Mahalli fıkralar kısmında bir hafta memleketimizin nadir yetiştirdiği nüktedanlarından Şevket dayıdan bahsedeceğim. Rize’mizin eşrafından olan Şevket dayı şehrin muhtelif yerlerinde kahvecilikle iştigal eylemiştir. Hükümet binasının yanındaki kahvehanesini çalıştırdığı sıralarda vilayetimize yeni tayin edilmiş bulunan vali ile aralarında geçen bir hadise dillere destandır. Kürdoğun Şevket Rize’de yaşanmış ilginç olaylara konu olmuş Renkli bir kimliktir. Her anlattığı olayda bir ibret ve ders almak vardır. Onu bir kez daha rahmetle anarken hatıralarını sizlerle paylaşıyorum:
Kırk yılda bir...
Kürdoğun Şevket esprili ve renkli kişiliğiyle Rize’nin unutulmaz isimleri arasındaki yerini almıştır. Siyasilerden uzak duran yalakalıktan hoşlanmayan Şevket dayı onun üzerinden bir mesaj vermeyi amaçladığından Rize’ye gelen mebuslardan birini karşılamakta biraz heyecanlı ve iltifatta mübalağalı davranır. Mebus: “Ne bu iltifat?” diye sorar. Kürdoğun Şevket hemen cevabı yapıştırır: “Nasıl iltifat etmeyelim... Kırk yılda bir geliyorsunuz”.
Devlet malına sahip çıkma ve hükümetin suyu
Vilayet konağının köşesinden Şevket dayının kahvehanesine ait bulunan bahçeye hükümet binasının yağmur suları akar dururmuş. Bir gün Şevket dayı valiye tesadüf edince akıp gitmekte olan suların kendisi tarafından kullanılmasına müsaade edilmesi talebinde bulunmuş. Aradan bir hayli zaman geçtiği halde suların eskisi gibi akıp gittiğini gören vali, Şevket dayının kahvesine uğrayarak “saçaktan aşağıya doğru akan suları kullanacağını söylediğin halde niye kullanmıyorsun” diye sormuş. Şevket dayı da ben bu hususu müftüye sordum bana dedi ki; Hükümetin suyu taharete bile kullanılmaz dedi diye cevap verir.
Yıkılsın bu hükümet
Rahmetli kahveci Şevket Dayı kahvesinde oturan adliye mensubu arkadaşlarıyla sohbet ederken zamanın hükümetinden dert yanmış ve yıkılsın bu hükümet demiş. Arkadaşları şaka olsun diye kendisini mahkemeye celp ettiklerinde; “Ben kahvemin batı tarafını kapattığı için hükümetin yıkılmasını istedim diyerek paçayı kurtarmış. (O zamanki kahvesi hükümet konağının doğusunda idi valilik binasına kısaca hükümet denirdi.)
Çakal çıkartıyorum
Şevket Dayının kahvesine yaşlıları renkli insanları gelip gidermiş. Mektupçu sabahları erken ve daireden çıktığı zaman kahvehaneye uğrarmış. Bazen de içtiği kahve ve çay paralarını unutkanlık sebebiyle olacak vermezmiş, Bu hal böylece bir hayli zaman devam edince Şevket dayı adamakıllı içerlemiş. İçerlemiş ama hükümet adamıdır, bir şey söylemek ayıp olur diye sabrediyormuş, Bir sabah erkenden mektupçu gelmiş ve çayını içmeye başlamış. Kahvehanede hiç kimse yokmuş. Şevket dayı ocakçısı palabıyık Abdullah’a şu ıslak paçavraları ocağa bas demiş. Islak bezler yanmayınca kahvehanenin içerisini duman basmış ve göz gözü görmez olunca mektupçu Şevket dayıya: “Ne yapıyorsun? Demiş. Şevket Dayı da “Ne yapacağım çakal çıkartıyorum çakal” demiş. Çakallar ininden dumanla sıkıştırılınca kendilerini dışarı atarlar.