Türk Dünyası’na Damgasını Vuran Rizeli Yazar - Siyaset Adamı Dr. Cihat Fethi Tevetoğlu

Abone Ol

31 Ocak 1916 tarihinde İstanbul Beşiktaş’ta doğdu. Babası Rize ili İkizdere ilçesi Rüzgarlı köyünden değirmenci Hasan Dayı’nın oğlu Ali Dursun Bey, annesi Hacı Osman Ağa’nın kızı Zehra Hanım’dır. İstanbul Beşiktaş nüfusuna kayıtlıdır. Ali Dursun Bey ile Zehra Hanım’ın dört oğlundan üçüncüsüdür. Babasının subay olmasından dolayı çocukluğu Hopa, Trabzon ve Samsun’da geçmiştir.

Babası Alemdar Vakası Kahramanıdır

Tevetoğlu’nun babası, İstiklâl Savaşı esnasında yaşanan “Alemdar Gemisi Vakası” kahramanlarındandır. Pop sanatçısı Tarkan, kardeşinin torunudur. Dr. Fethi Tevetoğlu’nun kardeşleri ise Vakıf Memba Suları muhasebecisi Zeki Tevetoğlu, Belediye Fen İşleri yüksek mimarlarından Suphi Tevetoğlu’dur. Zehra Hanım, Fethi Tevetoğlu’na altı aylık hamileyken deniz subayı olan eşi Üsteğmen Dursun Ali Bey, I. Dünya Savaşına katılmak üzere evden ayrılmış ve bu ayrılık aralıksız dört yıl sürmüştür. Ali Dursun Tevetoğlu, kırk üç yıl boyunca deniz ve kara subayı olarak görev yapmış, İstiklâl Madalyası sahibi bir Kuvay-ı Milliyeci’dir. Tevetoğlu, babasını kendisinde milliyetçilik idealinin ilk kurucusu olarak tanımlamıştır. Doğu Cephesi’ne katılan asker babasını 4 yaşına kadar resimlerden tanıyan Fethi Tevetoğlu, daha o yaşlarda “Düşmanı yenince gelecek!” ümidi ve inancı ile yetişir. Birinci Dünya Savaşı'nın en zor günlerinde geçen bu çocukluk dönemi onun şahsiyetinde derin izler bırakmıştır. Dursun Tevetoğlu 08 Ocak 1959 tarihinde vefat etmiştir.

Ortaokulda yazmaya başladı

Fethi Tevetoğlu, ilköğrenimine Trabzon Zeytinlik İlkokulu’nda başlamış, Samsun İstiklâl İlkokulu’ndan 1928 yılında mezun olmuştur. Yazı ve yayın denemelerine 1927-1928 yıllarında bu ilkokulda tek başına çıkardığı duvar gazetesi ile başlamıştır. Trabzon Lisesi’nin orta kısım birinci sınıf öğrencisiyken, sınıf arkadaşı Şakir Ağanoğlu’nun ağabeyi olan öğretmeni ve bir dönem Demokrat Parti Trabzon Milletvekilliği yapan Halit Ağanoğlu, Güzel Polathane gazetesinin yayımcısıdır. Bu gazetedeki ilk şiiri “Gemi ile Polathane” başlıklı bir manzumedir. Samsun’da çıkan Yürüyüş mecmuasının açtığı edebiyat yarışmasına katılmış ve “Gurup ve Ben" şiiri birincilik kazanmıştır. Daha sonra bu mecmuada Almancadan çevirileri yayınlanmıştır. Tevetoğlu, çok küçük yaşlarda olmasına rağmen bu dönemde yazdığı şiirler arasında Nazım Hikmet aleyhine kaleme aldığı siyasi şiirlerinin bulunduğunu kendisiyle yapılan bir mülakatta belirtmiştir. Çocukluk ve delikanlılık çağının şiir denemeleri, liseyi bitirdiği yıl Çığır dergisinde yayınlandı. Hıfzı Oğuz Bekata’nın yönetiminde Ankara'dan yayınlanan dönemin önde gelen edebiyat ve kültür dergisi Çığır'da Tevetoğlu’nun “Kastamonu” adlı şiirinin bir kıtası müstear isimle (M. Mengüç) çıkmıştır. Tevetoğlu’nun şiirlerleri hakkında ilk olumlu değerlendirme Hüseyin Cahit Yalçın tarafından yapılmıştır.

Uluslararası konferanslarda başkanlık yaptı

Lise öğrenimini Kastamonu Lisesi’nde tamamlamıştır (1934). Askerî Tıbbiye’ye girerek 1941'de teğmen olarak mezun olmuştur. Samsun 90. Piyade Alayı’nda göreve başlamıştır. 3 Mayıs 1944'de Ankara'da açılan “Irkçılık ve Turancılık” davasına dahil edilmiş, on bir ay yirmi gün hapis cezasına çarptırıldıktan sonra beraat etmiştir. Genelkurmay Başkanlığı’na doktor olarak tayin edilmiştir. Eğitim ve ihtisasını geliştirmek için 1949 ve 1952 yıllarında Amerika'ya gitmiştir. 1953'de ordudan ayrılmıştır. Dört yıl Houston'da bir hastahanede çalışmıştır. 1957'de yurda dönen Tevetoğlu Demokrat Parti Samsun il teşkilâtına girerek siyasî hayata atılmış, bu görevini 1973 yılına kadar sürdürmüştür. 1962-64 yılları arasında NATO Parlamenterleri Türk Grubu Başkanlığı’nı yapmıştır. 1965-70 yılları arasında Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu Karma Parlamento Komisyonu’nun başkanlığını yürütmüştür. Yine 1965-70 yılları arasında Mekke'deki İslâm Konferansı'na ve 1968'deki Birleşmiş Milletler müzakerelerine katılan Türk Parlamento Komisyonu’nun başkanlığını yürütmüştür. Adalet Partisi’nin yönetim kadrolarında görev almıştır. 1973-76 yılları arasında Almanya'da doktorluk yapmıştır. 1976'da İstanbul'da toplanan İslâm Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansı'nda genel sekreter yardımcısı olarak yer almıştır.

Çeşitli isimlerle yazılar yazdı

1939-44 yılları arasında Kopuz dergisini çıkarmıştır. Pek çok dergi ve gazetede Ali Fethi, M. Mengüç, Atsıza Yoldaş, M. Atsıza Yoldaş, Fethi Tevet, Kopuz, Türkçü, 1 Numaralı Komünist Düşmanı, Dr. Cihad Bilir imzalarıyla yazılar yazmıştır. Şiir ve yazıları Kopuz, Atsız Mecmua, Orhun, Türk Sazı, Tanrıdağ, Kürşad, Kızıl Elma, Çınaraltı, Ülkü, Komünizme Karşı Mücadele, Komünizmle Mücadele Dergisi, Toprak, Türk Kültürü, Hayat Tarih Mecmuası, Ahali (Samsun), Güzel Samsun, Tasvir, Yeni İstanbul, Son Havadis, Son Baskı dergi ve gazetelerinde çıktı. Türkçülük, Komünizmle mücadele, milliyetçilik üzerine şiirler yazdı. 20 Aralık 1989 tarihinde Ankara’da vefat etti.

Dr. Fethi Tevetoğlu’nun Kitapları

Yarın Turan Benimdir (1934), Bir Bayrak Altına (1936), Fuzûlî'nin Bahçesi (1939), Türklüğe Kurban (1943) Çanakkale Abidesi (1936), Rabindranath Tagore-Hayatı ve Eserleri (1939), Büyük Türkçü Müftüoğlu Ahmet Hikmet- Hayatı ve Eserleri (1951), Enis Behiç Koryürek - Hayatı ve Eserleri (1951), Faşist Yok-Komünist Var! (1962), Dış Politika Görüşümüz (Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, 1963), Milletlere Işık Tutan İki Beyannâme (1963), Utanç Duvarı (1964), Mukaddes Topraklar (Zeki Sofuoğlu ile, 1965), Açıklıyorum (1965), Kıbrıs ve Komünizm (1966), Komünist Blokta Milliyet ve Mefkûre (Gerhard von Mende'den, 1966), Mukaddes Topraklardan Geçen Yol (1966), Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler (1967), Benim Gördüğüm Bugünkü Rusya (1968), Atatürk'le Samsun'a Çıkanlar (1971), Ömer Naci (1973), Millî Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar (TTK Yay. 1988)

Celal Öcal, “Adile Ayda ve Fethi Tevetoğlu’nu Anlatıyor” başlıklı yazısında Fethi Tevetoğlu’nun son günleri ve vefatı üzerine şu bilgileri verir:

30 Kasım 1989 tarihinde merhum Fethi Tevetoğlu hocamızın cenazesinden dönüşte arkadaşım Mehmet Kömen ile birlikte Adile Ayda Hanımefendi’yi ziyarete gittik. Adile Hanım’ı evinde yalnız başına rahatsız yatarken bulduk. Kendisini bu hasta halinde üzmemek için kötü haberi bilmeme ihtimaline karşı Fethi Bey’den bahsetmemeyi düşünüyordum. “Atsız’dan Adile Ayda’ya Mektuplar” kitabı hakkında “Ne kadar güzel, bu hasta vaziyetinizde bu eserinizi yayımlamışsınız,” dedik.

Babanız Evde Yok mu?

Ben bir şey yapmadım ki, hepsini Fethi Bey yaptı,” matbaayı buldu, düzeltmelerini yaptı” diye cevap verdi. Tarifsiz bir üzüntü içersindeydi. Anlatmaya başladı: “İki üç gün önce ‘Yeni Orkun’ geldi. Fethi Bey’in yazılarını okudum, 1944’lüleri anlatıyor. Atsız’a gelmiş, her iki yazısını da çok beğendim. Salı akşamı TV seyretmedim, hiçbir şeyden haberim yok. Dün akşam telefon açıp tebrik edeyim dedim. ‘Fethi Bey’i telefona çağırı mısınız?’ Hiç cevap yok, tekrar sordum, telefondaki erkek, kızı Filiz Hanım’ı verdi (kızmıştım). ‘Babanız evde mi, yok mu’ diye sordum. Ağlamaya başladı. ‘Ne oldu, ne var’ dedim. Nihayet söyledi. Ben; ‘Hayır olamaz, çıldıracağım’ diye bağırdım. Üzerime fenalık geldi, telefonu atmışım. Filiz Hanım doktor kızını gönderdi. Başım çatlıyor, tansiyonum yirmiye fırlamış, gerekli müdahaleyi yaptılar.”

O bir pınardı

Bana projelerini anlattı. Gençliği ümitlendirecek, gençliği güçlendirecekti. Arkadaşım Mehmet, ‘O bir pınardı” dedi. Adile Hanım heyecanla; “Ah ne güzel kelime kullandınız, pınar, pınar, ideal pınarı. Verin sizin elinizi sıkayım, ne güzel kelime kullandınız, ben bu kelimeyi arıyordum (Mehmet saygıyla elini öptü). Etrafındaki insanlar için ideal ve ülkü pınarıydı. Vefatından iki gün önce ziyaretime geldiğinde; “Biliyor musun Adile Hanım, ben kendimi çok dağıttım, yalnız şiirle yetinseydim, bugün memleketin en büyük şairi olabilirdim. 17 18 yaşındayken devrin en ünlü dergileri bana sayfalarını açmıştı. Tarihçilik, araştırmacılık, monografi yazarlığı, bunlarla değil de sadece şairlikle yetinseydim, daha doğru bir iş yapmış olurdum diye düşünüyorum” dedi. Ben kendisine, “Bazı insanlar var ki, sadece bir sahada istidatlıdırlar, yalnız bir saha da ilerlerler, Siz birçok sahada başarılısınız, onun için bu sahalara yöneldiniz. Bu zor ve güzel bir şey” dedim.

İki Türkçünün örnek dostluğu

“Hocamızla nasıl tanışmıştınız?” diye sordum. “1962-68’de ben Hariciye’de çalışıyordum, o senatör. Bir devlet adamı ziyarete geliyor, ziyafet veriliyor, orada karşılaştık. 1967’de ben İtalya’dayken oraya geldi, onun şerefine bir yemek tertip ettim. O sırada konsolos yardımcısı görevindeyim, dostluğumuz kuvvetlendi. Daha sonra bir kadın cemiyeti nişan almış kadınlar için bir tören yaptı. Onun ABD’de bulunan kızına da bir nişan verilecekmiş. Benim de İtalyanlar tarafından verilmiş bir nişanım var. Ben rahatsızlığım nedeniyle bu törene gidemedim, törene kızım gitti. Orada benim hasta olduğumu öğrenince ziyaretime geldi. Sohbetimiz sırasında Atsız’la mektuplaştığımı söyleyince çok ilgilendi. Bunları bastırın dedi. Bu konuda beni teşvik etti. Onun yardımıyla bu kitap çıktı. Bu kısa ziyaretimizde Fethi Bey hakkında Adile Hanım’dan tespit edebildiklerimiz bunlar. Kendisine acil şifalar dileyip, İdil-Ural Devleti Cumhurbaşkanı’nın kızının elini öperken, kendi tarihimi, kendi kültürümü öptüğümü hissettim. 27 senelik mefkûre arkadaşı olan Fethi Tevetoğlu hakkında Adile Ayda Hanımefendi’nin kendi yazılarını okumak mutluluğuna erişmek istiyoruz. Bu iki Türkçünün örnek dostluğu, geride kalanı sonsuz acılara boğarak sona erdi.

Dr. Cihat Fethi Tevetoğlu maddesinin hazırlanmasında ve ailesine ulaşmamızda katkı sağlayan hemşehrisi düşünçe adamı Bahattin Karagöz’e teşekkür ederiz.