Kocaeli

İşte 6 Şubat depreminde yıkımı arttıran hatalar

KOCAELİ SAĞLIK VE TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİNDE (KOSTÜ), TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ (TÜBA) TARAFINDAN DEPREM, KENTSEL DÖNÜŞÜM VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇALIŞTAYI DÜZENLENDİ.

Abone Ol

KOCAELİ (İHA) – Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesinde (KOSTÜ), Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından deprem, kentsel dönüşüm ve sürdürülebilirlik çalıştayı düzenlendi. 6 Şubat’ta yıkımın fazla olmasının en büyük sebeplerini açıklayan Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın, “Kahramanmaraş depreminde birçok bina çöktü ve önemli can kayıpları oldu. Çöken yapılar, genellikle zayıf inşaat malzemeleri, donatı eksikliği ve yatay sismik kuvvetlerini hesaba katmayan tasarım hatalarından kaynaklandı” dedi.

Çalıştaya Kocaeli Valisi İlhami Aktaş, Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Bena Abiş, Kocaeli İl Emniyet Müdürü Faruk Karaduman katıldı.

TÜBA Çevre, Biyoçeşitlilik ve iklim değişikliği çalışma grubu yürütücüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın çalıştayda yaptığı konuşmada, depremlerin şehirlere ve altyapılara yıkıcı hasar verdiğini belirterek, “Sürdürülebilirlik arasındaki ilişki özellikle kentsel nüfus arttıkça ve iklim krizi şehirlere ek yük getirdikçe öne çıkmıştır. Kentsel dönüşüm özellikle deprem bölgelerinde afet risklerini azaltmak ve sürdürülebilirliği arttırmak için önemlidir. 1999 Gölcük depreminde 17 binden fazla can kaybı yaşanmış ve binlerce bina yıkılmıştır. Köprüler, yollar ve kamu binaları gibi kritik altyapıların yıkılması, binaların çökmesiyle birlikte can ve mal kayıplarının ölçeği artmıştır. Kahramanmaraş depreminde birçok bina çöktü ve önemli can kayıpları oldu. Çöken yapılar, genellikle zayıf inşaat malzemeleri, donatı eksikliği ve yatay sismik kuvvetlerini hesaba katmayan tasarım hatalarından kaynaklandı” şeklinde konuştu.

"Şehir alt yapıları depremlere dayanacak şekilde tasarlanmalıdır"

Yapı standartlarının güncellenmesi ve denetimlerle tasarım standartlara uygunluğunun kontrol edilmesinin önemine değinen Aydın, “Türk Deprem Yönetmeliği, 1999 Gölcük depreminden bu yana önemli ölçüde geliştirilmiş, 2018 revizyonu binalarda depreme dayanıklılık için daha sıkı şartlar getirmiştir. Yapılarla yönetmelikler yeni inşa edilecek binaların gelecekteki sismik olaylara dayanabilmesini sağlamak için çok önemlidir. Türk Deprem Yönetmeliği’nin son versiyonu uluslararası standartlarla uyumludur ancak uygulama ve denetimlerde eksiklikler vardır. Binaların ötesinde Türk şehir altyapıları depremlere dayanacak şekilde tasarlanmalıdır. Hızlı tahliye için yol ağları, atık su, gaz ve enerji sistemleri gibi kritik altyapıların dayanıklılığının sağlanması ve acil durum barınakları için açık alanlar oluşturulması gibi hususlar dikkate alınmalıdır. Yeşil, sulak alanların azalması ve kirlilik gibi çevresel sorunlara karşı, dönüşüm projelerinde gdaha fazla iklim dostu, kentsel tasarım ülkelerinin benimsenmesi gerekir. Yeşil çatılar, parklar ve sürdürülebilir direnaj sistemleri gibi yeşil altyapılar, şehirlerin iklim değişikliğine karşı dayanıklılığını da arttırmaktadır. Su kıtlığı, iklim değişikliği nedeniyle birçok şehirde artan endişe kaynağıdır. Verimli su yönetimi uygulamalarını içermeyen kentsel dönüşüm projeleri, bu sorunları daha da kötüleştirebilir. Buna karşılık yoğun yağışlar sırasında su baskını riskini azaltmak ve aynı zamanda su tasarrufunu teşvik etmek için sürdürülebilir direnaj sistemleri önemlidir” dedi.

“Yataydan gelen yükleri taşımak için ilave donatılara, ilave yapı elemanlarına ihtiyaç var”

Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, birinci görevin mevcut yapıların yatay artışındaki değişime karşı güçlendirilmesini ifade ederek, ”Ülkemizde bildiğiniz gibi deprem bölgelerinin haritası var. Bazı bölgeler kırmızı, sarı, beyaz. Birden dörde kadar giden bir durum var. Deprem oldukça gelişen bir harita. Bugün, 2018’deki haritayı, kullanıyoruz ve bu da Hatay depreminden sonra değiştirilmek üzere. Yani bizim temel dayanağımız deprem bölgeleri haritası. İkinci temel dayanağımız ne? Bu deprem bölgeleri üzerinden, hangi bölgede nasıl bir yapı yapacağımızı gösteren deprem yönetmeliğimiz var. Bu yönetmeliğimiz de yine 1953, 1964, 1975, 1998, 2007, 2017 ‘ de değiştirildi. Deprem yönetmeliği değiştirilince ne oluyor? Binaların düşey yüklerini zaten kolonlar karşılıyor. Ama yataydan gelen yükleri taşımak için ilave donatılara, ilave yapı elemanlarına ihtiyaç var. Birinci görevimiz mevcut yapının yatay artışındaki değişime karşı güçlendirilmesidir. Şimdi yönetmelik değişiyor. Binaya gelen yük artıyor ama bina orada duruyor. Hani mevcut yapılmış binlerce, milyonlarca binamız var. Daha önceki yönetmeliklere göre yapılmış. O yüzden birinci görevimiz bu mevcut yapıların yatay artışındaki değişime karşı güçlendirilmesi. İkincisi; mevcut binaların yönetmeliğe göre yapılması. Tabi burada karşımıza çok büyük sorun çıkıyor. Yeni yapılmış, 5 sene önceki yapı için, ‘bu bina depreme karşı güvenlidir’ cümlesini kimse yazamaz, çok zor yazar. Çünkü öyle bir yönetmelik getirmişiz ki kendimizi bağlamışız. AFAD başkanımızı ziyaret ettiğimizde gündeme geldi. Kendisi, bu konuda bir hazırlık olduğunu, sürecin kolaylaşacağını, daha basitleştireceklerini ifade etti” dedi.

“150 bin bağımsız birimin güçlendirilmesi veya yeniden yapılması gerektiği de tespit edilmiştir”

Deprem başta olmak üzere afetlerin zararlarını azaltmaya yönelik çalışmalarını sürekli güncelleyerek sürdürdüklerini belirten Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Berna Abiş ise, ”Deprem gerçeği, kentsel dönüşüm ve toplumsal etkileri sürdürülebilirlik ve uygulamalar ana başlıklarından toplumun biliçlendirilmesi başlığını da eklersek, kamu kurum ve kuruluşlarından özel sektörün, sivil toplumdan halkın tüm katmanlarına kadar hepimize bu konuda önemli görevler düştüğünü görüyoruz. Biz Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olarak deprem başta olmak üzere, afetlerin zararlarını azaltmaya yönelik çalışmalarımızı sürekli güncelleyerek sürdürüyoruz. Bu konuda afet öncesi, afet sırasında ve afet sonrasında yapılacak faaliyetlerin yanı sıra özellikle kentsel dönüşünü önceliyor ve kentimizi dirençli şehirler haline getirmek için var gücümüze çalışıyoruz. Deprem riski altındaki yapıların belirlenmesi projesi kapsamında kentteki yapı stoğunu incelemişiz. Tarama faaliyetleri Temmuz ayında tamamlanmış, 150 bin bağımsız birimin güçlendirilmesi veya yeniden yapılması gerektiği de tespit edilmiştir. Marmara Araştırma Merkezi, 12 ilçe belediyemiz, Kocaeli Üniversitemiz, Gebze Teknik Üniversitemiz ve Türk Mühendisler ve Mimarlar Odalar Birliği ve diğer paydaşlarımızla birlikte dirençli şehir Kocaeli Hedefi için çalışmalara başlamış olup 14 ayrı eylem planı üzerinde sürdürmektedir. Belediyemizin ilgili birimleriyle diğer tüm paydaşlarımızın çalışmaları eş birim olarak yapılmakta olup çalışmaların tamamlandıktan sonra şehirlerimizin dirençli bir hale gelmesi planlanmaktadır” ifadelerini kullandı.

“Deprem denilince herkesin aklına geçmişteki acı hatıralar geliyor”

Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker ise, “Deprem denilince hepimizin aklına yaşanmış, geçmişteki acı hatıralar, gözümüzün önünden geçen enkazlar geliyor. Depremler önlenemez. Bu afetlerin hasarını azaltabiliriz. Aldığımız tedbirlerle, yapacağımız düzenlemelerle, özenle ve farkındalığı oluşturarak hasarı azaltma, hasarın topluma vereceği zararı en azından indirme travmalarını azaltma şeklinde çalışmalar yürütebiliriz” dedi.

“Gün geçtikçe afetlerin sayıları ve etkileri artmakta”

Afetlerin gün geçtikçe sayılarının ve etkilerinin arttığını belirten Kocaeli Valisi İlhami Aktaş, "Ülkemiz jeopolitik konumunun yanı sıra coğrafik anlamda da birçok afetin yaşandığı, özellikle son yıllarda küresel ısınma, çevre değişikliği, iklim değişikliğiyle beraber hemen hemen her yıl değişik konularda sadece deprem olarak değil, sel felaketi, taşkınlar, kuraklık, orman yangınları gibi değişik afetler yaşamaktayız. Bu afetler gün geçtikçe de artmakta, hem sayıları hem de etkileri artmakta. Tabi 6 Şubat’ta asrın felaketi olarak zirve yapan bir deprem gerçeğiyle Türkiye baş başa kaldı. Bu deprem sadece 6 Şubat’ta olanla değil, son 15-20 yılımıza, 30 yılımıza baktığımızda hemen hemen her yıl bu kadar büyük olmasa da bölgesel anlamda büyük etkiler oluşturan depremlerle karşı karşıya kaldık. Afet olduktan sonra can kaybının telafisi hiçbir zaman mümkün değil ama ekonomik anlamda yapacağımız afetten sonraki harcamaların çok cüzi bir miktarını afet öncesi harcayarak yerine bunları önleyebileceğimiz çok açık” ifadelerini kullandı.

Türkiye Bilimler Akademisi üyeleri, bakanlıklardan temsilciler, devlet ve vakıf üniversitelerinden öğretim üyeleri, yerel yönetim temsilcileri, çeşitli mesleki derneklerden ve özel sektörden alanında araştırıcı, uzman ve yöneticiler ile afet yönetimi ve sürdürülebilirlik konusunda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin de katıldığı oturumlarda "deprem gerçeği, "kentsel dönüşüm ve toplumsal etkileri" ile "sürdürülebilirlik ve uygulamalar" konuları ele alındı.