Lütfen! Güzel kardeşlerim, dostlarım, canlarım! Yazılarım; bilimseldir, ilmidir, irfandır, hikmettir, dinseldir, doğru bilgidir, makuldür, mantıklıdır, gözlemdir, sağduyuludur, araştırma ve inceleme yazısıdır, olaydır, olgudur, bilimin, bilginin, hak din İslam’ın tüm alanlarıyla ilgilidir. Lütfen! Okuyup doğru anlayalım. Gelişerek, yaşamaya çalışalım. Ders ve ibret çıkaralım. Hatalı, yanlış, eksik gördüğünüz bilgileri; araştırarak, en doğrusunu, dosdoğrusunu edinelim. Kazanımımız olsun. Zarar, ziyan etmeyelim. İki âlemde rezil, rüsva, perişan, felaket, fecaat durumda olmayalım.
İslâm kardeşliği ve hukukunu oluşturmadan, helal ve haram kavramlarını benimsetip, yaşam tarzı haline getirmeden, devleti ve de milleti yönetmek mümkün olmaz. Hak, hukuk, sosyal adalet, hakkaniyet, doğruluk, dürüstlük, düzgünlük, güzel ahlâk, edep, hayâ, insanlık oluşturulmadan, dünyada; barış, esenlik, kardeşlik, huzur, mutluluk, rahatlık sağlanamaz.
Eğitimi- öğretimi, kültürü, sanatı, bilimi, tekniği, İslam ve insanlık değerleri üzerine kurmadan; insanlık rahat, kolaylık, huzur, mutluluk yaşamaz. İyiliği, güzel ahlak ile hakkaniyetle çoğaltıp, yaymadan, zalimliği önlemeden; insanlar, hayvanlar, bitkiler, doğa rahat yüzü görmez. Kötülükleri, çirkinlikleri, yalanları, yanlışları, olumsuzlukları, dehşet veren korkunç olayları engellemeden, hiçbir varlık huzur bulmaz.
İslam kardeşliğini ve Müslüman hukukunu tesis etmeden, iyilik esaslarını oluşturmadan, Allah’ın emir ve yasaklarına uymadan; barış içinde huzurlu, mutlu yaşanılmaz. Her türlü haksızlığı, zalimi, zulmü önlemeden, varlıklar rahat yaşayamaz. Haksızlıkları önlemeden; fakiri, düşkünü, zayıfı, işçiyi, memuru, üreticiyi, tüketiciyi korumadan, insanlık rahat bulmaz.
İnsanların tümünün hak ve hukukunu, hakkaniyet ölçülerinde korumadan; devlet, millet hakça yönetilmiş olmaz. Doğru, dürüst, hak, hukuk, güzel ahlak tarafında olmadan; güzel insan, iyi lider, doğru ve dürüst yönetici olunmaz.
Bu işler; lafla, şarlatanlıkla, kandırmacalarla, yalanlarla, düzmecelerle olmamaktadır. Sözler hak, yazılar hakikat, işlev ve muamele hakça, bilimsel, dinsel olmalıdır. Toplum içinde birlik, beraberlik ruhunu pekiştirmeli. İnsanlar birbirini can- ı gönülden sevmeli. Yardımlaşmalı. Paylaşmalı. Dayanışma içinde olmalıdır.
Müslüman, iyi işleri, görevleri, ödevleri, sorumluluklarını iyi niyetle, güzel duygularla, hayırlı düşüncelerle yaparsa, kıymeti, değeri, efdallığı, makbulluğu olmaktadır. İyi niyetli, iyi işler yapmak, Müslüman işidir. İslam’ın temel esaslarına uygun olmayan her iş, davranış uygun değildir. Müslüman sorumluluğunu bilerek davranmalı. Bozuk, zararlı, kötü, çirkin, olumsuz iş ve eylemlerde bulunmamalı. Müslüman, helal ve haramı dikkate alarak iş, işlem, muamele yapmalıdır. Başkalarına da bunları mutlaka ama muhakkak anlatmalı. Din samimiyettir. Din nasihattir- öğüttür. Samimiyet ve nasihat olmadan, dini anlamda yaşamak olmamaktadır.
Müslüman, değerli, kıymetli, aziz, onurlu- şerefli asıl ve esaslı insandır. Böyle olmalıdır. Müslüman, Müslümanlık dini olan İslam dinini yaşamak durumundadır. Her zaman helal, meşru, temiz olanları yapar. Helal ve temiz olanlardan yer, içer, giyer. Haram ve şüpheli şeylerden sakınıp, kaçınır. Her zaman en ideal, en iyi, en doğru olanı dürüst şekilde yapar. İmanın tam ve olgunluğu; İslam dinini hakkıyla, hakkaniyetle yaşamakla olur. İslam dinini en dosdoğru şekilde öğrenmeden, sağduyulu, akıllı, mantıklı, makul, olumlu olmadan, İslam dini yaşanılmaz. Mutlaka bilim ve İslam dini konusunda, hakkında öğrenim, öğretim, eğitim görmeliyiz. Bu işler cahil cühela, çapulcu işi değildir.
Müslüman, haram, mekruh, israf, kötülük işlemez, işlememeli. İslam dairesi içinde bilimsel yaşamalı. İslam edebi, adabı, kaidesi, usulü, kuralları içinde yaşamalı. Kendini kontrol etmesini, denetlemesini, sabretmesini, öfkelenmemesini mutlaka ama muhakkak becermeli. Öyle serseri mayın gibi olmamalı. Allah’a ve varlıklara karşı görevlerini öğrenip, eksiksiz yerine getirmeli. İstikameti, hedefi; hak ve hakikat olmalı. Hak ve hakikat karşısında yer almamalı. Alırsa, ondan Müslüman olmaz.
Cennetin yolu; takva, muttaki şekilde İslam dinini, bilinçle, samimiyetle, takva, muttaki, şekilde yaşamaktan geçer. İslam karşıtı, Müslüman düşmanlığı yapanlar, cennetin kokusunu bile alamayacaklar. En zalim kâfir gâvurları, cehennemin en derin ateş, duman, irin çukuru olan; Veyl Çukurunda sonsuza dek kalacaklardır. Cennet güzeldir, temizdir, iyidir; bu özellikte olanlar cennete girecektir. Başka türlüsü olmaz, olmamaktadır. Kur’an bunu böyle söylemektedir. Allah’ın cennetine sadece Allah’ın emir ve yasaklarına uygun yaşayanlar, girecektir.
Haksızlık yapmak, zalimlik etmek, zulüm yapmak haramdır. Allah’ın farz kıldığı ibadetleri yapmamak da haramdır. İnsanlarla barış, huzur, mutluluk, sevgi, saygı, kul hakkına dikkat ederek yaşamalı. Kâfir zalimler gibi katil, katliamcı, soykırımcı, yakıp- yıkan asla olmamalı.
Müslüman, bilgili, bilinçli, samimi, dindar, bilge olmalı. İçi, dışı, sözü, eylemleri dosdoğru olmalı. Maddi, manevi anlamda tertemiz olmalı.
İnsanlara âcizane, fakirane olarak bir öğütte, tavsiyede, öneride bulunmak istiyorum. Gaflet ve dalalette- sapkınlıkta olmayınız. Geliniz, hep birlikte tüm günahlarımıza, bilerek ve bilmeyerek, yaptığımız bütün günahlarımıza, Nasuh üzere yanı bir daha dönmemek üzere tövbe edelim. Bir gusül- boy abdesti alalım. Boy abdesti almak çok kolaydır.
Şöyle yapalım: “ Banyoya girilir. Boy abdesti almaya niyet edilir. Bismillahirrahmanirrahim diyerek, eller yıkanmaya başlanır. Ağzımıza üç defa gargara ile su alınır. Üç defa da buruna su çekilir. Sonrasında başımızdan başlayarak, tüm vücudumuz, hiç kuru yer kalmayacak şekilde, özenerek yıkanır.”
Böylece âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ımızın emri yerine getirilir. Boy abdesti ile namaz kılarız. İşlerimizi helalinden yaparız. Boy abesti almadan, hiçbir ibadet olmaz. Boy abdestsiz durmak, çok büyük günahtır. Haramdır. Bugün, İslam toplumunun bir kısmı; cehaletten, cahillikten, yanlış bilgilerden ötürü; boy abdesti, namaz abdesti almamaktadır. Tüm ömrünü haram, günah içinde; pis, kirli, mundar, murdar şekilde geçirmektedir.
1- Namaz kılmadan önce namaz abdesti almalıyız. 1975 yıllarıydı. Bir mimarın babası ölmüştü. Babasını, cenaze namazı kılmak için camiye getirmişlerdi. 40 yaşından büyük olan mimar olan oğlu, namaz abdesti almasını bilmiyordu. Cemaatten arkadaşlar aldırmaya çalışıyordu. Cenaze toprağa verilince de, insanlar Fatiha okumuş. O da, baba, ruhun şad olsun, demiş!
2015 yılında Belarus’e gitmiştim. Bulunduğum kentte, Türk Cumhuriyetlerinden öğrenci 700 okuyordu. Onları mescide, Cuma namazına götürdüm. Cuma namazından döndüğümde, dini sohbet ettik. Boy abdestli değillerdi. Zira boy abdesti almasını bilmiyorlardı. Onlara boy abdesti almayı öğrettim.
1- Biz, Müslümanlar olarak, öncelikle İslam dinimizi öğrenip, yaşamalıyız. Eğer namaz kılmasını bilmiyorsak, namazda okunacak sure ve duaları bilmiyorsak, hemen harekete geçmeliyiz. Çok kolay! Sadece niyetlenmek, hedefe kilitlenmek, irademizi doğru yönde tutmak ile her iş, işlem başarılır. İslam dinimizi öğrenirsek; farz ibadetleri yaparız. Farz ibadetleri yapmamakla, haram işlememiş, günah almamış oluruz. Farz ibadetleri yapmak farzdır. Yapmamak haramdır- günahtır.
2- İslam dinimizde, haram- yasaklanmış olan davranışları yapmayız. Böylece haram işlememiş, günah almamış oluruz.
3- İslam dinini bilmeyen, yaşamayan, her kişi her an haram işler, günah alır! Farz ibadetleri yapmamakla günah alır! Haram- yasaklanmış davranışları yapmakla, günah alır. Sonsuza dek, Allah cc. Korusun! Cehennemin 7 katmanından birinde tapu alır!
4- Bilgili, bilinçli, samimi dindar takva, muttaki Müslümanlarda, Allah’ın izni ile cennette sonsuza dek huzurlu, mutlu, rahat yaşar. Allah’a kul olan, varlıklara iyilik, yardım yapan dindar bilge Müslüman olma azim ve kararlığı içinde olalım, inşallah.
Müslüman, Kur’an’ı, peygamberimiz sas. Gibi yaşamalıdır. Öğretmeni, eğiticisi, belleticisi peygamberimiz sas. Olmalıdır. Allah’a kul olma, iyilik yapma, hidayet yolunda olmayı tercih etmeli. Allah’ın dini merkezli, dini çerçeveli yaşamalı. İslam dini başkalarına zarar veremez. Zarar vermesi haramdır. Kendine kötülük edene de kötülük yapamaz. İslam’da zarar vermek, kötülük, çirkinlik yapmak yasaktır. İslam dini; dosdoğru, dürüst, düzgün, temiz, adaletli, adil, kötülüğü önleyen olmayı önerir. Kötülüğü gidermek farzdır. Kötülüğü önlemek farzdır. İyilik yapmak, iyiliği yaymak farzdır. İslam kardeşliği ve İslam hukuku içinde barışçı yaşamak emredilmiştir.
Müslüman, eğer ibadet ediyorsa, kötülük, çirkinlik, haram da işlememeli. İşlerse, yaptığı günahlarla, sevaplar; birbirini götürür! Ortada belki eksi bir günah durum kalır. Zaten haram işleyenlerin, yaptığı ibadetlerde efdal, makbul görülmez.
Müslüman, Allah’ın hukukuna harfiyen uymalı. Bu iki dünyada huzurlu, mutlu olmasını sağlar. Allah’ın bağışlamasına, af etmesine neden olur, olabilir. Herkesin hak, hukukuna saygılı olmalı. Hakkı, sahibine eksiksiz vermeli. Öyle başkalarının hakkını yiyip, sözel olarak; hakkını helal et, demekle helal olmaz. Hakkı bilfiil iade etmek gerekir.
Müslüman, dinini detayı ile bilip, yaşamalı. Bir şey haram ise, o şeyin üretimi, taşınması, satılması, satın alınması da haramdır. Ülkemizde devlet, 20 yıl öncesine kadar kumar malzemelerini üretir ve satardı. Alkol, içki, sigara üretir ve satardı. Bunların yapılması için Tekel Bakanlığı kurulmuştu. Allah’ın haram kıldığı tüm yasak- haram davranışlar, devlet tarafından işlenirdi. Devlet, başkaları işlesin diye de teşvik verirdi. İşte bu şekilde işleyen devlet; insanlığı, yaratılış özelliğinden çıkardı. Afrika ve diğer bazı ülkelerde, hiç medeniyet görmemiş, öğrenim ve eğitim görmemiş, insanlardan, bin kat daha tehlikeli yaratık haline getirdi. İnsanların sadece güzel ahlakını bozmadılar. DNA ve hücre yapılarını bile bozdular! Bunun için 50 yıl öncesine kadar daha çok sakat- engelli insanlar dünyaya geliyor!
Sarhoşluk veren her şey haramdır. Sağlığı bozan her maddenin kullanılması haramdır. İman ve hayâ, güzel ahlak ve edep; tüm dünyada erozyona uğratılmaya devam etmektedir. Bireyler, aileler, toplumlar, devletler birbirini katletmekte, yok etmektedir. Bunu şimdiye kadar hiçbir akılsız hayvani varlık yapmamıştır. Sevgi, saygı, muhabbet, dostluk, kardeşlik, arkadaşlık, kardeşlik, edep, hayâ, güzel ahlak yok edilmektedir. İnsanlar birbirine kolaylık göstermemektedir. Ahlak güzelleştirilmeye çalışılmamaktadır. Hak, hukuk korunmamaktadır. Hak, hukuk, mal, can, iffet, namus, nesil yok edilmeye çalışılmaktadır. İyi, hayırlı insan yetiştirme amaçlanmamakta, hedeflenmemektedir.
Müslüman, doğru, dürüst olmalı. Doğru söz iyiliğe, iyilik cennete götürür. Sabırla hak yolda çalışmaları sürekli sürdürmeli. Mümin olarak her konuda, her alanda en iyi, en güçlü, en adil Müslümanlar olmalı ki; zalimliği, zulmü önleyebilsin. Müslümanlar, birlik, dayanışma, yardımlaşma, paylaşma, kardeşlik, dostluk içinde olmalı. Müminlerin birbirini sevmeleri, imandan ve Müslümanlıktandır.
Müslümanlığı ve bilimi, bilimden teknik ve teknoloji üretmeyi birlikte öğrenmeli. Ülkemizde 28 tane yardım toplama kuruluşu var. Bunlar, halkımızdan yardım toplayıp, diğer yoksul, gelişmemiş ülkelere aktarıyor. Reklam tanıtımlarında daha çok; hafız yetiştiriyoruz. Bir hafız yetiştirme bedeli aylık 300 liradır, diye reklam ve çağrı yapıyorlar. Oysa okulda hem bilim, hem teknik hem de İslam dini öğretseler, bin kat daha iyi olur. Zira bu toplumlar, yaşayabilmek için hiçbir üretme, çalışma, kazanma becerisine sahip değiller. Hafız olsalar da aynı beceriksizle kalacaklar. Bilimde din gibidir. Allah cc. Katındadır. Allah’ın yaratmasıdır. Oku, yaz, anlat denilince sadece Kur’an söylenmemiştir. Kur’ân ’da 750 ayetten fazlası ilim, bilim ve türevleri ile ilgilidir. Hala Müslümanların çok büyük çoğunluğu bunu anlayamamış. Kendi kurtarıcı, öğretici olamamış. Mehdi beklemektedir.
Yeni bir bilimsel araştırma haberi yazmak istiyorum:
Dünyamızdan 13,5 milyar ışık yılı uzaklıkta bir galaksi keşfedildi. İlk defa bu kadar uzaklıkta bir galaksi keşfedildi. Adını da; HD 1 koydular. HD1 Galaksisi, Güneş’ten 500 kat daha büyüktür. Dünyayı- yeryüzünü tanıyalım. Evreni tanıyalım. Allah’ın en büyük olduğunu, yarattığı evrendeki, varlıklardan anlayalım.
“ Allah’ın en büyük olduğunu, Kur’an’dan anlayalım. Allah’ın en büyük olduğunu, yarattığı varlıklardan anlayalım. Allah’ı anlamak, tanımak, kabul etmek için hem dini hem de bilimi öğrenelim. Allah’a yönelelim.”
Başka bir bilimsel olay söyleyelim:
İnsanda hücre yenilenmesi yapıldı. Bu hücre yenilenmesi ile yaşlılığın sağlığa verdiği zararlar kısmen iyileştiriliyor.
Zalimlere karşı ayakta kalabilmek, yaşayabilmek, adaleti tesis edebilmek için; İslam, bilim, teknik, teknoloji, yapay zekâ, çağa uygun yapıcı gelişmeyi sürdürmek gerekiyor. Adaletin olmadığı bu dünyada; zayıflara yaşama hakkı tanınmıyor.
Her konuda, her alanda, her yerde sabırlı olunuz. Sabrediniz. Ders çalışırken, iş yaparken, görevde, her yerde; sabrediniz. Allah cc. 70 ayetinde bizlere sabırlı olmayı öneriyor, tavsiye ediyor. “Rabbimiz sabredenlerle beraberdir.” Sabırlı hareket edemeyenlerin, hal ve davranışlarından, olaylarından, ders alınız. İbret alınız. Tehlikelere karşı çok düşünerek, yavaş hareket ederek, acele etmeyerek, korku ve kaygıya kapılmadan, kendinizi korumaya alınız.
Günümüzde, cahil, cühela, çapulcu tayfası, hak yol bilmiyor, hakça davranamıyor. Sorun, problem çözmesini beceremiyor. Her konuda ve her alanda kendini ve başkalarını yakacak suç işliyor. Aile içi cinayetler, kavgalar, haksızlıklar işleniyor! Yol verme kavgası işleniyor. Arazı, alacak- verecek kavgası, cinayetler işleniyor. Biraz sabır, biraz düşünme, biraz hak, hukuk, adalet ile hak arama yapılabilse, bu cinayetlerin, kavgaların pek çoğu olmayabilecek.
Oysa biraz tatlı dil, güzel söz, Güleryüz, haklarını yerine getirme olsa, bu olumsuzlukların hiç biri yaşanmayacak. İman ve İslam sahibi olan bir kişi bu olumsuzlukların hiç birini yapmaz, yapmamalı. İslamiyet’ten ve bilimin getirdiği ilkelerden ayrılmamalı. Sosyoloji, psikoloji, hukuk, din bilerek hareket etmeli. İslamiyet’ten ve bilimin değerlerinden ayrılmak, insanı mahveder, mahvetmektedir.
Bir insan olarak öncelikle, ilk ve birinci görevimiz;
1- Kelime-i Şehadet ve Kelime-i Tevhit getirerek, Müslümanlığımızı tazelemeliyiz.
2- Tövbe ve istiğfar etmeliyiz.
3- Cehennemden kurtulmayı, cennete gitmeyi isteyip; Kur’an ve sünnete uygun yaşamaya başlamalıyız. İnancımız, ibadetimiz, ahlakımız, işlem ve muamelelerimiz; Kur’an ve sünnete uygun olmalı. bunun içinde İslam dinini mutlaka ama muhakkak öğrenmeliyiz.
4- İlim, bilim, doğru bilgi, din- iman, teknik, teknoloji sahibi olmalıyız. Bunu sağlıklı insan olarak, zamanımızı en iyi şekilde değerlendirerek kolayca yapabiliriz.
5- Niyetimiz iyi olmalı. olumlu, iyi, güzel, dürüst niyet sahibi olmalıyız.
6- Bütün ibadet ve çalışmalarımızı severek, iyi niyetle, özenerek yapmalıyız.
7- Farz ibadetleri asla terk etmemeliyiz. Farz ibadetleri yapmak, bir Allah cc. Emridir. Yapmamak ise haram olup, çok büyük günahtır. Farz ibadetleri yapmayan, tüm haramları da işlemeye, yapmaya açıktır.
8- Kul haklarından sakınmalıyız. Kul hakkına girmemeliyiz. Kul hakkına saygılı olmalıyız. Kul deyince aklımıza sadece Müslüman, insan gelmemeli. Hayvanlar, bitkilerde Allah’ın kuludur.
9- Din bilgisi ile birlikte mutlaka pozitif- doğa ilimleri de öğrenmeli. Sadece din bilgisi ile birey, aile, toplum, devlet yönetilemez. Pozitif bilimlere de gereksinim vardır. İlim denilince sadece din bilgisi akla gelmemeli. Bilim, bilimdir. Bilim Allah’ın yaratması, iradesidir. Dinsiz bilim olmaz. Dinde bilimsiz olmaz.
10- Dine ilgisiz kalan toplumlar yönetilemez. Ülkemizde de görüyoruz. Kapitalistler, liberaller halkı soyup, soğana çeviriyor. Allah cc. Ne der, diye düşünüp, korkmuyor. Halktan aldığını, halka 10- 15 katına satıyor. Hükumet başa çıkamıyor. Sebze, meyve ve fabrika ürünü gıda malları 10- 15 katına tüketiciye satılıyor. Aralarında telefonla, internetle anlaşıp, kartel oluşturuyorlar. Devlete bu soyguncu kartellere yılda 2- 3 defa teşvik destekleri veriyor! Yokluktan pahalık olmuyor. Ülkemiz tarım ürünlerinde kendine %140 yetiyor. İhraç ediyoruz. İnsanlık, merhamet kaybolmuş! Hükumette bu haksızlıkları önleyememekle, ayağına değil, kalbine kurşun sıkıyor! Zalimler bu durum karşısında kurtarıcı olarak ortaya çıkmış, meydan okuyor!
11- Devlet ve özel sektör, tarım üreticisini ezip, haşat, perişan ediyor. Sizlere kısa ve öz iki örnek verelim: Bendeniz, 21 Kasım 1955 Rize merkez İlçe Kocatepe Köyü doğumluyum. Babam hem bakırcılık yapardı. Hem de çay üretimi yapardık. Çayı ellerimizle toplardık. Makasla, araçla toplamak yasaktı. Çay toplar, satmaya; çay alım yerlerine götürürdük. Orada, 3 gün çayımızı beğenmediklerinden, almazlardı. Çayı seçtirirlerdi. Üç gün içinde, yağmurda, güneş altında çay bozulur, çürürdü. Sonrasında çayımız satın alınırdı. Çay fabrikaları yetersiz olduğundan, Köprülü Köyü ormanlarına veya Salarha Deresi - Askoroz dere kenarına dökerlerdi. Bunu devlet yapardı. 1970 yılı öncesi çayı, Köprülü Köyü’ne satmaya götürürdük. Daha önce Müderrisler’e götürürdük. Daha öncede, Rize merkeze götürürdük. Yanı 15 km. uzağa sırtımızla taşırdık. Ama yine de bu gâvurluğu devlet bize yapardı. 1974 yılı sonrası, yüksek enflasyon olmasına rağmen çay paraları bir yıl sonra ödenmeye başlandı. Daha sonrada özel sektörün insafsız, vicdansız eline bırakıldı. 2021 yılı itibarıyla çay ürünün yarısını özel sektör alıp, işliyor. Fiyatı, devletten çok az veriyor! Yanı her alanda sömürü devam ediyor! Devlet aldığı çayı pahalıya satmasına rağmen zarar ediyor! Oysa 14 liraya aldığı çaydan, işleyince; 42- 55 liraya satıyor!
12- Köyümüze 1968 yılına kadar araba yolu yoktu. Ev, inşaat malzemesini, eşyasını, ihtiyacını, halkımız hep sırtında taşırdı. At, eşek yolu da olmadığından, insan bu görevi yapardı!
13- 1904 resmi nüfus doğumlu olan Büyükbabam İbrahim Kasap, açlıktan yürüyemezdik. Rize çarşısına giderken, çarıklarımızı yanımıza alır, şehire girince giyerdik, derdi. Allah cc. Rahmet etsin.
14- 1939 yılına kadar devlet ile millet savaş, çatışma halindeydi. 1939 yılından, 1950 yılına kadar milletin açlıktan çatışacak gücü kalmadı. Devlet içine girmiş hain şer güçleri, inançlı dindar milleti düşman bilip, her türlü insan haklarından yoksun bırakmayı görev edindi. Bunu da laiklik, demokrasi, Atatürkçülük adına; asker, polis, zabıta, yargı yoluyla sınır tanımayarak yaptı. Beş defa askeri cunta darbesi yapıldı. Hepsi de bu adlarla yapıldı. Milleti, devleti mahvettiler. Cunta darbelerine teröristlik yapan hain komünistler yol açtı, zemin hazırladı.
15- 1976 yılı Ağustos ayında Yalova, Altınova’dan 5 dekar kadar meyve bahçesi satın aldık. 1979 yılı Mayıs ayında Altınova’ya taşındık. Yine ziraat yapmaya devam ettik. Bahçemizde elma ve şeftali meyveleri vardı. Şeftalileri, İstanbul Haline gönderdik. Bir de borçlu çıktık! Başkaları da tarım ve ziraattan para kazanamıyordu. Altınova ovasında 1953 yılına kadar daha çok buğday ekiliyordu. 1953 yılından sonra meyvecilik yapılmaya başlandı. Ancak ziraat yapan halk, yetiştirdiği ürünü değerinde satamadığı için sürekli ürün değiştirmektedir. Tarım, ziraat, hayvancılık yapanların sahibi, koruyucusu hiç olmadı.
16- 1984 yılında öğretmenlik yapıyordum. Yaz tatilinde, Kars’ın Mişko Yaylasındaki mandıraya muhasebeci olarak gittim. Adamın 17 tane mandırası varmış. Yaptığı tüm kaşar peynirlerini ,%50 yağsız yapıyor. Tam yağlı diye pazarlıyordu. Bizim de aylığımızı vermedi. Dolandırdı. İstanbul’da kendini bulup, altın bilezik olarak ücretimi aldım. Onlarda halkı sömürüyorlardı. Hayvancılık yapan halk, kış ayında ihtiyacını gidermek için, bu varsıl kişilerden borç para alıyordu. Bunun karşılığında sütü kendilerine düşük fiyatla vereceğine imza veriyordu. Devlet, onların 2 kat fazlasına ücretle süt almasına rağmen, sütü devlete satamıyordu. Çünkü aldığı borç para karşılığı, sütü ipotek ettirmişti.
17- Şu anda benim bir dekar bir meyve bahçem var. Bin kilogram mandalinayı Karamürsel ve Altınova’dan İstanbul haline gönderemiyorum. Zira kâr marjı- payı düşük diye mandalına almıyorlar. Kirazı toplamaya değmiyor. Zira markette 20 lira, pazarda 10- 15 lira iken üreticiden 2- 3 liraya alıyorlar. Geçen yıl armudu İstanbul haline gönderdim. Kilosunu 50 kuruştan ödediler. Toplamaya verdiğim paranın üçte birini alamadım. İki yıldır, 2020- 2021 yıllarında bahçemden meyve toplayıp, satamadım. Komşu ve akrabalara alabilirsiniz, dedim.
18- Altınova’da kardeşlerim ile ortak 3 dekar kadar tarlamız var. Sekiz yıldır ekip- biçmiyoruz.
19- Hükumetimiz 2022 yılı için çiftçiye 29 milyar lira tarım teşvik primi verecekmiş! Teşvik verme yerine ürününü değerinde satmaya yardımcı olsalar, çok daha iyi, yerli yerinde bir iş olur. Şimdiye kadar tarım ve hayvancılığa önem, değer, kıymet veren hiçbir hükumetimiz olmadı. Bunun içinde hükumetlerin ömrü ortalama 11 ay oldu. Kıtlık, yokluk, hayat pahalılığı, hükumetlere istikrar, başarı kazandırmadı. Halkımız ile birlikte hükumetlerde kaybetti.
20- Devleti yönetenler, halka sormadan iş yapmamalı. Halk tanınmadan, halka hükmetmemeli. Öyle saçma, sapan, kötü, bozuk, uygulanması felaket doğuracak aysalar çıkıyor ki; halkı mahvediyor. Bir örnek verelim: İki dönümden az olan bahçelerde ev yapmak yasaktır. Rize’de 2 dekar bahçesi olan çok az insan vardır. Bu insanlar evini nerede yapacaklar? Eğer bir babanın 2 oğlu ve 3 dekar bahçesi varsa, nerede ev yapıp, kalacak? İşte bu aysalar nedeniyle Rize’nin yıllık nüfus artış sayısı 300 olmuştur. Göç vermektedir.
21- Altınova’da 2846 metrekare iki parsel bahçemiz vardır. 2014 yılında %5 imar hakkı kaldırıldı. Bizde 4 kardeş olarak satıyoruz. İstanbullular soruyor. Ama ev yapamayacaklarından, almıyorlar.
22- Altınova İlçesi, Kaytazdere Beldesi’nde 860 metrekare iki bitişik parsel arsam var. Belediye encümen kararı ile üzerine bir konteyner koydum. Aradan 3 yıl geçti. Benimle birlikte 16 kişiye, daha önce izin vermesine rağmen, kaldır dedi. Bana ve diğerlerine de ceza yazdı. Bende, Bursa İdare Mahkemesine suç duyurusunda bulundum. Mahkemeyi bendeniz kazandım. Bahçeye gidiyoruz. Evime 9 km. uzaklıktadır. Bazen bayan işçi götürüyorum. Bu insanlar zorunlu ihtiyaçlarını nerede karşılayacak? Hobi bahçeleri adı altında, tarım arazilerine ev yapmak yasaklandı. İnsanda biraz akıl, biraz bilgi, biraz görgü, az da olsa hayat deneyimi olmalı. Halkın dilinden anlamalı. Hep bu anlayışsızlık yüzünden hükumetler oy kaybediyor.
23- Batman İli Kozluk İlçesinin bir köyünde, 3 öğretmen arkadaş öğretmenlik yaptık. Teröre destek vermeyenler, dövüldü, tehdit edildi, her ay aylıklarının %35’i terör örgütü KAWA, KUK, DDK tarafından haraç olarak alındı. Kamu görevi yapanlar, terör örgütü kontrolüne geçmişti. Öğretmen toplantılarında, 1979 - 1980 yılı 1 Mayıs da, devrimci andı içiriliyordu. Toplantıda İlköğretim Müdürü Veysi Arı, İlçe jandarma komutanı, müfettişler bulunuyordu. Hem de o zaman İlde askeri sıkıyönetim vardı. Özlük haklarımız gasp ediliyordu. Dilekçe ile istediğimizde, devlet amirine hakaret ediyor. Hakkında soruşturma açılsın, talimatı veriliyordu. İlçede en son 4 öğretmen kalmıştık. 01 Mart 1979- 01.10.1980 yılları arasında görev yaptık. Can güvenliğimiz yok diye, sağlık giderlerimizi, yol atama ücretini alamadan, İlden ayrıldık. 1994 yılında görev yaptığımız bu köy, terör baskısı, şiddeti yüzünden boşaldı. Şu anda o köyde hiçbir aile yaşamıyor. Evlerde kerpiç ve karataştan, çamur ile yapılma olduğu için hepten yıkılmış! Zaten köyün alt kısmında tütün yetiştirme yapılıyordu. Zamansız kesilen orman meşe ağaçları kurumuştu. Köye 2 saat uzaktan, ağaç kesip, İlçede satıyorlardı.
Komünist terör, bölücü komünist terör, ülkemize binlerce kez trajedi, dehşet veren korkunç vahşilikler yaşattı. Hala ülkemizde milyonlarca taraftarı vardır. Bu korkunç vahşetler, ailenin bilinçsizliğinden, imamların hımbıllığından, öğretmenlerin bozukluğundan, devletin terör örgütü elemanlarının eline geçmesinden kaynaklanıyor.
Din- iman, bilim, insanlık, Müslümanlık düşüncesinde olmayanlar, sadece ülkemizi değil dünyayı perişan ediyorlar. Kur’an, sünnet, peygamber tanımayanlar, insanlığa ve varlıklara kan kusturuyorlar. İlim, irfan, sevgi, saygı, merhamet, insanlık olmayınca, her pislik alıcı buluyor. Yanlış ve bozukluğa yönelme yapılıyor. Niyet kötü olunca, duygular rezil oluyor. Düşünceler yalan ve yanlış olunca, davranışlar sapıkça oluşuyor. Müslümanım diyenler, korkak, ürkek, sessiz, ilgisiz kalıyor. Sonra tüm değerlerini teröristin altına seriyorlar. Kozluk’ta devletin kadrolu imamı vardı. Ben o imamın toplandığımız yerde konuştuğunu görmedim. Halkta korkudan konuşmuyordu. Ama teröristler egemen olmuşlardı. Sonra bölge maddi, manevi her değerini yitirdi. Benim görev yaptığım köyde teröre destek veren yoktu. Ama dağdan gelen teröristleri gece evlerinde ağırlıyorlardı. Korkudan bunu yapıyorlardı. Halkında kul hakkına saygısı yoktu. Bilgisiz, bilinçsiz, birbiriyle kavgalı, intikam durumları vardı. Yeniliğe, olumlu değişime açık değillerdi.
Bu ilkel, feodal vahşi durumun bir numaralı suçlusu; ilgisiz devlet yöneticileridir. 500 yılda bir halk eğitilememiş. Öğrenim ile medenileşememiş. 1960 yılına kadar tüm aşiretler birbiri ile kavgalıydı. 1960 yılından sonra siyasiler ve bürokratlar barıştırmaya başlamış. Devletin rejimi; laiklik, seküler olma, İslam ve Müslüman düşmanlığı yapma olunca, ortaya 123 terör örgütü ve 100 taneden fazla yıkıcı siyasi parti çıkar, çıktı.
Ülkemiz insanı 500 yıl daha geçse, yine medenileşemez. Rejim izin vermez. Rejim medeni insan yetiştirmez. Bir de sürekli yurt dışından eğitimsiz, öğrenimsiz, medenileşmemiş, göç almaktadır. Ülkemiz toplama kampına dönüştürüldü. Bu gidişat iyi bir gidişat değildir.
İster birey, ister aile, ebeveyn, devlet yöneticileri, öğreticiler; ilim, irfan, bilim, hikmet, İslam, Müslümanlıktan ayrılmamalı. İslam’ın değerleri ile bilimin verileri ile insanlığın onuru ile toplum, devlet yönetimi oluşturmalı. Hikmet, marifet dışında kalmamalı. Hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük, düzgünlük, güzel ve yüksek İslam ahlakı, edep, hayâ, iffet değerlerinden uzak düşmemeli. Milli, manevi, dini, ilmi değerlere sımsıkı sarılmalı. İlke edinmeli. Aksi halde iki âlemde kurtuluş sağlanamaz.