Türkçeye çevrilmiş olan yazının modamod aktarılmasının Müslüman kültürüne ters olacağı düşüncesiyle hafif bir dokunuşla kaleme almayı uygun gördüm.
Mektup şeklindeki bu yazıda çocuklarınızın sessiz feryatlarını duyacak, sizin onlardan beklentilerinize mukabil, onların sizden beklentilerinin neler olduğunu çok derinden hissedeceksiniz. Mektubu okurken neler yapmanız gerektiğini belki de onlardan öğreneceksiniz.
İşte o mektup.
“Sevgili anneciğim ve babacığım!
Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim size şunları söylemek isterdim;
Sürekli bir değişim içerisinde olduğumu biliyorsunuz. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Bu nedenle beni tanımaya ve anlamaya çalışın. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebileceğinizi biliyorum. Lütfen arkadaşlarımda ve uğraşlarımda bana özgürlük tanıyın. Beni her zaman koruyup kollayın. Bırakın, kendi işimi kendim göreyim. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem, inanın daha iyi öğrenirim.
Her ne kadar büyümeyi çok istiyorsam da, ara sıra yaşımdan küçük davrandığımı biliyorum. Bunu önemseyin ama lütfen beni şımartmayın. Her istediğimi elde edemeyeceğimi de biliyorum. Fakat siz verdikçe almadan edemiyorum.
Bana yerli yersiz söz vermeyin. Çünkü sözünüzü tutmayınca size olan güvenim azalıyor. Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görürseniz muhakkak sınırlama koyun. Çünkü kısıtlama olmasa ne yapacağımı şaşırıyorum.
Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan faydalanmaya çalışıyorum.
Bana karşı davranışlarınızda hata yapsanız da unutabilirim. Ancak birbirinize karşı sevgi ve saygınızın azaldığını görmek beni derinden yaralar ve tedirgin eder.
Çok konuşup çok bağırmayın. Çünkü yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi bir iz bırakacağını unutmayın. Hele ki, “Ben senin yaşındayken…” diye başlayan cümleleri hiç kurmayın. Çünkü onu hep kulak ardı yaparım.
Yaramazlıklarımdan dolayı beni kötü çocukmuş gibi yargılamayın. Biraz yanılma payı bırakın. Yanlışlarımdan dolayı ceza vermeden önce muhakkak beni dinleyin. Yanlışlarımı sabırla düzeltmeye çalışın.
Hatalarımdan dolayı kızgınlığınızı anlayabilirim ama lütfen beni aşağılamayın. Hele ki, beni köşeye sıkıştırmayın, yoksa yalana sığınmak zorunda kalırım. Hele başkasının yanında bunu hiç yapmayın. Bu şekilde onurumu kırarsanız size olan güvenimi kaybederim.
Bana haksızlık ettiğinizde özür dilemekten çekinmeyin. Bu davranışınız benim size yaklaşmamı sağlar.
Lütfen, benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Yeteneklerimin üstünde işlere beni zorlamayın. Fakat başarabileceğim işleri bana yaptırın ve yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin ve beni destekleyin. Hiç olmasa gayretimi görün ve onunla beni övün. Yaptığım ve yapamadığım işlerde, sakın ola başkalarıyla karşılaştırmayın. Yoksa umutsuzluğa kapılırım.
Unutmayın ki, ben sizi olduğunuzdan daha iyi ve daha değerli görüyorum. Bu nedenle belirttiğim istekler size fazla gelmiş olabilir. Gerçekten öyle düşünüyorsanız birçoğundan vaz geçebilirim. Yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.
Benden “örnek çocuk” olmamı istemeyin ki, ben de sizden “kusursuz anne ve baba “ olmanızı beklemeyeyim. Sevecen ve anlayışlı olmanız inanın bana bana yeter.
Son olarak şunu söylemek isterim ki; Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.”