Rize’nin Portakallık Mahallesi’nde 1862 yılında doğan İpsiz Recep’in annesi Çayeli Demirhisar köyü Keçeli ailesinden Cemile, babası Sarıhüseyinoğulları’ndan Hüseyin’dir. Abdullah adında erkek, Şaşuka ve Fatma adında kız kardeşleri vardı. İpsiz Recep iki kez evlenmişti. Birinci eşinin adı Hatice, ikinci eşinin adı Nadire idi. İpsiz Recep’in iki eşinden de çocuğu olmamıştı.
“İpsiz” lakabı nereden geliyor?
Recep Reis, çocukluğundan ölümüne kadar İpsiz Recep diye anılırdı. “İpsiz” lakabının nereden geldiğine dair iki farklı anlatım bulunmaktadır. Haziran 1953 tarihli Kuva-i Milliye Ruhu dergisinde yer alan “Milli Mücadelede Kocaeli” isimli makalede kendisinin milli mücadeleye katılmadan önce ipsiz sapsız (düzensiz ) bir yaşantısı olduğunu belirterek “Karasu’da bir İpsiz Recep ortaya çıkıyor, hayır mı şer mi, ne yaptığı bilinmiyor,” deniyor. Buradan anlaşıldığı gibi İpsiz Recep’i konu alan tarihi bazı belgelerde milli mücadeleye katılmadan önceki yaşantısı göz önüne alınarak kendisine “İpsiz” lakabı takıldığı kastedilmektedir. Yazar Süleyman Kazmaz ise Recep Reis’e “İpsiz” lakabının takılmasını şöyle anlatmadır: “Erkek çocuklarının olmaması babasını üzmektedir. Recep Reis doğunca kendisinin üzerine titremiştir. Nazar olur endişesi ile çevresine karşı onu önemsemiyor görünmek için oğluna “İpsiz” diye seslenirdi.” İpsiz Recep genç yaşında çalışmak için İstanbul’a gider. Yelkenli teknesiyle Boğaziçi’nde çalışmaya başlar. Yanında çalışanlara eziyet eden Rum ve Ermenileri zararsız hale getirir. Orada çalışmalar sırasında huzuru temin eder. İpsiz Recep, bu tür çıkışları, haksızlığa tahammül edemeyen karakteri nedeniyle çevresinde sayılır, sevilir, cesareti takdir edilerek “İpsiz” lakabını alır.
Karasu ve civarı ona emanetti...
İpsiz Recep’in huzuru temin edip çalışmaya başladığı zamanlarda İstiklal Harbi patlar. İpsiz Recep on beş arkadaşı ile birlikte İstanbul’dan ayrılıp Kefken Adası’na gelir. Arkadaşlarıyla birlikte dinlendikleri sırada yabancı bandıralı bir geminin kendilerine doğru geldiklerini fark ederler. İyice yanaştıkları zaman geminin Fransız olduğu anlaşılır. On beş arkadaşlarıyla birlikte gemiyi çevirip, teslim alırlar. Gemiyi Sakarya Nehri’ne kadar getirip zamanın Karasu Bucak Müdürü’ne teslim ederler. Geminin arpa yüklü olduğu görülür. Bu hareketinden sonra İpsiz Recep, Karasu’da karargah kurup Ankara ile irtibat sağlar. Ankara kendisine milis kuvvetleri komutanı olarak yüzbaşı rütbesi verir. Bundan sonra İpsiz Recep’in etrafında 1.800-2.000 kişi kadar genç toplanır. Bu gençlerin katılmasıyla İpsiz Recep, Karasu ve civarının savunmasını ele alır.
Etrafındaki gençlerin ‘emice’ si...
İpsiz Recep doğruluğu, dürüstlüğü ve mertliği sayesinde insanların takdirini toplayıp sözü geçen kişi durumuna gelmiş, halk kendisine “emice” ünvanı vermiş, İpsiz Recep’in bu durumunu tespit eden Ankara, emrine üç istihbarat subayı vererek harp hali ve şekli üzerine nasıl hareket edeceğine dair emirler göndermiş. İpsiz Recep aldığı emir gereğince Karasu’ya saldırmak üzere hazırlık yapan Yunan ordusuna karşı hazırlığını yapıp Karasu’ya girmesine mani olmak üzere taarruza geçerek Yunan kuvvetlerini püskürtmüş, bozguna uğrayan düşmanı takip etmek amacıyla Geyve Boğazı, Bilecik, Eskişehir milis kuvvetlerine katılıp yardım ederek başarı sağlamış, İstiklal Savaşı’nda gösterdiği başarıdan dolayı kendisine İstiklal madalyası verilmiştir.
İstiklal Savaşı’nda iç ve dış düşmanlara karşı milli duygularla dolu olarak saldıran, bu konuda anlayış gösterenlerin yardımlarından yararlanan İpsiz Recep ve mahiyetindeki milliyetçiler amansız bir mücadele ile Yunan ve Çerkez Ethem kuvvetlerinin herhangi bir şekilde zarar vermelerine engel olmuşlardır. Düşman, denizden bombalarla dağları dövmüşse de çıkarma yapma imkanı bulamamıştır.
“Tilkinin pazarda işi yoktur”
Ömrünün son yıllarını karısıyla birlikte Karasu'daki köyünde geçiren İpsiz Recep, Atatürk tarafından vatana olan hizmetlerinden dolayı ödüllendirilmek istenmiş, ancak vatan aşkı ağır bastığından parayı kabul etmemiştir. Rizeli Recep Reis, siyasete girmesini isteyenlere “Biz işimizi tamamladık efendiler. Savaşta dik duran başımızı siyasette eğdirmeyiz. Tilkinin pazarda işi yoktur” diye cevap vermiştir.
İstiklal Savaşı’nda her türlü zorluğa karşı mücadelesini sürdürüp, milli duygularının sesine göre fedakarlıktan çekinmeden başarı gösteren İpsiz Recep, 1928 yılında Yenimahalle’deki evinde ölmüş, vasiyeti üzerine naaşı, Karasu Şehir Mezarlığı’na defnedilmiştir. İpsiz Recep’in kişiliğini tanıyan, iyiliğini unutmayan, yardımı borç ve görev sayan Karasulular tarafından hizmeti ve kişiliğine yaraşır mezarı muhteşem görünüşü ile göze çarpmaktadır.
Katkılarından dolayı İpsiz Recep’in torunu Doç. Dr. Emin Gürses ve Yazar İbrahim Balcı’ya teşekkür ediyoruz.
Onun için kaleme aldığım bir şiirimi sizlerle paylaşıyorum
İPSİZ RECEP VE ÇILGIN TAYFALAR
Rüzgar esti, gene coşti dalgalar
Yelkenler yirtilur, batar takalar
İpsiz Recep ile çilgin tayfalar
Destan yazdiler hep ibret doli
Bu vatandan geçmez düşmanun yoli
İpsiz Recep halka dağıtur aşi
Vatana fedadur kellesi başi
Savaşta inletur o daği taşi
Yiğitlerle doli hep saği soli
Aşa aşa gelur dağlar belinden
Tüfeği hiç duşmez onun elinden,
Karasu beldesi, Rize ilinden
Sağlam mayalidur habu lazoğli
Vatan millet içun o cenge düşti
Şahadet aşkiyla yandi tutuşti
Sanmayun gördüği hayaldi, düşti
Zafere gidiyor bu işun soni
Yurdun her yanini sarmişti duşman
İpsuzi görince oldiler pişman
Kurdi çetesini vermedi aman
Asi du cilgin du kim tutar oni