Karadeniz’de orman varlığı yok olan arazilerde sel ve heyelanlar artıyor
Abone Ol
KARADENİZ Bölgesi'nde her yıl sağanak yağışların yol açtığı sel ve heyelanlar, can ve mal kayıplarına neden olurken, alt ve üst yapı ile tarım arazilerinde de hasarlar oluşturuyor. Son yıllarda deniz suyu sıcaklığının artmasıyla lokal ve şiddetli yağışların etkili olduğu bölgede Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da 15 maddelik 'İklim Değişikliği Eylem Planı' ile sel ve heyelanlara karşı önlem almaya çalışıyor. Uzmanlar, bölgedeki sel ve heyelanların yol, ev ve tarım arazisi yapılarak müdahale edilen orman arazilerinde daha fazla meydana geldiği yönünde uyarılarda bulunuyor, önlem alınmasını istiyor.
Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Ekolog Prof. Dr. Turan Yüksek, bölgede ekonomik amaçlarla ya da ‘başka şansım yok’ tarzındaki kişisel bakışla orman örtüsünün tahrip edilmesi ile felaketin oluşmasına zemin hazırlandığını söyledi. Ormanların topraktaki fazla suyu hızla emdiğini ve atmosfere gönderdiğini söyleyen Turan, “Ormanı kaldırdığımız zaman daha fazla suyun daha kısa sürede toprakla temas etmesine sebep oluyorsunuz. Orman ağaçları kökleri ile zemini dengede tutar, yani yamaç eğimli arazide toprağın alanda tutulmasına katkı sağlar. Ağacı kestiğiniz zaman toprağın kaymaya karşı direnç değerini düşürüyorsunuz. Son yıllarda çok ciddi bir orman arazisi açma, araziye dönüştürme sorunumuz var. Dönüştürdüğümüz arazi, tekniğine uygun olmalı. Çay bahçesi teraslar tekniğine uygun olsa, drenajlar olsa aslında bu kadar büyük bir afet olmaz. Rize'den ormanı ne kadar çok kaldırırsanız sel ve taşkın afeti ile ölüme o kadar çok davetiye çıkarırsınız. Ormana yaptığımız her yanlış müdahale ile aslında gelecek de kendimizi bu afete daha fazla açık hale getiriyoruz. Ormanları yaşatmak zorundayız. Ekosistemin sürdürülebilirliği afete karşı yaşama güvencesini sağlayabilmek için ormanları korumak zorundayız” dedi.
‘YOL UĞRUNA EKO SİSTEMİ TAHRİP ETMEKTEN VAZGEÇMELİYİZ’
Her orman örtüsünün özelliği ve koruyucu değerinin aynı olmadığını söyleyen Turan, “Doğu Karadeniz'de bu doğanın, vahşiliğinin, güzelliğinin yağışla ilgisi var ama her şeyden önemlisi ormanla ilgisi var. Eğer Doğu Karadeniz'de eko turizmden para kazanacağız burada turizm girdisini artıracağız diyorsanız bir kere zaten ormanları ve kaynakları korumak zorundasınız. Eğer 'Doğu Karadeniz'de sel afetinden taşkından daha fazla zarar görmek istemiyorum, bununla mücadele edeceğim' diyorsanız bu dediklerimize katkı sağlamak ve ormanları korumak zorundasınız. Ormanlarda sel afet olaylarını önleyecek tarzda etkileşim ve planlamayı yapmak zorundasınız. Bölgede yol yoğunluğuna dur demek zorundayız. Yol uğruna ekosistemi tahrip etmekten artık vazgeçmeliyiz. Ne kadar çok yol yaparsanız, yolu ne kadar yanlış geçirirseniz, doğa içerisindeki sel ve heyelan olaylarının tetiklemesini kolaylaştırırsınız” diye konuştu.
YÖRE HALKI ENDİŞELİ
Vatandaşlar da yaşanan sel ve heyelanlardan dolayı tedirgin olduklarını ifade ediyor. Ormanlık arazilerin kesilip çaylıklara dönüştürüldüğü söyleyen Hızır Dil, "Eskiden çaylıklarda drenaj sistemleri yapılır suyun gidişatı düzenlenirdi, artık öyle yapılmıyor. Afetler sonrasında baktığımızda ağaç olan yerlerde hiçbir şekilde kayma yok, çay bahçelerinin daha fazla heyelana maruz kaldığını görebiliyoruz” dedi. Yaşar Semiz ise, “Eskiden çay bahçelerinde gelen suyun ırmaklara taşınması için yol yaparlardı. Şimdi kimsenin omuzunda kazma yok, bahçelerin suları ile ilgilenen yok artık. Çayın kökü küçücük bir şey heyelanı tutması beklenemez. Ama bir gürgen ağacının kökü alabildiğince gidiyor toprağın altına doğru, ağaçlar zemini sağlam yapıyor" diye konuştu. Saim Öksüz de, “Bizim geçim kaynağımız çay. Zamanında ormanları kestik kendimize çay bahçesi yaptık. Yaşadığımız afetlerde tabii ki ağaçların kesilmesi de büyük bir etken, erozyonlar hep bundan kaynaklanıyor. Artık ormanlık arazilerin çay bahçesine dönüştürülmesi gibi bir şey söz konusu değil, ancak zaman zaman çay bahçeleri etrafındaki ağaçlarda temizlik yapmak zorunda kalıyoruz. Eskiden yağmur yağdığı zaman herkes toplanırdı, su kanallarını açardı, şimdi öyle bir şey yok. Yağmur yağdığı zaman artık hep endişe içerisinde oluyoruz. Küçük yağmurda elimiz tetikte duruyoruz” dedi.
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te GazeteRize sitemize
abone olun.