Rize Basının Duayeni İle Tarihe Yolculuk
Rize basın tarihinin önemli ismi, ‘Rize Postası ve Matbaası’nın eski sahibi, Arhavi’nin ilk matbaası Arhavi ile birlikte Fındıklı’nın Sesi, Yeni Çayeli Demokrat Pazar ve Ardeşen gazetelerinin kurucusu, Rize basınının duayeni Vural Kazmaz bir kentin hafızasıydı.
“Asil olan, giderken bırakılan hoş sedadır”
Vural Kazmaz, sahibi olduğu Rize Haber Dergisi’nin Ocak 1985 tarih ve 23 numaralı sayısının giriş yazısına bu başlığı atıyordu. 14 Şubat 2009 tarihinde ebedi hayata uğurladığımızı Vural Kazmaz gök kubbede hoş bir seda bırakarak aramızdan ayrıldı.
Rize hafızasıydı
Vural Kazmaz’ı tanımak benim için mutluluk oldu, onu yitirmek de büyük acı. O bizim toplumumuzda artık azalan bir “aydın” örneğiydi. Rize yöresi Tarihi, halk kültürü ile yakından ilgilenmiş ve yöre hakkında birçok yazısı, bilgi paylaşımı olmuştur. Rize tarihi ile ilgili araştırmalarım için sadece arşivini değil, yüreğini açmıştı. “Rize’de yaşanmış fıkra gibi olaylar” kitabı onun yıllarca Rize Haber Dergisi’nde yazdığı gerçek olaylardan yola çıkarak oluştu. Rize için yapılan her güzel iş onu mutlu eder, heyecanlanırdı. Bu araştırmalarım sırasında karşılaştığım sıkıntılar da bana “sabır sabır” diye nasihat ederdi. Yıllardır İstanbul’da yaşamını sürdürse de Rize’den ve Rizeliler’den hiç uzak olmadı. Özünden kopmadı. Dostluk elini uzattı yıllarca insanlara, bulunduğu ortamlarda nüktedan, neşeli samimi kişiliğiyle ön plana çıktı hep. Rize’nin yakın tarihine gazeteci gözüyle tanıklık eden ve 1983 yılından bu yana yayınlamakta olduğu Rize’nin en uzun ömürlü dergisi ‘Rize Haber’insahibi olan Vural Kazmaz’ın ölümü, bir hafızasının yitirilmesidir.
Anılarını yazıyordu
Hatıralarını kitap haline getiriyordu. Yazdıkları henüz 110 sayfaya ulaşmışken onu sonsuza uğurladık. Ailesinin bu görevi tamamlayacağına inanıyorum.
Kendi keleminden Vural Kazmaz’ın anılarından bir seçki
Erzincan Depremi ve Yusuf İzzet Akçal
*Büyük Erzincan depremi olduğu zaman 1937 yılı ben İlkokula başlamamıştım. Rize'deki eski evimizde kiremitlerin takır, takır vuruşları ile uyanıp hepimizi bahçeye çıkarmışlardı, Evimizin duvarları 1 mt. taş duvar olduğundan yalnız çatıdaki kiremitler hoplayıp, zıplıyordu, ve ertesi günü Erzincan'ın yerle bir olduğu radyodan bütün Rize'ye yayıldı. Ajans saatlerinde ise kahveler dolup taşıyordu. Eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz’ın amcası İzzet Akçal Depremde Savcı olarak görev yapmaktaydı. Tüm kamu binaları yıkılmış yalnız hapishane hiç hasar görmemişti. İzzet Bey yüze yakın mahkûmu toplar, enkaz çalışmalarına katılmaları, kaçmayacaklarına dairde yemin etmelerini isteyerek kapıları açar ve mahkûmlar günlerce enkaz kaldırmaya yardım ederler. O mahkûmlar yüzlerce insanın sağ olarak toprak altından çıkarılmasını sağlar. Çayelili Eczacı Naci Bilgin Çayeli DP teşkilatı kurucusudur. Kendisine milletvekili adaylığı teklifi getirilir. Kendisi milletvekilliğini düşünmemektedir. Yusuf İzzet Akçay’ı aday olmasını ister. Bu isteği kabul görür. Adaylık teklifini bizzat kendisi Akçal’a iletince yeterli parası olmadığını bu iş için yatacak parayı veremeyeceğini bildirir. Naci Bilgin, İzzet Akçay adına adaylık parasını yatırır ve seçim sonucunda İzzet bey Rize Milletvekili seçilir. Ben olayı Çayeli Ziraat Bankasında (1957) Müdür Muavini iken bizzat Naci Bey’den dinledim.
Karne günlerini yaşadım
*İkinci dünya harbi sırasında ekmek karne ile satılırdı. Nüfus kağıdına damga vurulup karneler tevzi edilirdi. Sakladığım Nüfus kağıdımda Ekmek Karnesi verilmişti. Ecevit'in başbakanlığı döneminde ise yokluklar dönemi başladı. Enerji bakanı Deniz Baykal benzin kuyruklarını bir türlü önleyemedi, memleketimizde yetişen şeker ve zeytinyağı gibi ürünler kuyruklarla ve belirli günlerde satılmaya başlandı. Daha çocuktum. İki tayyare tepemizde pır pır tipi bir birini kovalıyordu arkadaki ateş ediyor, öndeki kaçmaya çalışıyordu. Sonradan öğrendik kaçan Rus uçağı hududa ulaşmaya çalışıyor, Alman uçağı ise onu düşürmeye uğraşıyordu. Pazarda, Rus uçağı sahile düşünce içindeki pilot ve yanındakiler Rize'ye getirildi, Tan otelinde bir süre kaldıktan sonra götürdüler. İskelenin olduğu yerde gümrük binası vardı. Bir Rus motoru İskeleye adam çıkarmak istedi. Gümrük muhafaza askerleri iskeleden yaylım ateşi açılınca motor son sürat ufukta kayboldu.
Karma oy sistemi vardı
*1960 öncesi seçimlerde DP Hükümeti gerçek bir demokrasi örneği vermişti, seçimlerde karma liste kullanılabiliyordu. Mesela DP listesinde Yusuf İzzet Akçal, Osman Kavrakoğlu ve Ahmet Morgül yazıyorsunuz. CHP'den de Mehmet Ali Kumbasar, Fuat Sirmen'i de yazıp oyunuzu kullanabiliyordunuz. O dönemden sonra hiçbir hükümet bu tür bir karma liste ile oy kullanılmasına izin vermedi. Bu konuda DP'nin gerçekten örnek gösterilecek bir anlayışı vardı.
Yassıada davalarını izledim
*1960 İhtilali ile DP İktidarı sona erdi. Yassı adaya götürülen devlet erkanı yargılandı, yargılanma yöntemi ve yargıçlar aradan yarım asırdan fazla zaman geçmesene rağmen bu gün dahi tartışılabiliyor. Rize Milletvekilleri olan Osman Kavrakoğlu, İzzet Akçal, Ahmet Morgül ve Mehmet Mete'nin sorgulanacağı günü Yassıada’ya gittim. Yassı adada Ahmet Morgül'ün eşi Emine hanımla yan yana oturduk ve duruşmayı takip ettik. İhtilal sonrası ise Rize'de DP'lilerin hiç bir soruşturma tutuklama gibi olay olmadığı Mehmet Ali Kumbasar’ın basiretli ve olgun tutumundan dolayı olduğunu söylemek isterim.
Bankacılık günlerim
*Rize Ziraat Bankası Şubesine memur adayı olarak girdiğim zaman Rize'de Ziraat 'in dışında İş Bankası vardı. Bu iki bankanın Rize ticari hayatında önemli yeri vardı. Yıllar geçince Müdür Muavini olduğum mesleği öğrendim. Garanti Bankası Rize'de açılınca üç katı fazla maaşla ikinci Müdür oldum. Sonrada Çaybank olayı var. Dört yıl Arhavi ve Hopa'da müdürlük yaptım. O zaman bankacılık sağlam temellere oturmuştu.
Nihat Mete muhteşem bir insandı
*Nihat Mete renkli kişiliği toplumu etkileyen rahat konuşma tarzı ile kendine özgü bir insandı. Babamla arkadaşlık eder biz dört kardeşle de arkadaşlığını muhafaza ederdi. Maalesef genç yaşta hayata doyamadan veda ederek pek çok dostunu üzüntü içinde bıraktı. Anlatacak, yazılacak, hatırlanacak o kadar öyküsü var ki anlatmaya, yazmaya sayfalar yetmez. İstanbul’da Ankara’da Rizeli’nin işinin en yakın takipçisi, milletvekillerinin, bakanların yakın dostuydu Mete. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de en has dostu idi. Sayın Demirel’e Süleyman Bey diye hitap eder, Ankara’ya gidişinde muhakkak ziyaret ederek dostluğunu tazelerdi. İstanbul’a gelir Tepebaşı’ndaki Devran otelde kalırdı. İşi olan yüzlerce kişi sabah 7’den itibaren Devran Otel’in lobisinde onun uyanmasını beklerdi. Sonrada derdini anlatırdı. Bir gün ben de uğradım. Lobide eski senatör Hüseyin Agun oturuyordu. Oğlu bir garaj işletiyormuş trafikçiler zorluk çıkarıyorlarmış. İstanbul Emniyet Müdürüne telefon etmesini istedi. Daha niceleri ve neler neler. Yüzlerce, binlerce kişinin işini gören Mete, 10-15 vekilin yapacağı işi tek başına bitiren bir kişiliğe sahipti. Sosyal yönü ise Kitap yazılacak kadar renkli idi. Her yörede Her Devlet dairesinde tanınır açamayacağı kapı olamazdı.
Madanoğlu’nun dayısı Rize Valisi
*Sinop Valisi iken Rize Valiliğine tayin olunan Fikret Ersanlı, Kurmay Albay’dı. 1960 ihtilalinden sonra Milli Birlik Komitesi Üyesi Madanoğlu’nun dayısı olup, 1960 ihtilalinden sonra Vali tayin edilmiş, İngilizceyi ve Fransızca’yı çok iyi bilen pratik bir zekâya sahip muhteşem bir insandı. Rize’ye tayin olduğunda gazete sahipleri ve yazarları olarak ziyaretine gittik. Kahveler içildi, sohbetler edildi, kalkma zamanı geldiğinde (masanın önünde oturuyordum) kendileri “sen biraz daha otur”dedi. Herkes çıktı ben kaldım. Sayın Ersanlı benim CHP Yönetim Kurulu Üyesi ve Rize Postası Gazetesinin sahibi olduğumu biliyordu. “Bak arkadaş” dedi, CHP’den hiç kimse en küçük bir iş için dahi, başkan da dahil bana gelmeyecek. Bir sorun, bir konu olduğu takdirde sen gazeteci olarak bana gelirsin, konulan iletirsin” diye devam etti. Partizanlığı sevmeyen birisiydi.
Ananı almak kolay da valiye nasıl oğlum diyeyim
*Rize Valisi Fikret Ersanlı’yı makamında ziyarete gitmiştim. Rize Belediye Başkam Ekrem Orhon’la oturuyorlardı, beni de kabul etti. Sohbette Ekrem Bey’in evlenme konusunda konuşuluyordu. Kalkıp makam arabasına geldik. Öne ben, arkaya da Vali ve Belediye Başkanı oturdular. Ekrem Bey hastane’de ebe olan İsmiye Hanım ile evleneceğini Vali beye söyledi. “Sen ne dersin” diye sordu. Arabayla tam Efes Oteli’nin önüne gelmiştik, .“Fikret bey yahu gel sana anamı vereyim “deyince, Ekrem Orhon da “Tamam ananı alayım kolay ama Vali’ye nasıl oğlum diyeceğim?” Arabayı kullanan Seyfî ağabey şaşkınlıktan arabayı sağa sola gezdirince Seyfi ağabeye “Önüne bak ne var sanki...?” dedi.
Her taraf Karaoğlan yazıları ile süslüydü
*Bülent Ecevit, İsmet İnönü Başkanlığı döneminde 1965 Çalışma Bakam olarak görev yapıyordu. Rize’ye geleceği tarih belli olmuş, ancak gece olmuş ve Ecevit Rize’ye bir türlü gelememişti. Gece saat 24’e kadar büyük bir Halk kitlesi Ecevit’i Hükümet Konağı önünde beklemişti. cevit binlerce kişiyi görünce çok üzülmüş konuşmasına özür dileyerek başlamıştı. Bir saati aşkın konuşması sık sık alkışlarla kesilmişti. Konuşmadan sonra Vali beyin odasında bir çay içerek Turist Otel’e kendisine ayrılan dairesinde istirahate çekildi. Ecevit ve beraberindekilerle birlikte Artvin’e gittik, sahil kazalarında her taraf Karaoğlan yazıları ile süslüydü. Rize Valisi Hamdi Ergün sık sık Hopa’ya gelir, esnafla, Sırık Osman Ağa ile dostluğu gereği oturup sohbet ederdi. İsmet İnönü 'nün Genel Başkan olarak Ecevit ile yarıştığı kurultayda Rize delegesi 10 kişi katıldık. Murat Kumbasar il Başkanı rahmetli İkizdere Belediye Başkanı Ali Biber, rahmetli Şahinler ve diğer arkadaşlar. Biz iki arkadaş rahmetli İnönü ’ye oy verdik, diğerleri Ecevit’e oy verdiler ve Ecevit genel Başkan oldu. Ecevit her ilin delegesi ile resim çektirdi. Biz resmi girmek istemedik zorla bizi de soktular.
Halkın sesine Kulak vermek
*Sahil kazalarımız olan Arhavi, Fındıklı ve Çayeli'nde mahalli gazete çıkarıyordum. Her gün bu kazaları dolaşır haber toplar, matbaaya iş toplardım. Çay konusunda halk fiyatı az bularak fabrikaları işgal ediyordu. Çay Kurumunun çalışmalarını engelleyip yaş yaprak fiyatına zam istiyordu. Tesadüfen Fındıklı çay fabrikasında olaya rastladım. İsmail Aliefendioğlu Müdürdü. Müstahsil kapıları açıp içeriye girdi. Kapıdaki bekçi de müstahsil. Müdür bey odasının kapısını kilitledi. Ben de müdür bey bu işin memurlarla hiç bir ilgisi yok, müstahsil fabrikasına zarar vermez diyerek teskin etmeye çalıştım. Halk bağırıp çağırdı, hakkımızı isteriz dedi. Arhavi'ye dönünce aynı olayı orada da gördüm. Mustafa Aytolan kapıları açmış buyurun burası hepimizindir diyerek halkı teskin etmişti. Vatandaşa hak vermek halkın sesini dinlemek zamanının geldiğini nutuk çekenlerin bilmesi lazımdır.
Meclisteki Karadenizliler nüktedardı
Meselâ Profesör Tahsin Bekir Balta Hukuk Profesörü Rize Milletvekili... Ünlü bir sözü var mecliste. «Bu Meclisin yarısı huysuzdur» der. Meclisten büyük tepki gelir. Sözünü geri al diye herkes ayağa kalkar.Balta gayet sakin; «Peki, sözümü geri alıyorum...» «Bu Meclisin yansı huysuz değildir», der.
DP döneminde muhalefeti temsil eden ve iki kez Başbakanlık yapan Haşan Saka, iki kez meclisi hop oturtup, hop kaldırmıştı. «Trabzon’dan gelen çekil telgrafına çekildum, 80 okka geldum sözü vardır.Bir kez de meclis kürsüsünden konuşurken; «Ha bakun uşaklar, ne diyeceğum», deyince; DP sıralarından biz uşak değiliz diye sataşırlar. Saka, gayet sakin; tamam tamam lafumi geri aldum; «Bizim oralarda yalnız erkeklere uşak denin) der.
Devrin Meclis Başkanı Rize Milletvekili Fuat Sirmen Rize'yi ziyarete gelir. Bahattin Coşkun hemen çocuk yuvasına davet eder. O yaş çocukların yatakhanesine götürür. Bahattin ağabey, sayın başkan bir çocuğu himayenize alın, diye teklif eder. Sirmen kabul eder ve çocuklardan birisini işaret eder. Bu şanslı kızı sonradan evlât edip nüfusuna geçirir. Halen Erenköy’de Sirmen’e ait dairede oturduğunu bir arkadaşımız bize iletti. Yine DP devrinde renkli bir kişi de Haşan Tez’di. Pazarlı olan hemşerimiz Fırıncılar Demeği Başkam idi. «İnönü ile bir listede bulunmak şerefi bana yeter» demişti. Bir gün kürsüde konuşurken DP’li milletvekilleri laf atarlar, ilkokul mezunu olduğunu yüzüne vururlar. Tez Karadenizliye has hazır cevaplığı ile Beyefendiler, «Şu mecliste tahsilsiz iki kişiyiz biri sizin genel başkan, biri de ben bizi de idare edin» der. Rahmetli Fuat Sirmen Türk siyasi tarihinde önemli yeri olan bir devlet adamıdır. 1960 öncesi Rize Millet Vekilliği Meclis Başkanlığı görevlerini üstlenerek hizmetlerini sürdürmüştür. Rize CHP Gençlik Kollarını 12 arkadaş kurarak Yılmaz Arayıcı başkanlığında çalışmalarımıza başlayınca siyasilere daha yakın olduk ve kendimizi olayların içinde bulduk. Mehmet Ali Kumbasar Rize CHP İl Başkam olarak şahsiyetli, çalışkan, her yönü ile ağırlığı olan bir ağabeyimizdi. Esas mesleği avukatlıktı, bölgede tutulan biriydi ve bizim kapı komşumuzdu. Beni çağırıp Gençlik Kolu için isimler sordu ve Gençlik Kolunu Yılmaz Arayıcı’nın Başkanlığında Dişçi İlhan Rauf Mataracı, İsmail Yüksektepe, Batur Morgül, Vural Kazmaz ve ismini şu anda hatırlayamadığım pek çok arkadaşımız CHP İl Merkezinde çalışmalarımıza başladık. Ön seçim yapıldı. Mehmet Ali Kumbasar liste birincisi Fuat Sirmen ise ikinci sırada yer aldı. Mehmet Ali Ağabey yerini Sirmen’e verdi ve ikinci sıraya geçti. Seçim sonunda ise 20 bin oy alan CHP’ye 1 Millet Vekilliği düşmüştü. Sirmen Ankara’ya giderek TBMM Başkam seçildi. Mehmet Ali Kumbasar da Ankara’ya giderek Emlak Kredi Bankası Yönetim Kurulu üyesi olarak görev aldı. Seçim propagandaları sırasında Fuat Sirmen, Tahsin Bekir Balta, İl Başkanı Avukat İhsan Oktay sekreter İsmail Ömeroğlu Gençlik Kollarından bir gurup partililerle sahil kazalarında seçim gezisine çıktık. Fındıklı’ya geldiğimizde Belediye Başkanı Halim Şahinler ve arkadaşları kavak ağacının altında bekliyorlardı. Fındıklı’nın haftası olması nedeniyle kalabalık bir hemşeri gurubu da vardı. Oturuldu, çaylar geldi. Sohbet başladı. Sohbet sırasında Fuat bey ve Tahsin Bekir Balta oy istediler. Kereste tüccarı ve Fındıklı eşrafından Vehbi Karahan; “Beyefendi boşuna bizden oy bekleme, biz senin yanına gelebilmek için üç, beş kontrolden geçmemiz ve de size ulaşabilmemiz mümkün olamaz. Bize Cevat Yalçın gibi mebusları lazımdır. Koluna gireceğiz, bir bankaya götürüp bize kredi al diyeceğiz deyince Fuat bey de Tahsin Bekir Baha’da kahkaha ile güldüler ve “Doğru söylüyorsun. Biz devlet adamıyız bu tür işleri yapmamız mümkün değildir” dediler.
Gazeteci VURAL KAZMAZ Kimdir ?
1931 yılında Çayeli Eskipazar mahallesinde doğan Vural Kazmaz, Rize Vilayeti Başkatipliği, Tapu Sicil Muhafızlığı 1. Katipliği, Ticaret Odası Başkatipliği ve Rize Verem Dispanseri’nin Müdürlüğü görevlerini yürütmüş olan Dursun Kazmaz’ın oğludur. Rize İstiklal İlkokulu’ndan sonra Rize Ortaokulu’ndan 1948 yılında mezun oldu. Taksim ve Haydarpaşa Liseleri’nde okudu. Erzurum’da yapılan sınavda başarı göstererek 1954 yılında Ziraat Bankası’nın Rize şubesine memur olarak girdi. Rize futbolunun güçlü takımlarından Fener Gençlik’te futbol oynadı. Rize Karması’nın değişmez futbolcularından olan Kazmaz, 1957 yılında bankacılık kursunu bitirip müdür muavini oldu. Kars’ın Çıldır kazasında müdür muavini olarak dört ay çalıştıktan sonra Çayeli Ziraat Bankası’na müdür muavini olarak tayin edildi. Bu arada Rize Postası Gazetesi ve Matbaası’nda ortak çalıştı. Ardından Çaybank’ın Arhavi ve Hopa şubelerinde üç yıl müdürlük yaptı. Bankadan istifa ederek 1965 yılında Arhavi’de ilk matbaayı kurdu. Ardından 1969 yılında Fındıklı’nın Sesi, Yeni Çayeli, Demokrat Pazar ve Ardeşen gazetelerini kardeşi Ercan Kazmaz ile birlikte faaliyete geçirdi. 1974 yılında Rize Postası ve Matbaası’nı alarak ilçelerdeki tesislerini devretti. 1983 yılında da Rize Postası Gazetesi ve Matbaası’nı devretti. Rize’de Fener Gençlik takımında ülke genelinde ise Galatasaray Kulüplerinde futbol oynadı. 1983 yılından bu yana İstanbul’da Rize Haber Dergisi’ni çıkarmaktaydı. Kazmaz, evli ve Sabri, Hamza ve Tolga adında üç çocuk babasıydı. 14 Şubat 2009 tarihinde vefat etti.