Matematik, toplum mühendislerinin gelişmekte olan ülkelerin zihinlerine enjekte ettiği güçlü bir araçtır. Bu yazıda, matematiğin eğitim sistemlerimizde nasıl bir toplumsal mühendislik aracı olarak kullanıldığını ve bunun gençler üzerindeki etkilerini ele alacağız.
Matematik ve Öğrenilmiş Çaresizlik
Çocuk yaşlardan itibaren öğrencilere aşılanan matematik, soyut kavramlarla dolu bir ders olarak zihinlerde zor bir alan olarak kodlanır. Öğrencilerin büyük bir kısmı, bu dersin üstesinden gelmekte zorlanır ve kendilerini başarısız hissetmeye başlarlar. Eğitim hayatına eksiden başlayan bu gençler, zamanla özgüvenlerini kaybeder ve sistemin kurbanı haline gelirler. Bu süreç, bireylerde öğrenilmiş çaresizlik yaratır; yani, çocuklar "Ben bunu yapamam" diyerek kendi kapasitelerine dair olumsuz bir inanç geliştirirler.
Eğitimin Doğası ve Bilişsel Farklılıklar
Öğrenme süreci, beş duyu organımız aracılığıyla dış dünyadan aldığımız bilgilerle gerçekleşir. Beynimiz, sayısal ya da sözel ayrımı yapmaksızın her türlü bilgiyi öğrenme kapasitesine sahiptir. Ancak, çocukların bilişsel farklılıkları göz önüne alınmadığında, eğitim süreci adil olmaktan uzaklaşır. Öğreticilerin bu farklılıkları dikkate almaması, çocuklarda korku ve başarısızlık duygusunu pekiştirir. Bu durum, beyinlerini felç eden bir korku yaratır ve öğrenme sürecini sekteye uğratır.
Matematik ve Toplum Mühendisliği
Matematik, eğitim sistemlerinde eleyici bir ders olarak konumlandırılır. Bu dersin zorlayıcı doğası, gençleri elemek ve belirli bir zümreyi öne çıkarmak için kullanılır. Oysa ki matematiğin asıl önemi, günlük yaşamda ve bilimsel dünyada sunduğu pratik uygulamalardan gelir. Ancak, matematiği bir toplum mühendisliği aracı olarak kullanmak, bireylerin benliklerini ve özgüvenlerini zedeleyen bir stratejidir. Bu strateji, gelişmekte olan toplumların gençlerini kendi potansiyellerini gerçekleştirmekten alıkoyar.
Matematiği Kullanmayı Öğretmek
Önemli olan, matematiği sadece öğretmek değil, aynı zamanda kullanmayı öğretmektir. Matematiği kullanan toplumlar, teknolojik ve bilimsel ilerlemelerde öncü olur ve diğer toplumlar üzerinde egemenlik kurar. Bu bağlamda, matematik eğitiminde reform yapılması şarttır. Matematiği sevdirmek, gençlerin bu alandaki özgüvenlerini artırmak ve soyut kavramları somutlaştırarak anlamlı hale getirmek gerekir. Eğitim sistemimiz, matematiği elemek yerine, yaratıcı ve pratik düşünen bireyler yetiştiren bir araca dönüştürülmelidir.
Matematik: Emperyal Bir Proje mi?
Matematik, eğitimde büyük bir emperyal proje olarak da değerlendirilebilir. Bu perspektif, matematiğin beyinlerimize kazınan ve kurtuluşu zor bir tuzak olduğunu öne sürer. Özgüvensiz ve sisteme bağımlı bir toplum yaratmanın bir yolu olarak kullanılan matematik, gelişmekte olan toplumları tüketici bir pazara dönüştürür. Bu bakış açısı, matematik eğitimine dair derin bir sorgulama gerektirir.
Sonuç: Matematiği Doğru Yerde Konumlandırmak
Matematik, bilimlerin babası olarak kabul edilirken, onu emperyal bir tuzak olarak kullanmak büyük bir yanılgıdır. Eğitim sistemimizi, matematiği sevdirmek ve gençlerin bu alanda özgüvenli bir şekilde gelişmelerini sağlamak üzerine kurmalıyız. Matematiği sınavlarda eleyici bir ders olmaktan çıkararak, gençlerin bu alanda kendilerini gerçekleştirmelerine olanak tanımalıyız. Bu şekilde, toplum mühendisliğinin ötesine geçerek, özgüvenli ve yaratıcı bireyler yetiştiren bir eğitim sistemi inşa edebiliriz.
Matematiğin toplum mühendisliğinde nasıl kullanıldığına dair bu bakış açısı, eğitimin ve matematik öğretiminin yeniden düşünülmesini zorunlu kılmaktadır. Bu perspektif, matematiği öğrenmekten ziyade kullanmayı teşvik eden, özgüvenli ve yaratıcı bireyler yetiştiren bir eğitim sistemi kurma ihtiyacını vurgulamaktadır.
Bu yazı, bağcıyı dövmek değil üzüm yemek amacı ile kaleme alınmıştır.