Mümin ve Müslüman; Kur’ân, sünnet, ilme bağlıdır. Aklını; Kur’ân, sünnet ve ilmi değerlerle işletir. Bilmediğini; sorar, danışır, öğrenir; ortak akıl kullanır.
Müslüman, doğru sözlü olmalıdır. Doğru davranış sergilemelidir. Doğru düşüncede olmalıdır. Doğrularla beraber olmalıdır. Helal kazanıp, helalinden harcamalıdır. Başkalarını aldatmamalı, kandırmamalı, yanıltmamalıdır. Mümin olan, aldatmaz. Mümin olan bilgili, bilinçli, uyanık, dikkatli olup, aldanmaz. Bunlar ayet ve sünnetlerle, hadislerle belirtilmiştir.
Pir Sultan Abdal der ki: “ Mecliste arif ol, söz dinle. El iki söylerse, sen bir söyle. Elinden geldikçe, iyilik ede. Hatıra dokunup, yıkıcı olma.”
Müslüman kanaat sahibi olmalıdır. Aç göz, kanatsız, doymak bilmeyenlerin halleri sonunda çok perişanlık olmaktadır. Hile, sahtecilik, sahtekârlık, çetecilik, mafyalık yapıp; haram ve suç işlememeli. Ülkemizde en çok bu tipte suç işlenmektedir. Hemen hepsi de cezaevine girmektedirler. Dolandırdıkları her kişi için ayrı bir ceza almaktadırlar. Böylece 1000- 8500 yıl ceza alanlar vardır. Hırstan, ihtirastan, aç gözlülükten, doymak bilmemekten, uzak durmalı. Başkalarının malına, mülküne, servetine göz dikmemeli. Aşırı dünya sevgisi, hırsı, aç gözlülüğü, bencillik, haksız kazanç içine düşmemeli. İnsan kendini en iyi şekilde yetiştirmeli. Helalinden kazanıp, helalinden kazanmalı. Helalinden de harcamalı. İsraf etmeden harcamalı.
Peygamberimiz sav. İnsanların kanaatkâr olmalarını, tokgözlü olmalarını, gönül zenginliğinde olmalarını önermiştir. Asıl zenginliğin, mal çokluğunda değil, gönül zenginliğinde olduğunu vurgulamış. Bu özelliği olanları övmüştür.
Gerçek anlamda, Allah cc. Kur’ân, peygamber sevgisi olanlar, bu kutsal değerlere sımsıkı bağlı olur. Sapıtmaz. Sapkın, sapık olmaz. Bu değerleri her şeyden çok sevmeli. Bu aziz değerlerin önüne, yanına başkalarını koymaz. Koyanlar, bu değerlerden uzaklaşır. Birkaç örnek verelim: 1917 yılı öncesi Rusya’da Ortodoks din inancı vardı. 1917 yılında Lenin darbe yaptı. Ateistliği - komünizmi getirdi. Bütün mabetleri yıktı. Öyle ki, tarihi mabetleri bile yıktı. Dini öğretimi yasakladı. Ama dinin yerine, okullarda kendini övücü eğitim- öğretim yaptırdı. Kendi ideolojisini dinleştirdi. Halkı dinsizleştirdi. Benzerini Çin’de 1949 yılında Mao Zedong de yaptı. Böyle olmamalı. Bu zalimliktir, zulümdür, haksızlıktır. Benzerini Batı dünyası da yaptı. Yöneticiler kendilerini tanrılaştırdı. Dinleştirdi.
Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ Allah, sizin suretlerinize- görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ancak kalplerinize ve amellerimize bakar.”
Hacı Bektaş-ı Veli der ki: “ Âdem’in âdemliği; akıl, hayâ ve ilim iledir. İmanın kemali- olgunu, ahlak güzelliğidir.”
Gandhi der ki: “ Haksızlığa sapıp, bütün insanlar seni takıp edeceğine, adaletle hareket edip, tek başına kalmak, daha iyidir.”
Şunu asla, katiyen, kesinlikle hiç unutmayınız! İnsan, yaratılış itibarıyla, iyi duygularla ve kötü duygularla birlikte yaratılmıştır. Hangi yönde eğitim- öğretim, bilgi alırsa, o tarafa yönelir. İyi bir eğitim- öğretim, terbiye, ahlak eğitimi alırsa, iyi insan olur. İslam ilimleri alırsa, bu inancı benimserse, özümserse, içselleştirirse, çok iyi mümin ve Müslüman olur. Kendine, aile halkına, milletine, insanlığa, varlığa hizmet eder. Allah’ın sevdiği kul olur. Hakça bir eğitim- öğretim görmezse, zararlı insan olur. Haset, kıskanç, çekememezlik, kötülük eder. Hem kendine, aile halkına, akrabalarına, çevresine, vatanına, milletine, devletine zarar- ziyan verir. Başkaları ile çekişir. Her türlü fitne, fesat, nifak, bozukluk, bozgunculuk, ayrımcılık yapar. Başkalarının iyi durumda olmasını istemez. Her şeyi istismar eder. Bahanelerle bozukluk, bozgunculuk yapar.
Bizler öncelikle kendimizi iyi yetiştirip, yaşama hazırlamalıyız. Mutlaka çağa uygun bilgi, meslek, sanat, kültür edinmeliyiz.
Aile halkına, akraba, komşu, çevremizdekilere yararlı olmalıyız. Bunun için yetkin ve yeterli donanıma sahip olmalıyız. Çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştirmeliyiz. Eşimizle tartışma, münakaşa, kavga etmemeliyiz. Kendimizle, aile halkı ile barış içinde yaşamalıyız. Bunu becermek için kendimizi eğitmeliyiz. Bunu beceremeyenler, iki dünyasını perişan etmektedir.
Başkaları ile barışık olmalıyız. Öfkemizi kontrol etmeliyiz. Sinirlenip, ona buna saldırmamalı. İyi insan olmayı öğrenip, iyi insanları örnek almalıyız.
Başkalarının hak, hukukuna saygılı olmalı. Borç ödeme, alışverişte dürüst davranma, haksızlık yapmama gerekir. Bunu beceremeyenler perişan olmaktadır. Bazen canından olmaktadır!
Çevreci olmalıyız. Çevreyi kirletmemeliyiz. Çevreye kanalizasyon akıtmamalı. Atık dökmemeli. Bunu halkımız yaptığı gibi fabrikalar, belediyeler hala yapmaktadır. Çevremiz, doğa kirlenmektedir. Hava kirlenmektedir. Topraklarımız kirlenmektedir. Sularımız kullanılmaz durum almıştır. Bu Müslüman işi değildir. bir Müslüman böyle haksızlık yapmalıdır.
Ormanlarımızı korumamaktayız. Her yıl 3 bin yangın çıkarılmaktadır. Yangınların %95 kadarı insan kaynaklıdır. Hem ormanlarımız, evlerimiz, ahırlarımız, canlılar yanmaktadır. İnsan doğaya zarar vermemeli. Bu bir kul hakkıdır. Vebalı çoktur. Sevapları siler, süpürür, götürür.
Ülkemiz 200 yıldan beri halk ayaklanması ile terör ile kan kaybetmektedir. Bu olgun bilinçli insan olamayışımızın sonucudur. Emperyalistlerin bize karşı kullandırmasıdır.
Özel ve kamu hakkına saygılı olmalı. Çalmamalı, hırsızlık yapmamalı. Bugün bu olumsuzluklar yüzünden çok zarar- ziyan görmekteyiz. Öyle ki, elektriği %76 oranında kacak yakan 25 ilimiz vardı. Bu oran 2013 yılından, 2024 yılına gelinceye kadar ancak %42’ye düşürüldü. Haram ile insan beslenmez. Haram kullanandan hayır gelmez. Olgun insan olmaz. İbadetler kabul olmaz.
İnsanlarımızın yapılan anketlere göre, mesleklerini ancak %20’si severek yapmaktadır. Diğerleri hep başka meslek hayâlı düşünmektedir. Oysa insan sevdiği mesleği iyi yapar. Sevmediğin mesleğinde başarılı olması mümkün değildir.
Bu durum üniversitede okuyan öğrenciler içinde benzer durumdadır. Son yıllarda her yıl üniversiteye giriş sınavlarına 3,5 milyon civarında öğrenci girmektedir. Bu 3,5 milyon öğrencinin 800 bin öğrenci, üniversitede okuyup, bölümünü beğenmeyen öğrencilerden oluşmaktadır.
Görevde olanlarda hakkıyla, yasanın istediği şekilde görev yapmaktadırlar. Bazı belediyeler katı atık çöp işleme tesisi kurmamış. Kanalizasyon atık suyunu arıtma tesisi kurmamış. Öyle ki, bazı akarsularımız zehir, kimyasal akmaktadır. Bunlarla hala çiftçilerimiz hayvanlarını ve tarlalarını sulamaktadır!
Marmara Denizi 2 yıl önce Müsilaj denilen bir kirlikle, köpükle kaplandı. Bu Müsilaj denizden toplandı. Müsilajın nedeni; Marmara Denizi kıyısında bulunan 7 ilin atık suları yüzünden oldu. Artık kirli atık su denize dökülmemeli, dendi. Ama hala dökülüyor. Yer yer Müsilaj görülüyor.
Sahipsiz sokak hayvanları, köpekler hakkında 2004 ve 2022 yılında yasa çıktı. Bu köpeklerin toplanıp, bakım evlerinde, barınaklarda, iyileştirilip, bakılması istendi. Ama yaptırım yasada yoktu. Çoğu belediye bu görevi, yasayı uygulamadı. Bugün, 29.07.2024 günüdür. Yine TBMM’de 17 maddelik bu konuda yasa görüşmesi devam ediyor. Yasayı uygulamayanlara 6 aydan 24 aya kadar ceza öngörülüyor. Ama 2 yıldan aşağı olan cezalar, mahpus ile cezalandırılmıyor. Sahipsiz köpekler son 3 yılda 4300 kişiyi yaraladı. 50 kişiden fazla insani öldürdü. Köpek saldırısından kaçan 2300 kişide trafik kazası geçirdi. Kırsal alan, kentler sokak köpekleri ile dolu. Beş yüz tane köpek kırsal alanda açlıktan birbirini yiyor! Kuduz vakası çoğaldı. Bunlar hep insanın görevini yapmamasından kaynaklanmaktadır.
Gerçek anlamda Müslüman, âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a olan görevlerini peygamberimiz gibi yapar. Kul hakkına azami dikkat eder. Vatana, millete, devlete, insanlığa, doğaya, varlığa zarar vermez. Hep iyi, güzel, doğru, dürüst, yararlı olur. Zarar vererek, insanlıktan çıkmaz.
Müslüman görevlerini en iyi şekilde yapmakla yükümlüdür. Yapmayandan iyi Müslüman, örnek Müslüman olmaz. Herkes aklını başına toplamalı. Doğru bilgilerle yaşamalı.
Peygamberimiz sav. Buyuruyor: “ Ateşin odunu yakıp, bitirmesi gibi; haset- kıskançlık- çekememezlik de iyilikleri yok eder. “