Ramazan’ın ilk üç gününü Erzurum’da geçirdim. Erzurum yabancı olduğum bir şehri değildir. Rahmetli babamın Erzurum’daki iş adamı hayatı vesilesiyle ilkokulun ve ortaöğretimimi, her tarafı tarih kokan Erzurum’da tamamladım. 1980’lı yıllarda rahmetli babam Erzurum’daki iş yerlerini satıp esas memleketimiz Rize-İyidere ilçemize dönüş yaptık. En güzel çocukluk yıllarımın geçtiği Erzurum’da, Büyük Şehir Belediyesinin eski ramazanlarda yaşadığımız eğlenceleri güncelleyerek bugün yaşatmasına şahit oldum. Çocukluğumun ramazanlarında Erzurum’da yaşadığım o ramazan eğlencelerini seyredince bir haylide duygulandım ve o çocukluk günlerime döndüm.
Peki, nelerdi o eski ramazan eğlenceleri?
Bilhassa yeni nesil gençlerimize özetle bahsetmiş olayım!
KARAGÖZ; Karagöz bir gölge oyunudur. Adını, oyunun başkişisi olan Karagöz’den alır. 18. yüzyıldan itibaren halkın en sevdiği eğlence türlerinden biri olan Karagöz oyununda, perdedeki tasvirlerin hareket ettirilmesinden, şive, seslendirme ve taklitlere kadar her şey tek bir sanatçı tarafından yapılır. Karagöz’de hiciv ve taşlama vardır. Oyunun başkişileri Karagöz ve Hacivat’tır. Karagöz halkın ahlâk ve sağduyusunun temsilcisidir. Özü sözü birdir. Hacivat ise medrese eğitimi görmüş, kaypak, düzene uyan birisidir. Diğer tipleri; Çelebi, Matiz, Beberuhi, Arnavut, Yahudi, Çerkez, Kürt, Laz, Tiryaki, Zenneler vb. bulunur. Karagöz, özellikle İstanbul Merkezli Osmanlı kültürüyle bütünleşmiştir. İstanbul’un hayatını bu oyunlarda görmek mümkündür.
MEDDAH; Meddahlık, hikâye anlatma, taklit yapma sanatıdır. Perdesi, sahnesi, dekoru, kostümü bir sanatkârda toplanmış bir gösteridir. Meddahın aksesuarını bir mendil ve bir sopa-baston meydana getirir. Genellikle güldürücü, ahlâkî ve edebî sonuç çıkarılacak hikâyelerine klişeleşmiş bir sözle başlar. Sonra kahramanları sayıp hikâyesini anlatır. Meddah, hikâyenin kahramanlarını kendi çevresinin dili ve şiveleri ile konuşturan, çok oyunculu bir tiyatro eserinin tek sanatçısı olan insandır.
ORTAOYUNU; Karagöz’ün perdeden yere inmiş bir türü olan ortaoyunu, çevresi seyirciler ile çevrili bir alanda oynandığı için bu ismi almıştır. Bu oyunun belli başlı iki kahramanı Kavuklu ve Pişekâr’dır ve oyun bu iki karakterin arasında geçen söz düellosuna dayanır. Kavuklu cahil görünüp, ahmak geçinen telaşlı, kurnaz neşeli bir halk adamıdır. Pişekâr ise okumuş, işgüzar, yaşlı bir kişidir. Karagöz oyunundaki tipler bu oyunda da vardır.