Advertising news

Preply Hobileri Araştırdı! İşte Hobi Sahibi Olmanın En Büyük Sebebi!

Abone Ol

Hayatın yoğun temposunda birçok insan, kendine vakit ayırmanın ve ruhunu dinlendirmenin yolunu hobilerde buluyor. Peki, hobiler gerçekten neden bu kadar önemli? Online dil öğretim platformu Preply'nin geniş kapsamlı araştırması, hobilerin yalnızca boş vakit değerlendirme aracı olmadığını, aynı zamanda ruh sağlığı, sosyal bağlar ve kişisel gelişim için vazgeçilmez bir etken olduğunu ortaya koyuyor. Bu araştırmada, hobilerin insanlar için neden büyük bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne seren ilginç veriler var: İnsanların %80’i hobileriyle stres yönetimini sağladıklarını ifade ediyor.

Hobi Sahibi Olmak: Mutluluğun Anahtarı mı?

Preply'nin en popüler hobi örnekleri araştırmasına göre hobiler, kişisel mutluluğu artırmak ve yaşam kalitesini yükseltmekte başrolde. Özellikle yoğun iş temposu ve artan stres seviyeleri karşısında, insanlar ruhsal sağlıklarını korumak adına hobilere yöneliyorlar. Öyle ki, beş kişiden dördü (%81) hobiler sayesinde stresle daha iyi başa çıktığını ifade ediyor. Bu durum, hobilerin bireyler için bir rahatlama ve arınma aracı olduğunu doğruluyor. Sosyal bağları güçlendirmek, kendini ifade etmek ve kimlik kazanmak adına hobi edinmenin önemine dikkat çeken araştırma, hobilerin yalnızca bir eğlence ya da uğraş değil, aynı zamanda psikolojik bir gereksinim olduğunu ortaya koyuyor.

Ucuz ve Pahalı Hobiler: Her Bütçeye Göre Alternatifler

Birçok kişi hobi edinmenin bütçesine uygun olmadığını düşünebilir; ancak aslında her bütçeye uygun hobiler bulunuyor. İngilizce konuşma pratiği seçenekleriyle bilinen Preply'nin araştırmasına göre hobiler maliyetleri açısından büyük çeşitlilik gösteriyor. Örneğin, şarkı söylemek, meditasyon yapmak veya günlük tutmak gibi hobiler herhangi bir masraf gerektirmeyen aktiviteler arasında yer alırken; seyahat, koleksiyon yapma ya da yatçılık gibi hobiler ise oldukça maliyetli olabiliyor. Bu noktada enflasyon ve ekonomik koşullar da hobilerin tercih edilme sıklığını etkiliyor.

Özellikle Z kuşağından gençler, ekonomik koşullardan dolayı hobilerine yeterince vakit ve bütçe ayıramadıklarını dile getiriyor. Araştırmaya göre, Z kuşağının %62’si enflasyon nedeniyle hobilerinden ödün vermek zorunda kaldığını belirtiyor. Seyahat etmek, dalış gibi ekipman gerektiren hobiler, ekonomik zorluklar nedeniyle daha az tercih edilirken; bireyler şarkı söyleme, origami yapma ya da yazı yazma gibi düşük maliyetli hobilere yöneliyor.

Pandemi Dönemi: Yeni Hobilerin Doğuşu

Pandeminin hayatımıza girmesiyle birlikte sosyal izolasyon ve evde kalma zorunluluğu, insanların hobilere olan bakışını kökten değiştirdi. Bu süreçte ekmek yapmak, yogaya başlamak ve online bulmaca çözmek gibi hobiler dünya genelinde popülerlik kazandı. Preply'nin araştırması, pandemiyle birlikte insanların hobilerine daha fazla vakit ayırmaya başladığını ortaya koyuyor. 2021’e kıyasla, 2022’de Z kuşağı bireylerinin %51’i hobilerine daha fazla vakit harcadığını ifade ediyor. Pandeminin getirdiği belirsizlikler ve stres karşısında, hobiler insanların rahatlama ve stres yönetimi aracı haline geldi.

Rutgers Üniversitesi’nin pandemi dönemi üzerine yaptığı araştırmalar, insanların kötü alışkanlıklar yerine yeni hobiler edindiğini ve bu hobilerin kalıcı olma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Pandeminin ilk şokunun atlatılmasının ardından pek çok kişi, yeni keşfettiği hobilerini sürdürmeyi tercih etti. Bu dönemde edinilen alışkanlıkların, yaşam kalitesine olumlu etkileri olduğunu belirten araştırmacılar, hobilerin pandeminin ardından kalıcı bir değer taşıdığını vurguluyor.

Sonuç: Hobi Sahibi Olmak Yaşam Kalitesini Artırıyor

Sonuç olarak, Preply'nin araştırması, hobilerin insanların ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayan önemli araçlar olduğunu gözler önüne seriyor. Sosyalleşme, stresten arınma ve kendini ifade etme gibi hayati unsurların hobiler aracılığıyla karşılanabileceğini gösteren bu araştırma, hobi sahibi olmanın bir "lüks" değil, aslında bir gereklilik olduğunu ortaya koyuyor. Günümüzün ekonomik zorluklarına rağmen, hobi sahibi olmanın bireylerin yaşam kalitesini artırdığı ve mutluluk seviyesini yükselttiği bir kez daha kanıtlanmış durumda.