Şırnak’ta Uzman Terapist Baran Serkan Demir, “Gelişen dil, bireyin zihinsel, sosyokültürel ve akademik anlamda gelişimini desteklemektedir. Ekran maruziyeti, direkt bir etki söz konusu olmasa bile, farklı bozukluklarla birlikte eşlik ettiğinde bireylerde dil ve konuşma bozukluklarına neden olabilmektedir” dedi.

Çocukların büyüme evresinde hayatlarını önemli ölçüde etkileyen konuşma bozuklukların olduğuna dikkat çeken Demir, terapi yöntemlerinin çeşitliliğiyle, her bireyin ihtiyaçlarına uygun çözümler sunulması gerektiğinin altını çizdi.

Konuşma bozukluklarının tek bir nedene bağlı olarak gerçekleşmediğini ifade eden Demir, "Dil ve konuşma terapistleri, bireylerin iletişim, dil, konuşma, ses ve yutma bozukluklarını değerlendiren, tanımlayan ve tedavisinde rol oynayan sağlık çalışanlarıdır. Kekemelik, hızlı bozuk konuşma, otizm ve down sendromlu bireylerin iletişim, dil ve konuşma becerilerini geliştirme, ayrıca zihinsel engelli bireylerin dil ve konuşma becerilerini geliştirme, ses, yutma ve çiğneme gibi tedavilerinde de rol oynamaktayız. Mevcut duruma bağlı olarak dil ve konuşma bozuklukları farklı şekillerde tanımlanabilir. Günümüzde yeteri kadar uyarana maruz kalmayan bireylerde dil ve konuşma becerilerinde gerileme yaşanabilmektedir. Bu bağlamda, sadece bunu değerlendirmek yanlış olabilir. Etrafınızdaki ya da bildiğiniz bireylerde eksiklik olduğunu düşünüyorsanız, en yakın dil ve konuşma terapistlerine başvurmanız önemlidir” dedi.

‘3 haftadan fazla süren öksürük KOAH habercisi olabilir’ ‘3 haftadan fazla süren öksürük KOAH habercisi olabilir’

Erken değerlendirmenin ve tanımlamanın dil ve konuşma terapisi için önemli bir rol oynadığını vurgulayan Demir, "Gelişen dil, bireyin zihinsel, sosyokültürel ve akademik anlamda gelişimini desteklemektedir. Ekran maruziyeti, direkt bir etki söz konusu olmasa bile, farklı bozukluklarla birlikte eşlik ettiğinde bireylerde dil ve konuşma bozukluklarına neden olabilmektedir. Ekran maruziyetinin fazla olması, bireyin dış dünyadan bağımsız ve kopuk bir şekilde hayatına devam etmesine neden olmaktadır. Bizler, dili ve konuşmayı etrafımızdakilerle etkileşim halinde olduktan sonra öğreniriz. Bu bağlamda, zihnimiz bir şema oluşturur. Görsel ve işitsel olarak oluşan referanslar sonucunda, genellikle dili öğreniriz. Dolayısıyla, bireyin sosyal iletişimin azalması, dil ve konuşma bozukluklarına yol açabilmektedir. Dil ve konuşma bozukluklarında ilk olarak vaka ölçüsü alıyoruz. Bu ölçümde, doğumdan önce, doğum anı ve doğum sonrası bilgileri topluyoruz. Bununla birlikte, eşlik eden farklı bir bozukluğun olup olmadığını değerlendiriyoruz. Ayrıca, aile bireyleri içerisinde aynı bozukluklar veya farklı bireylerin olup olmadığını soruyoruz. Erken değerlendirmenin ve tanımlamanın dil ve konuşma terapisi için önemli bir rol oynadığını bir kez daha belirtmek gerekir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: iha