. Bu da eğitim- öğretimde kalitesizliği oluşturmaktadır. Yurt dışında okuyan öğrencilerimizde bulunmaktadır.
Bu durum ülkemizde eleman açıklığına neden olmaktadır. Ülkemizde hizmet sektöründe 2 milyon insan, inşaat- yapı sektöründe 2 milyon insana gereksinim var. Üniversite okudum, diyenler; bu alanlarda ve fabrikalarda çalışmak istemiyor. Sanayide de eleman açığı had safhada olduğu için yurt dışından eleman karşılanmaktadır. Planlama da doğru ve gereği gibi yapılmamaktadır. Kalite olmadığı gibi verimde de olmamaktadır. Milli, manevi, insanı değerlerde yeterince öğretilip, benimsetilmemektedir.
Necip Fazıl Kısakürek diyor ki:
“ Neye yaklaşsam, sonu uzaklık ve kırgınlık,
Anla ki, yok; Allah’tan başkasında yakınlık.”
Müslümanlıkta tefrika; parçalara ve bölüklere ayrılmak, bölücülük ve ayrımcılık, ayrıcalık yapmak demektir. Bu İslam dininde haramdır- yasaktır. İslam dinimizde tefrika şiddetle yasaklanmıştır. İslam dinin temel ilkesi; tevhit denilen birlik, beraberlik ilkesine ters düşmemektir.
Allah cc. Al-i İmran suresi 3/103. Ayette mealen buyuruyor:
“ Topluca / hepiniz Allah’ın ipine- Kur’ân’a, İslam dinine sarılın. Ayrılığa düşmeyin...”
Hazreti Mevlana Rumi ra. Diyor ki:
“Gel, ey gönül, hakiki bayram Cenabi Muhammed’e ulaşmaktır.
Çünkü cihanın aydınlığı, o mübarek varlığın güzelliğinin nurundandır.”
İnsanlarını dünyada ve ahirette mutlu, huzurlu, rahat, iyi, kolaylık dolu, güzel, değerli, önemli şekilde yaşaması için; bilim ve İslam değerlerine sımsıkı bağlı yaşamalı. Bilim ve İslam ilkelerine, kurallarına uygun yaşamalı. İslam ve bilim olmadan, insanların saygın bir yaşantısı olmaz. İki alemde huzurlu, mutlu olamaz. Kendine yazık eder! İnsan, İslam ve bilim ilkelerine, kurallarına, adabına eksiksiz uymalıdır. Allah cc. Bunun için İslam dinini ve bilimi yarattı. İslam dinini ve bilimi, varlıkları yarattıktan sonra da, insanları yarattı ki, insanlar; İslam, bilim ve varlıklardan yararlansın.
İyi insan, güzel insan, dürüst insan, yararlı insan, medeni insan; İslam değerleriyle ve bilimin ölçüleri ile yetişir. Hak din İslam ve bilim değerleri olmadan, insanlıklı insan yetişmez. İdeolojik yanlışlarla olgun insan yetişmez. Bir bütün olarak; ebeveynler, öğretmenler, imamlar, devlet yöneticileri, millet; hak istikamet yolunda, pedagojik yollarla, iyi, güzel, yararlı, dürüst insan yetiştirmeyi hedeflemeli. Birinin mutlak doğru dediğine bir diğeri yanlış dememeli. İlkeli ve kurallı hareket etmeli.